folder Tahribat.com Forumları
linefolder Bilim Teknik Teknoloji
linefolder Bilim Ölümü Nasıl Tanımlıyor?



Bilim Ölümü Nasıl Tanımlıyor?

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Nikoteen
    Nikoteen's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    Videoda kanı çekilerek öldürülen ve 10-15dk kadar ölü kaldığı iddia edilen köpekler, hücre dokuları bozulmadan önce otojektör adında bir cihazla organizmaya yeniden kan dolaşımı verilmesi sayesinde hayata döndürülüyorlar.

    Peki kanını boşaltarak öldürdüğümüz ve hücre yapısı bozulmadan önce tekrar kan verirsek hayata döndürebileceğimiz canlıları "doğal" bir ölümden neden geri döndüremiyoruz? Yani ölüm tam olarak nedir, her ölümün bir nedeni vardır fakat yamulmuyorsam tıbben kalp durduğunda canlı artık ölü sayılıyor. Kalbin işlevi basit; kan pompalamak kanı yapay kalpçikle de pompalayamıyor muyuz (bu konuda çok cahilim götümden de uyduruyor olabilirm) hadi diyelim ki pompalayamıyoruz, iyi de kalp neden duruyor? Nasıl duruyor? Her ölümün ortak yanı olan kalp her durumda aynı sebepten dolayı duruyor olamaz yani böbrek yetmezliğinden ölen insan biyolojik olarak nihayetinde neyden dolayı ölüyor? Anlatamadım sanırım konudaki bilgisizliğimden ama umarım anlayanlar çıkacaktır. Yani şöyle bir şey tamam her organın bir görevi var da mesela zehirlenerek (gaz zehirlenmesi diyelim) ölen birinin (tamamen atıyorum şu anda) beynine oksijen gitmemesi sonucu önce beyin ölümü sonrasında da kan dolaşımı duruyordur diye tahmin ediyorum peki bu kişi tam olarka ne zaman ölmüş oldu? Örneklerim bilgisizce olabilir ama tıpçı arkadaşlar ya da konuya ilgililer anlayacaktır ne demek istediğimi nihayetinde çeşitli çeşitli ölüm nedenleri var peki ama tam olarak hangi noktada geri dönüş olmuyor? Video gerçekse eğer -ki bildiğim kadarıyla öyle- aynı mantıkla bir insanın da kanı çekilerek öldürülüp tekrar diriltilebilir ki MD House un bir bölümünde vardı böyle bir şey hatta... Bilmeyenler için söylüyorum film o deyip geçmeyin o dizideki her tıbbi vaka gerçek bilgilere dayanılarak işleniyor-MUŞ (doktor arkadaşım öyle demişti zamanında)

    https://www.youtube.com/watch?v=_PwJ79GXsus

    Nikoteen tarafından 11/Şub/19 03:44 tarihinde düzenlenmiştir

    Troubles'll come & they'll pass
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    yolbulucu
    yolbulucu's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Nisan/2007
    Homo

    ölüm diye bir şey yok, doğa ölüm diye bir şeyi bilmez. doğa sadece değişimi bilir. en başta evreni oluşturan atomlardan yapılmadık mı ? hepimiz ölümsüzüz aslında. yaşam dediğimiz şey çok soyut ve bu atomların bize anlamlı gelecek şekilde sıraya düzene girmesinden ibaret.

    şu renk spektrumuna bak mesela, burda iki tane çizgi çizip burası mavi diyoruz, başka kültürler bu çizgileri başka yerlerde çizip başka yerlerine mavi diyor. bazı kültürlerde renk sayısı çok az bu yüzden mavi ve yeşili ayırt edemiyor falan. 

    neye canlı neye ölü dediğimiz de bu renkler kadar soyut. fiziksel aktiviteyi (kalbin durması vs) kastetmiyorsak bilişsel olarak yaşamak/ölmek diye bir şey yok. mesela Atatürk öldü mü ? hayır tabiki, gençliğe hitabeyi okuduğumda bile bana ilham verebilen bir adam nasıl ölmüş olabilir ki ? mesela recep tayyip erdoğan ölümlü mü? tabiki hayır, yaptığı şeylerin bu ülke üzerinde etkisi çok uzun yıllar sürecek.

     

     


    29.99cm, titanyum kaplamalı, çift damarlı, su ve yağ soğutmalı.
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ShockMan
    ShockMan's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Eylül/2004
    Erkek

    Çok kafa patlattım zamanında bu konulara, ve sonunda kendimce ulaştığım sonuç şu oldu..; Yaşam ve ölüm sadece bir döngüdür.. Tıpkı gece ile gündüz gibi.


    Net ortamı, tek tük de olsa iyi dostluklar sağlamışsa bile, vefasızlığı ile ünlüdür..!
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Nikoteen
    Nikoteen's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    Hocam öncelikle sana katıldığımı bildirmek isterim felsefik anlamda ama, benim merak ettiğim "tıbbi" ölüm. Ve ölümsüzlüğün de yeryüzünde bıraktığımız izlerin başkalarınca algılanmaya, etkilerimizin başlarınca deneyimlenmesine bağlı olduğunu sanmıyorum bu çok manevi bir ölümsüzlük doğumumuzdan bile önce hücrelerimiz belli bir sayıda çoğalıp ölmeye kodlu artık crispr ile bunu değiştirebilecğeimizi düşünüyorlar falan neyse mevzu o değil, yani kastettiğim bilimsel bir ölüm tanımı yoksa adam depresyondadır ne yaşıyordur ne ölüdür bunlar gibi bakış açısına göre değişen şeyler değil. 

    Tıp ölüm sürecini nasıl tanımlıyor, bu.


    Troubles'll come & they'll pass
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    C10H15N
    C10H15N's avatar
    Kayıt Tarihi: 10/Şubat/2014
    Homo

    I- ÖLÜM

    Gelişen teknolojiye paralel olarak insan vücudunu moleküler düzeyde öğrendikçe, canlılık dediğimiz fonksiyonların koordinasyonlu olarak süregelmesinin moleküler düzeydeki ahenk ve dengeye ne denli bağımlı olduğunu kavramak kolaylaşmıştır. Ancak, insan vücudunun ölümünü zamansal bir dilime koymak da o denli karmaşıklaşmıştır. Sosyal yönden gelişmiş toplumlarda insan, canlılık fonksiyonları sürdüğü dönemde hukuki ve sosyal haklara sahiptir. Canlılık yitirildiğinde bu haklar da geçersiz olacaktır. Bu nedenle canlılığın sona erdiğine, yani insanın artık ölmüş olduğuna karar vermek için bazı kriterlerin saptanması zorunludur.

    Bugün dünyanın çoğu ülkesinde dolaşım ve solunum sistemlerinin yapay destek almaksızın çalışmaması ve santral sinir sistemi fonksiyonlarının durması hukuken ölüm olarak kabul edilmektedir. Bu üç ana sistemin fonksiyonlarının durmasına SOMATİK ÖLÜM denilmektedir. İnsan vücudunda bu üç sistemin fonksiyonlarının durmasından sonra sistemler arası koordinasyon giderek bozulmakta, daha sonra organlar arası ahenk, doku içi ve hücreiçi fonksiyonlar bozulmakta ve en sonunda hücreiçi fonksiyonlar tüm vücudun canlı olduğu dönemdeki işlevleri yürütememektedir. Buna HÜCRESEL ÖLÜM ya da SELLÜLER ÖLÜM denilmektedir. Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi ölüm irreverzibl ve progressif bir olaydır.

    Yasalarda sözü edilen ölüden organ alınıp transplantasyonunun gerçekleştirildiği merkezlerde ölüme karar vermek, hem teknik açıdan hem de yetişmiş elemanların bulunması açısından sorun değildir. Organ ve doku alınması ve saklanması hakkında düzenlenen yasanın III. bölüm 11 maddesi bu koşullarda ölüm halinin saptanması ile ilgilidir. "Bu kanunun uygulaması ile ilgili olarak tabii ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulamak suretiyle; bir kardiyolog, bir nörolog, bir beyin cerrahı ve bir de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan dört kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır" denmektedir. Ancak bu özel koşulların dışında her hekim gerektiğinde şahısların ölüm raporlarını düzenlemekle yükümlüdür. Bu nedenle de ölümün ilk belirtilerini öğrenmek ve bu belirtilerin muayene yöntemlerini bilmek durumundadır. Dikkatli, sakin ve özenli bir muayene ile canlı bir kişinin yanlışlıkla öldüğüne karar vermenin söz konusu olmayacağı kanısındayız. Bir pratisyen hekim ölüm raporu ya da diğer bir tanımlama ile ölüm sertifikası düzenlemek üzere ölenin yakınları tarafından çağırıldığında; önce kısa ve dikkatli bir anamnez almalı daha sonra da şahsı dikkatlice muayene etmelidir.

  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    mYMusti
    mYMusti's avatar
    Kayıt Tarihi: 17/Nisan/2008
    Erkek

    Hocalar helal size ya gece 3.30 4.00 gibi neler düşünüyorsunuz sabah sabah beynimi yaktiniz :-) bu arada konu güzel takip edeyim bakalım neler çıkacak :-)

  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    2021 Talihlisi
    samaccc
    samaccc's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Ekim/2007
    Erkek

    Sonra çok okuyanlar nasıl deliriyor diyorlar . Ahanda böyle  . 


    Minimalist Değilim Tembelim
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Hayalet Avcısı
    TaRuZ
    TaRuZ's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Kasım/2003
    Erkek

    Bilgisayar gibi düşünürsen insanı daha net anlarsın. Yazılımsal veya donanımsal sıkıntılardan sistem çökebilir. Yazılımsal olarak virüs girer sistem dosyalarını bozar. Vücutta da hücre yapısının bozulmasına neden olan virüsler vardır, direkt bozmaz, bir enzimin fazla salgılanmasına neden olan zincirleme reaksiyona sebep olur virüs, troid fazla salgılanır, hipofiz bozulur, böbrek üstü bozulur, karaciğer vs. Bi bakmışsın siroz olmuşsun. Ama tam olarak neyden sebep yamulduğunu bulman çok zordur. Ayakkabı topuğunu vurur, oradaki hücreler bozulur, kansere dönüşür, cilt kanseri olursun, vücut onunla savaşırken başka biryere sıçrar kanla vs. 

    Misal kemik hücrelerinin sinyal almasını engelleyen bir enzim salgılar vücut, bunlarda kemik hücrelerine devamlı alvuvar ürettirir, üretmemesi yönündeki sinyal gitmez, lösemi olursun. Yazılımsal sorunlar yüzünden anakartı yakmak gibi. Hepsi birbiriyle bağlantılı şeyler. Pc kapanırken fişini çekersen makinanın, sistem dosyaları kaydolmaz ve cortlar, harddisk baş vurur.

    Mörfi kanunları gibi, sorun olacaksa olur. O yüzden ölümün %100 neyden kaynaklandığını bulmaz zordur, sonuç nedene bakılır. Kalp yetmezliği, solunum yetmezliği vs. Ama işin derinine inip araştırmaya kalkarsan birçok faktör arasından bulman neredeyse imkansız. Tüm sistemleri aynı anda kontrol edip veri kaydı yaptırabilirsen belki. 


    Errare Humanum Est
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    manyaki
    manyaki's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Temmuz/2005
    Erkek

    Benim bildiğim beyin gitti mi diğerlerinin önemi yok.

    Sonuçta bilinç, benlik hepsi beyinde.

    Onu sıfırdan tekrar döndürürsen hayata, yeni doğmuş bebek gibi olur. 

    Yani başka biri, başka bir benlik ve başka bir bilinç. Çünkü bizi oluşturan şeyler, hatıralar vs.

     

    Kısaca beyin gittikten sonra geri gelirsen, sen sen olmazsın. Vücudun aynı olur sadece.

    Tanıdıkların için "eski sen" olursun ve o şekilde tekrar bilinçlendirilebilirsin belki ama senin için "eski sen" olmayacaktır.

    manyaki tarafından 11/Şub/19 07:56 tarihinde düzenlenmiştir

    since 2005 // tbt
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    watervay
    watervay's avatar
    Kayıt Tarihi: 14/Kasım/2003
    Erkek
    yolbulucu bunu yazdı

    ölüm diye bir şey yok, doğa ölüm diye bir şeyi bilmez. doğa sadece değişimi bilir. en başta evreni oluşturan atomlardan yapılmadık mı ? hepimiz ölümsüzüz aslında. yaşam dediğimiz şey çok soyut ve bu atomların bize anlamlı gelecek şekilde sıraya düzene girmesinden ibaret.

    şu renk spektrumuna bak mesela, burda iki tane çizgi çizip burası mavi diyoruz, başka kültürler bu çizgileri başka yerlerde çizip başka yerlerine mavi diyor. bazı kültürlerde renk sayısı çok az bu yüzden mavi ve yeşili ayırt edemiyor falan. 

    neye canlı neye ölü dediğimiz de bu renkler kadar soyut. fiziksel aktiviteyi (kalbin durması vs) kastetmiyorsak bilişsel olarak yaşamak/ölmek diye bir şey yok. mesela Atatürk öldü mü ? hayır tabiki, gençliğe hitabeyi okuduğumda bile bana ilham verebilen bir adam nasıl ölmüş olabilir ki ? mesela recep tayyip erdoğan ölümlü mü? tabiki hayır, yaptığı şeylerin bu ülke üzerinde etkisi çok uzun yıllar sürecek.

     

     

    Bilimsel bir tartışmada bile konuyu nasıl siyasete Atatürk ve Recep Tayyip ERDOĞAN boyutuna çekmeye çalışıyorsunuz anlamak mümkün değil. Merak ettim amaç ne?


    Syntax error..
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    italyan
    italyan's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Aralık/2003
    Erkek

    Aranızda bir yakını beyin kanaması geçiren var mı ? Gözlemlediğim kadarıyla sadece beyin kanamasında bile insanlar doktorlara göre %100 iyileşmiş olsa bile karakterleri değişebiliyor.
    Ölüm ile ilgili benim inandığım teori ölmeden önce beyin,tehdidi algıladığında en yüksek kapasiteye geçerek tüm hafıza nöronlarını ateşliyor.Böylece kendisini o tehlikeden kurtaracak yöntemi bulmaya çalışıyor. Biz buna hayatın gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmesi diyoruz.

    Kişi eğer ölümden yırtamazsa beyin nöronları ışıl ışılken ölüyor.Ve atıyorum ki beynin o elektriksel aktivitesi 5-10 dk sonra bitiyor olsun.(ki bilenler bilir hayvansal elektriğin deşarjı uzun sürer) Kişi ne kadar ölmüş olsa bile elektrik daim olduğu sürece beyin faaliyetine devam eder. (süresini bilmiyorum) diğer pekçok organ için bu geçerli.

    Bazen bi rüya görürüz. 5 dk uyumuşuzdur ama rüya çok uzun sürmüş gibidir. Ölüm anında beynin aşırı faaliyeti ve ölüm insanı bir rüya durumuna sokar. Beyin elektriği azalırken rüya süresi sonsuza uzar. Her insan kendi cennet-cehennemine hapsolur. 

    Tekrar diriltme olayına gelirsek. Narkoz yiyip uyanan var mı aranızda ? Hayatımdaki en iğrenç tecrübeydi. Beyni harddisk olarak görürsek narkoz harddiski çıkarıp başka bir bilgisayarda çalıştırmak iken , ölüm o harddiski açıp bir bıçakla çizmek ve sonra çalıştırmaya kalkmaktır. Bişekilde kişi ölümden dönse bile karakteri değişmiş olacaktır. 

    Peki ölümden döndürülen artık kimdir ? 
    -0-
    @Nikoteen'in sorusuna gelecek olursak. Ölüm için ana koşulumuz Beyin Ölümüdür. Bitkisel hayat dediğimiz olayda kişi yaşamaya devam eder. Aşağıya bir link veriyorum. Doktor olmadığım için detaylı bilgi veremiyorum.
    https://www.transplantatiestichting.nl/turkce/bagis-proseduru-hakkinda/donorde-beyin-olumu-gerceklesmisse

    Beyin Ölümü ve Bitkisel hayat üzerinden araştırmalarına devam et. İnsan organ nakli ve makinelerle çalıştırılarak devam edebiliyor. Ama işte o harddisk bir kere çizilirse onarımı sıkıntı oluyor. ( İbrahim Tatlıses nasıl onarıldı bilmiyorum)

     

    italyan tarafından 11/Şub/19 11:36 tarihinde düzenlenmiştir

    Gerçek yoktur.Herşey yorumdur. - KKK - Düşünürseniz, acı çekersiniz. Şüphe ederseniz, delirirsiniz. Hissederseniz, yalnız kalırsınız. O yüzden koy goethe
Toplam Hit: 3114 Toplam Mesaj: 27
tıp ölüm diriltme