folder Tahribat.com Forumları
linefolder Genel
linefolder Düşüncenin Sınırını Aşmak: Düşünce Nasıl Oluşur?



Düşüncenin Sınırını Aşmak: Düşünce Nasıl Oluşur?

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Nikoteen
    Nikoteen's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    Başlık makale tarzında oldu ama burada bir cevaptan çok soru arıyorum çünkü doğru soruları sormanın cevaplar bulmaktan daha zor ama daha doğru yol olduğunu biliyorum dolayısıyla cevap bulmak için bile olsa gelen biri okusun en azından bir soru bıraksın düşüncesiyle bu başlığı seçtim.

    "Düşünce nasıl oluşur?" Bu soruyu kendime ilk sorduğumda tek şekilde algılamıştım şöyle ki; "Düşünce nereden,nasıl gelir?" 

    Söz gelimi şu an bir şey düşünmek istiyorum (istemeyi istemem ilk faktör oluyor) ve aklıma bir gazete geliyor. Sonra sabah iş yerinde alakasız bir yerde gazete görmüştüm bu yüzden aklıma gazete geldi diyorum ve daha özgün(?) düşünmek istiyorum. Aklın bilemeyeceği bir şeyi düşünmek istiyorum bu yüzden meselâ huzur gibi. Akıl huzuru sembolik olarak bilir sonuçta değil mi? Huzuru akıl ile hissedemeyiz ki hem akıl huzuru ne bilir? Onun işi biz farkında bile olmadan sürekli düşünmek ve kaydetmek.

    Neden sonra gözümde alp dağları gibi bir yer canlanıyor; etrafta bulutlardan parçalar, alabildiğine yeşillik dağlar ve yeşil dağların üzerinde hafif kar tabakası, ufukta ise batmak üzere olan kıpkırmızı bir güneş.

    İnsanın kendini tanıması bazen bir ömre bile yetmiyor çünkü zor bir uğraş bu. Kafayı yeme noktasına gelenler "fazla düşünme" felsefesini benimseyip "hayatı olduğu gibi kabul edenler."  Oysa düşünenler "fazla düşünme" sözünde bile başka anlam görürler. Neyse demem o ki kendim hakkımda bildiğim bir şey var; İronileri seven biriyim. Yeşil, kar ve güneşi düşünmem bu yüzdendir dedim. Daha doğrusu gözümde böyle bir resmin canlanmasının nedeni budur dedim.

    Fakat bir sorun vardı ben hayal etmiyordum ya da hayal etmek istemiyordum. Neden gözümde böyle bir resim canlandı ki? Düşünmek ile hayal etmek aynı şey mi? Oysa Elinizi havaya kaldırmak isteyip bunun için gerekli komutları vermek üzere düşünmeye başladığınızda elinizin havaya kalktığını görürsünüz, hayal etmezsiniz ki.

    Yine daha özgün(?) düşünmek adına bir şeyl düşünme olayına devam ettim düşüncelerin hızını bilirsiniz buraya tek tek yazmak uzun iş. Her düşündüğüm şey de fark ettim ki bir öncesinde düşündüğüm şey ile sonraki düşündüğüm şey arasında bir bağ vardı cidden çok basit düşünüyorum o halde dediğim sırada aklıma antenleri olan bir toprak solucanı geldi (hani şu balık tutmak için kullanılan, antensiz solucan) bulabildiğim en orjinal düşünce buydu. Fakat onu bile bir kül tablası ile ortak kümeye almak aslında hiçte zor değil. Anteli solucanın ham maddesi hayal gücüyse kül tablasının ki de atomları falan işte neticede her şeyi meydana getiren bir öz (varlığın en küçük birimi) var.

    Bu da beni ister istemez düşüncenin sınırları olduğu konusunu kabullenme noktasına getirdi. Yani ne hayal gücü ne düşünce öyle sonsuz güçleri olan şeyler değildi. Bana düşünemeyeceğiniz bir şey söyleyebilir misiniz? Peki hayâl edemeyeceğiniz bir şey?

    Şimdi dönelim ilk soruyu ikince şekilde nasıl algıladığıma. Aslında ilkinden hem çok farklı hem de neredeyse aynı denebilecek bir şey bu. Umarım kelimelere dökerken hata yapmam...

    Düşünme özelliğine sahip olduktan sonra düşünmenin nasıl gerçekleştiği ve henüz düşünme kabiliyetimiz yokken düşünme safhasına nasıl geçildiği. İşte iki farklı açı bu. Çünkü hatırlayanlar yoksa bile 6ay-3 yaş arası bebeklere bakarak (bebek yaşları tahminidir bilimsel veri içermez) bu durumu gözlemleyebilirsiniz. Eşyaya hayret ile bakarlar, kedi köpek gördükleri zaman çıldıranı da olur bir mucizeye bakar gibi, çıkardığı sesi taklit edip ona işaret eden de. Oysa daha bu yaşlarda düşüncemize hakim değiliz ki sadece bir "gözlemleyen" ve işe dini de karıştıracak olursak hem gözlemleyen hem de gözlemnen konumundayız.

    Yani gnostik olarak algıladığımız şeylere şaşırabiliyoruz. Demek ki şaşırmak için düşünmek şart değil ama düşününce de şaşırabiliyoruz en basidinden "Düşünce nasıl oluşur" sorusuna şaşırdığımız gibi. Sonuçlar bir şey bildiğine inananlar içindir ben bir şey bilmediğim için bunları yazdım dolayısıyla bir sonuç beklemeyin ama sorular bırakırsanız buraya sevinirim ya da düşüncelerinizi. Düşünebileceğimiz her şey cidden nfz'nin dediği gibi tılsımlı, aşılması muhal bir hududla mı sınırlı? Eğer öyle ise bu hududun dışındaki her şeye hayâl gücüyle gidilebileceği için zandan mı ibarettir. Yoksa gnostik sezi bize bu hududun dışından bir şeyler getirebilir mi? Ki getirse bile gnostik sezi ne kadar bizim elimizde ki? Ve gnostik sezi ile bastırılmış korkudan gelen düşünceyi nasıl ayırt edebiliriz? Aklınıza ne geliyorsa yahu çünkü şu an problemin dışına çıkamıyorum ve başka açılara ihtiyacım var elbette ki ne yapıyorsam kendim için yapıyorum insanlığa hizmet gibi bir amacım olmadı hiçbir zaman çünkü entropinin kutsallığına inanıyorum ama amaçlar da değişebilir hatta amacımı bilmiyor olma ihtimalim daha bile kuvvetli. Şunu bilin yeter, ne istiyorsam kendim için istiyorum.

    Nikoteen tarafından 16/Ağu/17 00:00 tarihinde düzenlenmiştir

    Troubles'll come & they'll pass
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    u235
    u235's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Mart/2008
    Erkek

    Valla düşünce nasıl oluşur bilmiyorumda düşüncesini kontrol edebilen adam hayatındaki herşeyi kontrol edebilir.Ki bu da zor bişey.

  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Nikoteen
    Nikoteen's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    Kitap tavsiyesi için teşekkürler stoklarda bulamazsam pdf'sini indirip okuyacağım.

    Aklıma gelen bir kaç şeyi daha paylaşmak istiyorum belki buradan bir çıkış noktası görebilenler olur ve bize de söylerler diye;

    Düşüncelerimizin çoğu tecrübelerimizle prangalı. Fakat tecrübeler düşüncelerimizin tek efendisi değil. Şöyle örnek vereyim; Bir grup deneği bir tepeye çıkartmışlar ve tepenin ne kadar dik olduğunu sormuşlar. Sırt çantalarının ağırlıkları farklı farklı olan 1.grup denekleri ağırlıkları ile doğru orantılı olarak tepenin dikliği hakkında fikir belirtmişler. Çantaların ağırlıklarının aynı olduğu 2.gruptaki deneklerden ise atletik yapıda olanlar dikliği fazla bulmazken vücut yapısı normal ve hantala yakın olanlar da bu orantıda cevaplar vermiş.

    Tecrübe dediğimiz şey ne peki? Bizde bıraktığı hislerden mi ibaret tecrübe? Ya da öğretilerinden mi? İyi de tecrübelerimizi ne kadar hatırlıyoruz bıraktığı hislerin izi kadar mı yoksa öğrendiklerimiz doğrultusunda yaşadığımız kadar mı? Dahası tam olarak hangi noktada bırakmalıyız bir şeyi denemeyi?

    İki farklı tecrübeyi ele alalım şimdi biri aşk acısı olsun diğeri de dik bir yamaca tırmanmak. Yamaca tekrar tekrar tırmandıkça bu iş kolaylaşırken diğerini tekrar tekrar yaşamak bu işi kolaylaştırmıyor. Nedeni birinin vücutla diğerinin vücuttan bağımsız yapılıyor olması mı? Öyle ise vücudun hüküm sahibi olduğu düşünceler değişir diyebilir miyiz?

    Peki, herhangi bir yere gidecek olsak, oraya minibüsle, metroyla vs. ne ile gitmemiz gerektiğini düşünürüz oysa kimse oraya vasıta olmaksızın uçarak gitmeyi düşünmez çünkü dünya kanunları gereği bu mümkün değildir. Şu noktada ya yukarıdaki genellemenin yanlışlığı kabul edilmeli ya da astral seyahetler için farkında olmamız gereken noktanın tam da bu zincir olduğunu düşünmeliyiz.

    Her ne derseniz deyin, düşünce bir yolu olmadığı takdirde, öğrendiğimiz, hissettiğimiz, benimsediğimiz, gördüğümüz, gördüğümüzü "sandığımız" bir takım dış ama aslında tamamen iç etmenlere bağlıdır. Oysa Sofi'nin Dünyası'ndaki örnekte olduğu gibi henüz düşünmeyi bilmeyen fakat algılayabilen bir varlık olan bebek, babasının uçtuğunu görünce şaşırmaz ya da bunu gören annesi gibi şaşırmaz diyelim.

    Oysa bebekte de his vardı değil mi? Merak ve şaşkınlık gibi hisler. Fakat henüz düşünce var olmadığı için buna etki edemiyordu. Yoksa düşünce var olurken yani bir insan ilk kez bir şey düşündüğünde, o düşünce bunların etkisinden mi doğuyordu? Ya da bunun aksini nasıl ispat edebiliriz? Aynı aile terbiyesini almış iki çocuk bebekliklerinde bile farklı karakteristik davranışlar gösterebiliyorlar ki (bebeklikten kasıt henüz düşünme yetisine sahip olmama dönemidir) düşünmeye başladıktan sonra zaten tamamen farklı olmaları o kadar da şaşırtıcı olmuyor.

    Peki bu farklı davranışların nedeni ne? "Ruh süzgeci" adını vereceğim şey bu düşüncesizlik evresinde hislerle mi oluşuyor? Ya da karakter diyelim. Bebeklik evresinde her şey, aşırı ışıklı bir rüya gibi gelirken zamanla kendimizi bu rüyanın bir parçası ve daha da zamanla bunun aslında rüya olmadığını mı düşünüyoruz? Düşüncenin hammaddesi zaman olabilir mi ya da neden olamaz?

     

    Nikoteen tarafından 16/Ağu/17 00:00 tarihinde düzenlenmiştir

    Troubles'll come & they'll pass
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ShockMan
    ShockMan's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Eylül/2004
    Erkek

    Hocam düşüncenin beyinde oluşması diye olaya bakarsan, şimdiye kadar elde edilebilmiş en hızlı bilgisayarın kullanımı bile olsa, aynı anda yürüttüğün düşüncelere yetişemeyeceğini sanırım kavraman mümkün olur.

    Beynimiz sadece etkileşimlere karşı, yani dünyevi olayların bizimle olan ilgisi, uzaklık yakınlık ilişkileri, tehlike, korku çekişi ve itişi yönünden rapor veren mekanizması olarak görev yapan, ruhumuza ait bir bilgisayardır dersek yanılmayız sanırım. Konnun aslında inancınlada alakası var, şayet Ateist bir kimse isen ben sana Ruhtan bahsedemem. Çünkü inanmazsın.

    Her insanın bir ruhu vardır, ve Ruh düşünmek için etkileşim hariç, alete ihtiyaç duymaz, dünya ile etkileşimi bedenimiz için yapar, bunun içinde beynimizi kullanır. bisikletin pedalı gibi.  Düşüncenin başlayıp bittiği yer, saf bilinç enerjisi olan ruhtan gelmedir. Saf bilinç enerjisinin hızıda evrende bilinen en büyük hızdır. Bu gün düüşnce hızında yolculuk edebilecek gemilerimiz olsaydı evrendeki her hangi bir uzaklığı an itibari ile gitmeyi gerçekleştirebilecektik.

     

    ShockMan tarafından 16/Ağu/17 01:05 tarihinde düzenlenmiştir

    Net ortamı, tek tük de olsa iyi dostluklar sağlamışsa bile, vefasızlığı ile ünlüdür..!
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    RotKerim
    RotKerim's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Şubat/2011
    Erkek

    onu geç de, yeni bir renk düşünsene?


    Fuck Mobb Deep Fuck Biggie Fuck Bad Boy as a staff record label and as a mother fuckin crew. En büyük hayalimi sordu geçenlerde birisi Midtown metrosundan inip Broadwayde bir kaç tur attıktan sonra Union Square Park karşındaki Starbucksda bir kahve içmek.
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Nikoteen
    Nikoteen's avatar
    Kayıt Tarihi: 31/Temmuz/2005
    Erkek

    @ShockMan 
    Ruha inanıyorum fakat inancıma rağmen yazdıklarınızdan pek bir şey anlamadım çünkü çok fazla varsayımda bulunmuşsunuz hocam. Yanlışım varsa lütfen düzeltin fakat insanlık henüz bilincin bile ne olduğunu bilmiyorken bilinç enerjisinin hızından bahsetmek sadece astral seyahetleri teorikte mantığa oturtabilmek adına yararlı görünen bir varsayım. Nasıl ölçülüyor ki bu hız? Bilincin nerede olduğunu bilsek hızını ölçmekle uğraşacağımızı da hiç sanmıyorum doğrusu. Madem ki düşünmek bizi diğer canlılardan ayıran özelliğimiz bence asıl düşünmemiz gereken tek ve yegane şey düşüncenin nasıl zuhur ettiğidir.

     

    @RotKerim
    Yeni bir renge ne hacet hocam, mana da farklı anlamlara gelen yahut hiç bir anlamı olmayan sözcüklerin herkesçe farklı algılanması yukarıda bahsettiğim durumlardan dolayı anlaşılabilir bir hadisedir. Misâl: yaşlılık, gençlik, aşk, huzur, acı vs. Şimdi siz liseli bir gence ne kadar gençliğin güzelliklerini yahut kötü yanlarını anlatırsanız anlatın. Sizin gençliğe bakışınızla onun bakışı bir olur mu?

    Fakat asıl sorgulamamız gereken manâya yer bırakmayan, fiziki kanunlar hükmündeki sözcüklerin herkesçe aynı mı algılandığıdır. Misâl: Görme bozukluğu(?) olmayan iki kişi olduğumuzu varsayalım. İkimizin gördüğü bir çocuk üzerindeki tişörtün renginin ikimizin algısında da birebir aynı olduğunu, o rengin kendisini kullanmadan (yani sorgulanan şeyin kendisinden bağımsızca) nasıl anlayabiliriz? İkimizde kırmızı bir şeye bakıp "Bende kırmızı budur." dememiz renkteki hüküm hakkında hemfikir olduğumuzu gösterir fakat kırmızıyı nasıl gördüğümüzü karşı tarafın yorumuna yer bırakmayacak şekilde, diğer bir deyişle bilimsel olarak anlatmamız mümkün müdür? Görmenin nasıl olduğunu bilimsel olarak izah etmişiz zaten de gördüğümüz rengi birebir aynı şekilde gördüğümüzü nasıl izah edeceğiz? Dahası gerçekten de gördüğümüz rengi tamamen aynı gördüğümüz ne mâlum?

    ARGE şirketlerimiz yok, ki olsa bile zaten "bilinç" muammasını çözmeden bunun deneysel olarak ispatlanabileceğini sanmıyorum, çünkü bilinçlerin ödünç alınıp verilmesi gibi bir durum olması gerekir mantıken dolayısıyla bunu düşünce yoluyla ispatlayamıyorsak kırmızının herkeste aynı algılandığını varsaymak önyargıdan başka bir şey değildir ki önyargıların düşüncelerin üzerine dökülen kezzaplar olduğunu biliriz hepimiz hemen hemen.


    Troubles'll come & they'll pass
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ShockMan
    ShockMan's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Eylül/2004
    Erkek

    @Nikoteen hocam, en azından ruha inanıyorsanız benim elim biraz daha serbest oldu diyebilirim, içine düşütüğünüz bu derin düşünce merkezinin merkez noktasını tespit etme düşüncesini, cevaplamak ve sizi rahatlatmak adına yazımın bundan sonraki aşamasında sormamda fayda gördüğüm bir konuyu belirtmeden konuya giremeyeceğim. Sizin bahsettiğiniz düşüncenin merkez noktasının bulunuşumudur? yoksa aklın merkez noktasının nasıl işlediğimidir ek olarak da zihnin ne şekilde işlevselleştiğimidir.. bu üç kavram beynin çalışırken ayrı ayrı kullandığı kavramlardır. Bu kavramlarında üzerinde onları süren kavramlar vardır.. Vereceğiniz cevaba göre devam edeceğim..


    Net ortamı, tek tük de olsa iyi dostluklar sağlamışsa bile, vefasızlığı ile ünlüdür..!
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    tahref156
    tahref156's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ekim/2009
    Erkek

    Hoca yazın öncelikle güzel ve güzel şeylere değinmişin.

     

    Anladığım kadarıyla bir nevi bildiklerimizden fazlasını düşünemiyoruz diyorsun, ancak günümüzde bu kadar teknolojiye sahibiz ve eğer düşüncenin bir sınırı olsaydı bu kadar teknolojiye sahip olamazdık.

    Mesela şöyle düşün, bilgisayar ilk icat edildiğinde, bunu birisi düşünerek yaptı, dikkat ettiysen ilk icat edildiğinde dedim, peki ilk olduğuna göre önceden bildiği birşeyi icat etmemiş olmuyor mu bu adam.

    Hangisi çıkıpta süt içelim dedi de, inekler sağıldı, hangisi bilmem hangi kedi bokundan kahve oluyorda hadi deneyip içelim dedi, vb. Dünyada ilk defa yapılan veya icat edilen herşeyi, ilk söyleyen adamlar düşüncenin sınırını aşarak bunları bulabildi. zira bulabildikleri şeyler, öncesi olmadığı için hiçbirinden etkilenmeyerek düşünce sınırı aşılarak yapıldı.

    Ben şöyle düşünüyorum, bazı şeyler bizlere doğa gereği düşünme yeteneği aşılandı, bir hayvanın iç güdüsel yavrusunu beslemesi gibi. Aslında düşünce ilham gibi birşey, geldiği de oluyor gittiği de.

     

    tahref156 tarafından 16/Ağu/17 09:54 tarihinde düzenlenmiştir

    the man who gets tired after eating a ban
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    patata
    patata's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 10/Ağustos/2017
    Erkek

    Ben de şunu merak ediyorum,

    Şimdik bizim kendi iç sesimiz var ve genelde Türkçe konuşuyor bu arkadaş.

    Taa M.Ö. tarihlerinde daha ilk insanların iç sesi var mıydı ? Varsa, nasıl anlaşıyorlardı ? 

    Tişikkirlir


    Tahtam eksik
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    tahref156
    tahref156's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ekim/2009
    Erkek
    patata bunu yazdı

    Ben de şunu merak ediyorum,

    Şimdik bizim kendi iç sesimiz var ve genelde Türkçe konuşuyor bu arkadaş.

    Taa M.Ö. tarihlerinde daha ilk insanların iç sesi var mıydı ? Varsa, nasıl anlaşıyorlardı ? 

    Tişikkirlir

    Hocam ilk insanları bırakta sen günümüzde iç ses ile kiminle anlaşabiliyorsun. :D Ben o sesin sadece kişiye özel olduğunu sanıyordum. 

    Tişikkirlir :D

     

    tahref156 tarafından 16/Ağu/17 10:09 tarihinde düzenlenmiştir

    the man who gets tired after eating a ban