folder Tahribat.com Forumları
linefolder Genel
linefolder T.C. Tarihinin En Büyük Özelleştirmelerinden Biri...



T.C. Tarihinin En Büyük Özelleştirmelerinden Biri...

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    cagdas
    cagdas's avatar
    Kayıt Tarihi: 28/Mart/2007
    Erkek

    Özelleştirmeye Topkapı Sarayı'ndan başlamış ama müşteri bulamamıştık

    Özelleştirmeler bütün hızıyla devam ederken, Türkiye'de çok sıkı bir devletçiliğin hüküm sürdüğü 1920'li senelerin sonlarında giriştiğimiz ve şimdi ‘Neyse ki satamamışız!' dedirten ilk özelleştirme çabamızı hatırladım.

    Biz, 1927 ilkbaharında Topkapı Sarayı'nda asırlar boyunca muhafaza edilen en meşhur mücevherleri satışa çıkartmış, Fransa'dan satışa yardımcı olmasını istemiş ama neyse ki müşteri bulamamıştık! Satmak istediğimiz eserler arasında meşhur ‘Kaşıkçı elması' bile vardı.

    ÖZELLEŞTİRMELER bütün hızıyla devam ediyor. Petrol rafinerileri, çimento şirketleri ve vakti zamanında devletin elinde bulunan diğer sanayi kuruluşları şimdi teker teker yeni sahiplerinin oluyorlar.

    Biz bu özelleştirme işine aslında çok daha önceleri, Türkiye'de sıkı bir devletçiliğin hüküm sürdüğü 1920'li senelerin sonlarında başlamış, hattá Topkapı Sarayı'nda asırlar boyunca muhafaza edilen en meşhur mücevherleri bile satışa çıkartmış ama müşteri bulamamıştık! Satmak istediğimiz eserler arasında meşhur ‘Kaşıkçı elması' bile vardı.

    Bu satış meselesinden senelerce önce kısaca bahsetmiştim ama özelleştirmelerin yeniden gündeme gelmesi üzerine, hadisenin bütün ayrıntılarını tekrar yazmak istedim.

    İşte, 1924'te başlayan ve 1950'lere kadar devam eden ‘Topkapı Sarayı'ndaki mücevherlerin satışı' hadisesinin belgelere dayalı ayrıntısı:

    Türkiye'de cumhuriyetin ilán edilmesinin üzerinden henüz dört sene geçmiştir. Avrupa ülkelerinin çoğu, genç cumhuriyetin yeni başkenti olan Ankara'yı tanımamakta ve büyükelçiliklerini hálá İstanbul'da tutmaktadırlar. Ekonomik ve mali sıkıntılar içerisinde bulunan genç devlet ise, rahatlama çareleri aramaktadır.

    FRANSA'DAN UZMAN İSTEDİK

    O dönem Paris'inin önde gelen mücevher şirketlerinden olan Rozanes, 1927 ilkbaharında, Türkiye'nin Paris'teki büyükelçisi Fethi Bey'den, yani sonraki ismiyle Fethi Okyar'dan pek alışılmadık bir teklif alır: Büyükelçi, ‘İstanbul saraylarında bulunan ve padişahlardan kalmış olan mücevherleri satmak istiyoruz. Satıştan gelecek parayı memleketimizin kalkınmasına sarfedeceğiz. Sizden, bu mücevherlerin değerlerinin tesbitini yapabilecek bir uzman talep ediyoruz. Lütfen, en iyi uzmanlarınızdan birini Türkiye'ye gönderiniz' demektedir.

    Şirketin sahibi Mösyö Rozanes, teklif üzerine Robert Linzeler adındaki bir uzmanını hemen Türkiye'ye yollar ve Fransız Dışişleri Bakanlığı'nı da hadiseden haberdar etmeyi unutmaz. Bakanlığa ‘Türkler'in teklifini kabul ettim ve bir adamımı bu işle görevlendirdim. Ama işin siyasi tarafının da bulunduğunu zannediyorum' diye yazar.

    Fransız hariciyesi, Rozanes'in mektubunu alır almaz hemen İstanbul'daki büyükelçiliğini uyarır ve bakanlık ile İstanbul'daki maslahatgüzar Brugere arasında aylarca devam edecek olan bir mücevher yazışması başlar.

    Paris'ten İstanbul'a gönderilen mücevher uzmanı Robert Linzeler, Topkapı Sarayı'ndaki mücevherlerin değer takdirlerini birkaç ay içerisinde tamamlar. Ankara'ya bir rapor yazar ve ‘taşların Avrupa'da mezata konulmaları halinde, en az 300 milyon Frank edeceklerini' söyler. Bu, o gün için düşünülmesi bile zor bir mebláğdır.

    Fransız hariciyesi, gelinen noktadan gayet memnundur. Diplomatlar satış sayesinde hem memleketlerine para kazandırmak, hem de yine mücevher konusunda İngilizler karşısında daha önce uğranan bir yenilginin rövanşını almak istemektedir.

    O tarihten birkaç sene önce, Rusya'da iktidara gelmiş olan komünist yönetim, Çar ailesinin mücevherlerini Avrupa'da satışa çıkartmış ama devreye İngiltere girmiş ve Fransızlar çok istemelerine rağmen bir varlık gösterememişlerdir. Osmanlı mücevherleri, işte bu yüzden bir tür rövanş vasıtası olacaktır. Ellerini ovuşturan Fransızlar'ın yazışmalarında artık açıkça ‘Rus Çarı'nın hazinelerini İngilizler'e kaptırmıştık ama Türk hazineleri bize kalacak. Bu işten iyi para kazanacağız' gibi ifadeler vardır.

    Herşey tamamlanır ve sıra satışın yapılmasına gelir. Satılmasına karar verilen mücevherler Topkapı Sarayı'ndan çıkartılıp Ankara'ya götürülmüş ve sıkı bir koruma altına alınmışlardır. Satılmasına karar verilen ceváhir arasında meşhur ‘Kaşıkçı elması' ile ‘Kevkeb-i dürri' adındaki bir diğer elmas da vardır.

    Fransa, tam bu sırada Türkiye'den mücevherlerin kime ait olduğunu sorar ama Paris'teki Türk Büyükelçisi Fethi Bey ‘Bunlar padişahlara, çoğu da İkinci Abdülhamid'e aittir' cevabını verince işler karışır. Fransızlar arasında yeniden bir yazışma trafiği başlar. Bu defa ‘Abdülhamid'in várisleri bizi dava etmeye kalkarlar, davayı kazanırlar ve bütün para elimizden gider. Bir yol bulmalıyız' denmektedir.

    Düşünülüp taşınılır ama aranan yol bir türlü bulunamaz. Paris, satış konusunda atılacak her adımın Abdülhamid'in Türkiye'den sürgüne gönderilmiş olan várislerinin işine yarayacağını farketmiştir. Fransız hariciyesinin Türkiye'deki maslahatgüzara 1928 yazında gönderdiği son mesajda, ‘Biz bu işten vazgeçiyoruz, siz de vazgeçin. Zira padişahların várisleri herşeye el koydururlar' yazılıdır.

    SATIŞ BELGELERİ PARİS'TE

    Türkiye, Dolmabahçe ve Topkapı Sarayları'ndaki mücevherlerin bugün hálá yerlerinde duruyor olmasını, Fransa'nın bu cevabına borçludur. Ama mücevherler meselesi bu kadarla kalmayacak ve hadiseden 23 sene sonra Türkiye'nin gündemine yeniden gelecektir. 1951 Mayıs'ında yaşadığımız ama bugün hepimizin unuttuğu bir diğer mücevher tartışmasının ayrıntısını da bu sayfada okuyacaksınız.

    Tarihçiliğimizin büyük ismi Prof. Halil İnalcık, sohbetlerinden oluşan ve geçtiğimiz günlerde çıkan ‘Tarihçilerin Kutbu' isimli kitapta bu satış meselesinden birkaç satırla da olsa bahsediyor ama objelerin sarayın o zamanki müdürü Tahsin Öz'ün ‘Hepsini Konya'ya tamire gönderdim' demesi üzerine kurtulduğunu söyleyerek ufak bir hata yapıyor.

    Topkapı Sarayı'nın bugün hayranlıkla seyrettiğimiz mücevherleri, işte böyle, karşı tarafın satın almaktan vazgeçmesi üzerinde elimizde kalmışlardı. Ben, satışın bütün ayrıntılarını ve konuyla ilgili yazışmaları Fransız arşivlerinden Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa'nın torunu olan dostum Bülent Osman vasıtasıyla elde ettim. Tarihimiz bakımından hiç de hoş olmayan bu teşebbüsün ayrıntılarını siz de merak ediyorsanız Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivi'ne müracaat edin, ‘Serie E, Levant, Turquie, 166/167, 171, 176/177, 181 ve 349-9' numaralı belgeleri inceleyin ve çok daha derin hayretlere düşün!

    Satamadığımız mücevherleri kasaya kilitleyip unutmuştuk

    HÜKÜMET, 1951 ilkbaharında, Merkez Bankası'nın Ankara'daki binasında üzerinde dört ayrı kilit bulunan ve senelerdir kapalı duran bazı kasaların bulunduğunu farkeder.

    Kayıtlara bakılır ve kasaların Topkapı Sarayı'ndan getirilmiş mücevherlerle dolu olduğu anlaşılır. Mücevherler 1927'de Fransa'ya yapılan satış teklifi sırasında Ankara'ya nakledilmiş, hattá zamanın Müzeler Umum Müdürü olan Halil Edhem Bey nakillere karşı çıkıp istifa etmiştir. Fransızlar'ın satıştan vazgeçmeleri üzerine mücevherler Ankara'da kalmış, listeleri çıkartılmış, listeyi Meclis Başkanı Abdülhalik Bey imzalamış, sandıklara yerleştirilen ceváhir dört anahtarla açılan kasalara konmuş, anahtarlar devlet ricaline dağıtılmış ama birkaç sene sonra kasaların varlığı unutulmuştur.

    Aradan seneler geçer ve 1951'e gelinir. Kasaları farkeden hükümet hemen açılmalarına karar verir ve ilk kasa 5 Mayıs'ta Meclis Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu, Adalet Bakanı, Danıştay ve Sayıştay Başkanları, meclis idare amirleri, başkanlık divanı üyeleri ile gazetecilerin de hazır bulunduğu bir heyetin önünde açılır. Kasadan dünya kadar mücevher çıkar.

    ANAHTAR KAYBOLMUŞ

    Aynı zevat, 8 Mayıs sabahı ikinci kasanın da açılması için yine biraraya gelir ama eldeki anahtarların kilitlere uymaması yüzünden kasa bir türlü açılamaz. Vakti zamanında Danıştay Başkanı'na verilen anahtar kayıptır, kaynakçılar çağırılır fakat kasa son derece sağlam olduğu için açılması bir türlü mümkün olmaz. ‘Bu iş neyin nesidir?' diyen Diyarbakır Milletvekili Nazım Önen de konuyu önergeyle Meclis'e getirir.

    Ankara'da tam iki hafta boyunca bir anahtar koşuşturması yaşanır ve kayıp anahtar Danıştay'dan emekli bir memurun yardımıyla binadaki masalardan birinin kilitli çekmesi kırılarak nihayet bulunur. Devlet ricali ve gazeteciler, 27 Mayıs günü yeniden kasa dairesindedir. Açılamayan kasa o gün açılır, içinden yine torbalar dolusu mücevherle beraber bir başka anahtar çıkar: Üst kattaki bir diğer kasanın anahtarı... O kasada da mücevherler vardır, derken günlerce devam eden bir sayım başlar ve mücevherler Haziran ayında asıl yerlerine yani Topkapı Sarayı'na yollanmak üzere Meclis'in sığınağına yerleştirilirler.

    Sandıklar dolusu mücevher, asıl yerleri olan Topkapı Sarayı'na ancak 1950'lerin sonunda gönderilecek ve yeniden sergilenmelerine 1960'lı yıllarda başlanacaktır.

     

    Murat Bardakçı'nın 23 Ekim 2005 tarihli yazısısdır... 

     
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    scuderia
    scuderia's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Aralık/2005
    Erkek
    topkapıdaki hazineler için bizim dış borcumuzu ödemeyi göze almış ülkeler var...

    l enfer c est les autres Sartre ...
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Nikoteen
    Nikoteen's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    arkadaşlar tamam eywallah akp bu ülkeyi satılığa çıkardı zatende yanlış şeyi eleştiriyorsunuz !

    Yıllardır söyleye söyleye forumda dilimde tüğ bitti biz hangi anayasayla yonetiliyoruz ? 82 anayasası..

    82 anayasasını bu halk neden kabul etti ? Çünkü yeni anayasa kabul edilene kadar asker biz yönetmeye devam ederiz dedi ! Yani millet seve seve değil sike sike kabul etti bu anayasayı.. Anayasa dediğin milletin rızasıyla seçilmiş olmalıdır ! Bunu hani hukukçuya sorarsanız sorun aksini söylemez size ve bakın görürsünüz tek başna iktidar değilde 2'li 3'lü partinin koalisyon olduğu bir dönemde yeni anayasa hazırlanıp halka sunulursa bir çok sorun otomatıkman çözülecektir ! Ama anayasayı halka sunan şu anki gibi tek parti iktidarı olursa maalesef halkımız bunu incelemeye almayacak ve bizim parti yapıyorsa doğrudur razıyız diyerek oy verecektir ! Kimse chp yi yada diğer partileri siklemeyecektir..

    Kısacası eleştirilmesi gereken anayasadır zira boyle bir satışın olabilmesi için ÖNCELİKLE ANAYASANIN buna izin vermesi gerekir.Eeee mantık olarakta baktığınızda ANAYASA buna izin verdikten sonra siz bi skim diyebilir misiniz ? Evet hoş değil birşeyler denilmesi gerek ama olaya bu yonden değil demokrasi yonunden bakın zira demokratik toplumlar anayasayla yonetiliriz madem ki demokratik Türkiye diyoruz ( ki Türkiye'nin ve diğer tum dunya ulkelerının demokratik olmadığını hep savunmuşumdur ) o halde bu olaya sesimizi çıkartmamamız gerek eğer çıkartıcaz diyorsanızda benim gibi,bu gibi olayları değil anayasayı eleştirin.Zorla kabul edilmiş bir anayasadan ne kadar adalet beklıyorsunuz ?


    Troubles'll come & they'll pass
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    scuderia
    scuderia's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Aralık/2005
    Erkek
    iide konu 1920 1950 arası olayları ele almış...

    l enfer c est les autres Sartre ...
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    RevengeX
    RevengeX's avatar
    Kayıt Tarihi: 20/Mayıs/2008
    Erkek

    scuderia bunu yazdı:
    -----------------------------
    topkapıdaki hazineler için bizim dış borcumuzu ödemeyi göze almış ülkeler var...
    -----------------------------

     2-3 tane kendini biLmezin üLkeye çıkartığı borç ödensin diye yapıLmadı orası bukadarda oLmaz ya herşeye muhaLefet oLmayın mantıkLı düşünün biraz !

  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    scuderia
    scuderia's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Aralık/2005
    Erkek
    RevengeX bunu yazdı:
    -----------------------------

    scuderia bunu yazdı:
    -----------------------------
    topkapıdaki hazineler için bizim dış borcumuzu ödemeyi göze almış ülkeler var...
    -----------------------------

     2-3 tane kendini biLmezin üLkeye çıkartığı borç ödensin diye yapıLmadı orası bukadarda oLmaz ya herşeye muhaLefet oLmayın mantıkLı düşünün biraz !


    -----------------------------

    yanlış anlamışsın yorumumu ben topkapıdaki hazinenin pahabiçilemez olduna dikkat çekmek istedim...


    l enfer c est les autres Sartre ...
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Seastar
    Seastar's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ekim/2005
    Erkek

    Toplumumuz okuyup bilgi sahibi olmadıkça daha nelerimizi satıcağız.  Sırada dünyada eşi benzeri olmayan köprülerimiz var. Nasılsa Beykoz'a yapılıyor bitane daha ,  yapın satın aq . Devletimiz kazansın, sattıkça dış borçlarımız çoğalsın. Satıyosunuz devletin dış borçları katlanıyor. Kaç kişinin ekmeğiyle oynadınız. Yatıcak yeriniz olsun.  Ayrıca Sattıkça oylar çoğalıyo. Sanki %47 hisse alıyo içinden. Toplumumuzun %47 'si cahil olunca bunlar oluyor maalesef , yakında kimliğimizi benliğimizi satıcaklar. Türkiye Cumhuriyeti devletinden utanıyorum artık. Elimde olsa terk edicem bu ülkeyi.

  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    RevengeX
    RevengeX's avatar
    Kayıt Tarihi: 20/Mayıs/2008
    Erkek
    scuderia bunu yazdı:
    -----------------------------
    RevengeX bunu yazdı:
    -----------------------------

    scuderia bunu yazdı:
    -----------------------------
    topkapıdaki hazineler için bizim dış borcumuzu ödemeyi göze almış ülkeler var...
    -----------------------------

     2-3 tane kendini biLmezin üLkeye çıkartığı borç ödensin diye yapıLmadı orası bukadarda oLmaz ya herşeye muhaLefet oLmayın mantıkLı düşünün biraz !


    -----------------------------

    yanlış anlamışsın yorumumu ben topkapıdaki hazinenin pahabiçilemez olduna dikkat çekmek istedim...


    -----------------------------

    Pardon

  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    zigana
    zigana's avatar
    Kayıt Tarihi: 15/Eylül/2007
    Erkek

     

     Peki sizce bu hazineler neyi ifade eder? topicin altında birde bunu incelemek lazım. en son padişah vahdettinin serveti nedir? varisleri nerdedir? mal varlıkları nedir? 

     bu hazinelerin çok büyük bir çoğunluğu diğer devletlerden osmanlıya padişah adına gelen hediyelerdir. müzeye gidip bakıldığında görülür. ancak hazineler padişah adına şahsına olarak verildiyse bile bunları beytül mala yani devlet hazinesine devretmişlerdir. ama o zamanlarki resmiyetin anlamı bürokrasisin işleyişi olarak söz söylemek yetiyor konumunda idi. peki hediye olarak bu kadar hazine nasıl geldi neden verdiler diye sorulursa , osmanlının gücünden korkmalarındandır. paha biçilmez değere sahip olan bu hazinelerin satılması istenmesinede kızmamak lazım. savaştan çıkmış derbeder bir cumhuriyet verdı ortada . vatandaşı yoksul ve perişan .o zamanki şartlar bunu gerektiyor olabilirdi. ama ısrarla satılmak istense mutlaka bir şekilde devlet otoritesi ilede satılabilirdi. o mal mülk abdulhamidin varislerinin olduğu tespit edilmiş ama bir tek kişi çıkıpta sahiplenmemiş buda ayrı bir konudur.

      ama dikkatimi her zaman çeken husus ise hainlikle suçlanan vahdettin bir tek kaşıkcı elmasını cebine koyup gitse 7 sülalesi zenginlik içinde yaşardı şimdiye. kızları ve torunları fransada yoksulluk içinde yaşamışlar ve halende torunları ise sıradan kişilerdir.


    Temel adalettir .
Toplam Hit: 1148 Toplam Mesaj: 9