folder Tahribat.com Forumları
linefolder Derin Konular
linefolder Demokratikleşme Sürecinde Türklüğün Bitirilişi



Demokratikleşme Sürecinde Türklüğün Bitirilişi

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    LYCRa
    LYCRa's avatar
    Kayıt Tarihi: 26/Haziran/2003
    Erkek

    Arkadaşlar aşağıda okuyacağınız yazıdaki  "Milliyetçilik(ler)" ibaresini Türklük olarak okuyun, okumasanız dahi yazının sonunda bu anlamı çıkaracaksınız.

    Aşağıda bulunan yazı TESEV  Demokratikleşme programı bünyesinde hazırlanmış ve bu programın direktörü de zaman gazetesi yazarı Etyen Mahçupyandır. Milliyetçilik olgusu ve bu olayı Hrant Dink cinayeti ile ilişkilendirilen bu yazıyı şiddetle okumanızı tavsiye ediyorum. Çünkü mikro bazda ele alınırsa Türk Milliyetçiliği; makro bazda ele alınırsa Türklüğün ne kadar tehlikeli olduğunu Ermeni ve içimizdeki Ermenilerden dinleyeceğiz... Göreceksiniz ki bu ülkeyi yıkmak için önlerinde kalan tek tehlike öz Türkler.. Ve bu araştırılmış.. Bunu yıkmak için önlerine gelen engeli ya da bu kitleyi Etyen Mahçupyan beyin ağzından dinleyin. Etyen Mahçupyan Zaman gazetesi yazarıdır şu anda ve bundan önce de radikal gazetesinde yazmıştır. zaman gazetesi de fethulla gülen cemaatinin en büyük basılı yayın organıdır. Fethullah gülen de son konuşmalarını hatırlamanızı tavsiye ederim.

    Ayrıca dünyada en güçlü 2. lobi kuruluşuna sahip olan da ermenilerdir. Bu yazıda bilhassa kendi milliyetçiliklerini yapıp, bunu bir güç haline getirip, yahudi lobisinden sonraki basamağa yerleştiren ermenilerin Türk milliyetçiliğini olumsuz yönde irdelemesi oldukça dikkat çekicidir. Biz de bunu irdelemeliyiz.. Arkadaşlar her Türk Genci okusun, vatanında toprağında neleri konuşturuyor görsün.

     

    -------------------------------------- 

     

    Demokratikleşme Sürecinde Parçalayan Milliyetçilik(ler)

    “Milletin Bölünmez Bütünlüğü: Demokratikleşme Sürecinde Parçalayan Milliyetçilik(ler)”
    Tanıtım ve Tartışma Toplantısı, 20 Haziran 2007
    Gözlem ve Değerlendirme Notları / Hande Yalnızoğlu
    TESEV Demokratikleşme Programı

    Ferhat Kentel, Meltem Ahıska ve Fırat Genç tarafından hazırlanan “Milletin Bölünmez Bütünlüğü”: Demokratikleşme Sürecinde Parçalayan Milliyetçilik(ler)” adlı yeni TESEV yayını 20 Haziran 2007 tarihinde düzenlenen bir basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtıldı. Bu yayın, TESEV Demokratikleşme Programı bünyesinde yürütülen Algılar ve Zihniyet Yapıları proje öbeğinin dördüncü ve son çalışması. Çalışmanın sunumu ve değerlendirmesi Ferhat Kentel, Mesut Yeğen ve Ferda Keskin tarafından yapıldı. Toplantıya gazeteciler, akademisyenler, öğrenciler ve sivil toplum kurumu temsilcileri katıldı.

    Toplantının açılışını TESEV Demokratikleşme Programı Direktörü Etyen Mahçupyan yaptı. Mahçupyan, Algılar ve Zihniyet Yapıları projesinin tanıtımını yaptıktan sonra, milliyetçilik temasının proje içindeki yerini özetledi. Projede yer alan tüm temaların ortak noktasının Türkiye'de bir yüzyıldır var olan ama yerleşik zihniyet ve algılama yapıları nedeniyle çözülemeyen sorunlara işaret etmeleri olduğunu söyleyen Mahçupyan, milliyetçilik sorununun da bu bağlamda incelendiğini belirtti. Türkiye'nin sürekli modernleştiğini ancak ülkede milliyetçilikle ilgili hâlâ köklü sorunlar olduğuna dikkat çeken Mahçupyan, bunun ancak bu sorunları yeniden üreten bir mekanizmanın varlığıyla açıklanabileceğini öne sürdü. Bununla birlikte, ülke genelinde bu sorunları çözmek istemeyen ya da çözülmemesinden rahatsız olmayan bir toplumun var olduğuna da dikkat çekti. Daha sonra araştırmanın yönteminden bahseden Mahçupyan, Türkiye'de alışkın olunanın aksine, çalışmanın milliyetçiliğin belli aktörler - yargı, YÖK, asker, medya – değil; toplum tarafından nasıl algılandığını ve kullanıldığını ortaya koyduğunu vurguladı. Çalışmada bu algılama yapısı ve üretme tekniğini anlamak amacıyla strateji – taktik kavramsallaştırılmasının kullanıldığını da belirtti. Mahçupyan, araştırmada milliyetçiliğin bir “strateji” olarak tanımlandığını ve bu stratejinin Cumhuriyetten günümüze herkesin farklı yorumlarla şekillendirdiği ama kimsenin genel tanım ya da uygulamalarını kontrol edemediği bir aletler kümesi olduğunu ifade etti. “Taktik” kavramının ise bireyler ve aktörlerin bu aletler kümesinden kendi isteklerine uygun olan parçayı seçip, onu yine kendi amaçları doğrultusunda kullanmalarıyla oluştuğunu söyledi. Çalışmanın amacının kimin hangi parçaları neden seçtiğini, onu nasıl algıladığını ve nasıl kullandığını belirlemek olduğunu söyleyerek konuşmasını noktaladı.

    Mahçupyan'dan sonra kitabı tanıtmak amacıyla yazar Ferhat Kentel sözü aldı. Milliyetçiliği yükselip, alçalan ve homojen olmayan bir fenomen olarak tanımlayan Kentel, milliyetçilik söyleminin altındaki anlamların neler olduğunu ve insanların mikro düzeyde bu ideolojiyle nasıl ilişkiler kurduklarını araştırdıklarını belirtti. Kentel, milliyetçiliğin küreselleşme sürecinde bir kriz içinde olduğunu ifade ederek, bu bağlamda modern ulusların milli kimliği yeniden üretme kapasitelerini yitirdiklerini savundu. Böyle bir konjonktürde milliyetçiliğin bir söylem olarak nasıl tüketildiğini araştırdıklarını söyleyen Kentel, Türkiye'de tek bir milliyetçilik yerine, bireyler tarafından farklı şekilde yapılan tezahürlerin oluşturduğu milliyetçilik(ler)den bahsedilebileceğini savundu. Bu farklı tezahürlerin de toplumu birleştirmeye değil, parçalamaya hizmet ettiğine inandıklarını belirtti. Bu milliyetçilik(ler)in en temelde kişiler tarafından “ötekini” ve “bizi” anlatan bir dil şeklinde kullanıldığını söyleyen Kentel, bu ayrımın etnik ve dinsel aidiyetler etrafında yaratılan gerilimleri beslediğini vurguladı. Öte yandan yazar, milliyetçilik söylemlerinin aynı zamanda farklı bireyler tarafından toplum genelinde yaşanan sorunları dile getirmekte de kullanıldığı sonucuna vardıklarını ifade etti. Kentel, aslında aynı ya da benzer ekonomik ve sosyal sorunları yaşayan kişilerin, tüm bu sorunları birbirinden farklı milliyetçilik söylemleriyle ortaya koymaya çalıştıklarını savundu. Kentel, bu anlamda Çağlayan mitinglerine katılan vatandaşlar ile Hrant Dink'in katillerinin aslında milliyetçi söylemi benzer bir amaçla, yaşadıkları sorunları dışa vurmak için kullandıklarını ancak bu amaca yönelik uygulama biçimlerinin çok farklı olduğunu savundu.

    Kentel'den sonra çalışma üzerine yorum ve eleştirilerini belirtmek üzere Mesut Yeğen bir değerlendirme konuşması yaptı. Yeğen, araştırmanın ayırt edici özelliklerinin milliyetçiliği sosyolojik açıdan incelemesi, makro değil mikro bir yaklaşımı kullanması ve milliyetçilik ideolojisini yukarıdan dayatılan değil yorumlanan bir strateji şeklinde tanımlaması olduğuna değindi. Daha sonra kitapta yer alan kimlik tanımlamalarına dikkat çeken Yeğen, eski rejimde Müslümanlık üzerinden yapılan “biz”lik tanımlamasının gittikçe Türklük üzerinden tanımlamaya doğru bir geçiş eğilimi gösterdiğini söyledi ve bu yeni vurgunun daha zenofobik (yabancı düşmanlığı) bir karakteri olduğunu savundu. Geçmişte toplumun Anadolu Müslümanlarını “biz”, gayrimüslimleri ise “ötekiler” şeklinde tanımladığını, ancak son yıllardaki bu geçiş eğilimi sonucunda artık Anadolu Müslümanlarının bir kısmının da “biz” değil, birer sözde vatandaş gözüyle görüldüklerini savundu. Bu bağlamda Anadolu Müslümanları içinde yer alan Kürtlere ve Kürt sorununa değinen Yeğen, Türkiye nüfusunun %20'sini oluşturan bu grubun ayrımcı yurttaşlık pratiğine maruz bırakılarak dışlanmasının tehlikeli olduğuna özellikle dikkat çekti. Bunun yanında, araştırmada yer verilen küreselleşme meselesinin de önemli olduğunu söyleyen Yeğen, bu değişimle birlikte milliyetçiliğin toplumlar için sığınacak bir cemaat haline geldiğini söyledi. İnsanların güvenlik sebepleriyle devletlerine gittikçe daha çok bağlandıklarını ama Hrant Dink cinayetiyle görüldüğü gibi bunun zaman zaman başkaları için bir tehlike oluşturduğunu vurguladı. Fakat bu konuda Türkiye'dekinin aksine örnekler de bulunduğunu belirten Yeğen, Latin Amerika ülkelerinde küreselleşmenin reaksiyon olarak tehdit edici bir milliyetçilik yaratmadığına dikkat çekti. Yeğen Türkiye'de küreselleşmenin getirdiği güvensizliğin milliyetçiliği üretmesinin nedenlerinin de incelenmesi gerektiğini öne sürdü.

    Yeğen'den sonra çalışmayla ilgili görüşlerini dile getirmek üzere Ferda Keskin bir sunum yaptı. Keskin, metnin son bölümünde bir strateji olarak milliyetçiliğin din, mezhep, futbol takımı, aile gibi çok farklı kavramlar üzerinden şekil değiştirdiğinin vurgulandığına dikkat çekti. Bu sonuca varmak ve bu farklı tezahürleri yorumlamak üzere yazarların baştan teorik bir çerçeve çizmediklerini, bundan ziyade kişilerin gündelik pratiklerini incelemeyi seçtiklerini vurguladı. Kitabın önemli bir başarısının bu farklı bakış açısı olduğunu söyleyen Keskin, araştırmanın insanların yaşadıkları karşısında ne bedeller ödediklerini, bunların karşısında ne sonuçlar çıkardıklarını ve buna bağlı olarak da milliyetçiliği nasıl yorumladıklarını ortaya koyduğunu ifade etti. Kitabın bir başka önemli başarısının da konuyla ilintili olarak kişilerin geçmişte yaşamış oldukları travmalara yer vermek olduğunu söyleyen Keskin, bunun bize sadece bugün değil yakın tarihimizde de milliyetçiliğin var olduğunu anımsatması gerektiğini söyledi. Bu travmaları ve onların bugünkü tezahürlere olan etkilerini anlamanın da milliyetçilik sorununa çözüm üretmek için önemli olduğunu kaydetti.

    Sonuç
    Kitabın ortaya çıkardığı “farklı milliyetçilikler” gerçeği, tüm konuşmacıların vurgu yaptıkları noktaydı. Bu bağlamda, kişilerin milliyetçilik kavramıyla aslında farklı kimlik tanımlamaları yaptıkları ama bu söylemin ardında benzer sorunların yattığı gerçeği de çalışmanın en dikkat çekici sonuçlarından biriydi. Diğer bir önemli nokta da, tüm konuşmacılar tarafından vurgulandığı gibi, milliyetçiliğin ne olduğu değil, nasıl yapıldığı, nasıl oluştuğuydu. Kitap tarafından öne sürülen bu farklı bakış açısı, milliyetçilik ideolojisinin ortaya çıkardığı farklı uygulamaların hangi temellere dayandığını anlamak açısından bize aydınlatıcı bir ışık tutabilir.

  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    darkblood
    darkblood's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Haziran/2007
    Erkek
    ewet doğru! bu gibi kavramlar lastik gibi istediğin yere çekilip nasıl lazımsa öyle kullanılıyor! yeri gelir cami avlusunda bir şehidin cenaze namazında, yeri gelir bir miting alanında hatta yeri gelir bir vatanın topraklarına el uzatıldığında insanlar bunu birleştirici bir unsur olarak kullanacak iken tam tersine kısır siyasi çıkarları için kullana biliyor.

    bilenle bilmeyen bir olur mu?
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    sipidik
    sipidik's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek
    sadece milliyetçilik bu şekilde deildir.. devrimci geçinip devrimin ne oldugunu bilmeyen bi milyon insan tanırım.. kimse hiç bi ideolojiye tam anlamıyla sadık kalamıor bana tamamen bi solcu yada tamamen bi sağcı gösterin?? ancak ülkemizde asıl sömürülen dindir.. bkz iktidar partisi dinle alakası olmamasına ramen nası bunu kullanmışdır.. yani aslında bunların farkına sen ben varabiliosak halk neden varamıor?? çünki cahil  yani olay eğitimde bitior eğitim sistemi nie düzelmio??siyasilerin işine gelmio okumuş bi toplumu kandırmaları zorlaşıcak işte olay tespit budur...(way bea)

    NesTo | same shit diffirent asshole
Toplam Hit: 1444 Toplam Mesaj: 3