Evrim Aptallar İçin
-
3 Sene önceki o tartışmayı hala unutamıyorum. O kadar inatlaşmıştıki müridler kanıt bulan arastırma yapan felan çok seviyeli bi tartışmaydı çok uzun sürdü lakin evrimi savunan arkadaslar tartısmadan gidene dek... konusunu bulursam link veririm bakarsınız :)
-
Hayalen geçmiş zamana doğru uzanalım. Git gide tâ dünyanın lâv hâlinden yeni yeni uzaklaşmaya başladığı, soğumaya yüz tuttuğu devreye varalım. İçi kızgın ateş, dışı ise yavaş yavaş sakinleşmekte olan bu arz küresinin başında durup, bugün şahit olduğumuz eşyanın isimlerini birer birer sayalım. Sözlükteki bütün isimleri burada sıralayacak değiliz. Sadece konuya ışık tutmaya yetecek birkaç kelimeyi hatırlayalım:
El, ayak, kanat, göz, ince bağırsak, pankreas, pençe, gaga, tırnak, dal, kök, yaprak, çam, söğüt, elma...
Bu kelimelerle evrim safsatasına bir bıçak atalım, sonra bunlara yeni kelimeler ekleyelim. Bu gün dünyamızda hayat süren bitki ve hayvan türlerini sayalım birer birer. Her birinin organlarını tek tek hatırlayalım. Ve soralım kendimize: bütün bunlar sonsuz bir ilim ve hikmetten haber vermiyorlar mı? Bunların bir ateşin soğumasıyla kendi kendine, zamanla evrim geçirerek meydana geldiklerine nasıl inanılabilir?..
Yine mâziye dönüyoruz. Dünya dayanmış döşenmiş. Boş bir saray gibi, misâfirlerini bekliyor. O an kâinatta olmayıp, bugün iç âlemlerimizi kuşatmış olan manevî hâdiseleri bir bir hayalimizden geçirelim: Sevgi, korku, merak, endişe, kin, merhamet, zulüm, kurnazlık, saflık, hırs, umursamazlık, şefkât...
Bütün bunlar, yeryüzündeki canlılara nereden ve nasıl ithal edildiler? Sonsuz denecek kadar çok olan bu farklı karakterler, hangi evrimle vücut buldular?
Yaratılış ister âni olsun, ister milyarlarca sene sürsün. İnsan, ister doğrudan yaratılsın ister dolayısıyla. Şu soruların cevabı nasıl verilecek: Görmeyen kâinattan gören insanları kim çıkarttı? Bilmeyen şu âlemden, bilen meyveleri (insanları) kim süzdü? Hissetmeyen, sevmeyen, korkmayan şu saraya, bu hissiyatla donatılmış misafirleri kim getirdi? Görmemek nasıl evrim geçirdi de görmek oldu? İşitmemek işitmeye, anlamamak anlamaya nasıl inkılâp etti? Can nedir bilmeyen bu kâinat ağacı, canlı meyveleri nereden elde etti?.. Akıllara durgunluk veren bu olayları cahil unsurların uzun süre beklemesiyle izah etmek mümkün mü?
Şimdi bir perde daha gerilere gidelim. Kâinatın şu hazır hâle getirilmek üzere ilk hareket noktasına hayalen uzanalım. O noktadan evvel hiçbir mahlûk mevcut değil. Şu sayacağım kelimeleri hayalimizden sıra sıra geçirelim: Su, taş, hava, yıldız, ay, gezegen, güneş, demir, azot, krom, nikel, dağ, ova, sema, samanyolu, cazibe, radyoaktif dalgalar, elektrik... Ve daha niceleri.
Bu eşyanın yoktan yaratılışı, sonsuz bir ilim ve kudret sahibine verilmezse nasıl izah edilecektir? Dünkü boş arsada bugün bir köşk görüyorsak hemen soruyoruz: “Bu köşkü kim yaptırdı?’ sorusu değil aklımızdan, hayalimizden dahi geçmiyor ki; arsa evrim geçirdi de köşk oldu diyelim. O halde, yokluk üzerine halk ve inşa edilen bu kâinat için, bu safsata nasıl ileri sürülebiliyor. Yokluk, evrim geçirdi de varlık mı oldu?
Bütün bunlar bir yana, şu sorunun cevabını arayalım: Dünya ile güneş başlangıçta aynı mahiyette iken, dünya okyanuslarla, ormanlarla, hayvanlarla, insanlarla doldu da beriki neyi bekliyor. Niçin evrim geçirmiyor? Çok iyi biliyoruz ki o da tekâmül etse ortada ne güneş kalır, ne dünya. O halde, soruyu şöyle değiştirelim: Güneşin tekâmülüne kim müsaade etmiyor?
Bazıları, Darwin’in yaratıcıya inanan bir evrimci olduğunu iddia ederler. Ben aksini savunacak değilim. Yalnız, şu var ki, bir evrimci yaratıcıya inanıyorsa, savunduğu teori ile bu inanç birlikte düşünüldüğünde, ortaya şöyle garip bir tablo çıkar: “Bu kâinat, bir yaratıcı tarafından güneşi, ayı, yıldızlarıyla; havası, toprağı, yer altı kaynaklarıyla, tam tamına canlıların yaşayabilecekleri şekilde yaratılmış. Sonra, artık o yaratıcı işe karışmamış... Evrimle, isteyen deve olmuş, isteyen tilki, isteyen maymun olmuş, isteyen insan, isteyen elma vermiş, isteyen zeytin.
Evrimi, Darvin’den de önce savunan Lamark şöyle diyor: “Zürafanın atası, geyiğe benzeyen ve boynu uzun olmayan bir tip idi. Ortamda yeterince ot bulamayınca ağaç yapraklarını yemeye mecbur kaldı. Alt yapraklar bittikçe daha yükseklere erişebilmek için çabaladı. Böylece boynu uzadı, nesilden nesile geçtikçe daha fazla arttı ve bugünkü zürafa ortaya çıktı.”
Bu iddiayı ciddiye alanlara soralım: Zürafa boynunu uzattı ki, ağacın yukarı kısmındaki yapraklarını yesin, deniliyor. İyi ama, meyve ağaçları niye meyve verecek şekilde evrim geçirdiler. Meyveleri kendileri mi yiyeceklerdi, yoksa yavruları mı? İnsanın hizmetine verilen at, bu çevikliğini otları yakalamak için mi kazanmış dersiniz? Öküz, yükümüzü taşımak için mi güçlü oldu? Tavuk, elimizden kaçmamak için mi uçamayacak şekilde evrim geçirdi?
Âlemdeki varlıklar için, “mektubat-ı rabbaniye” tâbiri kullanılmakta... Yâni, her varlık bir ilâhî terbiyeden geçmiş, çok mânâlar yüklenmiş, ayrı bir şahsiyet kazanmış ve bir rabbanî mektup olmuş. Bu mektupların mürekkebi: Atomlar. Bir materyaliste göre, mektupları mürekkepler yazmışlardır. Tabiatçıya göre mürekkebin mektup olması tabiîdir. Ve bir evrimciye göre; “Mektuplar mürekkeplerin çok uzun süre beklemesiyle yazılmışlardır!”
Kâinat kitabının mürekkebi atomlardır, dedik. Bu atomlar ilâhî kudret ile var edilmişler ve yüz kadar elementten sonsuz denecek kadar çok yıldız, güneş, gezegen yaratılmış. Bunların tamamına birden kâinat diyoruz ve onun kendi kendine var olmayacağını, yahut bir başka kâinatın evrim geçirmesiyle meydana gelemeyeceğini çok iyi biliyoruz.
Güneş sistemimize bakalım: O da ayrı bir sistemin evrimleşmesiyle ortaya çıkmış değil.
Bugün her türün ayrı bir genetik yapıya sahip olduğu ispat edilmiş durumda. Canlılardaki, terbiye fiili, bu genetik yapı ve bu ilâhî program üzerine cereyan ediyor. O sonsuz ilim ve kudret sahibi, milyarlarca çekirdeği, yumurtayı, nutfeyi harika bir terbiyeden geçiriyor. Âdetâ noktalardan kitapları, damlalardan ummanları çıkarıyor...
Evrim felsefesini dâvâ edinenler bu sonsuz rahmeti ve bu ilâhî terbiyeyi hiç nazara almazlar ve insanlara şöyle seslenirler: “Ne bu âlem düşünülmeye değer, ne de kendi varlığınız! Siz bunları bir tarafa bırakınız! Sadece ve sadece ilk insanın hangi hayvandan evrimleştiğine kafa yorunuz!..” -
Evet aynen böyle
-
Bana görede Kuran aptallar için ?
Ben forumda Kuran Aptallar için diye bir konu açsam nasıl olurdu ?
O halde sende, Evrim aptallar için diye konu açamazsın.
Çünkü evrime inanlara Aptal demiş olursun.
Aynı şekilde ben kurana aptal dersem, kurana inananlara aptal demiş olurum.
Lütfen konuyu kilitleyin.
-
Allura bunu yazdı:
-----------------------------
Bana görede Kuran aptallar için ?
Ben forumda Kuran Aptallar için diye bir konu açsam nasıl olurdu ?
O halde sende, Evrim aptallar için diye konu açamazsın.
Çünkü evrime inanlara Aptal demiş olursun.
Aynı şekilde ben kurana aptal dersem, kurana inananlara aptal demiş olurum.
Lütfen konuyu kilitleyin.
-----------------------------haklısın.
-
Evim insanları birbirine düşüren sacmasapan işe yaramaz bi (teori) den ileri gidememiştir...
-
Allura bunu yazdı:
-----------------------------
Bana görede Kuran aptallar için ?
Ben forumda Kuran Aptallar için diye bir konu açsam nasıl olurdu ?
O halde sende, Evrim aptallar için diye konu açamazsın.
Çünkü evrime inanlara Aptal demiş olursun.
Aynı şekilde ben kurana aptal dersem, kurana inananlara aptal demiş olurum.
Lütfen konuyu kilitleyin.
-----------------------------
bknz: http://www.tahribat.com/Forum-Aptallar-Icin-Evrim-107760/
Bu konu ne peki. Evrimi saçma bulduğumuz için aptal denince normal evrime inananlara aptal diyince konu kilitlensin -
ya ne dengesiz bir tartışma bu. adam Aptallar için Evrim diye konu açtı ama açıkladı niye "Aptallar" dediğini.
zaten tartışılmakta olan konu varken, dengesiz bir şekilde kocaman sayfayı c/p yapman yetmemiş bide gelip yeni konu açmışsın.
-
celoron bunu yazdı:
-----------------------------
ya ne dengesiz bir tartışma bu. adam Aptallar için Evrim diye konu açtı ama açıkladı niye "Aptallar" dediğini.
zaten tartışılmakta olan konu varken, dengesiz bir şekilde kocaman sayfayı c/p yapman yetmemiş bide gelip yeni konu açmışsın.
-----------------------------
Açıklaması ;
"Dummy İngilizce aptal anlamına gelen bir kelimedir.
Bu başlık altında aptal terimi mecazi anlamda değil, gerçek anlamda kullanlmıştır.
Aptal yalnız bilmeyen değildir. Aynı zamanda zor öğrenendir"
ikincisi ;
"kocaman sayfayı c/p yapman"
bende zaten konuyu ben yazdım diye bişey yazmadım
üçüncüsü ;
konuyu sana açmadım beğenmediysen yorum yazma ihtiyacı hissetme -
bigpower bunu yazdı:
-----------------------------
celoron bunu yazdı:
-----------------------------
ya ne dengesiz bir tartışma bu. adam Aptallar için Evrim diye konu açtı ama açıkladı niye "Aptallar" dediğini.
zaten tartışılmakta olan konu varken, dengesiz bir şekilde kocaman sayfayı c/p yapman yetmemiş bide gelip yeni konu açmışsın.
-----------------------------
Açıklaması ;
"Dummy İngilizce aptal anlamına gelen bir kelimedir.
Bu başlık altında aptal terimi mecazi anlamda değil, gerçek anlamda kullanlmıştır.
Aptal yalnız bilmeyen değildir. Aynı zamanda zor öğrenendir"
ikincisi ;
"kocaman sayfayı c/p yapman"
bende zaten konuyu ben yazdım diye bişey yazmadım
üçüncüsü ;
konuyu sana açmadım beğenmediysen yorum yazma ihtiyacı hissetme
-----------------------------bak dostum anlatmak istediğinm şey, insanlara hakaret ederek onlara bişeler anlatılmazsın. açılan bir konu içerisinde zaten sürmekte olan tartışmanın içine edip sonra adamlara hakarete girişiyosun. aynı şeyi savunuyoruz, birbirimize niye girelim? sen anlatmak istediğini güzel bir dille anlatki adamda senin inandığın şeylere hakarete girişmesin.
birde aptalın mecaz anlamından değilde, öyle genel bir kullanım var ingilizcede. c++ for dummys, python for dummys şeklinde. bu kullanım en düşük seviye için kullanılır, adamlar aptal olduğu için değil.
konuyu senin yazdığını söylediğini söylemedim zaten. kocaman c/p, ben bile okumadım karşıdaki adam niye okusun?
eleştirilmeye alış biraz. ancak bu şekilde yanlışlarından kurtarabilirsin