Beyazıt'taki Ofisimize Bilgisayar Kurulacak
-
Arkadaşlar merhaba
Fatih beyazıtta bulunan ofisimizdeki 3 bilgisayardan 2 sine format atılıp ofis programları kurulacak be ana bilgisayarla yazıcı bağlantısı yapılacak.
Ücret dahilinde buradan bir arkadaşımız harçlık kazansın istedim. Yapılacak şey çok zor değil yukarıda belirttiğim kadar. 200-400 lira arası bütçe ayırabiliriz.
pm den ya da buradan yazmanız halinde dönüş yapar adres verebilirim.
-
@saviorangel
-
hocam şu an antepteyim pazartesi akşamı geleceğim eğer uygun olursa çarşamba günü gelip tüm kurulum ve formatları halledebilirim
okey dersen pm üzerinden telefon numaranı atarsan
-
1 hafta içinde bu işi sonlandırmak niyetindeyiz. Pazartesi de olur ama zor iş olmamasına rağmen gerçekten kendine güvenen bir mürid yazarsa iyi olur
-
pm attım hocam arkadaşın bilgilerini
-
Müridle anlaştık
-
SaviorAngel bunu yazdı
Müridle anlaştık
Ofis beyazıttaysa üniversiteye yakın, yaşlanmışız bak anılarım depreşti :( ne çok severdim üniversitesinin akıllı ama çirkin bakımsız kızlarını, ordaki çakma solcuları, osuruktan milliyetçileri, yobaz sahafları... boktan semaver çayını; biz yazılım olayını kitap+cd+kurs üçlemesiyle çözerdik, cd lükstü çoğunlukla disket ya da maille gelirdi kodlar... Sene dinazorların çocukluktan gençliğe geçtiği sene üniversitenin tarihi kapısı önünde birisi bana doğu beyazıt türkçesiyle kahverengi kızmızı yazılı bir kitap uzattı delfi abee dedi, o ne ola ki dedim, abi bu tuurbo passgal yazıyor dedi, alla alla dedim cd leri aldım elime dedim bu cd ler bu kitaba ait değil, hoca böyle sattırıyor dedi, kodlar gerçekten kitaba ait değildi ama yardımcı olmak için derlenmişlerdi. Delphi Unleashed baskı 1. kitap elinde fazladan kalmış yoksa o paraya vermezdi doğu kurnazı... O senelerde müslümandım, boğaziçi üniversitesi tarih bölümü öğrencileriyle takılırdım çoğu milli gençlik vakfı üyesi ve refah partiliydi, boğaziçi üniversitesine girip bilgisayarları kullanmak için onlara ihtiyacım vardı; bunların ne ayrıcalığı vardı bilmiyorum ama pazar günü de laboratuvarı kullanabiliyorlardı, o güzelim yeşil ekranlı hansol monitörleri tuşları çıkartılıp takılan IBM klavyeleri unutamıyorum, tarihi geçit, resital eski yeni her şey var ve hepsi çalışıyor... O yıllarda yine her şey vardı ama her şeyin yerini öğrenmek gerekiyordu ve ciddi zaman ayırmak gerekiyordu, bilgi değerliydi ve sadece arayana veriliyordu. Sağcı solcu kavgası vardı beyazıtta hepsi aşırı salak gençlerdi uzaktan izlerdim onları mal mı bunlar diye sorardım kendi kendime. Devlet kütüphanesinde ders çalışmaya orta okulda başlamıştım zaruri bir işti bu çünkü kaynak yoktu, bir şeyi britanicada, grosser da, veya larousse serisinde bulamıyorsan kütüphaneye giderdin bunun yeri de beyazıttı, eğer kaynak kitabı alman gerekiyorsa sahaflara geçerdin, pazarlık sünnet tabi. Benim yaz ayları rutinim genellikle hangi üniversitenin labına dalabilirsem orada ve devlet kütüphanesi arasında geçiyordu. Kütüphaneden çıkar sahaflardan kapalı çarşıya yürüyerek dönerdim, Nuruosmaniye Camii vardı imamı tanıdıktı onun orada dinlenirdim biraz vaaz alırdım bazen namaza denk gelirdi, daha sonra çemberlitaşa kadar yürürdüm, sırayla çok lezzetli dönerciler vardı mutlaka et döner alır yerdim, çok güzel rus kadınları vardı; o yıllarda tabi yaptıkları işler malum ama ben o gözle bakmıyordum mermer sütuna bakar gibi bakıyordum onlara çocukluk saflık mallık işte. Ayasofyaya iner turistler üzerinde ölümcül ingilizce denemelerimi yapardım, sultanahmet ayasofya aya irini bunlar speaking bölgeleriydi. bizim için native speaker demek turist demekti gerçi o yıllarda telaffuzu kimse sallamıyordu ama olsun. Yaşlandığımı anlamak için çocukken ve gençken gittiğim yerleri anımsamam gerekiyormuş, insan 14 19 arasında her şeyden çılgın keyif alıyor, yaşlandıkça hayattan alınan haz azalıyor, bu köprünün altından çok su akmış gitmiş, gidip antiaging plates falan yapayım çok efkarlandım bak şimdi... Beyazıta kadar gidiyorsan oradan Arkeoloji müzesine in acayip şeyler var orada, Sarnıca da git medusayı da gör benden selam söyle medusa reise, seni özlemiş ama sarnıçtaki restoranda yemek yiyecek parası kalmamış topu dikmiş de o sever beni.
-
RETRET bunu yazdıSaviorAngel bunu yazdı
Müridle anlaştık
Ofis beyazıttaysa üniversiteye yakın, yaşlanmışız bak anılarım depreşti :( ne çok severdim üniversitesinin akıllı ama çirkin bakımsız kızlarını, ordaki çakma solcuları, osuruktan milliyetçileri, yobaz sahafları... boktan semaver çayını; biz yazılım olayını kitap+cd+kurs üçlemesiyle çözerdik, cd lükstü çoğunlukla disket ya da maille gelirdi kodlar... Sene dinazorların çocukluktan gençliğe geçtiği sene üniversitenin tarihi kapısı önünde birisi bana doğu beyazıt türkçesiyle kahverengi kızmızı yazılı bir kitap uzattı delfi abee dedi, o ne ola ki dedim, abi bu tuurbo passgal yazıyor dedi, alla alla dedim cd leri aldım elime dedim bu cd ler bu kitaba ait değil, hoca böyle sattırıyor dedi, kodlar gerçekten kitaba ait değildi ama yardımcı olmak için derlenmişlerdi. Delphi Unleashed baskı 1. kitap elinde fazladan kalmış yoksa o paraya vermezdi doğu kurnazı... O senelerde müslümandım, boğaziçi üniversitesi tarih bölümü öğrencileriyle takılırdım çoğu milli gençlik vakfı üyesi ve refah partiliydi, boğaziçi üniversitesine girip bilgisayarları kullanmak için onlara ihtiyacım vardı; bunların ne ayrıcalığı vardı bilmiyorum ama pazar günü de laboratuvarı kullanabiliyorlardı, o güzelim yeşil ekranlı hansol monitörleri tuşları çıkartılıp takılan IBM klavyeleri unutamıyorum, tarihi geçit, resital eski yeni her şey var ve hepsi çalışıyor... O yıllarda yine her şey vardı ama her şeyin yerini öğrenmek gerekiyordu ve ciddi zaman ayırmak gerekiyordu, bilgi değerliydi ve sadece arayana veriliyordu. Sağcı solcu kavgası vardı beyazıtta hepsi aşırı salak gençlerdi uzaktan izlerdim onları mal mı bunlar diye sorardım kendi kendime. Devlet kütüphanesinde ders çalışmaya orta okulda başlamıştım zaruri bir işti bu çünkü kaynak yoktu, bir şeyi britanicada, grosser da, veya larousse serisinde bulamıyorsan kütüphaneye giderdin bunun yeri de beyazıttı, eğer kaynak kitabı alman gerekiyorsa sahaflara geçerdin, pazarlık sünnet tabi. Benim yaz ayları rutinim genellikle hangi üniversitenin labına dalabilirsem orada ve devlet kütüphanesi arasında geçiyordu. Kütüphaneden çıkar sahaflardan kapalı çarşıya yürüyerek dönerdim, Nuruosmaniye Camii vardı imamı tanıdıktı onun orada dinlenirdim biraz vaaz alırdım bazen namaza denk gelirdi, daha sonra çemberlitaşa kadar yürürdüm, sırayla çok lezzetli dönerciler vardı mutlaka et döner alır yerdim, çok güzel rus kadınları vardı; o yıllarda tabi yaptıkları işler malum ama ben o gözle bakmıyordum mermer sütuna bakar gibi bakıyordum onlara çocukluk saflık mallık işte. Ayasofyaya iner turistler üzerinde ölümcül ingilizce denemelerimi yapardım, sultanahmet ayasofya aya irini bunlar speaking bölgeleriydi. bizim için native speaker demek turist demekti gerçi o yıllarda telaffuzu kimse sallamıyordu ama olsun. Yaşlandığımı anlamak için çocukken ve gençken gittiğim yerleri anımsamam gerekiyormuş, insan 14 19 arasında her şeyden çılgın keyif alıyor, yaşlandıkça hayattan alınan haz azalıyor, bu köprünün altından çok su akmış gitmiş, gidip antiaging plates falan yapayım çok efkarlandım bak şimdi... Beyazıta kadar gidiyorsan oradan Arkeoloji müzesine in acayip şeyler var orada, Sarnıca da git medusayı da gör benden selam söyle medusa reise, seni özlemiş ama sarnıçtaki restoranda yemek yiyecek parası kalmamış topu dikmiş de o sever beni.
güzel metin, daha okunaklısı için :
Ofis beyazıttaysa üniversiteye yakın, yaşlanmışız bak anılarım depreşti :( ne çok severdim üniversitesinin akıllı ama çirkin bakımsız kızlarını, ordaki çakma solcuları, osuruktan milliyetçileri, yobaz sahafları... ,
boktan semaver çayını; biz yazılım olayını kitap+cd+kurs üçlemesiyle çözerdik, cd lükstü çoğunlukla disket ya da maille gelirdi kodlar...
Sene dinazorların çocukluktan gençliğe geçtiği sene üniversitenin tarihi kapısı önünde birisi bana doğu beyazıt türkçesiyle kahverengi kızmızı yazılı bir kitap uzattı delfi abee dedi, o ne ola ki dedim,
abi bu tuurbo passgal yazıyor dedi, alla alla dedim cd leri aldım elime dedim bu cd ler bu kitaba ait değil, hoca böyle sattırıyor dedi, kodlar gerçekten kitaba ait değildi ama yardımcı olmak için derlenmişlerdi.
Delphi Unleashed baskı 1. kitap elinde fazladan kalmış yoksa o paraya vermezdi doğu kurnazı... O senelerde müslümandım, boğaziçi üniversitesi tarih bölümü öğrencileriyle takılırdım çoğu milli gençlik vakfı üyesi ve refah partiliydi,
boğaziçi üniversitesine girip bilgisayarları kullanmak için onlara ihtiyacım vardı; bunların ne ayrıcalığı vardı bilmiyorum ama pazar günü de laboratuvarı kullanabiliyorlardı,
o güzelim yeşil ekranlı hansol monitörleri tuşları çıkartılıp takılan IBM klavyeleri unutamıyorum, tarihi geçit, resital eski yeni her şey var ve hepsi çalışıyor...O yıllarda yine her şey vardı ama her şeyin yerini öğrenmek gerekiyordu ve ciddi zaman ayırmak gerekiyordu, bilgi değerliydi ve sadece arayana veriliyordu.
Sağcı solcu kavgası vardı beyazıtta hepsi aşırı salak gençlerdi uzaktan izlerdim onları mal mı bunlar diye sorardım kendi kendime.
Devlet kütüphanesinde ders çalışmaya orta okulda başlamıştım zaruri bir işti bu çünkü kaynak yoktu, bir şeyi britanicada, grosser da, veya larousse serisinde bulamıyorsan kütüphaneye giderdin bunun yeri de beyazıttı,
eğer kaynak kitabı alman gerekiyorsa sahaflara geçerdin, pazarlık sünnet tabi. Benim yaz ayları rutinim genellikle hangi üniversitenin labına dalabilirsem orada ve devlet kütüphanesi arasında geçiyordu.
Kütüphaneden çıkar sahaflardan kapalı çarşıya yürüyerek dönerdim, Nuruosmaniye Camii vardı imamı tanıdıktı onun orada dinlenirdim biraz vaaz alırdım bazen namaza denk gelirdi,
daha sonra çemberlitaşa kadar yürürdüm, sırayla çok lezzetli dönerciler vardı mutlaka et döner alır yerdim,çok güzel rus kadınları vardı; o yıllarda tabi yaptıkları işler malum ama ben o gözle bakmıyordum mermer sütuna bakar gibi bakıyordum onlara çocukluk saflık mallık işte.
Ayasofyaya iner turistler üzerinde ölümcül ingilizce denemelerimi yapardım, sultanahmet ayasofya aya irini bunlar speaking bölgeleriydi.
bizim için native speaker demek turist demekti gerçi o yıllarda telaffuzu kimse sallamıyordu ama olsun. Yaşlandığımı anlamak için çocukken ve gençken gittiğim yerleri anımsamam gerekiyormuş,
insan 14 19 arasında her şeyden çılgın keyif alıyor, yaşlandıkça hayattan alınan haz azalıyor, bu köprünün altından çok su akmış gitmiş, gidip antiaging plates falan yapayım çok efkarlandım bak şimdi...Beyazıta kadar gidiyorsan oradan Arkeoloji müzesine in acayip şeyler var orada,
Sarnıca da git medusayı da gör benden selam söyle medusa reise,
seni özlemiş ama sarnıçtaki restoranda yemek yiyecek parası kalmamış topu dikmiş de o sever beni.efkarlandım la..
-
Ay lavyu tebete
Hangi konudan ne çıkacağı belli değil.
-
Savior kral in almasına sevindim
Adamkereeadam
-
LaNCeLoT bunu yazdı
Savior kral in almasına sevindim
Adamkereeadam
eyvallah reis :)