Aya Gidildi Mi ? Gerçekler Yalanlar Ve Diğerleri...

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    swordfish
    swordfish's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Haziran/2007
    Erkek

     

    Öncelike yazı çok uzun fakat okumaya başlayınca su gibi akıp gidiyor..meraklıların kaçırmaması gerek..


     

    Yazıdaki Ana Konular:

     

     

    (1) Komplo teorisyenlerin konuya yaklaşma şekli.

    (2) Başkan Kennedy’nin konuşması ve Apollo görevlerin kısa geçmişi.

    (3) İddiaların çıkış sebepleri.

    (4) NASA’nın Ay’a tekrar gitme planları.

    (5) Apollo 11’in yolculuğu.

     

    Komplo teorilerinden söz ettiğimiz zaman aklımıza ilk gelenlerin arasında Ay Görevleri olmaktadır. Bilimsel gelişmelere önem veren bireyler olarak amacımız insanları bir şeylere inandırmak değil, aksine bilgilendirmektir. Tıpkı Carl Sagan’ın "inanmak istemiyorum, bilmek istiyorum" sözü gibi bizler de sırf düşüncesi hoş diye Ay Görevlerine inanmayı tercih etmiyor, aksine gerçekten gidilip gidilmediğini bilmek istiyoruz.

     

    Farklı ortamlarda Ay Görevlerini tartışma masasına taşıdığımız zaman hep aynı iddialara rastlamaktayız ve her zaman"bu konuda daha fazla araştırmalısın!" türünden eleştirileri duymaktayız. Bazen de sorulan soruya gerekli cevabı sunduğumuz zaman "teşekkür ederim, bu konuyu da anladım" demek yerine direk bir sonraki soruya geçtiklerini görüyoruz, öyle ki sanki bizi kenara sıkıştırmaya çalışıyorlar. Sık sık bizlere 15 Şubat 2001 tarihinde FOX kanalında yayınlanan "Komplo Teorisi: Ay’a Gittik Mi?" videolarını da göstererek "alın ve izleyin!" gibi bizi bütünüyle alt ettikleri düşüncesinde olmaktadırlar. En çok üzüldüğümüz durum ise "sorunuza olan cevap burada yer almaktadır" diyerek paylaştığımız kaynaklara hiç göz atmadan ısrarla kaynakta cevabı yer aldığı halde soru sormaya devam etmeleridir. Bu yüzden, bütün bu tarz iddiaları inceledikten sonra Ay Görevleri konusunda sizler için bu yazı dizisini yazmak istedik. İkinci yazıda bütün iddiaları tek tek ele aldık.

     

    İkinci Makale: Ay Görevleri -2: "Houston, Bir Sorunumuz Var!"

    Konunun içerisinde Siyaset de yer alsa bile Evrim Ağacı olarak bu konunun siyasi yönlerine fazla değinmek istemiyoruz ancak biraz anlaşılması açısından birkaç şey de söyleyeceğiz. Şuna da eminiz ki bütün bu yazdıklarımızı okumalarına rağmen yine de "ben hala gerçek olmadığını düşünüyorum" diyenler olacaktır. Doğrusu, bir tartışmada eğer yeni bilgi edinmeyi ve hatalı olabileceğiniz olasılığını göz önünde bulundurmuyorsanız o zaman tartışmanın bir anlamı kalmamaktadır. Şunu da bilmenizi isteriz ki bu konuyu araştırırken iddialara tarafsızca göz atmaya çalıştık ve sonrasında da buraya edindiğimiz bilgileri özetleyerek yazmaya çalıştık. Bu hiç de kolay bir görev olmadı bizim için, çünkü Ay Görevleri konusu sadece Apollo 11 ile ilgili bir konu değildir, bizzat uzay programların tümünü kapsamaktadır ve detay sayısı o kadar fazla ki, sırf bu konu için apayrı bir sayfa bile açılabilir. Merak edenler Ay'a yapılan bütün başarılı ve başarısız, insanlı ve insansız uçuşları da bu listeden okuyabilir.

     

     

    "Piramitler" dediğimiz zaman nasıl akla direk "Mısır" geliyor ise, "Komplolar" dediğimiz zaman da akla her zaman ilk önce "Amerika"gelmektedir. Komplo teorisyenleri birçok konuda şüphe duyabilirler, ancak kendilerine skeptik (şüpheci) dememiz doğru değildir. İklim Skeptiklerine (Climate Skeptics) de skeptik kelimesi yakıştırılamaz, çünkü iklimin değiştiği ve insan kaynaklı olduğu araştırmalarla doğrulanırken bu tarz kişilere daha çok İklim İnkarcıları (Climate Deniers) denilmektedir. Bir skeptik eleştirisel düşünen, bilimsel gelişmeleri takip eden ve doğruların peşinden koşan bir bireydir. Aynı zamanda hatalı olduğu durumlarda da bu hatalarını kabul edebilmektedir, sonuçta amaç doğruların peşinden gitmektir. Bir komplo teorisyeni ise bir skeptik insanın yapmayacağı şekilde şüpheciliğini fazlasıyla abartıp öne sürdüğü iddiayı giderek renklendirebilir, bu sebeple eleştirisel düşünce konusunda başarısız kalabilmektedir.

    Yıllar geçtikçe bazı komplo teorilerin doğru olduğu ortaya çıkabilir (ki sayıca bu oldukça azdır), bu her iddianın diğer iddialarla aynı geçerlilikte olduğunu göstermez, çünkü bariz bir şekilde bazı iddialar fazlasıyla abartılı ve bilim-dışıdır. Bunları ele almak yerine kenara itmek bilim insanların bunları görmezden gelip gerçeklere karşı kör oldukları anlamına gelmemektedir, çünkü bilimsel araştırma sanıldığının aksine zor bir süreçten oluşmaktadır. Türkiye’de bilimin değeri birçok durumda yeterince anlaşılmadığından ve "Eleştirisel Düşünce" (Critical Thinking) diye bir ders işlenmediğinden, en basit iddialara bile inanabilme oranımız yüksektir ve bunu her zaman televizyonlardan, internet'ten ve dergilerden görebiliyoruz. Bu durum sadece Türkiye için geçerli değildir, ancak şunu neredeyse emin bir şekilde söyleyebiliriz ki Ay’a ayak basan ilk insan bir Türk olsaydı, Türkiye’de bundan şüphe edecek kişi sayısı yok denilecek kadar az olurdu. Tıpkı Evrim Kuramının herkes tarafından anlaşılmaması gibi ve bir düşünceden öte olup onca kanıtın var olmasına rağmen bunları görmezden gelen bir sürü kişiye rastladığımız gibi, maalesef Ay Görevleri konusunda da insanlara"gidildiğine inanmıyorsan, bu senin tercihindir" cümlesini rahatlıkla söyleyemiyoruz, çünkü Ay'a gidildiğine dair elimizde sağlam kanıtlar bulunmaktadır.

    Ay Görevlerin bir stüdyoda çekildiğini ileriye süren bazı kişilerin İngilizce dilinde yetersiz olduklarını öğrendikten sonra, her türlü yeteri sayıda kaynağa göz atmadıklarını anladık, bu sebeple böylesine tarihi bir konuyu eleştirmeden evvel çok sıkı bir araştırma yapmanız ve özellikle yabancı kaynaklara göz atmanız gerekmektedir. Yerli kaynaklarda hep aynı bilgilere rastlıyoruz ve maalesef çoğu komplo teorileri içermektedir. Birçok insan kulaktan dolma bilgilerle hareket ettiğinden ve birçok insan işin içinde Amerika’nın olduğunu öğrenip çoğu kişinin Ay Görevlerinin gerçek olmadığını düşündüğünü gördüğünden "Çoğunluğu Başvurma" (Argumentum ad Populum, yani "bunca kişi buna inanıyorsa, vardır bunda bir doğruluk" düşüncesi) safsatasına başvurduğunu da rahatlıkla görebiliyoruz.

    Eğer fark ettiyseniz, burada "Ay Görevi" yerine "Ay Görevleri" kelimelerini kullanıyoruz. Bazı insanlarla tartışırken Ay’a sadece bir kere gidildiğini düşündüklerini öğrendik. Akıllarında sadece 1969 tarihi, Neil Armstrong ve söylediği o meşhur söz bulunuyordu. Tıpkı Mısır Piramitlerini ele alınca bir insana "Mastaba nedir?" sorusunu sorduğumuz zaman yüzlerindeki anlaşılmaz ifadeyi gördüğümüz gibi, Ay Görevleri konusundaki detaylardan bahsettiğimizde de yeteri kadar bilgiye sahip olmadıklarını açık bir şekilde gördük. İnsanları bilgisizlikle suçlayamayız, ancak bir konu eleştirildiği zaman o konuya hakim olunmasını isteriz.

     

    Uzay Yolculuğu Başlıyor

    Dünya’nın ilk yapay uydusu olan Sputnik 1’den sonra tarihe geçen en önemli olaylardan birisi de 12 Nisan 1961 tarihinde uzaya çıkan ilk insan Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’in olmasıdır. Bununla beraber 16 Haziran 1963 tarihinde Vostok 6 ile uzaya çıkan ilk kadın da Valentina Vladimirovna Tereşkova olmuştur (Görsel 1'e bakınız).

     

    Görsel 1

    Bunun üzerine ABD teknoloji konusunda kendilerinden geri kaldığı endişesini yaşadı. ABD’nin ilk insanlı uzay uçuşu olan Freedom 7’den (Mercury-Redstone 3) 21 gün sonra 25 Mayıs 1961 tarihinde ABD başkanı John F. Kennedy kongrede şu sözleri dile getirdi:

    "Bu ulusun bu on yıl bitmeden evvel bir insanı Ay'ın üzerine koymayı ve onu sağ salim Dünya’ya geri getirme hedefini başarabilmek için gayret etmesi gerektiğine inanıyorum. Hiçbir uzay projesi tek başına bu dönem içerisinde insanoğlu için daha etkileyici ya da uzayın geniş keşfi içerisinde daha önemli olamaz ve hiç biri bunu başarabilmek için bu kadar zorlayıcı ve pahalı olmayacaktır."

    Bu sözleri söyleyen Kennedy’nin hayali Apollo 11’in başarısıyla gerçekleşmişti. 20 Temmuz 1969 tarihinde Neil A. Armstrong ve Edwin E. "Buzz" Aldrin Jr. "Lunar Module" (LM) olarak bilinen Ay Modülünü Ay’ın yüzeyine indirdiler ve Michael Collins de yörüngede kaldı. Üç kişi de 24 Temmuz tarihinde Dünya’ya sağ salim döndü. Bu insanlık tarihi açısından önemli bir simge haline geldikten sonra 5 ayrı görev daha yer aldı ve en sonuncusu olan Apollo 17 de 1972 senesinin Aralık ayında gerçekleşti. Toplamda 6 tane Ay Görevinde 12 adam Ay’ın yüzeyinde yürümüş oldu. Böyle bir deneyimi birçok sözlerle ifade etmeye çalıştılar, ancak elbette sahip oldukları duyguyu biz de anlamayı çok isterdik. Neil Armstrong’un bir sözünde yer aldığı gibi Dünya’yı gözünüzün önünde başparmağınızla üzerini örtebileceğinizi bir hayal edin. Gerçek anlamda küçük yuvamıza baktığımız zaman bu insanda farklı bir etki yaratmaktadır, işte Carl Sagan’ının da "Soluk Mavi Nokta" (Pale Blue Dot) adlı kitabını yazmasının da sebebi bu olmuştur.

    ABD’nin Apollo insanlı Ay’a iniş programın ilk insanlı görevi olması planlanan Apollo 1, 21 Şubat 1967 senesinde kalkışa geçecekti, ancak Ocak ayının 27’sinde test uçuşu sırasında kabinde oluşan bir yangın sebebiyle bütün mürettebat hayatını kaybetti. Maalesef tartışmalarda bazen iddia sahiplerinin "başarısız" olan görevleri de unuttuklarını sanıyoruz, çünkü insanlar daima bir şeyleri başarabilmek için deneme-yanılma yolunu kullanmıştır ve bu birçok kez insanların ölmesine sebep olmuştur. Kısacası Ay’a gidebilmek için bir sürü çalışma yapılmıştır ve bu çalışmalar sırasında da hayatlarını kaybedenler olmuştur. Amerikan Apollo Uzay Programına ait yedinci insanlı uçuş olan Apollo 13 bile 11 Nisan 1970 tarihinde Kennedy Uzay Merkezinden (Florida) kalkış yaptıktan sonra Ay’a gidilmesi hedefleniyordu fakat görev ertelenmişti çünkü oksijen tankı patlamıştı. Tüm zorluklara rağmen ekip 17 Nisan tarihinde sağ salim bir şekilde Dünya’ya geri dönüş yaptı.

    Bu gerçek Apollo görevlerinin dışında, bir de kurgu olup da insanların gerçek olduğunda inandıkları Apollo 18 var. Apollo 18 bilim-kurgu/korku karışımı olan bir Hollywood filmidir. Bu sebeple bilimsel bir makalede bahsetmeye bile değmez; ancak bunu bir belgesel tadında izleyenlerin de olduğunu görünce şaşırdık doğrusu. Çünkü film "Ay’a gizli bir görev daha yapıldı, fakat bir daha geri dönmedik, çünkü orada ölümcül uzaylılar var." temasına sahipti, ancak bildiğiniz gibi Ay, bildiğimiz anlamıyla yaşam için uygun bir gök cismi değildir. Dolayısıyla film, her zaman olduğu gibi "fantastik uzaylı" imgeleri yaratmak zorunda kalmıştır (taş gibi gözüküp de arada bir canlanan yaratıklar). Zaten orada canlılar bile yaşasa, bunu ilk bilim insanları bilmek isterdi. Böylesine bir keşif "yalnız mıyız?" tartışmasına bir son getirirdi.

    Terk Edilen Ay

    "Neden Ay’a tekrar gitmedik?" diye bir soru sorulmaktadır. Güzel ve mantıklı bir sorudur, ancak bazıları bunun cevabını "çünkü orada ölümcül uzaylılar var!" ya da "orada zaten uzay üsleri var, gizli projeler yürütülüyor!"demektedir. Gerçekler ise bundan daha farklıdır. Hele Ay'ı inceleyen binlerce amatör astronomun ve Ay'ı görüntüleyen LRO'nun sözde gizli üsleri görmemesini de anlayamıyoruz. Buna "çünkü Ay’ın karanlık tarafındalar!" diye yanıt verirler. Bu da hatalı bir bilgidir, çünkü Ay’ın karanlık yüzü diye bir tarafı yoktur. Ay’ın her tarafı belirli bir süreliğine tıpkı Dünya gibi Güneş tarafından aydınlatılmaktadır. Öyle ki bugün Ay’ın bütün haritasını dahi çıkarttık (Görsel 2'ye bakınız).

     

    Görsel 2 (Kaynak: Spudis Lunar Resources)

     

     

    Peki sorumuza geri dönersek, neden Ay’a onlarca senedir geri gitmedik? Birincisi, uzaya gitmek için para gerekir. 1961 ile 1972 arasındaki Apollo görevlerin toplam maliyeti 25 milyar dolar idi (o zamana göre bu miktar çok yüksekti). Ayrıca gitmek için bir tür sebep olmalıdır. Hele NASA gibi önemli ancak bütçesi düşük olan bir merkez için öylesine Ay’a ikidebir gidip gelmek maddi sıkıntılara sokabilir. 1970 senesinde Central Missouri Astronomical Association başkanı olan ve Missouri Columbia Üniversitesinde 20 senedir Astronomi üzerine dersler veren Van Germann "dönmek için bir sebep yoktur" diye belirtmiştir. Bir de “(Ay’a gidilmesi planlanan) üç tane görevi bütçe sorunlarından dolayı iptal etmişlerdi. Açıkçası Ay büyük bir park alanı gibidir, orada fazla bir şey yoktur. Uzay tehlikeli bir yerdir. Radyasyon oranı yüksektir. Ve insanlar düşük yerçekimi olan bir ortamda rahatsızlanabilmektedir. Konforlu bir şey değildir, gidip yaşamak isteyeceğiniz bir yer değildir” diye de eklemiştir. [Kaynak: Christina Caron, Refuting the Most Popular Apollo Moon Landing Hoax Theories, abcnews, 19 Temmuz 2009].

     

    Ay’a ayak basan ikinci insan olan Buzz Aldrin de “Ay’ı hallettik zaten, onun hakkında diğer şeylerden daha fazla bilgimiz var” ve “Kısa dönemlik heyecanları unutup uzun dönemli yatırımları düşünmeye başlamalıyız” demiştir. NASA’dan John Olson ise konuya farklı bir açıdan yaklaşarak “bu birkaç bayraktan ve adımdan fazlasıdır” ve“insanların uzayda kalıcı bir yaşamları olabilmesi için gidiyoruz” dedi. Yine de 2020 gibi bir tarihte tekrardan Ay’a gitmek isteyen NASA bu işi daha ucuz ve güvenli bir şekilde yapabilmek için Ares I ve Ares V gibi roketleri geliştirmektedir. Bunlar öncekilerine oranla daha büyük ve yüksek olduğu için daha fazla ağırlık taşıyabilecektir. Zamanında federal bütçesinin %5’ine sahip olan NASA günümüzde ise sadece %1’inden daha azına sahiptir (bu da yaklaşık olarak 16 milyar dolardır). Sadece Orion ve Ares I’in yapımı için 35 milyar dolar harcamaktadırlar ki NASA’nın hayalleri Mars’a yerleşmek bile olsa da maalesef bütçe konusunda zorluklar çekmektedirler. Ünlü astrofizikçi Neil deGrasse Tyson bunu birçok kez konuşmalarında dile getirmiştir. SpaceX programından umut verici gelişmeleri görebilmekteyiz ancak herkesin tanıdığı NASA’nın da daha büyük başarılara imza atmasını isteriz. Bu bağlantıdaki makale uzay keşiflerine duyduğumuz ilginin azaldığını anlatmaktadır, buraya tıklayarak okumanızı tavsiye ederiz.

     


    NASA uzay için yeni araçlar da geliştiriyor.

     

     

    Açıkçası Ay'a tekrardan gidilmesi düşünülüyor, ancak eski teknoloji ve astronot giysileri daha da geliştirilerek sadece birkaç saat kalmak yerine birkaç gün, hatta hafta ya da aylarca kalınması planlanıyor. Aaltta yer alan infografikten bunu görebilirsiniz (Görsel 3'e bakınız).

     


    Görsel 3

     

     

    İddialar Yayılıyor, Şüpheler Artıyor

     

     

    1999 senesinde yapılan bir Gallup anketine göre Amerikan halkının %6'sı Apollo Ay İnişlerin sahte olduğunu düşünmektedir. Apollo görevlerinden 2 yıl sonra 1974 yılında Bill Kaysing tarafından yazılıp yayınlanan "Ay'a hiçbir zaman gitmedik: Amerika’nın 30 Milyar Dolarlık Dolandırıcılığı" bu konuyla ilgili ilk kitaptır. Düz Dünya Topluluğu (Flat Earth Society), NASA'yı Walt Disney sponsorluğuyla Ay görevlerin sahte olduğunu iddia eden ilk organizasyonlardan birisi olmuştur. İlerleyen yıllarda bu iddialar daha da büyüyerek insanların Ay görevlerinden şüphe etmesi sağlanmıştır. Bu tarz şüphelerin artmasında birçok faktör olmuştur. Bunlar:

     

     

    (1) Uzay Yarışı: Soğuk Savaşta uzay yarışın kazanılması büyük bir başarı olurdu. Fakat Sovyet Birliğine karşı olan Amerika'nın tüm bunları bir stüdyo da çekmesi ve Rusya'nın bunu fark edip açığa çıkarması kendileri için bir zafer haline gelebilirdi, ama 1959 senesinden beri Ay'a insansız araç yollayan Rusya, gerçekleştirilen Ay Görevlerini takip edip, sahte olduğuna dair bir şey öne sürememiştir.

     

     

    (2) Para Kaynağı: NASA'nın Ay görevlerini sanki gerçekmiş gibi gösterip rezil olmamak için ve daima para alabilmek adına bütün görevleri bir stüdyoda çektiği iddia edilmiştir.

     

     

     

    (3) Vietnam Savaşı: Amerika Vietnam'daki sürecini bitirmesiyle beraber yakın bir zamanda Ay görevlerini de bitirmiştir. Bu da insanların Ay görevleriyle Vietnam Savaşından dikkati çekmek için yapılan bir şey olduğunu sanmalarına yol açmıştır. Bunu düşünmek mantıklı gelebilir, ama her şey illa birbiriyle bağlantılı olmak zorunda değildir.

     

     


     

     

    Bazı insanlar Ay Görevlerin baştan sona kadar sahte olduğunu, bazıları da Ay'a inildiğini fakat anlatıldığı şekilde gerçekleşmediğini iddia etmiştir. Özellikle birçok insanın o zamanın teknolojisine göre ve uzayda olan Van Allen radyasyon kemerleri, Güneş patlamaları, Güneş rüzgarları, büyük koronal atılmaları (CME) ve kozmik ışınlar sebebiyle böyle bir yolculuğun imkansız olduğunu vurgulamışlardır. Komplo teorisyenlerin sorularına karşı Argonne Ulusal Laboratuvar’dan olan Vince Calder ve Andrew Johnson adında iki bilim adamı cevapları sunmuştur ve neden komplo teorilerinin geçersiz olduklarını göstermişlerdir. Apollo Görevleri üzerinde 400,000'e yakın kişi çalışmıştır. Bunlar Astronotlar, Bilim insanları, mühendisler, teknisyenler ve diğer çalışanlardır. Ay üzerinde yürüyen tüm o insanlar, gerçekleşen 6 Ay görevindeki tüm astronotlar ve Ay'ın yörüngesinde bulunan diğer astronotlarla beraber bütün o çalışanlar bu görevler üzerinde 10 yıldır çalışmıştır ve hepsinin böylesine ciddi bir şeyi bir sır olarak tutması pek de mümkün değildir. Bu kişilerden hiçbiri Ay görevlerin sahte olduğunu söylememiştir ve hükumetin bu kişileri susturması da olası bir şey değildir, çünkü bunun üzerinde çalışan kişi sayısı oldukça fazladır.

     

     

    Lunar Reconnaissance Orbiter (LRO, yani Ay Tanıma Mekiği) adlı uzay mekiğinin çektiği bazı görüntüler bulunmaktadır. Güvenli iniş yerlerini ve potansiyel kaynakları belirleyebilecek olan bu misyonda Apollo görevlerinin iniş yaptığı yerler açıkça ortaya koyulmuştur. Görüntülere şuradan bakabilirsiniz.

     

     

    Apollo 11’in İnanılmaz Macerası

     

     

    Tarih 16 Temmuz 1969 ve Apollo 11 onu taşıyan Saturn V roketiyle Kennedy Uzay Merkezi Fırlatma Kompleksi 39A’dan kalkış yaptı (Görsel 4'e bakınız).

     


    Görsel 4

     

     

    Dünya’nın yörüngesinde 2 saat 33 dakika geçirdikten sonra yörüngeden kurtulabilmek için S-IVB motoru yeniden çalıştırıldı ve 20 Temmuz 1969 tarihinde fırlatılıştan 102 saat 45 dakika 40 saniye sonra LM (Lunar Module) CM’den (Command Module) ayrıldı ve Ay yüzeyine (Mare Tranquillitias) iniş yapılarak "Eagle iniş yapmıştır" sözleri söylendi.

     


     

     

    Komutada bulunan Neil Armstrong çıktığı zaman üzerine televizyon kamerasının yerleştirildiği MESA (Modularized Equipment Stowage Assembly) serbest bırakıldı ve bütün Dünya yüzeye ilk adımın atılmasını izledi ve “bir insan için küçük bir adım, insanlık içinse büyük bir sıçrayış” (İngilizcesi "One small step for man, one giant leap for mankind") olan meşhur sözlerini dinledi. Bazı kimseler Neil Armstrong'un bu sözü Ay'ın yüzeyine ulaştığında değil de, önceden düşünmüş olduğunu söylemektedirler. Fakat öyle olsa bile bu sözün güzelliğini değiştirmemektedir. Ardından Buzz Aldrin de Ay yüzeyine indi ve SMC (Solar Wind Composition) ile LRRR (Laser-Ranging Retroreflector) ve PSEP (Passive Seismic Experiment Package) kuruldu, bölgenin panoramik fotoğrafları çekildi, yüzeydeki materyallerin yakın görüntüleri çekildi ve yüzeyden örnekler toplandı.

     


    Görsel 5

     

     

    Siyah-beyaz olan görüntü Neil Armstrong’un ilk adımlarını gösteren videoya aittir ve altındaki renkli fotoğraf da birkaç dakika sonra inen Buzz Aldrin’in Armstrong tarafından çekilen fotoğrafıdır (Görsel 5'e bakınız). "Neden bu kadar canlı görünüyor?" sorusuna yanıt ise, fotoğrafın üzerinde her fotoğrafta yapıldığı gibi düzenlemelerin olmasıdır.

     

    Bu da Neil Armstrong’un Ay’ın yüzeyinde iken çektiği ilk fotoğraftır.

     

     

    Ay’ın yüzeyinde 21 saat 38 dakika 21 saniye kalındıktan sonra 21.7 kilo ağırlığında Ay taşı toplandı ve 21 Temmuz’da yeniden kalkış yapıp 24 Temmuz tarihinde Dünya’nın atmosferine saniyede 11,032 metre hızıyla giriş yapıp Pasifik Okyanusuna düşerek sağ salim bir şekilde geri dönüş yapıldı. Görevin toplam süresi 195 saat 18 dakika 21 saniye sürdü.

     

     

     

    Ay inişini gösteren bilgi içerikli bir animasyonu izleyebilmek için bakınız. Dilerseniz de buradaki infografiklere göz atabilirsiniz (Görsel 6 ve 7'ye bakınız). Eğer yazılanları okuyamıyorsanız, orijinal boyutlarını görebilmek için sağ tıklayıp yeni bir sekmede açınız.

     

    Görsel 6

     

    Görsel 7

     

     

    26 Kasım 2011'de fırlatılan ve 6 Ağustos 2012 tarihinde Mars yüzeyine inen Mars Curiosity robotun sahte değil gerçek bir olay olduğu herkesçe kabul edilmesine rağmen bize daha yakın olan Ay'a (ortalama 384,000 kilometre uzaklıkta) insanların gittiğine dair şüphelerin olması biraz düşündürücüdür. Mars’ın uzaklığını anlayabilmek için şöyle bir uygulama da bulunmaktadır.

     

    Bir sonraki yazımızda ortaya atılan neredeyse bütün iddiaları ele aldık ve fotoğraflarla beraber bunlara verilen cevapları da paylaştık. Aynı zamanda bu yazıyı ortaya koyabilmek için kullandığımız kaynakları da gözden geçirmenizi tavsiye ederiz. Ek olarak da ilginç bir bilgiyi paylaşmak isteriz: Buzz Aldrin "Buzz" lakabını küçük kız kardeşi ona “brother” (kardeş) yerine “buzzer” dediğinde aldı, aile de daha sonrasında bunu "buzz"a kısalttı.

     

    Not: Bu yazıyı bitirdiğimiz gün bütçe anlaşmazlığından dolayı kapanan ABD hükumetiyle beraber kapanan NASA siteleri de yeniden açıldı. Kendilerine "hoşgeldiniz" demek isteriz.

     

     

    Yazan: Arsel Acar (Evrim Ağacı)

     

     

    Düzenleyen: Kemal Cihat Toprakçı (Evrim Ağacı Okuru)

    --------------

     

     
    Bu makalemiz için kullandığımız başlıktaki sözü ("Houston, bir sorunumuz var") birçoğunuz daha önceden duymuş olabilir. İlk makalemizde de bahsettiğimiz gibi, bu söz Amerikan Apollo Uzay Programına ait olan ve Ay'a gidilmesi planlanan, ancak oksijen tankı patlayıp iptal edilen Apollo 13 görevi sırasında söylenmiştir.
     
    Bu sözü burada kullanmamızdaki ana sebep günümüzde NASA’dan şüphe duyan ve sahtekar olarak değerlendiren bir sürü insanın var olmasıdır ve bu bizim için bir sorun olarak görünmektedir. Bu yüzden burada Ay Görevleriyle ilgili ortaya atılan en yaygın iddiaları ele almaya çalıştık ve anlaşılır cevaplar sunmaya çalıştık. Araştırma yaparken en az 100 farklı iddiaya göz attığımızı söyleyebiliriz, ancak en çok ortaya atılan ve anlaşılır olan 50 farklı iddiayı bu yazımızda ele aldık. Belki bütün yazıyı okuyup yine "Ama böyle bir iddia da var?" diyebilecek kişiler de olabilir (Bunu "Moving the Goal Posts", yani "Direkleri Öteleme Safsatası" olarak da tanımlayabiliriz). Tavsiyemiz faydalandığımız kaynakları gözden geçirmenizdir. Özellikle Rocket & Space Technology ile Clavius gibi kapsamlı siteler aklınıza gelen tüm soruların cevaplarını içermektedir.
     
    Buradaki yazımız konuyla ilgili ikinci makalemizdir. Daha iyi bir şekilde anlaşılabilmesi için ilk makalemizi de okumanızı tavsiye ederiz:
     
     
    Buradaki iddialarda yer alan bazı sorular mantıklı sorulardır. Teknik bilgilere sahip olmayan insanların bu tarz soruları sormalarını normal karşılıyoruz. Bizim asıl eleştireceğimiz kişiler ise cevaplaması basit soruları öne sürerek Ay Görevlerinin bütünüyle yalan olduğunu iddia edenler kişilerdir. Evrim-karşıtı kişilerin "Bana bir ara-fosili göster, ama öyle bir fosil bulunmuyor, öyleyse evrim yalandır!" iddiası ve Komplo teorisyenlerin "Ay'daki bayrak dalgalanıyor, ama Ay'da rüzgar yok, öyleyse Apollo görevleri yalandır!" iddiası eşdeğer bir basitliğe sahiptir. Bu yüzden makaleyi yanılabilir olabileceğiniz olasılığını göz önünde bulundurarak okumanızı tavsiye ederiz.
     
     
     
    Yapılan İddialar Ve Verilen Yanıtlar
     
     
    İddia 1: Kameraların üzerinde artı (Crosshair, diğer adıyla Fiduicial) işareti yer almaktadır. Bazı fotoğraflarda objelerin bu artının önünde olduğu görülmektedir ancak gerçekte arkasında olmaları gerekirdi. Demek ki objeler daha sonrasında bu görüntülerin üzerine yapıştırılmıştır.
     
    Siyah renginde olan artı işaretleri 0.1 milimetre kalınlığındadır ve arkalarındaki beyaz objelerden yansıyan ışık parlaklığından dolayı üzerine gelen artı işaretin bir kısmını örterek görünmez olmasını sağlar. Benzer bir deneyi kameranıza bir saç telinizi bantlayıp Güneşli bir günde beyaz bir kağıdın fotoğrafını çekerek görebilirsiniz, ancak unutmayınız ki Ay atmosfersiz bir ortam olduğu için Dünya’da çektiğiniz fotoğrafta saç teliniz kısmen görülebilirken Ay’da bu tamamen görünmez olabilir (Görsel 1'e bakınız). Ek bilgi olarak da fotoğraf filmleri iki türlü taranarak dijital ortama aktarılabilmektedir. Biri, hepimizin bildiği masaüstü tarayıcılar (scanner) yoluyla yapılır. Bu tarayıcılar ne kadar kaliteli olurlarsa olsunlar, 35mm'lik bir diayı "detaylı" taramakta yetersizdirler. Geçmişte (2005-2006 öncesi) basın-yayın işiyle uğraşmış olanların da bildiği gibi masaüstü bir tarayıcıda taranmış hiçbir fotoğraf filmi baskıya gönderilmez, çünkü görüntü kalitesi çok düşüktür. Bunu önlemek için, fotoğraf filmleri "tambur tarayıcı" denilen bir cihazla taranır. Büyükçe bir cam silindirin üzerine yapıştırılan dialar büyük bir hızla döndürülerek, çok hassas bir okuyucu sensör tarafından satır satır okunarak sayısallaştırılır. Bu tarz bir tarama, tek bir 35mm film için 15 dakikadan fazla sürer. Ayrıca tambur tarayıcılar çok büyük ve çok pahalı (onbinlerce dolar) olduğu için sadece büyük matbaalarda bulunur. Dolayısıyla NASA'nın diaları 1990'lı yıllarda tambur tarayıcı ile tarayıp halka sunmasını beklenemez. Ancak, 2000'li yılların ortalarında bu cihazların fiyatları makul seviyeye ulaştığında böylesi kaliteli tarayıcılar kullanılarak fotoğraflar yeniden taranıp çok daha net olarak halka sunulmuştur.
     
    Görsel 1
     
     
    İddia 2: Bazı fotoğraflarda artı işaretleri düz durmuyor.
     
    Bu estetik sebeplerden dolayı yapılmıştır. Mesela Görsel 2’de ufuk çizgisi düz görünsün diye fotoğraf biraz döndürülmüştür.
     
    Görsel 2
     
     
    İddia 3: Fotoğrafların kalitesi şaşırtıcı derecede iyidir.
     
    Apollo astronotları 70mm'lik film dergisi olan Carl Zeiss optikli Hasselblad 500 EL/M Data kameralarıyla birçok sayıda düşük-kaliteli fotoğraflar da çekmiştir. NASA ise en iyi örneklerini paylaşmıştır.
     
     
    İddia 4: Fotoğrafların hiçbirinde yıldızlar görünmüyor. Apollo 11 astronotları da görev sonrası basın toplantısında hiç yıldız görmediklerini söyledi.
     
    Astronotlar gün ışığında çıplak gözle yıldızlara bakmaktan bahsediyordu, sonuçta tüm görevler gündüz vakitlerinde gerçekleşti. Ay’ın yüzeyinden (ve astronotun üzerinden) yansıyan Güneş ışınlarından dolayı daha düzgün fotoğraflar çekebilmek için kameranın daha az ışık almasını sağlayan ışık düzengeci küçültüldü (Güneşli bir günde gözlerinizi kısmanız gibi). Bu şekilde arka plan simsiyah görünmektedir. Aynı efekt Dünya’da da görülebilir (Görsel 3'e bakınız). Ayrıca poz süresi de kısa tutuldu. Yıldızların görülmediği farklı fotoğraflar da mevcuttur (Görsel 4'e bakınız). NASA arşivlerine bakarsanız bir sürü örnek bulabilirsiniz.
     
    Görsel 3
     
    Görsel 4
     
     
    İddia 5: Gölgelerin açıları tutarsızdır. Bu birden fazla ışık kaynağının olduğunu gösterir.
     
    Işığı sağlayan tek kaynak Güneştir, ancak Dünya'dan, Ay'ın yüzeyinden ve objelerden de ışığın yansıdığı da unutulmamalıdır. Ay'ın yüzeyi düz bir eğime sahip olmadığını da göz önünde bulundurmamız gerekir, bu yüzden kraterlerin içine ve tepeciklerin üzerine gelen gölgeler uzun ya da kısa olabilir ve farklı açılara da bakabilir. Hangi açıdan baktığınız ve objelerin arasındaki mesafeler de bu durumda önemli olabilir. Benzer bir efekti Dünya'da da görebilirsiniz (Görsel 5'e bakınız). Üstelik, iddia edildiği gibi birden fazla ışık kaynağı olsaydı (stüdyo ışıkları gibi), neden birden fazla gölge de görünmüyor?
     
    Görsel 5
     
     
    İddia 6: Aynı arka plana sahip fotoğraflar bulunmaktadır oysa bunların arasındaki mesafeler kilometrelerce uzaktır. Bu tüm fotoğraflar için aynı arka planın kullanıldığını gösterir.
     
    Görülen arka planlar birebir aynı değildir. Bir yerden bir yere gidince uzakta yer alan bölgelerin konumu küçük bir oranda değişmektedir. Arabanızla dağlık bir alana girdiğinizi düşünün. Yüzlerce metre boyunca yol alsanız bile çok uzakta yer alan dağların konumu bakış açınıza göre az oranda değişmiştir, ancak bu oran öylesine küçük olabilir ki sanki hiç hareket etmemiş gibi hissedebilirsiniz. Ay'da benzer arka planların kullanıldığı iddiada en çok öne sürülen fotoğraflar Görsel 6'deki fotoğraflardır. Bunlar Apollo 15 görevinde iken çekilmiştir. Atmosferin ve toz pusunun olmadığı Ay'da uzak objelerin mesafesi anlaşılmaz oluyor, bu yüzden bunlar sanıldığından daha yakın görünebiliyor. Astronotlar görevleri sırasında hareket ederken bu sebepten dolayı dikkatli hareket etmeleri gerekirdi, çünkü fark etmeden uzak gibi görünen bir bölgede bulunan kraterin içine düşebilirlerdi. Bir obje birkaç metre önünüzde gibi görünebilir iken, gerçekte onlarca ve hatta yüzlerce metre ötede bile olabilir. Görsel 6'da gösterilen fotoğraflardaki dağlar bu sebeple kilometrelerce uzaklıkta yer almaktadır (soldaki dağ "Apennine Front", sağdaki dağ "Mount Hadley Delta").
     
    Görsel 6
     
     
    İddia 7: Çekilen fotoğraf sayısı çok fazladır. 50 saniyede bir fotoğraf çekilmiştir.
     
    Böylesine muhteşem bir görevde elbette birçok sayıda fotoğrafın çekilmesi anlaşılabilir bir durumdur (sonuçta siz bile birkaç günlüğüne tatile gittiğinizde de yüzlerce fotoğraf çekebilirsiniz, bir de Ay'a gittiğinizi bir hayal edin!), ve aralarından en iyileri de seçilip insanlarla paylaşılmıştır. İsterseniz Apollo 11 görevinde çekilen 857 siyah-beyaz ve 550 renkli fotoğrafı Lunar And Planetary Institue sitesinden bakabilirsiniz. Peki görevlerin süreleri belli iken ve bu kadar sayıda fotoğraf varsa, diğer aktivitelerin haricinde nasıl bu kadar sayıda fotoğraf çekilebilmiştir? Her 50 saniyede 1 fotoğrafın çekildiği hesaplamaları sadece tek bir astronotu hesaba katmaktadır, ancak her Ay görevinde Ay'ın yüzeyine 2 astronot inmiştir. Apollo 11 görevinde 4 tane 70mm'lik kamera taşınmıştı ve birkaç ayarlarla bunların her saniyede iki fotoğraf çekilmesi sağlanıyordu. Zaten fotoğrafları incelerseniz bu çekimlerin art arda yapıldığını da görebilirsiniz.
     
     
    İddia 8: Bir taşın üzerinde "C" işareti bulunmaktadır. Bu objenin bir stüdyo eşyası olduğunu göstermektedir..
     
    "C" işareti orijinal fotoğrafta hiç görünmüyor. Fotoğrafın sonraki baskılarında ortaya çıktığı görülüyor, bu da ya basımda bir tür hata ya da bir saç teli veya benzeri bir şey olabilir (Görsel 7'ye bakınız).
     
    Görsel 7
     
     
    İddia 9: Avustralya’da yaşayan Una Ronald adında yerli bir bayan Apollo 11'i izlerken televizyonda sağ alt karede 2-3 saniyeliğine bir Coca Cola şişesinin yuvarlandığını gördüğünü belirtti. Aynı zamanda Ay'a inişten 10 gün sonra "The West Australian" gazetesinde kola şişesi mevzusu hakkında bir şeyler yazdıklarını belirtmişti.
     
    Una Ronald'ın gerçek bir kişi olup olmadığı bilinmiyor. Gerçek bir kişi olsaydı bile, Dünya'da hiç kimsenin göremediği ve göremeyeceği bir şeyi gördüğünü iddia etmiş oluyor. Bununla beraber, yapılan iddiaya dair hiçbir gazete raporu ya da kayıt bulunmamıştır. İddiada Una'nın Ay inişlerini canlı izleyebilmek için gece geç saatte ayakta durduğu belirtilmektedir, ancak Ay inişlerin olduğu vakitlerde Avustralyalılar bunu gündüz vaktinin ortalarında izlemişti. Özetle bu iddia kendi kendini çürüten bir uydurmadan ibarettir.
     
     
    İddia 10: "Moon Shot" (Ay Vuruşu) adlı bir kitap Ay'da bir astronotla beraber bir golf topuna vuran Alan Shepard’a çok benzeyen bir kompozit fotoğraf (orijinal fotoğrafın üzerine yeni şeyler eklenen bir fotoğraf) içermektedir.
     
    Editörler kitap için gerçek fotoğrafları kullanmak istemiyordu çünkü görüntüler pürüzlü bir görünüme sahipti (Görsel 8'e bakınız). Kitabın baskısını yapanlar da NASA çalışanları değildi.
     
    Görsel 8
     
     
    İddia 11: Bazı fotoğraflarda sanki büyük bir sahne ışığı kullanılmış gibi sıcak bölgeler (hot spots) bulunmaktadır.
     
    Astronotların üzerinden ışığın yansıtıldığını zaten belirtmiştik. Yayınlanan fotoğraflar yüksek-kontrastlı kopyalar olduğu için bir tür sahne-ışığı efekti görülebilmektedir. Orijinal fotoğraflar da ise bu ışık daha eşit bir şekilde dağılmıştır bu yüzden böyle bir efekt orijinal fotoğraflarda pek görülmemektedir. Apollo 11 görevinde çekilen Buzz Aldrin'in fotoğrafının kopyaları orijinalinden daha çok tanınmaktadır ve bu efekt burada daha rahat bir şekilde görülmektedir (Görsel 9'a bakınız). Eğer orijinal fotoğrafın yanındaki kopyaya dikkat ederseniz astronot Buzz Aldrin'in tepesinde bir siyah bant bulunmaktadır. Bu fotoğrafa biraz denge vermek için yapılmıştır, yani tekrardan estetik bir sebep bulunmaktadır. Bununla beraber Ay'da bulunan çukurlardaki tozlar da küçük cam daireleri gibi ışığı yansıtmaktadır. Islak çimendeki damlacıklar da benzer bir şekilde ışığı yansıtmaktadır, bu da çekilen fotoğrafta oluşan gölgenin etrafında bir parlaklığı oluşturur (Görsel 10'a bakınız). Bu efekte "Heiligenschein" denmektedir.
     
    Görsel 9
     
    Görsel 10
     
     
    İddia 12: Ay'a ayak basan Neil Armstrong'un görüntüsünü kim çekmiştir?
     
    Neil Armstrong'un ilk adımları Ay Modülünün dışına takılan bir kamera tarafından çekilmiştir. Görsel 11'deki görüntü televizyon ekranından çekilmiştir. Daha belirgin olabilmesi için düzeltilen görüntüleri de mevcuttur.
     
    Görsel 11
     
     
    İddia 13: Astronotlar yolculuk sırasında Van Allen radyasyon kemeri ve galaktik çevre radyasyonu sebebiyle hayatta kalamazdı.
     
    Van Allen kemerleri "iç kemer" ve "dış kemer" olarak iki kısımdan oluşmaktadır ve Güneşten gelen partiküller Dünya'nın manyetik alanı içerisinde hapsolunmaktadır (Görsel 12'ye bakınız). Üçüncü bir kemer de bulunmaktadır ancak geçicidir. En tehlikeli olanı içteki kemerdir, ama buna rağmen Apollo uzay aracı iç kemeri birkaç dakikada ve dış kemeri de bir buçuk saatte geçmiştir. Uzay aracındaki alüminyum gövde astronotları iyonlaşan radyasyondan korudu. Apollo görevleri için Van Allen radyasyonun çok zararlı olduğu iddiaları bizzat onları keşfeden Dr. James Van Allen tarafından çürütüldü. Bununla beraber, alınan radyasyon oranı nükleer enerji alanında bir sene boyunca çalışanların aldığı radyasyon oranına yakın olduğu söylenebilir. Kısacası, ortada herhangi bir risk yoktu, üstelik bir kişinin radyasyon hastalığına yakalanması için 100-200 rem, ölmesi için de 300+ rem dozajı gerekirdi, oysa astronotların aldığı radyasyon oranı 1 rem idi (Bakınız: Roentgen Equivalent Man). Daha fazla bilgi için burayaburaya ve burayabakabilirsiniz.
     
    Görsel 12
     
     
    İddia 14: Kameralardaki filmler radyasyondan dolayı kararırdı.
     
    Film metal konteynerlerde tutulduğu için bulanıklaşma önlenmiştir.
     
     
    İddia 15: Gündüz zamanı Ay'ın yüzeyi o kadar sıcak oluyor ki kameralardaki filmlerinin erimesi gerekirdi.
     
    Ay'ın yüzeyine değmediği sürece ısıyı cihazlara düzgünce aktaracak bir atmosfer yoktur. Bir vakumda sadece radyasyon bir ısı aktarma mekanizmasıdır. Zaten inişler ona göre ayarlanmıştır ve Güneş ışınları direk filmlerle temas etmemiştir. Artan sıcakları karşılamak için de soğutucu sistemler kullanılmıştır.
     
     
    İddia 16: Apollo 16 ekibi Ay'a giderken büyük bir Güneş patlamasının yaşanmasıyla hayatta kalamazdı.
     
    Apollo 16 görevi sırasında büyük bir Güneş patlaması yaşanmadı. 1972 yılın Ağustos ayında büyük Güneş patlamaları yaşanmıştı ancak bunlar Apollo 16 Dünya'ya döndükten sonra ve Apollo 17 Dünya'dan ayrılmadan önce gerçekleşmişti.
     
     
    İddia 17: Ay'da rüzgar olmadığı halde Ay'daki bayrak dalgalanıyordu.
     
    Bayrak Г şeklindeki bir çubuğa bağlıydı ve böylece bayrağın kendisi Dünya'da bulunan rüzgarsız bir bayrak gibi aşağı düşmüyordu. Bayrağın kendisi katlanmış bir haldeydi ve çıkartıldığı zaman astronotlar bayrağı dikerken onu düzeltmek yerine dalgalanır gibi görünmesini tercih etti. Astronotlar bayrağı tutunca direkt hareket ettiğinden dolayı bayrağın kendisi de hareket ediyordu. Bayrak direğinin kendisi astronotun hareket ettirmesinden sonra sabitlenene kadar hareket etmeye devam etti çünkü Ay'da atmosferin olmaması bayrağın hava direnciyle karşılaşmasını sağlamıyordu bu sebeple Dünya'ya oranla daha uzun bir süre boyunca sallanabiliyor. Rüzgarın olmamasıyla beraber bu durumun haricinde hiçbir video kaydında bayrağın kendi başına dalgalandığı görülmemektedir (Görsel 13'e bakınız).
     
    Görsel 13
     
     
    İddia 18: Nemin olmamasına rağmen Ay'ın yüzeyindeki ayak izleri beklenmedik bir şekilde iyi korunmuştur.
     
    Ay'daki toz parçacıkların farklı boyutları ve şekilleri vardır bu yüzden Dünya'daki kumlar gibi davranması beklenemez. Bu parçacıkların sivri kenarları olduğu için birbirlerine daha iyi tutunabiliyorlar, ayrıca bir vakumun içerisinde bulunduğunu da unutmamalıyız. Astronot bu yüzeye bastığı zaman oluşan şekil sabit kalabiliyor ve bunun için de nemin bulunmasına gerek yoktur (Görsel 14'e bakınız). Astronotlar bu durumu talk pudrası ya da ıslak kumun üzerinde yürümeye benzettiler.
     
    Görsel 14
     
     
    İddia 19: Ay İnişleri ya bir ses sahnesinde (ses geçirmez bir yapı ya da oda) ya da bir çölde çekildi ve astronotlar da sanki Ay'dalarmış gibi ağır çekimler yapıldı. Bu çekimleri iki kat hızlı bir şekilde oynattığınız zaman görüntüler Dünya'da çekilmiş gibi görünmektedir.
     
    Astronotlar araçlarını kullandıklarında tekerlekten dolayı yüzeydeki toz havaya yükseliyordu. Esas olay ise bu tozun kendisi parabolik bir yay gibi yükselip her yere yayılmak yerine olduğu gibi yüzeye geri iniyordu. Astronotların yürüyüşleri de Dünya'da taklit edilemez ancak böyle bir taklit başarılsa bile, Ay'da kullanılan araçtan dolayı yükselen tozun durumu hiçbir şekilde taklit edilemez. Bununla beraber Apollo 15 görevinde David Scott bir çekiç ile bir şahin tüyünü aynı anda bıraktı ve ikisi de aynı anda yere çarptı. Bu durum onun bir vakum içerisinde bulunduğunu kanıtlıyordu. Buradan izleyebilirsiniz.
     
     
    İddia 20: Ay Modülleri inişte bir çukur oluşturmadı. Kalkışta da tozun dağıldığı görülmedi.
     
    Ay Modülü yüzeye yaklaştığı zaman 2 metreye yakın iniş sondaları yüzeyle temas edince iniş motorları kapatıldı. Komplo teorisyenleri bu esnada modülün roket egzozuyla iniş için 10,000 pound (4500 kilogram) kadar güç uyguladığını iddia etseler de gerçekte kullanılan güç 3000 pound (1400 kilogram) kadardı, sonuçta Ay'ın çekim kuvveti Dünya'nın 1/6'sı kadardır. İniş sırasında yüzeyde bulunan toz dağıldı (İddia 19'da belirttiğimiz gibi bu toz Dünya'daki tozlar gibi her yere yayılmak yerine iniş yerinden uzaklaştı) ve altta yer alan sert zemin yüzeye çıkmış oldu. Bu toprak yapısının (Lunar Regolith olarak bilinir) sert olmasıyla beraber iniş motorları da kapalı olduğu için bir çukurun oluşmaması normaldi. Motorlar açık olsaydı bile yine de bir çukurun (ya da kraterin) oluşması beklenemezdi. Örneğin DC-X test uçuşun programında uçuşlardan birinde bir roket acil bir iniş yaptı ve zemine uygulanan güç 60,000 pound (27,200 kilogram) kadardı. Bu motorun uyguladığı kuvvet çölde yaptığı iniş yerinde çok belirgin olmayan bir iz oluşturduğu halde hiçbir şekilde bir krater oluşturmamıştı. Bununla beraber iniş sırasında Ay Modülünün altında yer alan tozlar dışarıya atıldığı için kalkış sırasında yeniden tozun dağıldığı görülmesi de beklenemezdi.
     
     
    İddia 21: Kalkış roketin ikinci aşamasında ve/veya Ay Modülün çıkış aşamasında bir alevlenme görülmedi.
     
    Ay’da atmosfer olmadığından bir alevlenmenin görülmemesi anlaşılır bir durumdur. Bununla beraber Ay Modüllerinde yakıt türü için Aerozine 50 ve itici güç için de Dinitrojen Tetroksit kullanılmıştır. Dünya’da iken biraz daha belirgin olabilir ancak Ay’da iken egzoz gazları görünmeze yakın bir görünüme sahiptir (Görsel 15'e bakınız).
     
    Görsel 15
     
     
    İddia 22: Apollo 11 ineceği yerden daha uzak bir yere indiği halde Apollo 12 hedefine tam ulaşarak Surveyor 3 sondasından sadece 200 metre uzaklığına inmiştir.
     
    Apollo 11’in iniş yeri normalde inilmesi gereken yerden güney-doğu yönünde birkaç kilometre ötesindeydi. Bunun sebebi inilmesi gereken yerde orta büyüklükte bir kraterin yakınlarında kaya parçaların bulunmasından dolayıydı. Bununla beraber Ay Modülü ile Komuta Modülü arasındaki tünelde yer alan basınç bütünüyle azaltılamadığı için ayrılma esnasında Ay Modülü kaçak havanın itmesiyle beklenenden daha yüksek bir yörünge hızına çıkmasını sağladı. Bu problem Apollo 12’de yaşanmadığı için belirlenen yerde inilebildi, Surveyor III uzay aracının yanına da gidilebildi (Görsel 16'ya bakınız). Yine de yaşanılan bu durum Apollo 11 görevini engellemedi ve güvenli bir iniş yapılabildi.
     
    Görsel 16
     
     
    İddia 23: Ay inişlerin hepsi Richard Nixon devlet başkanı iken gerçekleşmişti, ancak başka hiçbir zamanda, hele onlarca sene sonra bile teknoloji bu kadar ilerlemişken bir daha Ay'a gidilmedi.
     
    Bütçe konusundaki sıkıntılar haricinde Apollo’nun Ay inişlerindeki başarılı görevlerinden sonra hedef daha da ilerisine gitmek oldu (mesela Mars gezegenine insanlı uçuş yapmak gibi). Ay’a gitmenin birkaç bayrak dikmekten ve birkaç adım atmaktan öte belirli bir amaç için gidilmesi gerektiğini belirten NASA çalışanların haricinde gelecek yıllarda birkaç gün yerine orada birkaç hafta ya da ay kalınabilmesi için bazı çalışmaların yapıldığı da söylenmektedir. Geçmiş görevlerde yaşanılan sıkıntılar göz önünde bulundurarak bunların üstesinden gelebilmek için farklı çalışmaların yer aldığı bilinmektedir. Bu sorunları anlamak ve gelişen teknoloji ile bunların üstesinden gelebilmek gelecek nesillerin farklı gezegenlere yerleşme sürecini kolaylaştırabilecektir. Ek bilgi olarak Ay'a gitmek teknolojik bir sorun olmaktan çok parayla ilgili bir sorundu. Hem ABD hem de Rusya bu yarışta yüklü miktarlarda para harcadı. Daha sonralarında ABD kamuoyu ve kongresi Ay yolculukları için halka ait paranın boşa harcandığını düşünmeye başladı, halkın kendisi de bu tarz görevlere duyduğu ilgiyi de zamanla yitirmişti, öyle ki bazıları harcanan paralar için protestolarda bulundu. Bu durum olumsuz bir şekilde geri yansıdı ve son Ay seferlerini canlı yayınlayacak TV kanalı dahi bulunamıyordu çünkü reytingler fazlasıyla düşmüştü.
     
     
    İddia 24: Ay ile Dünya arasındaki mesafe 400,000 kilometreye yakın iken aralarındaki iletişim 2 saniyelik gecikmeli olmalıydı.
     
    Bu 2 saniyelik gecikme bütün kayıtlarda görülmektedir zaten, ancak belgeseller için bu gecikmeler eş-zamanlı bir hale getirilmiş olabilir.
     
     
    İddia 25: Astronotlar Ay Modülü ile Komuta Modülünü birbirine bağlayan tünelin arasından uzay giysileri ve arka çantalarıyla geçemezdi çünkü tünelin kendisi bunun için fazlasıyla dardı.
     
    Astronotların uzay giysilerini ve arka çantalarını takıp tünelden geçemeyeceği kısmı doğrudur. Ancak böyle bir durumun yaşanmasına da gerek yoktu çünkü bunlar zaten Ay Modülün içinde yer alıyordu, yani bir modülden diğer modüle taşımaya gerek kalınmadı.
     
     
    İddia 26: Avustralya’daki Parkes Gözlem Evi bütün Dünya’ya ilk Ay yürüyüşün irtibatını sağlayacaktı ancak asıl iletişimin kurulmasından 5 saat öncesinde geri çekilmeleri söylendi.
     
    İlk Ay yürüyüşün zamanlaması inişten sonra değişti, bu sebeple Parkes’in irtibatı daha sonrasında sağlaması normal bir durumdur.
     
     
    İddia 27: Ay’da garip ışıklar görüldü.
     
    Bazıları için bu garip ışıklar UFO iken, bazıları için de bunlar stüdyo ışıklarıdır. Her türlü ikisi de doğru değildir. Görülen şey gerçekte lens parlamalarıdır ve dikkatle bakılırsa Güneş ışığının geldiği hizasındalar (Görsel 17'ye bakınız).
     
    Görsel 17
     
     
    İddia 28: Telemetri içeren Apollo 11 veri kasetleri ile ilk Ay yürüyüşün kaliteli videoları kayıp.
     
    Apollo aracı sürekli olarak telemetri iletimlerinde bulunmuştur. Bilmeyenler için telemetri bir sistem ya da tesisin uzaktan kablo veya kablosuz olarak izlenmesi veya kontrol edilmesidir. Amatörler bile Apollo iletişimlerini radyolarından dinleyebilmiştir. Uzay aracı Ay'a yaklaştıkça Doppler Etkisinden dolayı iletim frekansları değişmektedir. Komuta Modülü Dünya'ya yaklaşınca da bu frekanslarda bir değişim görülmektedir. Radyo teleskopları olan her ulus bu değişimleri kolayca saptayabilir. Bu durumda özellikle Ruslar böyle değişimlerin yer alıp almadığına dikkat ederdi ve eğer herhangi bir sahtekarlık tespit edilseydi, bunu ilk Ruslar kendileri ifşa ederdi. Kaybolan videolar konusuna da gelirsek, ilk Ay yürüyüşünün canlı yayınlanan "kaliteli" videoları yoktur. Dünya'ya gönderilen canlı yayın sinyalleri oldukça düşük çözünürlüğe sahipti. Bunun yanında, ABD ile Avrupa arasındaki yayın standardı farkı (pal-ntsc-secam) nedeniyle, yayının doğrudan Dünya televizyonlarına verilmesi, dönüştürme işlemi nedeniyle çok zordu. Bu nedenle, yayın bir perdeye yansıtıldı ve tüm TV kanalları çekimlerini bu perdedeki yayının üzerinden yaptı. Bu yayınlar kaydedilmişlerdi. Ancak, kayıtlar perdeye yansıyandan daha kaliteli değildi. Sonrasında arşive kaldırılan orijinal kayıtlara yıllar boyunca ihtiyaç duyulmadı. Sonraki yıllarda görüntü işleme teknolojilerindeki gelişme nedeniyle görüntülerin yeniden restore edilerek kalitelerinin artırılması gündeme geldiğinde, arşivlendikleri yerde bulunamadılar. Bu normaldi, çünkü orjinallere hiç ihtiyaç duyulmamıştı. Ancak, daha sonra orijinal kayıtlar bulundu ve bir kısmı restore edilerek yayınlandı.Buradan bakabilirsiniz. Burada şunu da söylemek gerekiyor; film restorasyonu (özellikle düşük çözünürlük söz konusu olunca) çok pahalıya malolur. NASA gibi bütçesi belli bir kurumun videoları restore ettirmek için para ayırması oldukça güç. Star Trek gibi, Dünya'da milyonlarca hayranı bulunan bir dizi serisinin bile, orijinal çekimleri çok kaliteli olduğu halde restorasyona tabi tutulması 2006 yılında mümkün olabildi. Üstelik, yapımcı bu restorasyondan milyonlarca dolar kazanacağı halde, çok uzun yıllar beklemek zorunda kaldı. Oysa NASA, restorasyondan para kazanmayacak, aksine milyonlarca dolar kaybedecekti, ve kaybetti de.
     
     
    İddia 29: "2001: A Space Odyssey" filmin direktörlüğünü yapan Stanley Kubrick Apollo 11 ile 12 görevlerinin çekimini yapmıştır.
     
    1968 yapımlı "2001: A Space Odyssey" adlı filmin yönetmeliğini yapan Stanley Kubrick'in Apollo görevlerinin görüntülerini oluşturduğu iddia edilmiştir. NASA'nın gizli bir şekilde film yönetmeni Stanley Kubrick ile görüştüğü öne sürüldü. Ancak bu komploda bazı kusurlar var. Yayınlanan film ilk Ay inişinden evvel çıkmıştı ve Kubrick'in tasvir ettiği Ay yüzeyi gerçek görüntülerden çok daha farklıydı. Filmin yapımı için Kubrick'in NASA'dan Frederick Ordway ile Harry Lange'i çağırdığı bilinmektedir, ancak birçok kez belirtildiği gibi, Ay'da yaşanılan şeylerin Dünya'da taklidi yapılamazdı.
     
     
    İddia 30: Ay'dan ayrılınca kalkışın görüntülerini kim çekti?
     
    Ay aracının üzerine uzaktan kontrol edilebilen bir kamera yerleştirilmişti. Bu kamera Houston'daki Görev Kontrol merkezinden kontrol edildi. Yaşanılacak 1.3 saniyelik gecikme için kameraya sinyal erkenden gönderildi, böylece Ay Modülün kalkışı izlenebildi (Görsel 18'e bakınız).
     
    Görsel 18
     
     
    İddia 31: NASA neden tüm tartışmaları bitirmek için Hubble teleskobuyla Ay’ın yüzeyinde ekipmanların görüntülerini çekmiyor?
     
    Hubble Uzay Teleskobu sayesinde nebulalar gibi hem aşırı büyük hem de muhteşem görüntülere bakabildik. Ancak demin de belirttiğimiz gibi "büyük" şeyler görüntülenmektedir. Ay'daki ekipmanlar ise görüntülemek için fazlasıyla küçüktür. Hubble'ı Ay'a doğru çevirseydik, en küçük 100 metre kadarlık bir kısmı görüntüleyebilirdi. Ay'da geriye bırakılanların genişliği ise en fazla 10 metre kadardı. Ancak buna rağmen NASA'nın LRO (Lunar Reconnaissance Orbiter) uzay aracı, 24 kilometre yükseklikten aldığı görüntülerde Apollo programında bırakılan izleri ve ekipmanları görüntüleyebildi. Buradan bakabilirsiniz.
     
     
    İddia 32: Capricorn One filminin bütçesi 4 milyon dolar iken Ay Görevlerine yaklaşık 40 milyon dolar harcanmıştır. NASA böyle bir bütçeyle rahatça Ay İnişlerini gerçekmiş gibi gösterebilirdi, üstelik görev ile filmin arasında benzerlikler de bulunmaktadır.
     
    "Capicorn One" filmi Ay inişlerinden seneler sonra 1978 senesinde yapılmıştı. Filmin ana konusu NASA'nın sahte bir Mars görevi düzenlemesiydi. FOX kanalı bu program ile bir sansasyon yaratmaya çalışıyordu, ancak ne olursa olsun, belirttiğimiz gibi Ay'da görülen fenomenlerin taklidi Dünya'da yapılamazdı. Bu durumda Ay'da görülenlerin neden öyle göründüğüne dair (mesela tozun yükselişi gibi) yapılacak hesaplamalar ile Dünya'da yapılacak hesaplamalar arasında farklar içerirdi.
     
    Görsel 19
     
     
    İddia 33: Ay İnişlerinin sahte olduğunu düşünen araştırmacı Bill Kaysing bu göreve ait başarı oranının 60,000’de 1 olduğunu belirtmiştir.
     
    Komplo teorisyeni olan Bill Kaysing başarılı bir görevin gerçekleşmesi için bu olasılığının %0.0017 (yani 60,000'de 1) olduğunu hesap etti. Doğrusu 1960'ların ortalarında Florida'daki Genel Elektrik Şirketi'nin (General Electric Compnay) Apollo Destek Departmanı NASA için görevlerin emniyeti konusunda kapsamlı çalışmalar yürüttü ve tüm sistemlerin bütün modelleri çalışmalarda içerildi. Bilgisayar simülasyonları ile farklı senaryolar da ele alındı. Bu çalışmaların sonuçlarına bakılırsa Ay'ın yüzeyine inme ve Dünya'ya sağ salim dönme olasılıkları hiçbir şekilde %90'nın altına düşmedi.
     
     
    İddia 34: NASA çalışanların ölümlerine ne demeli?
     
    10 tane astronotun gizemli bir şekilde öldürüldüğü iddia edilmiştir ve bunun arkasındaki sebebin NASA'nın bu kişileri susturmaya çalışmasıdır. Ancak durum böyle değildir. Hayatını kaybeden kişiler şunlardı: Ed Givens (araba kazası), Ted Freeman (T-38 kazası), C.C. Williams (T-38 kazası), Elliot See ve Charlie Bassett (T-38 kazası), Gus Grissom, Ed White ve Roger Chaffee (Apollo 1 yangını). Geriye 2 kişi kalıyor, ve bu kişiler FOX'un "Komplo Teorisi: Ay'a Gittik Mi?" programında yer alan konuşmacılar tarafından gösteriliyor, ancak bu 2 kişi birer astronot değildi. Mike Adams bir X-15 pilotu idi ve test uçuşta hayatını kaybetmişti. Diğer kişi ise Robert Lawrence, Hava Kuvvetleri İnsanlı Yörünge Laboratuvar (Air Force Manned Orbiting Laboratory) pilotu idi ve o da bir jet kazasında hayatını kaybetti. FOX programı aynı zamanda Apollo 1 yangınında ölen Gus Grissom'un uzay programını eleştirdiği için öldürüldüğünü ileriye sürdü, ancak bu iddianın kendisi de doğru değildir çünkü Gus bu programda oldukça hevesliydi.
     
     
    İddia 35: Ay Modülüne ait iniş motorların sesi duyulmadı.
     
    Dünya'da bir roket motoru çok ses çıkarır. Bu sesler yüksek hızda çalışan egzoz jetinden ve çevreleyen atmosferden kaynaklanmaktadır. Ancak Ay Modülü bir vakumun içerisindeydi ve astronotların mikrofonları da uzay giysilerinin içindeydi. Astronotlara ait mikrofonlar yakın civarda yayılan sesleri algılayabilecek türden olduğu için de sadece astronotların sesleri duyulabiliyordu.
     
     
    İddia 36: Bir binanın içinde uzay giysilerini giymiş çalışanlar görülmektedir.
     
    Bu tarz fotoğraflar Ay inişlerinin sahte olduğunu göstermek için iddiacı kimseler tarafından etrafta paylaşıldı. Gerçekte bu fotoğraflar Ay görevleri için Dünya'da önceden yapılan hazırlıkların görüntüleriydi. Zaten NASA da bu fotoğrafları hiçbir şekilde gizlemedi ve Ay'da çekildiklerini de iddia etmedi.
     
     
    İddia 37: Prototipleri bile Dünya'da sorun çıkarırken nasıl oluyor da test edilmemiş Ay Modülü Ay'a 6 kere sefer düzenleyebildi ve inişi gerçekleştirebildi? Öyle ki bir test sırasında Neil Armstrong bile aracı kontrol edemeyip çıkmak zorunda kalmıştı.
     
    Asıl Ay Modülünü kontrol edebilmeyi öğrenmek için Apollo astronotları LLTV'yi (Lunar Landing Training Vehicle, yani Ay İnişi Antrenman Aracı) ve LLRV'yi (Lunar Landing Research Vehicle, yani Ay İnişi Araştırma Aracı) kullanıyorlardı. İddia edildiği halde bu araçlar Ay Modülünün birer prototipi değil, birer test aracıydı. Test edilmediği iddia edilen Ay Modülleri de geliştirildikleri süreç boyunca durmadan test edildiler. Örnek olarak iniş ve çıkış motorları NASA White Sands test tesisinde yürütülen bir program ile geliştirildi. Apollo 9 görevinde Dünya yörüngesinde Ay Modülü ile ilk insanlı uçuş test etmiş oldu ve Apollo 10 da Ay'ın yüzeyine 15 kilometre yaklaşabilmişti. Bunların hepsi sonraki görevler için ön hazırlık olmuştu ve bu elde edilen başarılar binlerce çalışanın senelerce verdikleri uğraşlarla gerçekleşti. Neil Armstrong konusuna da gelirsek, kendisi bir test uçuşu sırasında LLRV jeti idare etmek için helyum basınçlandırma sistemi çalışmayınca araçtan çıkmak zorunda kalmıştı, aracın kendisi de dengesiz olup yere çakıldı (Görsel 20'ye bakınız). Bu olayın haricinde LLRV ve LLTV ile yüzlerce başarılı uçuş gerçekleştirildi. Bu iddiaya verdiğimiz cevapla beraber bir de İddia 44'e bakmanızı tavsiye ederiz.
     
    Görsel 20
     
     
    İddia 38: Uzay giysilerin zorluğuna rağmen astronotlar kadrajsız ve pozometresiz nasıl düzgün fotoğraflar çekebildiler?
     
    NASA, Ay'da çekilecek fotoğraflara çok büyük önem veriyordu. Ancak Ay'da astronotların fotoğraf makinelerini hantal uzay giysileri içinde kontrol etmeleri ve çekecekleri yeri kadraja almaları çok zordu. Bu nedenle makinaların kullanımı olabildiğince basitleştirildi ve tek bir düğmeye basmaya indirgendi. Daha sonra, uygun bir geniş açı objektif makinalara yerleştirilerek, astronotların göğüs kısmına monte edildi. Astronotun tek yapması, fotoğrafı çekeceği yere dönmek ve denklanşöre basmaktı. Ancak, bunun da antremanı gerekiyordu ve bu yüzden Astronotlara, gündelik hayatlarında makinayı "göğüslerinde" kullanma emri verildi. Öyle ki, izinli günlerinde ailelerinin yanlarına gittiklerinde dahi göğüslerine bağlanmış kameralarla geziyorlar, sürekli fotoğraf çekiyorlardı.
     
     
    İddia 39: Neden Ay'a geri dönülmedi ve neden Ruslar da birilerini göndermedi?
     
    İddia 23'te bu konuya kısa bir cevap yazmıştık zaten. NASA 1969 ile 1972 seneleri arasında Ay'a 12 adam gönderdi ve Ay İnişleri konusunda 6 başarılı görev gerçekleştirildi. Peki neden bunca zamandır geri gidilmedi? Alınan onca tedbir ve yapılan bütün çalışmalara rağmen yine de her şekilde bir risk bulunabilmektedir, bu yüzden insan gönderince sağ salim gidip gelmeleri önemlidir. Bununla beraber gitmek için de belirli amaçların olması gerekir, sonuçta bu kadar pahalı bir görev için (enflasyonu hesaba katmak gerekir) keyfi olarak Dünya'dan Ay'a yolculuk yapılamaz. ABD ile Rusya arasında yapılan uzay yarışında kazanan ABD olunca Rusya Ay'a insanlı uçuş yapmaktan geri çekildi, ama buna rağmen ilerleyen yıllarda Ay'a araçlar gönderdi. Ruslar birçok ilki gerçekleştirebilmişti, ancak ABD sürelerini iyi kullanarak daha metodolojik bir şekilde çalıştı, bu da daha ileri bir teknolojiye sahip olmalarını sağladı. Bununla beraber bazı ilklere de imza attılar: Araç-içi bilgisayar, güç için yakıt hücreleri, uzayda araç kenetleme vs. Rusya da uzay yarışında elinden geleni yapmaya çalıştı, ancak 1969 senesinde iki kere gerçekleştirdikleri (ilki 21 Şubat, ikincisi de 3 Temmuz tarihinde) N1 roket fırlatmaları fırlatma rampalarında patladı ve fırlatma kompleksin çoğunu yok etti.
     
     
    İddia 40: Dünya'daki teleskoplarımız Ay'ın yüzeyindeki ekipmanları görebilmesi gerekirdi.
     
    İddia 31'e tekrar bakmanızı tavsiye ederiz. Dünya'daki en büyük teleskop Hawaii'de bulunan 10 metrelik Keck teleskobudur. Buna rağmen Dünya'daki hiçbir teleskop 400,000 kilometre uzaklıktaki Ay'ın üzerinde yer alan Apollo ekipmanlarını görüntüleyemez. Bu konuda yapılan hesaplamalar üzerine şuradaki yazıyı okuyabilirsiniz.
     
     
    İddia 41: Amerika halkının %20’si Ay İnişlerinin sahte olduğuna inanıyor.
     
    1999 senesinde yapılan Gallup anketine göre bu oran aslında %6'dır. %20 gibi bir oranı öne sürenlerin neye dayandığı bilinmiyor, ancak bu oran %20 bile olsaydı, bu her türlü halkın en az %80'nin Ay İnişlerinin gerçek olduğunu düşündüğü anlamına da gelirdi, bu yüzden bu her açıdan kaybeden bir argümandır.
     
     
    İddia 42: Uzayda aşırı hızlı mikrometeorlar bulunuyor. Bunlar uzay aracına çarpıp astronotları öldürebilirdi.
     
    Apollo astronotları korumak için kalkanlar bulunuyordu. Ayrıca bu mikrometeorlar küçük bir kütleye sahip olduğu için kalkanda kullanılan materyallerin kalın olmasına lüzum yoktu. Ay Modülün dışında çok ince bir alüminyum tabakası vardı. Bununla beraber astronotların kendilerini de korumak için uzay giysileri mikrometeor kılıfı da içeriyordu. Her türlü uzayda ve Ay'ın yüzeyinde bol miktarda mikrometeorun bulunduğu doğrudur. Ancak, bunlardan zarar verici büyüklüğe sahip bir tanesinin Astronotlara veya uzay araçlarına çarpma ihtimali oldukça düşüktür. Mikrometeor tehlikesi ciddi bir tehlikedir ama, bir şehir efsanesine dönüşüp çok abartılmıştır. Eğer bu tehdit çok büyük ve kaçınılmaz olsaydı, neredeyse 15 yıldır 36,000 kilometre yükseklikteki yörüngesinde bize hizmet veren Türksat uyduları çoktan parçalanmış olurdu ve bizler de uydu antenlerimizi uzun yıllar önce çöpe atardık.
     
     
    İddia 43: Ay yüzeyinde kullanılan araç hiçbir şekilde İniş Modülüne sığamazdı.
     
    Eğer ay aracın (Lunar Rover) ölçüleri alınsaydı, o zaman Ay Modülüne sığamayacağı görülürdü elbette. Ancak ay aracı bu şekilde götürülmedi zaten. Modülde bulunan merdivenin sağ tarafına katlanarak konuldu, astronotlar da çıkınca bunu indirdi. Buradan ve buradan daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
     
    Görsel 21
     
     
    İddia 44: Apollo 11'den önceki görevlerde hep sorunlar çıkıyordu. Ancak Apollo 13’ün haricinde NASA hiçbir görevde dikkate değer bir sorunun olmadığını iddia etti.
     
    Öncelikle "arıza" ile "önemli boyutta teknik sorununun" aynı şeyler olmadığını anlamamız gerekiyor. Bu yüzden Apollo 13'ün haricinde hiçbir Apollo görevinde önemli boyutta bir teknik sorunla karşılaşılmadı (İddia 34'de Apollo 1'de yangın çıktığını söylemiştik, ancak Apollo 1 hiçbir zaman fırlatılamamıştı ve bu yangın fırlatma rampasında test edilirken ortaya çıkmıştı). Apollo 11'den evvel görevler donanım ile prosedürde yer alabilecek kusurları tespit etmek için yapılan test uçuşları idi, böylece daha sonra yapılan Apollo görevleri daha emin adımlarla gerçekleşebildi. Bütün bunlarla beraber yapılan çalışmalarda uçuş kontrolörlerin, mühendislerin ve eğitimli astronotların yer aldığını göz önünde de bulundurmamız gerekiyor.
     
     
    İddia 45: Gölgelerde bir sürü obje bulunduğu halde oldukça detaylı ve biraz ışık almış gibi görünmektedirler, oysa hepsi gölgede iken simsiyah görülmeleri gerekirdi.
     
    Ay'ın yüzeyi Güneş'ten gelen ışınları yansıttığını birçok kez burada belirttik. Ay'ın yüzeyine gelen ışık geldiği yönde geri yansımaktadır, bu sebeple siz Ay'ın yüzeyine bir fener tuttuğunuz zaman ona doğrudan bakınca ışığın size geri yansıdığını görürsünüz, ancak yanınızda duran biri sizin gördüğünüz parlaklıkta bir ışığı görmez. Tabi Ay'ın yüzeyi bir duvar gibi düz bir eğime sahip değildir bu yüzden Güneş'ten gelen ışınlar Ay'ın her yerine 90 derecelik bir açıyla gelmemektedir, bu da gelen ışınların etrafa dağılmasını sağlamaktadır. Bu şekilde simsiyah olması gerektiği beklenen bir gölgeye düşen ışınlar oranın biraz aydınlatılmış gibi görünmesini sağlayabilmektedir. Ay'daki objelerle beraber bu durum astronotlar için de geçerlidir, bu yüzden gölgede durdukları halde astronotları simsiyah yerine rahatlıkla görebiliyorsunuz.
     
     
    İddia 46: Apollo 11 görüntülerinde astronotlar hareket ettikçe gölgelerin boyları durmadan kısalıp uzuyor. Bu yapay ışıkların olduğunu göstermektedir.
     
    Bu iddia için en çok Görsel 22 öne sürülmektedir. Bayrağın yanında astronotlar Buzz Aldrin ile Neil Armstrong yer almaktadır. Apollo 11'in iniş yerindeki zemin düz gibi görünse de aslında kıvrımlar da bulunmaktadır. Fotoğraflara bakınca bu eğimi kavramakla zorlanabiliriz ancak bu durum fotoğraflardaki farklı gölge boylarını açıklamaktadır.
     
    Görsel 22
     
     
    İddia 47: Apollo 11 görevinde Neil Armstrong, Buzz Aldrin’in fotoğrafını çekince "ufuk çizgisi" Buzz Aldrin’in göz hizasında görünmektedir, oysa kamera Neil Armstrong’un göğüs hizasında iken bu ufuk çizgisi de göğüs hizasında olmalıydı.
     
    Bahsedilen fotoğraf İddia 11'de gösterilenle aynı fotoğraftır (Görsel 23'e bakınız). Bu iddiaya göre Neil Armstrong ile Buzz Aldrin aynı zemin seviyesinde bulunuyordu. Ancak Armstrong daha yüksek bir zeminde dursaydı o zaman ufuk çizgisi de aynı şekilde yükselmiş olurdu. Eğer Buzz'ın yansımasından Armstrong'a dikkatle bakarsak, ufuk çizgisi göğüs hizasından geçmektedir. Bu durumda ufuk çizgisinin Buzz Aldrin'in göz hizasından ve Neil Armstrong'un göğüs hizasından geçmesi anlaşılmaktadır.
     
    Görsel 23
     
     
    İddia 48: NASA Dünya'ya veri gönderebilmek için TETR-A uydusunu kullanarak Dünya'daki herkesin gerçek verileri elde ettikleri düşündürtmüştür.
     
    Uçuş kontrolleriyle ilgilenen Görev Kontrol Merkezi (MCC) bilgisayar ekranlarında ne yazıyorsa onları okuyordu. Ancak İnsanlı Uzay Uçuşu Ağsı (MSFN) uzaydan radyo sinyallerini alıp bunları MCC'ye iletiyordu, bu yüzden bir uydu buradaki çalışanları kandıramazdı. Apollo uzay aracı Ay'a doğru belirli bir yörüngede gitti ve bunlar düzgün bir şekilde takip edilebildi. TETR-A uydusu Dünya'yı çevreleyen bir uyduydu ve Apollo'dan ayrı olarak farklı bir yörüngedeydi. Bununla beraber TETR-A uydusu 28 Nisan 1968 senesinde (yani Apollo 11'den 8 ay evvel) Dünya'nın atmosferine giriş yapmıştı.
     
    İddia 49: 1960'larda Apollo'nun rehber bilgisayarını inşa edecek teknoloji yoktu. Olsaydı bile günümüz mutfak aletlerinden daha az işlem gücüne sahip olurdu.
     
    Apollo rehber bilgisayarın tek bir görevi vardı, o da rehberlik yapmaktı. Sayısal işlemler daha çok Komuta Merkezinde ana bilgisayarlarda yapılıyordu. Sonuçlar da sonrasında araç-içi bilgisayara aktarılıyordu. Bütün bu işlemler küçük miktarlarda olan RAM'de tutulabiliyordu. İddiacı kimseler ise bu işlemlerin çok daha karmaşık olduğunu ileri sürmektedir fakat durum hiç de böyle değildir. Hatta 1960'lı yıllarda Mercury uzay aracı bir araç-içi bilgisayar olmadan bile uzaya fırlatıldı ve yörüngesi kusursuz bir şekilde kontrol edilebildi. 1960'larda genel amaçlı bilgisayarlar üretilse bile NASA'nın ihtiyacı tek bir görevi yerine getirebilecek bilgisayarların olmasıydı. O zamanlarda mikroişlemciler yer almasa bile basit görevleri yerine getirebilecek mikroçipler bulunuyordu. Günümüzde teknoloji 1960'lara oranla daha ileri olsa bile, o zamanlardaki teknoloji bu tarz görevlerin üstesinden gelebilecek türdendi. Bununla beraber 21. yüzyılda yaşayıp komplo iddialarında bulunan birçok kişi de 1960'lardaki teknolojinin detaylarını ve Ay Görevleri için yapılan hesaplamalarla beraber teknik bilgileri anlayabilecek bir seviyede değildir, ancak bu tarz konuları kapsamlı bir şekilde araştırıp anlayabilenler Apollo programlarını küçümsemekten çekinebilmektedir. Bu durumda eleştiri yaparken neyi eleştirdiğimizin de farkında olmalıyız.
     
     
    İddia 50: Ay’dan astronotlar tarafından getirildiği söylenen Ay taşları aslında Ay'a gönderilen araçlar tarafından alınıp getirilmiştir.
     
    Ay görevlerinde farklı çeşitlerde taşlar toplanabilmişti. Sadece robotların yer aldığı görevlerde ise toplanacak örneklerin sayısı daha az olabilir ve gideceği yerler de sınırlıdır. Bunun aksine Apollo astronotları farklı jeolojik bölgelere gidebilmiştir ve çeşitli taş örnekleri bulabilmiştir. Örnek olarak Apollo 15 astronotları "Genesis Rock" taşını bulabilmiştir ve bu taşın yaşı 4 milyar yıldır. Apollo görevleri süresince kilolarca örnek Dünya'ya getirilmiştir: Apollo 11 (22 kg), Apollo 12 (34kg) , Apollo 14 (43kg) , Apollo 15 (77kg), Apollo 16 (95kg) ve Apollo 17 (111kg). 1970'li yıllarda Ruslar da başarıyla Ay'dan gönderdikleri 3 tane insansız araçlarla örnekler getirebilmiştir: Luna 16 (101gr), Luna 20 (55gr) ve Luna 24 (170gr). Gördüğünüz gibi insanlı Apollo görevleriyle 2415 örnekle toplamda 382 kilogram toplayabilmişken, insansız Luna görevleriyle toplamda 326 gram toplayabilmiştir.
     
     
    Ay'a Gidişin Ve Dönüşün Özeti
     
    Apollo görevlerinin özetini gösteren bu çizimler tam olarak neler olduğunu aklınızda canlandırmanızı kolaylaştıracaktır.
     

     


    Eskişehirin göbeğinde tecavüze uğrayan Rapci gençler : http://www.youtube.com/watch?v=248MKazGlpo&feature=plcp
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    NoToLeRaNcE
    NoToLeRaNcE's avatar
    Kayıt Tarihi: 09/Eylül/2005
    Erkek

    Yazi baya saglam duruyo, bos kafayla okumak lazım. Cizeyim.


    Asosyal hayatta yaşanan, Yasal bir masalım ..
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Florenzi
    Florenzi's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Şubat/2006
    Erkek

    Gece eve gidince okucam. Ancak okumadan bikac sey soylemek istiyorum. Yil 1997. 11 yasindayim. Astrobiyoloji ile deli gibi ilgileniyorum. Bu konu her yil aya ayak basista gundeme getirildigi gibi o yillarda da gundemdeydi. Baya arastirmistim o yasimda. Mthybuster bile ele almisti bu konuyu.

    Tamam Amerikaperver biri degilim. Ancak adamlar aya ayak basti. Bu nettir. Ve de mimari da bu dahidir:

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Wernher_von_Braun

     

    Florenzi tarafından 19/Ara/14 14:43 tarihinde düzenlenmiştir

    Tek Yol Atatürk 1881 - ∞
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Herbokolog
    KaptaN
    KaptaN's avatar
    Üstün Hizmet Madalyası
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek

    Bunları yazanlar kova mı yapıyor diyeceğim kovayi içlerine alıyorlar galiba. Aya bit kez mi insanlı uçuş yapılmış? 

    Ahahah evrim ağacı ymis , yine hangi komplo teorisyeni diyip sovuyordum

  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Zodiac
    Zodiac's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Mayıs/2010
    Erkek

    Sikkofieldin 11 eylül analizi gibi bi hava var yazıda ama okumaya değer,


    mantığın korkunu yenemiyorsa kendini düşünenden sayma,
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Florenzi
    Florenzi's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Şubat/2006
    Erkek

    Ay'a neden bir daha geri dönülmedi diye yazilmis. Neden dönülsün ki? O bir güc gösterisiydi Sovyet Rusya ve Abd arasindaki. Suan tek dönülme sebebi Ay topraginda bulunan 3 izotoplu Helyum'un varligidir.


    Tek Yol Atatürk 1881 - ∞
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    endenius
    endenius's avatar
    Kayıt Tarihi: 20/Kasım/2013
    Erkek

    nasaya güvenilirmi yav

    daha ellerindeki aya iniş orjinal görüntülerini koruyamamışlar

    yani aya iniş ve orada olan orjinal görüntüler kayıp bulunamıyor

  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Florenzi
    Florenzi's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Şubat/2006
    Erkek
    endenius bunu yazdı

    nasaya güvenilirmi yav

    daha ellerindeki aya iniş orjinal görüntülerini koruyamamışlar

    yani aya iniş ve orada olan orjinal görüntüler kayıp bulunamıyor

    Mesela benim icin yeryüzünde en güvenilir ve varligi mühim olan 3-5 kurumdan biridir ;)


    Tek Yol Atatürk 1881 - ∞
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    endenius
    endenius's avatar
    Kayıt Tarihi: 20/Kasım/2013
    Erkek
    ValentinoRossi bunu yazdı
    endenius bunu yazdı

    nasaya güvenilirmi yav

    daha ellerindeki aya iniş orjinal görüntülerini koruyamamışlar

    yani aya iniş ve orada olan orjinal görüntüler kayıp bulunamıyor

    Mesela benim icin yeryüzünde en güvenilir ve varligi mühim olan 3-5 kurumdan biridir ;)

    şimdi bende güveniyorum ama iş ay kısmına gelince ellerindeki orjinal görüntüleri kaybettik gibi bir açıklama gelince insan tuhaf oluyor

    sen nasasın len nasıl görüntüleri kaybediyorsun

    o bakımdan güven sarsıntısı yaşadım

  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    hipokondriyak
    hipokondriyak's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Temmuz/2007
    Erkek

    ben daha ılkokuldaydım sanırım bununla ılgılı bır dunya sey okumustum sonuc olarak 

    Hollywood yapımı gıbı ıdı hersey. havasız ortamda bayrak dalgalanması , 

    aracın kapısının astronotların gırıp cıkamayacak kadar kucuk olması vs vs .. 

    yazının tamamını okumadım ama gıdılse ne olur gıdılmese ne olur kı ? 

    bırsey degıstırmez 


    Homo sapiens, yaşamak için, diğer canlıların yaşamasına muhtaç; obligat parazit türüdür. "Sen olursan boş bardak , sana olur koyan çok su. a.g."
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Robinson_Crusoe
    Robinson_Crusoe's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Nisan/2007
    Erkek

    Adamlar oturdukları yerden aya gidilmediği ispat ettiler ya,


    Gençliğimden bu yana et yenilmesine karşıyım. Bir gün insanların hayvanları öldürmeyi tıpkı insan öldürmek gibi cinayet kabul edeceğine inanıyorum,
Toplam Hit: 4815 Toplam Mesaj: 28