folder Tahribat.com Forumları
linefolder Bilim Teknik Teknoloji
linefolder Genel Görecelik Kuramının Doğruluğu Bir Kez Daha Kanıtlandı



Genel Görecelik Kuramının Doğruluğu Bir Kez Daha Kanıtlandı

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    suKo
    suKo's avatar
    Kayıt Tarihi: 12/Mart/2008
    Erkek

    Kim dedi la kuranda yazıyor. Hangi ayet söylesin.


    Kafam oldu galiba:|
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    BarettamazZ
    BarettamazZ's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2005
    Erkek

    KARANLIĞINYARATILMASI

    "Görmediler mi, Biz geceyi onda sükun bulmaları için, gündüzü de aydınlık(la görsünler) diye yarattık. Şüphesiz, iman eden bir kavim için bunda ayetler vardır." (Neml Suresi, 86)

    Dikkat edilirse ayette gecenin özel olarak yaratıldığı bildirilmektedir. Bundan kısa bir süre öncesine kadar bilim adamları evrendeki yıldız sayısını ve ürettikleri ışığı hesapladıklarında evrenin aslında sürekli aydınlık olması gerektiği sonucuna varmışlar ve karanlığın sebebini anlayamamışlardı. Bu konu ancak karadeliklerin keşfiyle açıklığa kavuştu. Çünkü evrenin her yerine dağılmış olan karadelikler, sahip oldukları korkunç çekim alanlarıyla yıldızların ürettiği ışınları büyük ölçüde yutmakta ve karanlığa sebep olmaktadırlar. Bir başka deyişle, karanlık özel olarak üretilmekte yani "yaratılmaktadır".


    GERİ DÖNDÜREN GÖK 

    Kuran-ı Kerim'de, Tarık Suresi'nin 11. ayetinde gökyüzünün "geri döndürücü" özelliğinden şöyle bahsedilir: 

    Dönüşlü olan göğe andolsun. (Tarık Suresi, 11)

    Kuran meallerinde "dönüşlü" olarak tercüme edilen "rec'i" kelimesi, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamlarına gelmektedir.

    Bilindiği gibi Dünya'yı çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluşur. Her katmanın, canlılığın yararına yönelik önemli bir görevi vardır. İncelendiği zaman her tabakanın kendisine ulaşan madde ya da ışınları uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin olduğu anlaşılmıştır. Burada atmosfer katmanlarının geri döndürme özelliğini birkaç örnekle inceleyelim.

    Örneğin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakası, yeryüzünden yükselen su buharının yoğunlaşıp yağış olarak yere geri dönmesini sağlar. 25 km yükseklikteki Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını yansıtarak, yeryüzüne ulaşamadan uzaya geri dönmelerini sağlar. İyonosfer tabakası da yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzünün farklı bölgelerine geri yansıtarak, telsiz konuşmalarının, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelerden izlenebilmesini sağlar. Manyetosfer tabakası ise, Güneş'ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı radyoaktif parçacıkları, yeryüzüne ulaşmadan uzaya geri döndürür.

    Gökyüzü tabakalarının henüz yakın bir geçmişte keşfedilen bu özelliğinin yüzyıllar öncesinden Kuran'da belirtilmesi, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır.


    GÜNEŞ

    ...Güneş'e, Ay'a ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54) 
    Dünya'dan 150 milyon km. uzakta olmasına rağmen, Güneş bizim için gerekli olan enerjiyi kesintisiz olarak ulaştırır. 

    Bu dev enerjili gök cisminde hidrojen atomları devamlı olarak helyuma çevrilmektedir. Her saniye 616 milyar ton hidrojen, 612 milyon ton helyuma çevrilmektedir. Bu esnada dışarı salınan enerji 500 milyon hidrojen bombasının patlamasına denktir.

    Dünya'da hayat Güneş'ten gelen enerjiyle sağlanır. Yeryüzündeki dengenin devamı ve canlılık için gereken enerjinin %99 'u Güneş'ten sağlanır. Söz konusu enerjinin yarısı gözle görünür ve ışık olarak alınır. Geriye kalan enerjinin büyük bir kısmı gözle görülmeyen, ama sıcaklık biçiminde ortaya çıkan kızıl ötesi ışınlardır.

    Güneş'in bir özelliği de çan gibi genleşip salınmasıdır. Bu olay her beş dakikada bir tekrarlanmakta Güneş'in yüzeyi bu sırada saatte 1080 km. hızla, 3 km. kadar bize doğru ilerleyip sonra geri dönmektedir. 

    Güneş, Samanyolu'nu oluşturan 200 milyar yıldızdan biridir. Dünya'dan 325.500 defa büyük olmasına rağmen, evrendeki küçük yıldızlardan sayılmaktadır. Çapı 125 bin ışık yılı olan Samanyolu'nun merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıktadır. (1 ışık yılı= 9.460.800.000.000 km.)


    GÜNEŞ'İN YOLCULUĞU

    "Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir." (Yasin Suresi, 38)

    Astronomların hesaplarına göre Güneş, içinde bulunduğu galaksinin hareketi nedeniyle, Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı'na doğru saatte 720.000 km.'lik bir hızla yolculuk etmektedir. (Bu, kaba bir hesapla Güneş'in günde 720.000x24=17.280.000 km. yol katettiğini gösterir. Tabi ona bağlı olan Dünyamızın da...)


    YEDİ KAT GÖK

    "Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı." (Talak Suresi, 12)

    Dünya atmosferinin yapısı, Kuran'ın işaret ettiği gibi, başlıca yedi bölümden meydana gelir. Atmosferde katları birbirinde ayıran yüzeyler bulunmaktadır. Encyclopedia Americana'nın (9/188) verdiği bilgiye göre, sıcaklığa bağlı olarak yerden itibaren şu katlar sıralanır.

    1.Kat Troposfer: Kalınlığı kutuplarda 8 km. ekvatorda 17 km'ye kadar ulaşır. Bu kat bulutların büyük bir bölümünü kapsar. Sıcaklık yükseltiye bağlı olarak kilometrede 6.5°C azalır. Bu katmanın Tropopoz diye adlandırılan ve hızlı hava akımlarının olduğu kısımda sıcaklık -57°C'de sabit kalır.

    2.Kat Stratosfer: 50 km yüksekliğe ulaşır. Burada mor ötesi ışınlar soğurulduğu için ısı açığa çıkar ve sıcaklık 0°C'ye kadar yükselir. Bu soğurma sırasında ısının yanında Dünya için hayati önem taşıyan ozon tabakası da ortaya çıkar.

    3.Kat Mezosfer: Yüksekliği 85. km'ye kadar çıkar. Burada sıcaklık -100 C'ye iner.

    4.Kat Termosfer: Sıcaklık giderek yavaşlayan bir tempoda artar.

    5.Kat İyonosfer: Bu bölgedeki gazlar iyon halinde bulunur. Radyo dalgalarının İyonosfer tarafından tekrar Dünya'ya gönderilmesi sayesinde yeryüzündeki iletişim sağlanır. 

    6.Kat Ekzosfer: 500 ila 1000. km'nin ötesinde, özellikleri tamamen Güneş'in etkinliklerine göre değişen tabakadır.

    7.Kat Manyetosfer: Burası Dünya'nın manyetik alanın kapladığı büyük bir boşluğu andıran alandır. Enerji yüklü atom altı parçacıklar Van Allen Kuşakları olarak adlandırılan bölgelerde tutulur.

    Aynı kaynakta sayıldığı üzere yer kabuğunun katmanları da 7 bölümden oluşur:

    1.Kat Litosfer(su)

    2.Kat Litosfer(kara)

    3.Kat Astenosfer

    4.Kat Üst manto

    5.Kat Alt manto

    6.Kat Dış çekirdek

    7.Kat İç çekirdek 


    DÜNYA'NIN YUVARLAKLIĞI

    Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor. (Zümer Suresi, 5)

    Kuran'ın evreni tanıtan ayetlerinde kullanılan ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak birşeyin üzerine bir cisim sarmak"tır. (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır). Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir. Ancak ve ancak Dünya'nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil gerçekleşebilir. Yani 7. yüzyılda indirilen Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir.

    Unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlayışı Dünya'yı daha farklı algılıyordu. O dönemde Dünya'nın düz bir satıh olduğu düşünülüyordu ve tüm bilimsel hesap ve açıklamalar da buna göre yapılıyordu. Kuran'da ise o zamanın yanlış bilgileri ile ilgili hiçbir ifadeye rastlamayız. Aksine Kuran ayetleri bize henüz bu yüzyılda öğrendiğimiz bilgileri vermektedir. Kuran Allah'ın sözü olduğu için evreni tarif ederken olabilecek en doğru kelimeler kullanılmıştır.


    DAĞLARIN DEPREMLERİ ENGELLEMESİ

    "O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi..." (Lokman Suresi, 10)

    "Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?" (Nebe Suresi, 6-7)

    Jeolojik bulgular sonucunda dağlar hakkında edinilen bilgiler Kuran ayetleriyle tam bir paralellik içindedir. Dağların en önemli özelliklerinden birisi birbirine yaklaşarak sıkışan yer tabakalarının birleşim noktalarında yükselmeleri ve bu tabakaları sabitlemeleridir. Bu özellikleriyle dağlar tahtaları birarada tutan çivilere benzetilebilir. 

    Bunun yanında dağların yerkabuğunda yaptığı basınç, Dünya'nın merkezindeki mağma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne ulaşarak yerkabuğunu parçalamasına engel olur.

    Evrendeki bütün temel parçacıkların antimadde kopyaları vardır. Antimaddeler aynı kütleye sahiplerdir, fakat zıt yükler taşırlar. Bu nedenle madde ve antimadde temasa geçtiklerinde enerjiye dönüşerek yok olurlar. 
    YARATILIŞTAKİ ÇİFTLER

    "Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir." (Yasin Suresi, 36)

    Erkeklik dişilik, "çift" kavramının bir karşılığı olmakla birlikte, ayette bahsedilen "bilmedikleri nice şeylerden" ifadesi daha geniş bir anlam içermektedir. Nitekim maddenin çiftler halinde yaratıldığını ortaya koyan İngiliz bilim adamı Paul Dirac, 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazandı. "Parité" adı verilen bu buluş, maddenin anti madde denilen bir çifti olduğunu ortaya koymuştur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler taşır. Örneğin maddenin tersine anti-maddenin elektronları artı, protonları da eksi yüklüdür.


    DENİZLERİN BİRBİRİNE KARIŞMAMASI

    Akdeniz'de ve Atlas Okyanusu'nda büyük dalgalar, güçlü akıntılar ve gel-gitler vardır. Akdeniz'in suyu, Cebelitarık Boğazı'nda Atlas Okyanusu ile karşılaşır. Ama bu karşılaşma sonucu kendi sıcaklık, tuzluluk ve yoğunluk özellikleri değişmez. Çünkü iki deniz arasında görülmeyen bir sınır vardır. 
    "Birbirleriyle kavuşup karşılaşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel (berzah) vardır; birbirlerinin sınırı geçmezler." (Rahman Suresi, 19-20)

    Yukarıdaki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karşılaşıp birleştiği fakat bir engel sebebiyle karışmadıkları vurgulanmaktadır. Bu nasıl olabilir? Normalde beklenen iki denizin birbirleriyle karşılaştığında sularının karışarak hem tuzluluk oranlarının hem de ısılarının eşitlenmeye doğru gitmesidir. Oysa olay böyle olmamaktadır. Örneğin Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu birbirleriyle görsel olarak birleşseler de suları birbirine karışmamaktadır. Bunun sebebi aralarındaki bir engeldir. Bu engel ise "yüzey gerilimi" olarak bilinen kuvvettir.



    DEMİRDEKİ İKİ ŞİFRE

    Demir, Kuran'da dikkat çekilen elementlerden biridir. Kuran'ın "Hadid", yani "Demir" adlı suresinde Allah şöyle buyurmaktadır:

    ...Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)

    Ayette, demir için özel olarak kullanılan "enzelna" yani "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanların hizmetine verilme anlamında düşünülebilir. Fakat kelimenin, yağmur ve güneş ışınları için kullanılan "gökten fiziksel olarak indirme" şeklindeki gerçek anlamı dikkate alındığında, ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdiği görülmektedir. Çünkü modern astronomik bulgular, Dünya'daki demir madeninin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur. 

    Sadece Dünya'daki değil, tüm Güneş Sistemi'ndeki demir dış uzaydan elde edilmiştir. Çünkü Güneş'in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesine yeterli değildir. Demir ancak Güneş'ten çok daha büyük yıldızlarda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Nova veya Süpernova olarak adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz ve patlar. Bu patlama sonucu, içinde demir bulunan gök taşları uzaya dağılır ve bir gök cisminin çekimine yakalanıp çarpana kadar boşlukta dolaşır.

    Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak şu bilgiler yer almaktadır:

    Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60 yaklaşık 5 milyon yıl önce Güneş'ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır. Süpernova patlamasında oluşan demir-60, 1.5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur. Dünya'nın yeraltı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosenaaa geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yeraltı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur. (Linklerimizi üyelerimiz görebilir Uslanmam üyeliği için tıklayın.)

    Tüm bunlardan anlaşılacağı gibi demir madeni Dünya'da oluşmamış, gök taşları vasıtasıyla Süpernovalardan taşınarak, ayette Allah'ın bildirdiği gibi "Dünya'ya indirilmiştir". Bu bilginin Kuran'ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, herşeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Allah'ın sözü olan Kuran'da yer almaktadır.

    Bunun yanı sıra içinde demirden bahsedilen Hadid Suresi'nin 25. ayeti oldukça ilginç iki matematiksel şifre içermektedir: "El-Hadid" Kuran'ın 57. suresidir. "El-hadid" kelimesinin Arapçadaki sayısal değeri, yani ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam da aynıdır: "57". Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. 26 sayısı ise demirin atom numarasıdır.


    KURAN'DA KELİME TEKRARLARI

    Kuran'ın şimdiye dek incelediğimiz mucizevi özelliğinin dışında bir de "matematiksel mucize"si vardır. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki kelime tekrarlarının sayısıdır. Birbiriyle ilgili bazı kelimeler şaşırtıcı bir biçimde aynı sayıda tekrarlanır. Aşağıda bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlanış adetleri verilmiştir.

    "Yedi Gök" tabiri 7 kere geçiyor. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.

    "Gün (yevm)" tekil olarak 365 kere geçerken, çoğul yani "Günler (eyyam ve yevmeyn)" kelimeleri 30 defa tekrarlanır. Ay kelimesinin tekrar sayısı ise 12'dir.

    "Hıyanet" kelimesi 16 kere geçerken, "habis" kelimesinin tekrar sayısı da 16.

    "Bitki" ve "ağaç" kelimelerinin tekrar sayısı aynı: 26.

    El-Hadid Suresi Kuran'ın 57. suresidir, El-Hadid kelimesinin Arapçadaki sayısal değeri ise 57'dir. Sadece "hadid" kelimesinin sayısal değeri 26'dır. Yandaki periyodik cetvelde de görüldüğü gibi 26 sayısı demirin atom numarasıdır. Üstün kudret sahibi olan Allah, Hadid Suresi'nde indirdiği ayetle hem demirin nasıl oluştuğuna dikkat çekmekte hem de ayetin içerdiği matematiksel şifreler ile bilimsel bir mucizeyi bize göstermektedir. 
    "Ceza" kelimesi 117 kere yer alırken, Kuran'ın temel prensiplerden olan "af etmek" ifadesi bu sayının tam 2 katı kadar yani 234 kere tekrarlanıyor.

    "De" kelimelerini saydığımızda çıkan sonuç 332. "Dediler" kelimesini saydığımızda da aynı rakamı görüyoruz. 

    "Dünya" kelimesi ve "ahiret" kelimesinin tekrarlanış sayıları da aynı: 115. 

    "Şeytan" kelimesi 88 kere geçiyor. "Melek" kelimesinin tekrar sayısı da 88.

    "İman" (tamlama almadan) kelimesi Kuran boyunca 25 kere tekrarlanır, "küfür" kelimesi de...

    "Zekat" kelimesi 32 kere tekrarlanırken, "bereket" kelimesinin tekrarlanış sayısı da 32.

    "Rahmet" kelimesi 79, "hidayet" kelimesi de 79 kere tekrarlanır.

    "İyiler (ebrar)" 6 kere, facirler ise tam yarısı kadar yani 3 kere geçer.

    "Yaz- sıcak" kelimeleri ile "Kış-soğuk" kelimelerinin geçiş sayıları da aynı: 5.

    "Sizi (insanı) yarattı" ifadesi ve "kulluk" kelimesinin geçiş sayıları da aynı: 16.

    "Şarap (hımr)" ve "sarhoşluk (sekere)" kelimeleri de aynı sayıda tekrarlanır: 6.

    "Zenginlik" 26 ve "fakirlik" ise yarısı kadar, 13 kere geçer.

    "İnsan" 65 kere geçer; insanın yaratılış safhalarının sayısının toplamı da aynıdır:

    Toprak (turabun) 17
    Nutfe (nutfun) 12
    Embriyo (alak) 06
    Bir çiğnemlik et (meda'a) 03
    Kemik (ızamun) 15
    Et (lehmun) 12
    TOPLAM 65


    KURAN'DA 19'LAR

    Kuran'ın matematiksel mucizesinin bir başka örneği ise 19 sayısının ayetlerin içine şifresel bir biçimde yerleştirilmiş oluşudur. Müddessir Suresi'nin 30. ayetinde dikkat çekilen bu sayı, Kuran'ın bazı yerlerinde şifrelenmiştir. Bunun örneklerini şöyle sayabiliriz:

    Besmele 19 harftir.

    Kuran 114 (19x6) sureden oluşur.

    İlk vahyedilen 96. sure sondan 19. suredir.

    İlk vahiy olan, 96. surenin ilk 5 ayeti, tam 19 kelimeden oluşur.

    Bu 19 kelime 76 (19x4) harftir.

    Vahyedilen ilk sure 19 ayete sahiptir.

    Son vahyedilen sure olan Nasr 19 kelimedir. Ayrıca bu surenin 

    Allah'ın yardımından söz eden ilk ayeti de 19 harftir.

    Kuran'da 114 (19x6) besmele bulunur.

    Kuran'da başında besmele bulunmayan tek sure 9 numaralı Tevbe Suresi'dir. Bu sureden evvel yer alan 8. sureden 19 sure sonra gelen 27 numaralı Neml Suresi'nin hem başında hem de 30. ayetinde besmele vardır. Besmeleleri 114'e tamamlayan 27 surenin 30 ayetidir. Sure ve ayet numaralarını yani 27 ve 30'u topladığımızda 57 (19x3) sayısını buluruz.

    Kuran'da geçen toplam "Allah"sayısı 2698 (19x142)'dir. 

    Kuran'da geçen toplam "rahim"sayısı 114 (19x6)'tür. 

    Kuran'da geçen tüm sayıları (tekrarları dikkat alınmadan) topladığımızda çıkan sayı 162.146 yani 19x8534'tür. (1+2+3+4+5+6+7+8+9+10+11+12aaaa+ aaaa30+40+50+60+70+80+99+100aaaa0+300+1000aaaa00+3000 +5000+50000+100000)

    Başlangıç harfli ilk sure ile başlangıç harfli son sure arasında 38 (19x2) adet başlangıç harfsiz sure vardır.

    29 surenin başında 14 harften oluşan 14 değişik harf kombinezonu bulunur. 29+14+14=57 (19x3)


    Allah'ın isimlerinden dört tanesinin sayısal ebced değeri 19'un tam katıdır.

    Vahid (tek) 19 (19x1)

    Zulfadlil azim (Büyük Lütuf Sahibi) 2698 (19x142)

    Mecid (Yüce) 57 (19x3)

    Cami 114 (19x6)

    Kuran'ın en başından itibaren 19 ayete sahip ilk suresi İnfitar Suresi'dir. Bu surenin diğer bir özelliği son kelimesinin Allah olmasıdır. Bu aynı zamanda Kuran'daki sondan 19. Allah kelimesidir.

    Sure numaraları 19'un katı olan surelerin ayet sayılarını (besmele dahil) topladığımızda:

    Sure No Ayet Sayısı

    19. sure 99

    38. sure 89

    57. sure 30

    76. sure 32

    95. sure 9

    114. sure 7

    TOPLAM 266 (19x14)

    Kaf harfi ile başlayan 50. surede 57 (19x3) adet kaf harfi vardır. Başında kaf harfi bulunan 42. surede yine 57 (19x3) adet kaf harfi bulunur. 50. surenin 45 ayeti vardır. Bunları toplarsak sonuç 95 (19x5)'tir. 42. surenin 53 ayeti vardır. bunları toplarsak 42+53 yine 95 (19x5)'tir.

    Kaf Suresi'nin ilk ayetinde Kuran için kullanılan Mecid kelimesinin ebced değeri 57(19x3)'dir.Aynı şekilde sure içindeki kaf harflerinin toplamı da 57'dir.

    Kaf Suresi'ndeki kaf harflerinin geçtiği ayetlerin numarasını topladığımızda 

    19'un 42 katı olan 798 sayısını elde ederiz. 42 sayısı ise başlangıç harfleri arasında kaf olan diğer bir surenin numarasıdır. 

    Nun harfi sadece 68. surenin başında bulunur. Bu suredeki nun harflerinin toplam sayısı 133 (19x7)'tür. 

    Tüm Kuran'da;

    Rasul (elçi) kelimesi 513 (19x27) kere,

    Etiu (itaat ediniz) kelimesi 19 kere,

    Rab (tamlama ile kullanılmayanlar) kelimesi 152 (8x19) kere,

    Abd (kul), Abid (kulluk eden kişi) ve İbadet kelimeleri ise toplam 152 (8x19) kere geçmektedir.


    ...::: BarettamazZ :::...
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    BarettamazZ
    BarettamazZ's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2005
    Erkek
    Dünyanın yuvarlak olduğunu haber veren diğer ayetler:
    1 — “Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin kuturlarından geçmeye gücünüz yetiyorsa haydi çıkın. Çıkamazsınız, ancak bir imkan ile çıkabilirsiniz.”(Rahman: 33)
    Ayetteki ‘kuturlar’ tabiri bilindiği gibi çaplar demektir. Çap, yuvarlak bir şekil olduğuna göre, hem göklerin, hem dünyanın yuvarlak olduğu anlaşılır.
    Einstein’e göre, kainatta her şey, kainata tabi olarak küreseldir. Ondan yediyüz sene önce yaşamış olan Muhyiddin ibn Arabî ise, Fütuhatın birinci cildinde aynen şöyle der: “Allah, kemal sahibidir. Kainatta kendi kemal sıfatını göstermiş, gökleri mükemmel yaratmıştır.” Mükemmel şekil küredir. Onun için Allah kainatı küreler şeklinde yaratmıştır.
    2 — “Bundan sonra arzı yapıp düzenledi, ondan suyunu ve otlağını çıkardı.” (Nâziât: 31-31) “Allah geceyi gündüze dolar, gündüzü de geceye dolar” (Zümer: 5).
    Ayetlerindeki ‘daha’ fiili yapıp düzenlemek’ anlamına geldiği gibi ‘deve kuşunun yumurtlama yeri, udhiyye, uhuvve, yuvarlak taş ve ceviz atmak’ anlamına gelen dahu’ mastarıyla da alakalıdır. Arapça’da bir fiilin iki değişik anlama gelebilmesi özelliğinden faydalanılarak, Dünya’nın yuvarlak olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca ikinci ayette “dolamak” diye tercüme edilen Arapça ‘tekvir’ kelimesi, yuvarlak şekilde sarmak manasına gelir. Bu ayette de, gece ve gündüzün oluşmasına, Dünya’nın yuvarlak olması ve dönmesinin sebep olduğu kastedilmektedir.
    3 — “Gece de bir alamettir onlara. Ondan gündüzü soyar çıkarırız”(Yâsîn: 37.) “Soyup çıkarmak” fiilinin Arapça’sı olan ’sehl’ kelimesinin “yuvarlak bir şeyi soymak”tır. Türkçe’de de hayvanların derilerinin soyulduğu yere ’salhane’ (selhhane) denir.
    4 — Kur’an-ı Kerim, kıyametin ansızın, bir anda kopacağını, “Onlar hiç bilmedikleri bir zamanda aniden kıyametin gelmesini mi gözlüyorlar?” (Zuhruf: 66.) ayetiyle ifade ederken, A’raf Suresinin 97. ve 98. ayetleri şöyle demektedir: “Kasabaların halkı, geceleri uyurken onlara gelecek baskınımızdan güvende midirler? Yahut kasabaların halkı, kuşluk vakti eğlenirken,
    baskınımızın kendilerine gelmesinden güvende midirler?”
    Kıyamet aniden gelecek ve geldiği zaman Dünya’nın bir tarafında gündüz, öbür tarafında gece olacaktır. Bu da küre şeklinden başka bir şey değildir.

    ...::: BarettamazZ :::...
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    BarettamazZ
    BarettamazZ's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2005
    Erkek

    EVRENİN GENİŞLEMESİ


    Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir: 

    Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47) 

    Yukarıdaki ayette geçen "sema (gök)" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir. Türkçeye "Şüphesiz Biz genişleticiyiz (genişleteniz/genişletmekte olanız)" olarak çevrilen Arapça "inna le musiune" ifadesindeki "musi'une" kelimesi, "genişletmek" anlamına gelen "evsea" fiilinden türemiştir. "Le" ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek "çok fazla" anlamı katmaktadır. Dolayısıyla bu ifade "Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz" anlamı taşımaktadır. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kuran'da bize bildirilenle aynıdır.1 


    20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu. 

    Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. 


    Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır. Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı. 

    Evren ilk patlamadan bu yana her an büyük bir süratle genişlemektedir. Bilim adamları genişleyen evreni şişen bir balonun yüzeyine benzetmektedirler. 

    Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Aslında bu gerçek 20. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri sayılan Albert Einstein tarafından da teorik olarak keşfedilmişti. Fakat Einstein, o devrin genel kabul gören "durağan evren modeli" ile ters düşmemek için, bu buluşunu bir kenara bırakmıştı. Einstein bu davranışını daha sonra, "hayatının en büyük hatası" olarak adlandıracaktı. 

    Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kuran'da asırlar önce açıklanmıştır. Çünkü Kuran, tüm evrenin yaratıcısı ve hakimi olan Allah'ın sözüdür.


    EVRENİN SONU VE BIG CRUNCH 



    Evrenin yaratılışı, önceki konuda da belirttiğimiz gibi Big Bang denilen büyük bir patlama ile başlamıştır ve o zamandan beri evren genişlemektedir. Bilim adamları evrenin kütlesi yeterli miktara ulaştığında, çekim kuvvetleri nedeni ile bu genişlemenin duracağını ve bunun evrenin kendi içine çökmeye, büzülmeye başlamasına sebep olacağını bildirmektedirler.3 
    Büzülen evrenin de, sonunda "Big Crunch" (Büyük Çöküş) denilen çok yüksek bir ısı ve sıkışma ile sonuçlanacağını ifade etmektedirler. Bu ise, bildiğimiz tüm yaşam şekillerinin yok olması anlamına gelmektedir. Stanford Üniversitesi'nde fizik profesörü olan Renata Kallosh ve Andrei Linde'nin bu konu ile ilgili yaptığı açıklamalar ise şöyledir: 

    Evrenin akıbeti küçülmeye ve yok olmaya doğru gidiyor. Gördüğümüz ve daha uzaklardaki göremediğimiz herşey bir protondan bile küçük bir nokta şeklinde küçülecek. Sanki kara delik içindeymişsiniz gibi.... Kara enerjinin en iyi tarifinin şu açıklama olduğunu bulduk: Aşama aşama negatif hale gelen bu kara enerji, evrenin dengesinin değişmesine sebep olacak ve büzülüp çökecek... Fizikçiler kara enerjinin, negatif enerjiye dönüşeceğini ve evrenin yakın bir gelecekte büzüleceğini biliyorlar... Fakat bugün görüyoruz ki, biz bu olayın başlangıcında değiliz, ama evrenimizin hayat sirkülasyonunun ortasında olabiliriz.4 

    Big Crunch olarak ifade edilen bu bilimsel varsayıma, Kuran'da şöyle işaret edilmektedir: 

    Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. (Enbiya Suresi, 104) 
    Bir başka ayette ise göklerin bu durumu şöyle tarif edilmektedir: 

    Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. (Zümer Suresi, 67) 
    Big Crunch teorisine göre başlangıçta olduğu gibi önce yavaşça, fakat gittikçe hız kazanarak evren çökmeye başlayacaktır. Tüm bunların devamında ise, evren sonsuz yoğunluk ve sonsuz ısıda, sonsuz küçüklükte bir nokta haline gelecektir. Tarif edilen bu bilimsel teori, Kuran ayetleri ile paralellik içindedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

    SICAK DUMANDAN YARATILIŞ


    Bugün bilim adamları yıldızların dumandan -sıcak bir gaz bulutundan- oluşumunu gözlemleyebilmektedirler. Sıcak gaz kütlesinden oluşum, aynı zamanda evrenin yaratılışı için de geçerlidir. Kuran'da da evrenin yaratılışı, bu bilimsel bulguları tasdik edecek şekilde tarif edilmiştir: 

    Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler. (Fussilet Suresi, 10-11) 




    Temsili Big Bang resmi. Allah'ın evreni yoktan var ettiğini bir kez daha ortaya koyan Big Bang, bilimsel delillerle ispatlanan bir teoridir. Bazı bilim adamları Big Bang'e alternatifler üretmeye çalışmışlarsa da, elde edilen deliller Big Bang'in bilim dünyasında kesin bir kabul görmesiyle sonuçlanmıştır. 

    Yukarıdaki ayette "gök" olarak çevrilen "sema" kelimesi ile tüm evren kastedilmektedir. Ayette "duman" olarak çevrilen "duhanun" kelimesi de, bugün bilim adamlarının kabul ettiği, evrenin şekillenmesinden önceki maddeyi -evrenin yaratılışındaki söz konusu kozmik ve sıcak bir dumanı- tarif etmektedir. (Mahdi La'li, A Comprehensive Exploration of the Scientific Mireacles in Holy Qur'an, Trafford, Kanada, 2003, ss. 35-38.) Katı maddelere bağlı uçan parçacıklar içeren, sıcak gaz halinde bir kütle olan bu duman şekli, ayette geçen kelimeyle tam olarak tarif edilmektedir. Görüldüğü gibi Kuran'da evrenin bu aşamadaki görünümünü tarif eden en uygun kelime kullanılmıştır. Bilim adamları ise evrenin, duman halindeki sıcak bir gaz kütlesinden oluştuğunu 20. yüzyılda keşfetmişlerdir.5 
    Ayrıca "Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi." ifadesindeki "sonra" olarak çevrilen "sümme" kelimesinin "bunun üzerine, bundan başka, ayrıca, üstelik, yine, bir daha" gibi diğer anlamları bulunmaktadır. Burada da "sümme" kelimesi" bir zaman ifadesi olarak değil, ek açıklama olarak kullanılmaktadır. (Ebu'l-A'lâ Mevdûdî, Tefhimu'l Kur'an; 
    [Sadece Kayıtlı Üyeler Linkleri Görebilirler. ]
    ) Evrenin yaratılışı ile ilgili böyle bir bilginin Kuran'da bildirilmiş olması, kuşkusuz Kuran"ın bilimsel alandaki bir mucizesidir.

    GÖKLERLE YER"İN BİRBİRİNDEN AYRILMASI


    Kuran'da göklerin yaratılışı hakkında bilgi verilen bir başka ayet ise şöyledir: 

    O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30) 

    Ayetin "birbiriyle bitişik" olarak tercüme edilen "ratk" kelimesi, Arapça sözlüklerde "birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış" anlamlarına gelir. Yani tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için bu kelime kullanılır. Ayette geçen "ayırdık" ifadesi ise Arapça "fatk" fiilidir ki, bu fiil bitişik durumdaki bir nesneyi yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir. Örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması Arapçada bu fiille ifade edilir. 

    Şimdi ayete tekrar bakalım. Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik, yani "ratk" durumunda olduğu bir durumdan bahsediliyor. Ardından bu ikisi "fatk" fiili ile ayrılıyorlar. Yani biri diğerini yararak dışarı çıkıyor. Gerçekten de Big Bang'in ilk anını düşündüğümüzde, evrenin tüm maddesinin tek bir noktada toplandığını görürüz. Diğer bir deyişle herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile bu noktanın içinde, birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumdadırlar. Ardından bu nokta şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrılmaktadır.

    GÖKLERLE YER ARASINDAKİLERİN YARATILIŞI


    Kuran'da, göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların yaratılışı ile ilgili pek çok ayet bulunmaktadır:

    Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran. (Hicr Suresi, 85)

    Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur. (Taha Suresi, 6)

    Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. (Enbiya Suresi, 16)

    Bilim adamları başlangıçta sıcak bir gaz kütlesinin yoğunlaştığını, daha sonra bu kütlenin parçalara ayrılarak galaktik maddeleri, daha sonra yıldızları ve gezegenleri oluşturduklarını ifade etmektedirler. Diğer bir deyişle Dünya ve aynı zamanda bütün yıldızlar, birleşik bir gaz kütlesinden ayrılan parçalardır. Bu parçalardan bir kısmı güneşleri, gezegenleri meydana getirmiş, böylece pek çok Güneş Sistemleri ve galaksiler ortaya çıkmıştır. Daha önceki bölümlerde de açıkladığımız gibi evren "ratk" (Füzyon: Birbirine yapışık, birleşik) halindeyken, "fatk" (parçalara ayrılmıştır) olmuştur. Kuran'da evrenin oluşumu, bilimsel açıklamaları tasdikleyen, en uygun kelimelerle anlatılmaktadır.6

    Her bölünme, ayrılma olduğunda ise, uzayda yeni oluşan temel cisimlerin dışında birkaç parça dışarıda kalmıştır. Bu fazla parçaların bilimsel adı, "yıldızlar arası galaktik madde"dir. Yıldızlararası madde %60 Hidrojen, %38 Helyum ve %2 de diğer elementlerden oluşmaktadır. Yıldızlararası maddenin %99'u gaz, %1'i de ağır elementlerin 0,0001-0,001 çaplı toz zerrelerinden oluşmaktadır.7

    Bilim adamları bu maddeleri, astrofizikteki ölçümler açısından çok önemli görmektedirler. Bu maddeler toz, duman ya da gaz olarak değerlendirilebilecek kadar incedirler. Ancak bu maddelerin tamamı düşünüldüğünde, uzaydaki galaksilerin toplamından daha fazla bir kütle söz konusu olmaktadır. Yıldızlar arası bu galaktik maddelerin varlığı ilk kez 1920'de keşfedilmesine rağmen, yukarıdaki ayetlerde "ikisinin arasındakiler, ikisinin arasındaki şeyler" olarak çevrilen "ma beynehuma" ifadesi ile, Kuran'da bu parçaların varlığına yüzyıllar öncesinden dikkat çekilmiştir.


    ...::: BarettamazZ :::...
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Böcüklerin Efendisi
    krypt
    krypt's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Mart/2004
    Erkek
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Mukan
    Mukan's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ocak/2010
    Erkek

    "Yedi Gök" tabiri 7 kere geçiyor. "Göklerin yaratılışı (halku semavat)" ifadesi de 7 kere tekrarlanır.

    Düdüklü tencere kaç kere geçiyor?

    KURAN'DA O GÜNE KADAR BİLİNMEYEN, KEŞFEDİLMEMİŞ HİÇBİR MUCİZE, GELECEKTEN ELLE TUTULUR BİR HABER YOKTUR. Kaldı ki görecelik, evrim... Kuran'da aha bu dediğin her şey budizmde, hinduizmde, şamanizmde vardı.

     


    Hakkımda atıp tutan birine rastlarsanız pm gönderin log ve görüntü kazanın. İster atın ister tutun.
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    BarettamazZ
    BarettamazZ's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2005
    Erkek

    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    http://www.mucizeyalanlari.com/


    -----------------------------

    1. Mucize İddiası
    Önce bu meşhur mucize yalanını orijinal haliyle okuyalım:

    • Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:
      Denizlerin araştırmacılar tarafından çok yakın bir geçmişte tespit edilen bir özelliği Kuran’ın Rahman Suresi’nde şöyle bildirilir:

       


      Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. (Rahman Suresi, 19-20)

      Birbirine açılan fakat suları kesinlikle birbiriyle karışmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliği okyanus bilimciler tarafından çok yakın bir zaman önce keşfedilmiştir. “Yüzey gerilimi” adı verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle komşu denizlerin sularının karışmadığı ortaya çıkmıştır. Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi adeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. Elbette ki insanların fizikten, yüzey geriliminden, okyanus biliminden haberdar olmadıkları bir devirde bu gerçeğin Kuran’da bildirilmiş olması son derece dikkat çekici bir durumdur.

       

      Verdiğin siteden alıntı.


    ...::: BarettamazZ :::...
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Böcüklerin Efendisi
    krypt
    krypt's avatar
    Kayıt Tarihi: 05/Mart/2004
    Erkek

    Yaptığın alıntıdan bir alıntı

    "Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:"


    while (1<2)
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Mukan
    Mukan's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ocak/2010
    Erkek

    BarettamazZ bunu yazdı:
    -----------------------------

    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    http://www.mucizeyalanlari.com/


    -----------------------------

     

    1. Mucize İddiası
    Önce bu meşhur mucize yalanını orijinal haliyle okuyalım:

    • Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:
      Denizlerin araştırmacılar tarafından çok yakın bir geçmişte tespit edilen bir özelliği Kuran’ın Rahman Suresi’nde şöyle bildirilir:

       


      Birbirleriyle kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel vardır; birbirlerinin sınırını geçmezler. (Rahman Suresi, 19-20)

      Birbirine açılan fakat suları kesinlikle birbiriyle karışmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliği okyanus bilimciler tarafından çok yakın bir zaman önce keşfedilmiştir. “Yüzey gerilimi” adı verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle komşu denizlerin sularının karışmadığı ortaya çıkmıştır. Denizlerin farklı yoğunluklarından kaynaklanan yüzey gerilimi adeta bir duvar gibi sularının birbirine karışmasını engeller. Elbette ki insanların fizikten, yüzey geriliminden, okyanus biliminden haberdar olmadıkları bir devirde bu gerçeğin Kuran’da bildirilmiş olması son derece dikkat çekici bir durumdur.

       

      Verdiğin siteden alıntı.

     


    -----------------------------

     

    Muhammed’den yaklaşık 550 yıl önce yaşayan Romalı bir bilgin olan Gaius Plinius Secundus (M.S. 23-79), Naturalis Historia adlı eserde bu varsayıma şu şekilde yer vermiştir:

    • …Denize bir borudan akar gibi karışan tatlı suyun özellikleri daha da ilginç ve harikadır. Çünkü suda hayret edilecek özellikler vardır. Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer. (Gaius Plinius Secundus, Naturalis Historiae II, CVI 224)

    Hakkımda atıp tutan birine rastlarsanız pm gönderin log ve görüntü kazanın. İster atın ister tutun.
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    BarettamazZ
    BarettamazZ's avatar
    Kayıt Tarihi: 27/Ağustos/2005
    Erkek

    KrypT bunu yazdı:
    -----------------------------

    Yaptığın alıntıdan bir alıntı

    "Harun Yahya (Adnan Oktar)’a ait sitelerden:"


    -----------------------------

     

    Altındaki yorumda hiç bir bilimsel kanıt yok. malesef iyi okuyalım o siteyi :) bu kadar cahil olmayalım


    ...::: BarettamazZ :::...
Toplam Hit: 7349 Toplam Mesaj: 55