Müzik & Sinema & Tiyatro & Kitap & Televizyon & Seminerler & Edebiyat
Şiir Ve Yazı Severler.
Şiir Ve Yazı Severler.
-
merhaba arkadaşlar uzun süredir şiirle ilgilenmeye çalışıyorum aşırı sevdigim hatta neredeyse haftada 2-3 defa dinledigim şiirlerdir .
belki sizlerinde vardır paylaşmak istedigi.
mesela tahribattan nowalgin ve bi arkadaşımız daha vardı onların yazdıkları yazılarıda okurum " ben nasıl deli oldum" serisi ayrı bir güzel keşke birisi seslendirse.
arkadaşlar sizinde sevdigin böyle güzel şiirler yazılar varsa lütfen paylaşın .
murathan mungan yalnız bir opera serin sesler sefa seslendiriyor.
https://www.youtube.com/watch?v=hDxPasy1kYE
küçük iskender " bir nedeni yok yanlızca öptüm"
https://www.youtube.com/watch?v=ze1c9Mg1EXs
atilla ilhan "kaptan 1-2-3-4-5"
https://www.youtube.com/watch?v=EMeXUTa9ESQ
batuhan dedde "ölüm orkestrası"
https://www.youtube.com/watch?v=xLransEh6Qk
cemal süreya "üvecinka" serin sesler sefa
https://www.youtube.com/watch?v=9LH_N0NQh6Q
cemal süreya "korkarak vinç" serin sesler sefa
https://www.youtube.com/watch?v=vl9sGISlfes
hakan günday "kinyas ve kayra"
https://www.youtube.com/watch?v=6mns-sqNhvc
-
güzel başlık
https://www.youtube.com/channel/UC5up-md-pb-RVk2MFWEPMNQ
bu adamın kanalında da kinyas kayra seslendirmeleri var güzel
-
biara yeraltı dünya edebiyatı üzerine birboluiki.net vardı burdan bir müridindi kapalıydı acılmıs tekrar bi göz at istersen ilgini çekecektir. şiirler güzeldir her mısra bir yaşam gibi
paylasımlar için teşekkürler.
Rmk tarafından 04/Ara/15 05:37 tarihinde düzenlenmiştir -
Yalniz bir opera da herkesin bi parçası vardır :)
-
KUZGUN Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
“Bir ziyaretçidir” dedim, “oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman?”Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore’dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore’dan,
Adı artık anılmayan.İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
“Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
Başka kim olur bu zaman?”Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
“Özür diliyorum” dedim, “kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan.”
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
Kapıyı açtığım zaman.Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama, kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, “Lenore” geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
Yalnız bu sözdü duyulan.Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
İrkilip dedim: “Muhakkak pancurda bir şey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
Başkası değil rüzgârdan…”Çırpınarak girdi birden o eski kutsal günlerden
Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru açtığım zaman.
Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
Kondu Pallas’ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
Kaldı orda oynamadan.Gururlu, sert havasına kara kuşun alışınca
Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
“Gerçi yolunmuş sorgucun” dedim, “ama korkmuyorsun
Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından;
Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
Adı “Hiçbir zaman” olan.Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
Sustu, sonra ben konuştum: “Dostlarım kaçtı yanımdan
Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan.”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
“Anlaşılıyor ki” dedim, “bu sözler aklında kalan;
İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
Hiç -ama hiç- hiçbir zaman.”Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
Sonra Kuzgun’u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
Çatlak çatlak: “Hiçbir zaman.”Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
Durup o Kuzgun’a baktım, mindere gömüldü başım,
Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
Elleri Lenore’un artık mor mindere, ışık vuran,
Değmeyecek hiçbir zaman!Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
“Aptal,” dedim, “dön hayata; Tanrın sana acımış da
Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan.”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”“Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
Ey kutsal yaratık” dedim, “uğursuz kuş ya da şeytan!
Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
Korkuların hortladığı evimde, n’olur anlatsan
Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan…”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”“Şu yukarda dönen gökle Tanrı’yı seversen söyle;
Ey kutsal yaratık” dedim, “uğursuz kuş ya da şeytan!
Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
Buluşacak o Lenore’la, adı meleklerce konan,
O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”Kalkıp haykırdım: “Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!”
Dedi Kuzgun: “Hiçbir zaman.”Oda kapımın üstünde, Pallas’ın solgun büstünde
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
Kalkmayacak – hiçbir zaman!Edgar Allan Poe – Kuzgun Çeviri: Ülkü Tamer
http://www.eskimeyenkitaplar.com/kuzgun-edgar-allan-poe-siir/
-
https://www.youtube.com/watch?v=UHIxBr5hg-k&list=LL0vvaquZUCphRlKTgQphVQw&index=3
Kaldırımdan indim, birkaç adım gerisin geriye yürüdüm, ve caddenin
ortasından ellerimi borazan yapıp apartmanın tepesine bağırdım:
"Teresa!"
Ayışığında gölgem ayaklarımın altında kıpırdandı.
Birisi geliyordu. Yeniden bağırdım: "Teresa!" Adam yanıma geldi:
"Daha yüksek sesle bağırmazsan seni duymayacak. Birlikte deneyelim.
Üçe kadar say, ve beraber bağırıyoruz." "Bir, iki, üç" dedi ve beraber bağırdık: "Tereeeesaaaa!"Sinemadan veya kahveden çıkmış olmalılar, ufak bir arkadaş grubu
geliyordu, bizi gördüler. "Biz de yardım edelim" dediler. Caddenin
ortasında bize katıldılar, ilk adam "bir iki üç" dedi, ve her beraber
bağırdık: "Te-reee-saaa!"
Başka birisi daha gelip katıldı; on beş dakika içinde neredeyse
yirmi kişi olmuştuk. Arada yeni katılanlar da oluyordu.
Uyumlu, aynı anda bağırmak için organize olmak kolay olmuyordu. Hep ya birisi önce başlıyordu, ya da diğerlerinden geç bitiriyordu, ama sonunda iyi bir hale getirdik bağırmamızı. İlk "te" kalın sesle ve
uzun söylenecek, "re", ince ve uzun, "sa", kalın ve kısa, böyle
anlaştık. Harika bir ses çıkıyordu. Sadece arada bir, birisinin sesi
gidince ufak bir gürültü, o kadar.Tam doğru bir şekilde yapmaya başlamıştık ki, sesi, yüzü benli biri
çağrışımı yapan birisi sordu: "İyi de, evde olduğuna emin misin?"
"Hayır", dedim.
"İşte, bu kötü" dedi başka biri. "Anahtarını unuttun, di mi?"
"İşin aslı", dedim, "anahtarım var."
"E, peki", dediler, "neden yukarı çıkmıyorsun?"
"Haa, ama ben burada oturmuyorum", dedim. "Şehrin öbür tarafındayım"
"Peki öyleyse", dedi benli adam, "merakımı bağışla ama burada kim oturuyor?"
"Hiç bilemiyorum" dedim.
Biraz kafaları karıştı.
"Peki, rica etsem açıklayabilir misin" dedi, çatlak sesli biri.
"Neden burada durmuş Teresa diye bağırıyorsun?"
"Valla, bana kalırsa" dedim, "başka bir isim de bağırabiliriz, veya
başka bir yere gidip orada da bağırabiliriz. Farketmez benim için."
Biraz bozuldular.
"Bize bir oyun oynamıyordun umarım" dedi, benli adam şüpheyle.
"Efendim?" dedim, kızgınca, beni desteklemeleri icin diğerlerine
döndüm. Diğerleri ses çıkarmadılar, ne olup bittiğini anlamadan
bakıyorlardı.
Bir tedirginlik oldu.
"Hadi", dedi biri iyi niyetle, "son bir kez bağırıp eve gidelim"
Bir kere daha bağırdık: "Bir, iki, üç. Teresa!", ama bu sefer çok
güzel olmadı.
Sonra, herkes evine, başka başka yönlere doğru yola koyuldu.
Öbür caddeye sapmıştım ki, birisinin hala bağırmakta olduğunu
işitir gibi oldum: "Tee-reee-sa!"Birisi kalmış, bağırmaya devam ediyor olmalıydı. İnatçı birisi.
-
https://www.youtube.com/watch?v=MV_3Dpw-BRY#t=124
https://www.youtube.com/watch?v=vbNsaHTnTww
şiir serin sesler cemal süreya atilla ilhan murathan mungan batuhan dedde