Yaşa, Gez, Gör, Kutsa Ve Asla Üzülme (Deneme)

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    NaZi_
    NaZi_'s avatar
    Kayıt Tarihi: 15/Şubat/2010
    Erkek

        


         Haziran ayı olmasına rağmen güneş henüz o yakıcı yüzünü gösterememişti. Yine de öğlene kadar oldukça bunaltıcı geçmişti ki, öğlenden sonra yoğun bir yaz yağmuru patlak verdi. Biri bana en nefret ettiğim şeyin  ne olduğunu sorsa, tahmin etmediğim işlerin başıma gelmesi, şeklinde cevap veririm fakat, bu durum yağmur yağışı için geçerli değil. Çünkü gökyüzünden küçük su damlacıklarının damlıyor olması fikri benim için heyecan verici birşey. 

         Şiddetini kesen yağmur tam da sevdiğim kıvama gelmişti, yavaşlamıştı. Fırsat bilip yarım saat kadar gecikme ile işten çıktım. Metroya ulaştığımda yağmur bulutlarının arasından güneş kendini göstermeye başlamış, su damlacıkları gökyüzünden atlamaya son vermişti. Hesapta olmayan bir arama nedeniyle metroya inen girişin kenarındaki çıkıntıya oturdum. Telefonla konuşurken karşımda oturan bir adam dikkatimi çekti; o da telefonla konuşuyordu fakat bu konuşmayı çağa göre oldukça geri kalmış bir telefon ile yapıyordu. Henüz görüşmesi bitmemişti ki, 7-8 yaşlarında bir çocuk elinde tek bir su şişesi ile adamın yanına oturdu, bu suyu alıp susuzluğunuzu gidermek istemez misiniz ?

         Düzgün kesimli saçları vardı ve üstü başı da temiz görünüyordu. Harry Potter'ın gözlüklerine benzer ama ondan çok daha küçük bir gözlük takıyordu. Gözlüğünün orta kısmı kırılmış olacak ki bantla tutturulmuştu. Bu, çok eski bir gözlüktü ve çocuk adeta bir reklam figürü gibiydi. Gülümsediğinde görünen iki tavşan dişinin ortası çürüktü ama yüzünde eskimiş yara izi görünmüyordu. Sert görünüşlü eski kafa adam, hiç beklemediğim bir devinim ile gülümsedi, çocuğu hoş karşıladı, peki oruçluysam bu dediğin nasıl olacak ?, dedi. Çocuk hazır cevaptı, öyleyse iftar saati içersin, bu söylediğin satın almana engel değil, dedikten hemen sonra şuncacık suratına koca bir tebessüm yerleştirdi. Bu, galip gelmiş kocaman adamlarınkine benzer gülümseyişe karşılık, adam telefonu kapattı ve bir anlaşma sağlamaya karar verdi.

         Eski kafa adam yorgun görünüyordu, telefon konuşmasından anladığım kadarı ile inşaat sektöründe çalışıyordu. Sol kolunun pazu kısmında büyük harflerle yazılmış bir dövme görünüyordu. Kollarından anladığım kadarı ile de spor yapıyordu. Çocuğa bakan gözleri renkli, kaşları ise kalın ve komik yapılıydı; güneş yüzüne vurunca alnına kadar kalkıyor ve sanki çocuklarınkine benzer bir sima ortaya çıkıyordu. Öyleyse seninle bir anlaşma yapalım; cebimden ne kadar bozuk para çıkacak bilemiyorum. Oruçlu olduğum için para ile işim olmuyor. Cebimden çıkan tüm bozuk paralar senindir ama az çıkarsa hayıflanmak yok, şekilde cümlesini tamamladığı sırada çocuk paranın sesini duymuş olacak ki, ödemeyi şimdi yapıp suyu da oruçlu olmadığın bir gün benden alabilirsin, bu sayede suyu yanında taşımamış olursun, diye ekledi. Eski kafa adam son cümleyi sadece dinlemişti ama hoşnuttu, elini cebine atarken yüzünde oluşan ifadeden bunu anlayabiliyordum. Biraz karıştırdıktan sonra cebinden çıkardığı elinde şimdi 20 kuruş duruyordu. Çocuğun buna pek mutlu olduğu söylenemezdi ama yine de parayı aldı. 

         Alışveriş sonlanmıştı ki, öte yandan başka bir çocuk çıkageldi, abi kaslarına dokunabilir miyim ?, dedi. Adam iyiden iyiye eğleniyordu, çocukla çocuk olmasını da biliyordu. Dokun bakalım derken kolunu öne uzatıp bir güzel sıktı. Çocuk şimdi kas ile bir kavga içindeydi ve onu yumruklamak istiyordu fakat adam buna izin vermedi, kibarca boşverdi, boşvermesinin daha iyi olduğunu anlattı. Şimdi çocukların dikkati telefona yönelmişti. Yeni teknoloji öylesine sindirilmişti ki, çocuklar telefonun tuş seslerinden arama melodisine kadar garipsemiş, kullanımına şaşırmışlardı. Kol kasları dikkatini çeken çocuk, telefonu pek sevmemiş olacak ki dönüp gitti. Reklam çocuk ise sorularına devam ediyordu. Adam hiç rahatsız olmuyor, adeta eğleniyordu ve hiç yadırgamadan cevaplıyor, yetmiyor açıklıyordu. Çocuğun gözü adamın tek kulağındaki kulaklığa takıldı. Bence senin tek telefonun bu değil, dedi. Adam kendinden emin, hayır başka telefonum yok, dedi, hepsi bu. Bunun üzerine çocuk atıldı ve bu kulaklık ne öyleyse, eğer işine yaramıyorsa bana hediye edebilirsin, dedi. Adam aynı pişkin yüz ifadesi ile cebinden bir cihaz çıkardı ve devam etti, bu bir telefon değil, iPod, yani arama yapılamaz, dedi. Müzik dinlemek için kullanıyormuş, arada da banka işlerini hallediyormuş. Tamamen kopmak mümkün olmuyor maalesef, derken yüzü bir öğretmeninkini andırmıştı şimdi, çocuksa kavramış bir öğrencininkini.

         Aralarında 3-5 saniyelik bir suskunluk olduktan sonra adam çocuğa, sana Fransızca bir kelime öğretmemi ister misin, dedi. Çocuk bir elektrik süpürgesi gibi bilgiyi emiyor, dahasını istiyordu. Comme çi, comme ça, dedi adam, söyle bakalım, tekrar et. Çocuk tekrarladı ve hemen ardından anlamını sordu. Şöyle böyle demek, dedi adam, mesela saçlarım nasıl olmuş diyen birine bakıp bunu söyleyebilirsin, kısa ve ani bir gülümsemenin sonunda, tabii böyle düşünüyorsan, diye ekledi. Ben de sana birkaç tane söyleyeyim, dedi çocuk. Adam şimdi kibirle karışık bir şefkat ile bakıyordu çocuğa; bir anlık da olsa onu seviyordu. Salut*, bone journee**, sonra je t'aime***, diye sıraladı ve bitirdiğinde aslında çok daha fazlası olduğunu anlıyordunuz. Oldukça şaşırmış görünen adam Fransızca’yı nereden bildiğini sorunca çocuk, annem Fransızca öğrenmeye çalışıyordu, ben de bir şeyler kaptım, diye cevap verdi ama bu bilgileriyle çok da övünür görünmüyordu. Belki de annesi ile ilgili kimseyi ilgilendirmeyen bir şeyler canlanmıştı zihninde. Adam gözlerini ard arda kırparken, dili ile dudaklarını ıslattı ve çocuğun omzunu yakaladı, ben bu gibi şeylere gereksiz genel kültür diyorum, dedi. Çocuk, neden gereksizmiş, diye sorduğunda adam zaten bu soruyu bekler bir memnuniyetle, çünkü bunları sadece benim gibi adamlarla konuşabilirsin, dedi. Cümleyi söylediği sırada ayağa kalkmıştı, elini çocuğun omzundan aldı, ardına dönüp merdivenlerden aşağı indi ve gözden kayboldu.





    Salut*  -  Merhaba
    Bone journee**  -  İyi günler
    Je t'aime*** -  Seni seviyorum

    NaZi_ tarafından 15/Haz/17 19:27 tarihinde düzenlenmiştir

    Kendimi bir akşam toplumun ete kemiğe bürünmüş hali ile yemeğe çıkarken hayal ediyorum şimdi; yemekler gelmiş ve çiğnemeye devam ediyoruz. Tam o sırada topluma doğru bakıyorum, ben aseksüel olmaya karar verdim, diyorum ve toplumun yüzü düşüyor. Başlıyor neden ve sonuçlarını sorgulamaya, felaket senaryoları anlatmaya ve yer yer yaftalamaya. Hayal ediyorum, yerimden kalkıyorum ve masanın etrafında bir yarım tur atıyorum, artık toplumun yanı başında, tabiri caizse ensesindeyim. Bir kolumu masaya dayıyorum ve kısa kollu tişörtümden uzanan kollarım yılların emeği sonucu bir kas yığını şeklinde, tam da toplumun bakacağı yerde duruyor. Kulağına doğru eğiliyorum ve şöyle diyorum; desene sen her bi sikimi çok iyi biliyorsun lan ?!
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Çömez
    underzero
    underzero's avatar
    Üstün Hizmet Madalyası
    Kayıt Tarihi: 20/Ocak/2003
    Erkek

    2 adet mesaj sildim, konu ile alakasiz mesajlari konu icine yazmayin.

    sonra vay under beni banladi demeyin


    pist bak bi ! - Ban Golu Canavari
Toplam Hit: 1393 Toplam Mesaj: 0
deneme yeraltıedebiyatı