folder Tahribat.com Forumları
linefolder Genel
linefolder Bana Bak! Ne Diyorsun Sen (!)



Bana Bak! Ne Diyorsun Sen (!)

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SoloTurk
    SoloTurk's avatar
    Kayıt Tarihi: 16/Kasım/2009
    Erkek

    amorphis81 bunu yazdı:
    -----------------------------

    bu yazı sanki diger yazmış oldugun yazi gibi deil ve ya bana öle geldi  ben romandan çok bi sohbet sanki makale tadı aldım..


    -----------------------------

    Hocam romandaki üslubum çok samimi, çok yalındır.  Karşımdaki bir insanla konuşuyorcasına bir anlatım tekniğini seçtim; dediğin gibi bir sohbet yazısı gibi oluyor; ama makale demek yanlış olur. Ben toplumsal sorunları derinlemesine ele alıyorum; ama bu sorunları halledip halletmemeyi okuyucuya bırakıyorum. Bu sebeple yazım makale olmaktan çıkıyor. Daha çok eleştirel deneme türüne giriyor. Teşekkür ederim.


    Oksijen, belki de yavaş yavaş öldüren bir zehirdir...
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Hakkinen
    Hakkinen's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Aralık/2007
    Erkek

    gercekten çok güzel bir yere parmak basmışsın... 


    Kendini beğenmişlik, hakedilmelidir.
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SoloTurk
    SoloTurk's avatar
    Kayıt Tarihi: 16/Kasım/2009
    Erkek

    Silent_King bunu yazdı:
    -----------------------------

    gercekten çok güzel bir yere parmak basmışsın... 


    -----------------------------

    Teşekkür ederim canımın içi


    Oksijen, belki de yavaş yavaş öldüren bir zehirdir...
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    CellyM
    CellyM's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Mart/2008
    Erkek

    okuyacağım :)


    http://www.tahribat.com/Murit-CellyM/
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    CanKirca
    CanKirca's avatar
    Kayıt Tarihi: 11/Nisan/2009
    Erkek

    Paragrafi bunu yazdı:
    -----------------------------

     

    Arkadaşlar; şu an üzerinde çalışmakta olduğum "Kendin ol Türkiye'm" adlı romanımdan bir alıntıyı daha sizlere sunmaktan şeref duyarım. Lütfen yazının uzunluğunu gözünüzde büyütmeyin. Edebi yönüme güvenerek bir çırpıda okuyacağınız ve büyük oranda beni anlayacağınızı düşündüğüm bir yazım daha.

    BANA BAK! NE DİYORSUN SEN! (Orjinal başlık böyle)

    Türkçemizin ve Türk Kültürünün ne boyutlara geldiğini açıkça görüyoruz. Yabancı markalar, yabancı isimler, yabancı sokaklar, aletler, markalar v.s v.s. Nedense, yabancı isimli markalara bir takıntı sardı vatandaşlarımızı. Örneğin; insanlarımız, adı "Keyif Salonu" olan bir mekâna değil de, "Cafe in" tarzında yabancı isimli mekanlara daha çok gitmektedirler. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Hadi onu geçtikte, bizdeki bu yabancı isim takıntısını bir de yabancı sermayeler sonuna kadar kullanıyolar ve bunu yaparken de bizi milli değerlerimizden uzaklaştırabilmek adına her türlü kozu kullanıyorlar.  Hem bu ülkede satış yapıyorlar, bu ülkenin parasını kendi ülkelerine taşıyorlar, hem de benliğimizi, dilimizi, milli şuurumuzu yok ediyorlar. Sayın kardeşlerim, bu kısım çok önemli! Dilimizi ve benliğimizi açıkça yok eden yabancı sermayelere itimat gösteriliyor ve bir de o sermayelerin ürünlerini almak sanki bir büyüklükmüş gibi gösterilmeye çalışılıyor.

     

    Sözüme, Ulu Önderimiz Kemal Atatürk'ün bir sözüyle devam etmek istiyorum : "Herhangi bir devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardımını memnuniyetle karşılarız. Yeter ki, memleketimize sermaye getireceklerin içeride ve dışarıda, devlet ve milletimizin hakimet ve bağımsızlığı ile yurdumuzun bütünlüğünü bozmaya yönelmiş, gizli emeller olmasın". Peki bugün? Ulu Önderimizin ulusal haklara saygılı olunması isteğini bırakın - ki önderimiz GİZLİ emeller olmasın demiş - bu saygısızlığı açıkça ve en üst biçimde yapmakta bazı sermayeler. Bakın bunu da size ispatlayayım; siz de bana katılacaksınız.

     

    Geçenlerde bir arkadaşımla birlikte dışarıda yemek yemeye çıktık. Kayseri'nin en büyük alışveriş merkezlerinden birisinde idik. Kayseri dememe aldanmayın, çünkü Türkiye'de benim bu anlatacaklarımın olmadığı bir şehir yok. Siz hangi şehirde yaşıyorsanız, o şehrin en büyük alışveriş merkezini düşünerek okuyun yazımı. Alışveriş merkezinin kapısından içeri girdik ki, ne görelim? "Yves Rocher" , "Watsons", "Cafe On", "intersports", "Maxi Toys", "Little Big", "Colin's", "Collezione", "Boys & Girl", "Home Store" v.s v.s tamamen psikolojik bir travma! Kardeşim, bir tane adam gibi Türkçe marka yok mu? Hangi marka hangi ülkenin? Hangi marka Türk, hangi marka yabancı? Nedir bu çılgınlık? Neyse hadi bu saydıklarım ve saydıklarımın fazlası yabancı sermaye. İsimlerinin yabancı olmasına her ne kadar razı olmasakta anlıyoruz; ama anlamadığım şu: "By AYDINLI" , "Cix Pide","Pide Bond" "Shakespeare Cafe" "Mavi Jeans" "Ceylan Store" "Sweet Mobilya" "bilmem ne kitapçı" da ne demek? Kardeşim, kimin ülkesinde yaşayıp kimin dilini kullanıyorsunuz siz? Bir ülke, kendi dilini nasıl olurda bu kadar hayasızca küçümser? O tabelaları gördükçe, o insanlardaki yabancı takıntısını gördükçe, yüreğimin bir köşesinde sızı başladı. Örnek aldıkları ülkelerin, örnek aldıkları milletlerin, şerefli bir tarihi geçmişi olsa bari de, içimiz yanmasa; ama o da yok! Bugün o vatandaşlarımızın örnek aldığı ülkeler bugün adamsa, Osmanlı Devleti'nin sayesinde adam. Biz napıyoruz? Şanımızı, şerefimizi bir kenara atıp, bizim sayemizde adam olanları örnek alıyoruz. Neyse dedik, geldik buraya kadar, bir şeyler yiyelim öyle gidelim dedik. Yürüyen merdivenlerle çıkıyoruz; tablolarla/tabelalarla bilgilendirmişler müşterileri: birinci kat, ikinci kat, beşinci kat... Çıktık mağazanın en üst katına, alın size bir travma daha! Yazmışlar kocaman "FOOD COURT" diye. Daha ne anlama geldiğini çözmüş değilim. Birazcık kıt İngilizcemle yiyecekler katı gibi bir şey kastettiklerini düşünüyorum, üstelik benim ÜLKEMDE (!). Benim bu tür konulara ne kadar hassas olduğumu bilen arkadaşımsa; ben vela havli'mi çekerken, "sakin ol. Seni anlıyorum" diyerek bana destek olmaya çalışıyor. Neyse, etrafımda o kadar yabancı isim vardı ki, hangisinin Türk olduğunu daha anlayamadım bile. Sırf müşteri çekmek adına, Hans'ın uşaklığını yapar gibi, iş yerlerine yabancı isimler takılmasına çok kızdım ve sırf onlara inat en istemediğim yerde, MC DONALDS'ta bir şeyler yemeye gittik. İsim veriyorum; çünkü beni çileden çıkaran zaten MC DONALDS olacaktı. Arkadaşıma "hadi gel, hiç kimseden adam olmaz, ceza olsun Mc donalds'a gidelim, bir şeyler yiyelim" dedim. O da kırmadı beni ve birlikte oraya gittik. Arkadaşıma sen otur ben alırım bir şeyler dediğimde "olmaz, heralde seni bıraksam, ortalığı karıştırırsın" dedi. Şaşkındım ve arkadaşımın ne demek istediğini anlayamıyordum. Kendisinin inadı üzerine birlikte büfenin önünde sıraya geçtik. Birden fazla çalışan olduğu için sırada hiç beklemedik diyebilirim. Orada çalışmakta olan bayan, sanki büyük bir üstünlükmüş gibi, ürünlerin isimlerini çok serii bir biçimde saymaya başladı: "Ne istersiniz efendim? Chicken McNuggets, Mega Mac, McRoyal, Duble Quarter, Double Cheeseburger, McTurco, McTurco Cheese, Big Mac, Mc Chicken, bilmem ne, bilmen ne" Allahııııııııım! Çıldırmak üzereydim. Çalışan bayan ürünleri baştan sona sayıp bitirmişti; ama ben hâla gözlerimi fal taşı şeklinde açmış bir vaziyette dona kalmıştım. Yanımızdaki sırada bekleyen kızlarsa birbirlerine bakarak kahkaha atıyorlardı. Döndüm ve onlara baktım. Bana söylemek istediklerini birbirlerine bakarak "Tam kıro ya! Bir şeyden de anlamıyorlar, Mc Donalds'a geliyorlar" demesinler mi? Çıldırmamak için, arkadaşımın hatrına susuyordum ve dişlerimi sıkıyordum. Sanki bunların isimlerini öğrenmek zorundaymışım gibi bana kıro diyen kızların seviyesine inmedim ve cevap vermeden kasiyere "Kardeşim! Yemiyorum hiçbir şey! Sizi de tebrik ediyorum! Aferin! Böyle devam edin, iyi mi!?" dedim. Arkadaşım, sakin ol tamam ben hallederim dedi ve bize dondurma menüsünü söyler misiniz? dedi. Çalışan bayan yine vıdı vıdı konuşmaya başladı ve ben artık dayanamadım "yeter! tamam sus!"  dedim. Çalışan bayan yine kendini bozmadı ve efendim tamam ben size yardımcı olayım dedi. Hiçbir şey anlamama rağmen çalışan "Şu mu olsun?", ben "Evet, o olsun"; çalışan "Şu mu olsun?", ben "Evet, ondan olsun"; çalışan "Şundan da olsun mu?", ben "Evet, ondan da olsun"; derken karşıma; ne olduğu belirsiz, üstünde bilye şeklinde süslemeleri olan, dondurmaya pek benzemeyen bir şey geldi ve yanımdaki kızlar iyice kahkaha atmaya başlamışlardı.  Ben iyice sinirlenmiştim. Kendi ülkemde, kendi benliğimi yaşamak, başkalarının lüzumsuz, gereksiz dayatmalarını öğrenmemek artık gerikafalılık, cahillik, kıroluk olmuştu. O kadar insanın içinde hiç gereği yokken, kendi şanlı, şerefli tarihimin bugünlere getirdiği Türkiye'mde, üç beş lüzumsuz terimi bilmiyorum diye rezil olduğuma mı yanayım? Üç beş kafası kırık kızın maskarası olduk, ona mı yanayım? Bir milleti ayakta tutan en büyük unsur dildir, o yok olmuş ona mı yanayım? Yoksa bütün bunlar son sürat körüklenmeye devam ediyor ona mı yanayım? Son olarak söylüyorum ki; EY ÖZENTİ GENÇLİK! TİTRE VE KENDİNE GEL! TÜRK KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIK!

    Okuduğunuz için teşekkür ederim..

    Ahmet FAYDALI, "Kendin ol Türkiye'm"

    Daha devamını getirmek isterdim, romanda daha ayrıntılı; ama sizi fazla sıkmak istemediğim için, en anlamlı yerinde yazıyı kesmek istedim.

    Eleştirilere açık birisiyimdir. Lütfen yorumlamadan geçmeyiniz. Siz yorumlayınız ki, ben de edebi yönümü geliştirebileyim.

     


    -----------------------------

    S.A,

    yüreğine sağlık, düşüncelerini oldukça uygun ve bir o kadar açık bir üslupla dile getirmiş ve paylaşmışsın.

    romanın çıkmasını dört gözle bekliyor olacağım, bir nüsha isterim.


    Twitter: @CanKirca
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    phoneix
    phoneix's avatar
    Kayıt Tarihi: 15/Mayıs/2008
    Erkek

    paragrafi ne demek peki kardeşim

  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    birgaripaskbestesi
    birgaripaskbestesi's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 31/Aralık/2009
    Erkek

    Öncelikle böyle bir yönünün olması sevindirici. Yazdıklarını genel itibariye güzel tasvir ediyorsun. Ama benim dikkatimi çeken keskin dönemeçler ve net bitirimler var cümlelerinde. Cümlelerin tasvir konusunda çok dik bir biçimde sonlanıyor. Biraz daha cümlelerini uzatsan ve yumuşak geçişlere başvursan daha iyi olur gibi sanki :)

     

    ama dediğim gibi gerçekten güzel yazıyorsun...


    gariplikten arta kalan zamanların yüksündürdüğü bir yalnızlık benimkisi... http://www.gezgin.web.tr
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SoloTurk
    SoloTurk's avatar
    Kayıt Tarihi: 16/Kasım/2009
    Erkek

    cankirca bunu yazdı:
    -----------------------------

     

    S.A,

    yüreğine sağlık, düşüncelerini oldukça uygun ve bir o kadar açık bir üslupla dile getirmiş ve paylaşmışsın.

    romanın çıkmasını dört gözle bekliyor olacağım, bir nüsha isterim.


    -----------------------------

    Ve aleyküm selam kardeşim, teşekkür ederim, elbette göndereceğim ne demek kardeşim inşallah bir yayın hayatına sokalımda, uygun zamanı kolluyorum kardeşim.


    Oksijen, belki de yavaş yavaş öldüren bir zehirdir...
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SoloTurk
    SoloTurk's avatar
    Kayıt Tarihi: 16/Kasım/2009
    Erkek

    phoneix bunu yazdı:
    -----------------------------

    paragrafi ne demek peki kardeşim


    -----------------------------

    Hocam belki şok olacaksın ama açıklayayım :)

    Paragrafi = Paragraf (Yazar olma özelliğim) + Grafi (Çizer olma özelliğim)

    Hem yazıyorum hem de photoshopla uğraşıyorum logolar hazırlıyorum kendime web siteleri yapıyorum 

    yani Paragraf + Para grafi  = Hem yazıyorum, hem çiziyorum.

    Anlatabildim mi hocam :) Grafi yabancı bir söz biliyorum; ama yabancı söz hayranlığımdan dolayı değil, rumuzumun arkasındaki iletiden dolayı paragrafi


    Oksijen, belki de yavaş yavaş öldüren bir zehirdir...
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SoloTurk
    SoloTurk's avatar
    Kayıt Tarihi: 16/Kasım/2009
    Erkek

    birgaripaskbestesi bunu yazdı:
    -----------------------------

    Öncelikle böyle bir yönünün olması sevindirici. Yazdıklarını genel itibariye güzel tasvir ediyorsun. Ama benim dikkatimi çeken keskin dönemeçler ve net bitirimler var cümlelerinde. Cümlelerin tasvir konusunda çok dik bir biçimde sonlanıyor. Biraz daha cümlelerini uzatsan ve yumuşak geçişlere başvursan daha iyi olur gibi sanki :)

     

    ama dediğim gibi gerçekten güzel yazıyorsun...


    -----------------------------

    Eleştirin için öncelikle teşekkür ederim sayın kardeşim. Okuduğun bu parçada keskin bitişler olması çok normal; çünkü sanal ortamda insanlar bir şeyler okumayı pek tercih etmiyor. Sanal ortamda paylaştığım yazıların sağından solundan sürekli kesiyorum, daha kısa, daha öz bir şekle sokmaya çalışıyorum; romanda bu konu daha uzun daha ayrıntılı; ama buraya bile dikkat edebilmen büyük incelik.

    Teşekkür ederim sayın kardeşim.


    Oksijen, belki de yavaş yavaş öldüren bir zehirdir...
Toplam Hit: 4278 Toplam Mesaj: 30