folder Tahribat.com Forumları
linefolder Gündem - Güncel Konular
linefolder 3 Mayıs; TÜRKÇÜLÜK Bayramınız Kutlu Olsun...!



3 Mayıs; TÜRKÇÜLÜK Bayramınız Kutlu Olsun...!

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    YaSevYaTerkEt
    YaSevYaTerkEt's avatar
    Kayıt Tarihi: 12/Kasım/2007
    Erkek

    1 

    3 MAYIS 1944: Tarihi bir mücadelenin çile yolunda yaşadığı tecrübenin takvim yapraklarına düşen sembolü mü? Yoksa, inancın ve idrakin paydasında,direncin yılgınlığa ram olmadığının Türkçülük şerefinde tescili mi?Her iki soruya da el-cevap,evettir.

  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Blackjack
    Blackjack's avatar
    Kayıt Tarihi: 25/Eylül/2007
    Erkek
    Evet açmayı bekledigim bir konuydu fakat arkadaş erken davranmıs.Kara Budunun 3 Mayıs TÜRKÇÜLÜK Bayramı kutlu olsun!
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    HolygaN
    HolygaN's avatar
    Kayıt Tarihi: 15/Temmuz/2007
    Erkek

      Türkçülük kutsal bir inançtır. Taviz verilmeyecek kadar kutsal... Türkçülük şuurunu yaşayanların; ırkının yüksek değerini bilip, Türkün kudretini -Güneşin doğuşu,gibi-bekleyenlerin TÜRKÇÜLÜK TOYU kutlu olsun.

     

     

    3 MAYIS 1944: Tarihi bir mücadelenin çile yolunda yaşadığı tecrübenin takvim yapraklarına düşen sembolü mü? Yoksa, inancın ve idrakin paydasında,direncin yılgınlığa ram olmadığının Türkçülük şerefinde tescili mi?Her iki soruya da el-cevap,evettir.

    O tarih başkaldırıya tevdi ediliyorsa, biliniz ki Türkçülüğün miadına delalet ediyordur.

    Büyük Türkçü; merhum dava adamı Hüseyin Nihal Atsız'ın devrin Başvekili Şükrü Saraçoğlu'na (ORHUN) dergisinde kaleme aldığı iki açık mektup, Türkçülük hareketinin infial noktasına gelişinin adeta manifestosudur.

    Şükrü Saraçoğlu 4 Ağustos 1942 tarihinde meclise hitap ederken sunduğu konuşmada 'Biz Türküz, Türkçüyüz,bizim için Türkçülük bir kan davası olduğu kadar,bir vicdan bir kültür meselesidir.'diyor.Lakin söylediği sözlerin hepsi havada kalıyor,tersi tatbik ediliyordu.Saraçoğlu Milli eğitim bakanlığına tescilli solcu H.Ali Yücel'i ,M.E.B. ve üniversite kadrolarına da aynı görüşün müdavimlerini atıyordu.Bununla beraber,komünist olup fikriyatın yanlışlığını anlayıp rücu eden İ.Hakkı Baltacıoğlu Eminönü Halkevi'nde konferans verirken,salona gelen solcu gençler konferansı provake ediyor ve olaylar çıkarıyorlardı...

    İşte bu noktada merhum N.Atsız ilk açık mektubunu 1 Mart 1944 tarihli Orhun Dergisi'nin 15. sayısında yayınlıyordu.Atsız: 'İşte Türkçülüğün hakim olduğu bir Türk ülkesinde böyle bir olay oluyor.İşin en kötü yönü de bu nümayişi yapanlar hem üniversiteli hem devlet parasıyla okuyan talebeler;demek ki devlet bilmeden koynunda yılan besliyor.Kızıl gözlü ,sinsi ve zehirli bu yılanlar,yem bekledikleri geldiğinde vatanı arkadan vuracaklar .Bekledikleri kızıl sabahı Türkiye'ye getirecek olan yabancı ordulara ajanlık edecekler.' diyor ve Saraçoğlu'na ilk ciddi telkinini yapıyordu. Ardından Orhun dergisinin 16. sayısında 2. açık mektubu neşrediyor; Sabahattin Ali gibi bir komünist'in maarif vekaletinde tayininin nasıl yapıla bildiğini Başvekile soruyordu. Yazıda;'Mili vicdan, vatan düşmanlarının tepelenmesini istiyor,yurt sever türk çocuklarına kötü örnek olan komünistlere mevki vermek usulünü kaldırınız' diyerek, uygulanan yanlış politikalardan dolayı Başvekile zemm ediyordu.

    Nihal Atsız'ın Orhun'da yazdığı bu iki açık mektup; başta H.Ali Yücel olmak üzre bütün solcuları endişeye düşürüyor; Ali Yücel'in teşvikiyle Ulus gazetesinin baş muharriri Falih Rıfkı Atay, Atsız'ı mahkemeye veriyordu. 26 Nisan 1944 günü mahkemenin ilk celsesi başlıyor ve ardından 3MAYIS1944'e erteleniyordu. Atsız'ın mahkemeye verilmesi bütün yurtta Türkçü gençlerin galeyana gelmesine vesile oluyor;her yerde ve başta Ankara'da nümayişler tertipleniyordu. Bu arada, merhum Türkçü Osman Yüksel Serdengeçti; bir esnada mahkemede karşısında gördüğü Sabahattin Ali'yi tokatlıyor; bilahare yeni hadiselerin cereyan etmesinden korkan hükümet,güvenlik tedbirlerini daha da arttırıyordu.

    3 Mayıs 1944 günü gerçekleşen ikinci celsede mahkeme salonunu tıklım tıklım dolduran Türkçü gençler;'kahrolsun komünistler' ve milliyetçi sloganlar eşliğinde adliyeden Ulus'a kadar yürüyor, mahkeme tekrar davayı 9 Mayısa erteliyordu. Bu ertelenen tarihte; Atsız'ı kaldı otelde tevkif edip ardından ülke sathında Türkçü avına başlanıyordu. Zeki Velidi Togan, Fethi Tevetoğlu, Necdet Sançar ve büyük dava adamı Alparslan Türkeş gözetim altına alınıyor. Nihal Atsız'ın dergisi olan Orhun kapatılıyordu.

    Devrin Cumhur-reisi İsmet İnönü, Atatürk dönemi icraa edemediği Türkçülük düşmanlığını, o tarihlerde uygulamaya koyuyordu. İsmet İnönü 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramında halka şöyle seslenir:'Turancılar, Tük Milletini, bütün komşuları ile onarılmaz bir surette düşman yapmak için birer tılsım bulmuşlar. Bu kadar şuursuz ve densiz fesatçılara Türk millletinin mukadderatını kaptırmamak için Cumhuriyet rejimi bütün tedbirlerini kullanacaktır.'

    Görünen oydu ki; Türkçülüğe karşı amansız bir mücadeleye girilmiş ve bu mücadelede devletin başında bulunanlar ellerinden gelen bütün çabayı sarf etmeye gayret göstermişlerdir.Türkçüleri yıldırmak için akla hayale gelmeyecek işkence metotlarına başvurmuşlar,aralarından Alpaslan Türkeş de olmak üzere tevkif edilen sanıkları tabutluk adı altında 2000 mumluk ampulle donatılmış dar,tek kişilik odalara hapsetmişlerdir.

    7 Eylül 1944 günü tutuklanıp işkencelere maruz kalan 23 Türkçü'yü ' gizli teşkilat kurmak,düzeni bozmak,ihtilal hazırlığı yapmak' suçlamalarıyla mahkeme önüne çıkardılar.Bu suçlamaları doğal olarak İsmet İnönü ve C.H.P.zihniyeti uyarlıyor;mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürerek ,nasıl bir tek taraflılık misali verileceğinin tarihe kara notunun düşmesine zemin hazırlıyorlardı.

    Savcı(Kazım Alöç) iddianamesinde :'Efendim,biz bunları yüksek mahkemenin huzuruna, hükümeti devirmeye çalışan vatan hainleri olarak çıkarmış bulunuyoruz'sözleriyle ,tertibin mantığını vazıh şekilde belli ediyordu. Savcının iddiasına karşılık, Nihal Atsız,'Milletim için düşündüğüm haklardan dolayı, kimse bana vatan haini diyemez. Bu çirkef iftirayı iadeye de tenezzül etmiyorum.Kimin hain, kimin vatan sever olduğunu tarih tayin edecektir. Hatta etmiştir bile.'sözleriyle, iddialara karşı gerekli yanıtı veriyordu.

    Bütün iftiralara, tehditlere, şantajlara rağmen, 3Mayıs 1947'de ki celsede; mahkeme 23 Türkçünün: Nihal Atsız-Z.Velidi Togan-Alparslan Türkeş-Nejdet Sancar-Dr. Fethi Tevetoğlu- Muzaffer Eriş-Hasan Ferit Cansever-Reha Oğuz Türkkan-Yusuf Kadıgil-Zeki Özgür Sofuoğlu-Hamza Sadi Özbek-İsmet Rasim Tümtürk-Fehiman Altın-Fazıl Hisarcıklı-Cemal Oğuz Öcal-Cebbal Şenel-Nurullah Barıman-Saim Bayrak-Sait Bilgiç-Cihat Savaşfer-Hikmet Tanyu-Orhan Şaik Gökyay-Hüseyin Namık Orkun.- beraat kararı veriliyor; ve hakikat doğru yönde tecelli ediyordu.

    Türkçülük-Turancılık davasının meşhur askeri savcısı Kazım Alöç; iddianamenin İnönü'nün direktifleri ile Falih Rıfkı Atay tarafından kaleme alındığını, Yeni Günaydın gazetesinde ikrar ediyordu.

  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Yeah
    Yeah's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Ekim/2007
    Erkek

    ahanda ırkçılık tartışması çıkar burdanda =)

    "..." 


    herşeyin kısası makbuldur; ulaşmak isteyen yesterfox_55@hotmail.com a mail atabilir...
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    FOXXLY
    FOXXLY's avatar
    Kayıt Tarihi: 19/Haziran/2006
    Erkek
    cümlemizin

    kelimeler albayım bazı anlamlara gelmiyor.
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    YaSevYaTerkEt
    YaSevYaTerkEt's avatar
    Kayıt Tarihi: 12/Kasım/2007
    Erkek
    YesTERFoX bunu yazdı:
    -----------------------------

    ahanda ırkçılık tartışması çıkar burdanda =)

    "..." 


    -----------------------------

    Neden Çıksın ki?

    Herkesin Görüşü Kendine, Herkes Birbirine Saygı Duymak Zorundadır.

    Ha 1 Mayıs Ha 3 Mayıs En Azından Bize Göre, Her İkiside Bu Milletin Bayramıdır.

    Diğerlerini Bilemem...

  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    kantar31
    kantar31's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 29/Nisan/2008
    Erkek
    herkesin Türkçülük bayramı kutlu olsun. böyle bi bayram olduğunu ilk defa duyuyuorum hakkında bilgi varsa paylaşabilirmisiniz kim niye nasıl ilan etmiş bu günü?

    uzun bi süre daha yokum ehtiyarlar... iade-i yorum yapamadıysam kusura bakmayın
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    HolygaN
    HolygaN's avatar
    Kayıt Tarihi: 15/Temmuz/2007
    Erkek

    kantar31 bunu yazdı:
    -----------------------------
    herkesin Türkçülük bayramı kutlu olsun. böyle bi bayram olduğunu ilk defa duyuyuorum hakkında bilgi varsa paylaşabilirmisiniz kim niye nasıl ilan etmiş bu günü?
    -----------------------------

     

    Konudakı ikinci mesaj.. 

  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Tabela Fatihi
    kaygusuz
    kaygusuz's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Nisan/2007
    Erkek
    varolsun sonsuza kadar Türk Milleti..

    Aldananlar aldanmaktan zevk aldıkları için hile ortaya çıkmıyordu Tolstoy
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Yeah
    Yeah's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Ekim/2007
    Erkek

    kantar31 bunu yazdı:
    -----------------------------
    herkesin Türkçülük bayramı kutlu olsun. böyle bi bayram olduğunu ilk defa duyuyuorum hakkında bilgi varsa paylaşabilirmisiniz kim niye nasıl ilan etmiş bu günü?
    -----------------------------

    1944 te bir mahkemede nihal atsız dı sanırım emin değilim...

    falan da filan da çok büyük bir katılım oluyordu...

    sonra da nihal atsız ın isteği üzerine 1954 te türkçülük bayramı kabul ediliyordu...

    sanırım 3. postta uzun bir şey yazılmış orada vardır gerekli bilgi ben yanılıyor olabilirim ama kısa bir özet geçeyim dedim =)

    pek bir resmiyeti yoktur ama kutlanması gerekir diye düşünüyorum, tabi ırkçılık yapmadan :| =) 


    herşeyin kısası makbuldur; ulaşmak isteyen yesterfox_55@hotmail.com a mail atabilir...
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Blackjack
    Blackjack's avatar
    Kayıt Tarihi: 25/Eylül/2007
    Erkek
    Bundan 29 yıl önce Ankara'da yapılan bir yürüyüş, bugün farkına varılmamış olmakla beraber, Türk tarihinin gidişi üzerine son derece tesirli olmuştur. Havadaki zehirli gazla boğulacak hale gelmiş bir insana oksijen verilmesi, aşırı hummâ içinde kıvranan hastaya bir antibiyotik şırıngası yapılmasının yaratacağı şifa gibi, dikta idaresi altında yaşayarak o diktanın hiç umursamadığı komünizm propagandasının çökertmeye çalıştığı bir toplumu 3 Mayıs 1944'te Ankara'da yapılan bir gençlik yürüyüşü uyarmış, tehlikeyi gördükleri halde ses çıkarmayanlara cesaret ve ümit vermiş, tek partili idare olduğu halde Millet Meclisi’nde de görülen heyecanla Türkiye'yi bir "içten vurulma" tehlikesinden kurtarmıştır.

    Bu kurtarışın kahramanları, büyük çoğunluğu yüksek okul ve üniversite öğrencisi olan birkaç bin gençtir. 3 Mayısın gerçek değerinin kavranmamış olması o zamanki idarenin, hepsi kendi elinde bulunan basın ve radyo ile yaptığı aralıksız propaganda yüzündendir. Sosyalist maskesi altındaki komünizm Türkiye’yi Rusya’ya katmak konusundaki niyetini memleket mukadderatına hâkim olanlar anlayamamışlardı. Yirminci yüzyılda, idare başında bulunanların mutlaka herkesten iyi ve doğru düşüneceği kabul etmeye imkân yoktur. Türkiye’de de ehemmiyetsiz görevlerde bulunan veya henüz okuma çağında olan bir takım gençlerin tehlikeyi baştakilerden daha çok isabetli görmüş olmasından hiçbir fevkalâdelik aranmamalıdır. Bu, bir dereceye kadar mizaç ve yaratılış meselesidir.

    Uzun süre devleti idare etmiş olan Halk Partisi'nde 1938'den sonra bir İnönü'yü yüceltme çağı başlamış, evvelce Atatürk için kullanılan "Milli Şef" deyimi ona mal edilmiş, pullardan ve paralardan Atatürk’ten üstün olduğu havası yaratılmak istenmiştir. Halbuki bu çok yanlış bir davranıştı. Çünkü Atatürk, Rusya'da ortaya çıktığı zaman, hakkında kimsenin ve tabiî kendisinin de bilmediği komünizm ve onun Türkiye için tehlikesini anlamış, tedbirlerini almış olduğu halde İnönü komünizmin nasıl bir bela olduğunu bir türlü idrak edememiş, "Sağcılar" dediği Nurcu vesaire makulesini gözünde büyüttüğü halde bugün toplu olarak anarşist adı altında anılanların gayesini bir türlü kavrayamamıştır. Anarşistler üniversiteyi işgal ettiği zaman boykotla işgalin aynı şey olduğunu söyleyecek kadar vahim bir hatâ yapmış, bu da yetmiyormuş gibi Türkiye'yi mahvetmek istedikleri için idama mahkûm edilen üç komünistin idamını durdurmak teşebbüsü ile, ilerde tarihin çok olumsuz hüküm vereceği bir harekette bulunmuştur.

    Kafa ve gönül yapısı bu olan İnönü'nün 3 Mayıs 1944 yürüyüşüne iyi gözle bakmasına şüphesiz imkân yoktur. Bu sebepledir ki "Türkçü" kelimesinden ömrü boyunca ürkmüş, bu ürkmede çevresinin de büyük ölçüde tesirinde kalmıştır. Onda batıya karşı garip bir kompleks vardır. Türkiye'nin manevi kalkınmasını klâsiklerin Türkçe'ye çevrilmesinde görmesi bunun delilidir. Halbuki artık roman ve piyeslerle yahut eski Yunan felsefesiyle milletlerin kalkınma imkânının olduğu çağda değiliz. Bugün her zamankinden çok milliyetçilik çağıdır. Beynelmilelci olduklarını iddia eden komünist devletler bile aşırı bir milliyetçiliğin içindedir. Bu, sosyal bir kanundur: Toplumlar yayılmak ve büyümek için çatışır, çarpışır; bunun için her vasıtadan faydalanır. Böyle bir sosyal kanun olmasaydı barışçı İsa'nın dinindeki milletler asırlarca savaşmaz, Budist Japonlar savaşın sözünü dahi etmez, kardeş Müslümanlar birbirinin canına kasdetmezdi.

    Bu sebeple yabancı klâsiklerin tercüme edilerek Türk gençliğine okutulması onlarda bir aşağılık duygusu yaratmaktan başka sonuç vermemiştir. 20-25 yaşındaki gençlerin şaheser diye hep Yunan, Lâtin, Batı, Acem, Arap, Rus eserlerini okursa "demek benim milletimin şaheseri yokmuş" düşüncesine kapılmasından tabiî ne olabilir?

    İşte Türkçüler, Türk milletinin manevî kalkınmasını önce komünizmin yok edilmesinde, sonra millî kültürün diriltilmesinde anladıkları için İnönü ile bağdaşamamışlar, onun tarafından Türkiye’yi bütün dünya ile düşman etmek için uğraşan kişiler diye ilân edilmişlerdir.

    Türkçüler şu memlekette hiçbir zaman iktidara geçmedi. İnönü ve partisi uzun yıllar iktidarda kaldı ve istediği icraatı, propagandayı yaptı. Acaba zaman kime hak verdi? Tecrübesiz, çoluk çocuk sayılan 1944’ün gençlerine mi?, yoksa tecrübeli kaptan olduğu ilan edilen İnönü’ye mi?

    Onun tecrübeli kaptan olduğu hakkındaki sözü, İkinci Cihan Savaşı'nda Türkiye'nin harbe girmesi ve bunun İnönü’ye mal edilen bir başarı olarak kabul edilmesinden doğmuştur. Acaba gerçek böyle midir?

    Türkiye, bilfarz Yugoslavya’nın topraklarında kurulmuş bir devlet olsaydı veya İngilizler vaadettikleri savaş malzemesini bize verebilselerdi tecrübeli kaptan onu yine savaşın dışında tutabilir miydi. Bunlardan başka Türkiye’nin savaşa girmeyişinde Von Papen'in büyük rolünü asla unutmamak lazım.

    3 Mayıs yürüyüşü milletin gözünü komünizme karşı açan bir millî harekettir. O tarihten başlayarak okullarda hakikî milli tarih okutulsaydı, millî eğitimin bazı kilit noktalarına komünistlerin sızmasına meydan verilmeseydi 12 Mart muhtırasına sebep olan anarşi doğmayacak, bir takım gençler Türk milletinden zorla koparılmayacak, ahlâk değerleri çökmeyecekti. Anarşi hareketleri dediğimiz kargaşalıklar, dikkatle mütalâa olunursa gayet korkunç bir ruh halinden doğmakta, âdeta bir milletin intihar etmek istemesi gibi bir manzara göstermektedir.

    Komünizm, sosyal bir isteriden başka bir şey değildir. Onun hâkim olduğu hiçbir ülkede sosyal adalet ve iktisadi refah sağlanamadığı halde faşist veya kapitalist denilen demokrat ülkelerin pek çoğunda bu iş başarılmıştır.

    Komünizmin iktidara geçtiği günden beri Rusya'nın Türkiye hakkındaki kötü niyetleri Çarlık Rusya'sının kötü niyetlerinden bir parça bile sapmamıştır. Boğazlarda üs istemenin başka mânâsı var mıydı?

    3 Mayıs'ı yapan Türkçülerin şuurla ve inançla bildikleri gerçek: Komünizmin Türklüğe kasdeden bir tehlike olduğu idi. Son iki yılın olayları, sürüp giden Sıkıyönetim mahkemeleri, bu mahkemelerde ortaya dökülen hakikatler Türkçülere hak vermiştir.

    3 Mayıs bir çok Türkçünün büyük sıkıntı ve ıztırabı ile kapanmıştır. Fakat 3 Mayıs devam etmektedir: Ötüken'in Yazı İşleri Müdürü Kayabek, aşağı yukarı 6 yıl önce başlayan bir davanın sonucu olarak mahkûm edildiği 15 aylık hapisi etmek üzere, eşini ve birisi bebek olan dört çocuğunu İstanbul’da bırakarak, doğum yeri olan Eğin'e hareket etmiştir.

    Önümüzdeki yüzyılın tarafsız tarihçileri 3 Mayıs'ın bir dönüm noktası olduğunu elbette tesbit edeceklerdir.

    3 Mayıs'a selâm olsun!... 3 Mayıs ruhu edebiyen yaşasın!...


    Ötüken, 11 Nisan 1973, Sayı: 5
Toplam Hit: 8411 Toplam Mesaj: 45