Gölgeler Tehlikelidir

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SweeneyTodd
    SweeneyTodd's avatar
    Kayıt Tarihi: 26/Eylül/2009
    Erkek


    İyi sabahlar Tahribat. Yeni yazım, beğenmenizi umuyorum. Ufak-tefek hatalar vardır illa ki, affola.

    GÖLGELER TEHLİKELİDİR

    Siyah paltolu, mavi gömlekli bir adam –yanından geçen otobüsün içindeki kadına uzun uzun baktı ve bir başka mavi gömlekli adam onu kafasından vurdu. Detaylı bir şekilde incelediğimde o katil bendim, ellerimde ise hala kan vardı. Tanrı faktörü yine devreye girdi ve otobüste tacize uğrayan kadın da dahil olmak üzere herkes beni ayıpladı, böyle psikopatça şeyler olmamalıydı, yapmamalıydım. Bu onların görüşüydü –benim değil. Her şey o kadar tuhaf ki, hayatımı hep onların görüşüne göre şekillendirdim, hep iç işlerime karışan birkaç parça insan oldu. Baskıya daha fazla dayanamadım ve o katilin kafasına bir meteor yolladım içinde esen miktarda altın olan. Siyah paltolu, mavi gömlekli sapığın çevresinde yas tutanlar şimdi, mavi gömlekli gerçek anlamda namus bekçisinin cesedinin etrafında eğleniyorlardı. Tüm bu yoğun düşünce akışımı, sesi sokağın başından gelen overlok arabası bozdu. Selvi Boylum Al Yazmalım müziği üzerine, aynı tonda konuşan ve overlok makinesinin reklamını yapan kadının sesi aniden kurtardı beni o hastalıklı başımın içerisinden. Sokağa çıkmak istedi canım, mavi yerine kırmızı bir gömlek giydim –basamakları ikişer, üçer atlayarak apartmanın zemin katına vardım ve kendimi sokağa attım. Şaka ile karışık bugün iki tane daha kötü düşünce öldü içimde. Artık otobüslerde, cam kenarında bulunan kadınlara bakmayacak ya da bakanı görürsem öldürmeyecektim. İyisiyle, kötüsüyle bunlar benim idealarımdı, ölümleri beni derinden etkilese de uzun saçlı erkeklere ibne, kısa saçlı kadınlara da orospu diyen bünyeleri uçak savar ile taramayı planlayan karakterlerin doğması an meselesi idi. İşler benim içimde, dışarıdakine oranla daha farklı yürüyordu. İçeride Tanrı bendim, dışarıda ise gerçeği… Umarım o da benim gibi kontrolü kaybetmez, gidecek bir psikoterapisti olmadığından eminim.  Güneş yavaş yavaş batıyor, hafif hafif yanan sokak lambaları da gölgeleri dışarı çıkarıyordu. Bir gölge olmanın nasıl bir şey olduğunu düşünen biri daha doğdu, içişlerinde kendine dışişlerinde Tanrı’ya bağlı özerk ülkemde. Gölgeler… Ben tüm bunları düşünürken kendimi bir trende buldum, sallana sallana giden. Kapısından sarkan iki adet piç tren yavaşladığında yoldan geçenlere tükürüyor ya da taş atıyordu, gebe olan bir kadın onları aşağı itecek kadar mert bir çocuk doğuracaktı, hissediyordum. Sonuçta benim dünyam, her ne kadar kontrolü kaybetsem de kimin ölüp, kimin doğacağını söyleyen muhbirlerim var.

    Sallanan trenin, penceresine çarpan sinekleri gördükçe çocukluğum ve çocukluğumun geçtiği ev geldi aklıma. Taşrada bir malikane, şehirde bir gecekondu kıvamında olan bu dengesiz evde yetişenlerin hepsi biraz dengesizdi. Mal ve sahip birbirine biraz fazla benzemişti. Bir oda vardı, arkada soğuk ve kötü kokan bir oda, sebebi ise kapının tam karşısında duran duvarın sol üst kısmında olan büyük yarıklardı. Defalarca sinek ve diğer hayvanlardan korunma amacı ile telle örtseler de üzerini, kimsenin aklına orayı sıvamak gelmemişti. Oysaki yeterli vakit, güç ve sermaye vardı. Vizyonsuzluk büyük bir bela… Ben ve kuzenlerin görevi ise bir nevi seri katillikti. Yarım saat içinde o boş oda yerini büyük ve kasvetli bir sinek mezarlığına dönebiliyordu. Belki de büyü o evdeydi, sinekleri öldürdüğüm gibi kafamdaki o tuhaf insanları da öldürür ve o hastalıklı dünyamın kepenklerini indirirdim. 

     

    Dört kuzendik biz, dört kardeş gibi. İçlerinden biri öldü, benimle birlikte şehre gelen Arif. Şehrin büyüklüğüne alışamadı, kayboldu gitti. Onu bitiren şehir bana yetmedi, bir tane daha yarattım daha afili, daha tehlikeli, daha boktan ve daha karaktersiz. Daha adaletli…

    Halam açtı kapıyı, beni görünce şaşırdı kadın yıllardır görüşmüyorduk. Sırasıyla; halam, sütanne diye tabir ettiğim yengem, Saffet ile Faruk ki onlara kuzen de derim ve ne diyeceğimi bilemediğim birkaç kadın akrabamla kucaklaştıktan sonra halam çay ve hazır kurabiye getirdi. Benim dükkan diye tabir ettiğim dünyamın vitrinine indirdiğim kepenk de aynı o tel örtüler gibiydi: dayanıksız ve vizyonsuz. Güneş ışığında süzülen polenler yerini ay ışığında dans eden gölgelerin saltanatına teslim ettikten sonra hayat durdu çocukluğumun geçtiği o evde. Yaklaşık dört kadına bekçilik yapan kuzenlerim de erkenden uyudu, eskisi gibi sabahlara kadar muhabbet yok, onlar artık çalışıyorlar. Benim pek alışık olmadığım bir şey… Ben ve ismini ya da unvanını bilmediğim fakat akrabam olduğundan emin olduğum bir kadınla aynı odada uyumaya çalışıyordum. Kadın beni tahrik eden pozlar veriyordu, libidom onun akrabam olduğu gerçeğini kabul etmiyordu fakat neresinden geldiğini çözemediğim horultular tüm erotizmi bitirmişti bünyemdeki. Tüm o horultulara rağmen uykuya dalmıştım, rüyamda yarasanın biri beni takip ediyordu, ben kaçtıkça peşimden geliyordu. Beni uyandıran şey yarasa korkusu değil,  duyduğum ayak sesleriydi.

    Yarı uykulu, yarı kapalı gözlerle baktım kapıya, beliren siluet halama aitti. Yavaş yavaş bana yaklaştığında anladım siluetin halama ait olmadığını ve elindeki bıçakla ise portakal soymayacağını.

    ***

    “Hırsızlara saygı duyardım hep, çalışarak kazanan insanlardan daha çok yoruluyor ve daha fazla risk alıyorlardı. Yaptıkları işin garantisi yoktu, her an yakalana ve öldürülebilirlerdi. Hırsızlara saygım sonsuzdu ta ki biri benim cüzdanımı araklayana kadar. İşte o an küfür ettim hepsine… Saygı duyduğum ve bana birilerinin ölüm haberini veren doktorlara ya da yine saygı duyduğum fakat beni döven polislere yaptığım gibi. Her insan istediği işi yapamıyor. Ben hep mühendis ya da savaş pilotu olmak isterdim ama olmadım, kendim seçtim olmamayı ve bomboş bir hayat yaşamayı. İş, iştir. Orospuları ve seri katilleri kınayamıyorum, en azından profesyonel olarak yaptıkları bir iş var, bu da onları benden bir ya da daha fazla sayıda adım önde yapar. Yaptıkları işin etikliği tartışılabilir -en az, yaptıkları işin etikliğinin tartışılacağı diğer meslek türleri kadar. Şu hayata sıfırdan mı başlasam, ne yapsam? Ne olurdum acaba? Belki bir ağaç, belki bir kuş, belki bir evsiz, belki de bir sanatçı… Belki de büyük bir deniz ya da dünyanın her yerine yayılmış büyük ve temiz bir su birikintisi –en mantıklısı. Dudaklarına değdiğim herkes olurdum o zaman. Belki bir ağaç, belki bir kuş, belki bir evsiz, belki de bir sanatçı…

    Karşımda duran karartı, elindeki bıçağı bana doğru indirirken aklımdan geçti bunların hepsi. Pek Tayfun yani ben gibi konuşmasa da ben de dahil olmak üzere birileri ilk defa bu kadar net anlatmıştı ne istediğimi. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, bağırıp yardım isteyemedim bile. Elleri saydamdı, bir ses perdesinin arkasından bakıyormuş hissi verdi bana, bıçağı ise gerçek. Soğuk bıçağın sivri ucunu göğsümde hissetim, tam kalbimin üzerinde. Yavaş yavaş ittirdi içe doğru, eli çok hafifti. Zavallı çocuğun canı nasıl acıyordur kim bilir… Bıçağı çocuğun göğsünden çıkardı. Kendimi dışarıdan izlemek ve çocuk diye hitap etmek farklı bir deneyim oldu. Ne oldu? Öldüm mü? Ruh mu oldum? Ellerim… Tıpkı halam sandığım karartının elleri gibi saydam, gövdem de öyle… Gidip halama bakayım, belki o ne olduğunu anlatır ve hiç korkmuyorum. Şaşkın da değilim… Her şey normal gibi, ilk defa bu kadar normal uyandığımı hatırlıyorum. Bir insan ölümü yadırgamaz mı? Şu solumda duran karartı, çekyatta yatan bedenimle ilgilenirken halama baksam ya –odadan çıktım, pencerenin kenarından esen rüzgar içimden geçti gitti. Halamın kapısını tıklattım ve içeri daldım, malum dul kadın –pat diye dalınmaz odasına. Halamı mastürbasyon yaparken yakalasam daha fazla şaşırdım… Ne oldu bana? Tüm duygularım, hislerim ve vicdanım yerini o türden bir şeye bırakmadan terk etmişti beni. Hayatta kalmış sayılı akrabalarımdan olan halamın kalbinin ortasında koca bir yarık vardı ve bu beni zerre yaralamadı, her şey normal. Vicdan demişken; yerini farklı bir duygu aldı, vahşi ve acımasız bir duygu… Tahminlerim doğru, kapıda gördüğüm halamdı –bıçağı kalbime saplayan ve beni bu hale getiren. Peki ya onu kim dönüştürdü? Vampir filmlerinde çok sık duyduğumuz bir kelime, “dönüştürmek.” Umurumda değil. Biz bir aileyiz, kuzenlerimi ve diğer akrabalarımı da yanımıza almalıyız. Ben bir gölgeyim; duyguları olmayan, vahşi bir gölge. Önce odamda yatan ve beni tahrik eden kadını, sonra da diğer unvanını bilmediğim akrabalarımı yanıma aldım. Halam da yardım etti. Hepimiz beraberiz artık, hafif mutlu bir son.

    Güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlarken; kuzenlerimi, halamı ya da diğer akrabalarımı tanıyamadım. Onlar bendi, ben de onlar… Giydikleri pijamaların üzerinde beliren göğüsleri yoktu. Benim de şortumun altında duran penisim… Onların pijaması, benim ise şortum yoktu… Kapıdan dışarı çıktım, bir sürü gölge vardı… Hayatta kalan sayılı akrabalarımı yanıma almıştım ama şimdi onları ayırt edemiyorum, artık bir sürü akrabam var ya da bir sürü yabancı. Ağır mutsuz bir son...

    Güneş tamamen belirdiğinde kendimi bir ağacın altına bıraktım, ağaç oldum. Yapraklarını döken bu ağaç bana acı verdi, her dökülen yaprak vücudumdan kopan bir parça oldu. Ağaca bir kuş, kuş oldu bir parçam. Dinlendikten sonra uçan kuş götürdü bir parçamı daha… Etimden et kopuyordu, gölgelerin de canı yanarmış. Her günbatımından sonra özgürlüğüme kavuştum sokak lambalarının seyrek olduğu bu ıssız beldede. Gecenin yorgunluğunu attığım ağaçtan sıkıldım, bir gece kondu oldum şehirdeki binalara oranla.  Ondan da sıkıldım, kuş oldum… O kuş beni şehre kadar götürdü, sokak lambaları ve geceleri aydınlatan ışıkların olduğu şehre. Her daim birilerinin ardındayım; bazen bir ağacın, bazen bir kuşun, bazen bir evsizin, bazen de bir sanatçının…

    Günbatımında, ışıkların tümüyle söndüğün yani karanlığın egemen olduğu günde devireceğim efendimi. Tıpkı tüm gölgeler ya da gölgede kalmışların planladığı gibi. Gölgeler tehlikelidir…

    Kerem YÜKSELOĞLU

    NOT: Beğenen dostlar bir de burayı beğenirlerse :)
    http:www.tbtmodununsansürübeuğradı.com/tbtmodu

     

  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    By_Gizemli
    By_Gizemli's avatar
    Banlanmış Üye
    Üstün Hizmet Madalyası
    Kayıt Tarihi: 11/Nisan/2007
    Erkek

    sıçmak rahatlatır.


    Hayat Boş , Vur Göte Çoşşşş.
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    aliyk
    aliyk's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Mayıs/2007
    Erkek
    By_Gizemli bunu yazdı

    sıçmak rahatlatır.

    Banlanmak ise dahada rahattır
    adam döktürmüş sen ise söktürmüşsün bu ne hacı ?


    Lekum Dinikum Veliye Din ...
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    By_Gizemli
    By_Gizemli's avatar
    Banlanmış Üye
    Üstün Hizmet Madalyası
    Kayıt Tarihi: 11/Nisan/2007
    Erkek
    aliyk bunu yazdı
    By_Gizemli bunu yazdı

    sıçmak rahatlatır.

    Banlanmak ise dahada rahattır
    adam döktürmüş sen ise söktürmüşsün bu ne hacı ?

    hocam allah aşkına sen yazıyı okudun mu ? okuduysan ne anladın ? yazıyı illa beğeneceğim diye bir kural yok.  ben okudum  birşey anlamadım. bu tür şeylere alışması lazım  bence , eleştirmekten gücünmemesi lazım, kendini biraz daha geliştirirse iyi olabilir.(ben biraz sert girdim biliyorum ama ben yazıyı begenmedim şahsen , içimden geçen cümleyi yazdım. kısa ve öz) yazan mürid'e dediğim birşey yok , saygılar. 

    +

    müridin kalemine lafım yok , yazdığı yazı çok okunan bir yazı olabilir , yani uzatmak istemiyorum. ben yazıdan zevk almadım yaoo :)

    By_Gizemli tarafından 07/Eyl/12 07:49 tarihinde düzenlenmiştir

    Hayat Boş , Vur Göte Çoşşşş.
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Hakkinen
    Hakkinen's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Aralık/2007
    Erkek

    hocam acıkcası bi bok anlamadım sabahın köründe uykulu uykulu okudugumdanda olabilir. tam olarak ne demek istedin şimdi sen :D


    Kendini beğenmişlik, hakedilmelidir.
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    swordfish
    swordfish's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Haziran/2007
    Erkek

    Güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başlarken; kuzenlerimi, halamı ya da diğer akrabalarımı tanıyamadım. Onlar bendi, ben de onlar… Giydikleri pijamaların üzerinde beliren göğüsleri yoktu. Benim de şortumun altında duran penisim… Onların pijaması, benim ise şortum yoktu… Kapıdan dışarı çıktım, bir sürü gölge vardı… Hayatta kalan sayılı akrabalarımı yanıma almıştım ama şimdi onları ayırt edemiyorum, artık bir sürü akrabam var ya da bir sürü yabancı. Ağır mutsuz bir son..

     

    Herkez kendinini yazr sanıyor ya :) 


    Eskişehirin göbeğinde tecavüze uğrayan Rapci gençler : http://www.youtube.com/watch?v=248MKazGlpo&feature=plcp
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    opensource2009
    opensource2009's avatar
    Kayıt Tarihi: 19/Aralık/2008
    Erkek

    Çok dağınık yazmışsın. Bu kadar uzun yazıyı okutmak için kurgu gerekli. Kurgu zayıf, hatta yok. Parça parça yazıpta birleştirmişsin gibi. Yazıya hareketli başlıyorsun sonra olaylar değişiyor, sakinleşiyor. Tanrı motifi, çocukluk, yolculuk düşünceleri. İyi bir şey yakaladığını düşündükçe paragraf yapmış gibisin. Daha kısa veya daha uzun yazmalısın. Eğer uzun bir öyküye çevirirsen bu bahsettiklerini parça parça kurguya göre yayabilirsin öyküye. Bir edebi ürünü incelerken ilk dikkat ettiğim şey orjinal bir cümle, ikincisi farklı bir ruh haline sokması. O da sıradan cümlelerin orjinal bir yerde kullanılmasıyla olan bir şey. Bu yazdığını herkes yazabilir demiyorum ama farklılığı yok.

  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ltcelik
    ltcelik's avatar
    Kayıt Tarihi: 11/Mayıs/2007
    Erkek

    Hacım sende bi'şeyler var fakat Türkçen zayıf..

    Anlatım tekniği konusuna hiç girmiycem.. o daha profesyonel bir şey..

    Türkçenin sözük dağarcığını, deyim ve tabirlerini değerlendiremediğinden, ya kullanmıyor ya da yanlış kullanıyorsun..

    Bu da ( noktalama ve paragarf bilgisi bir yana ) okuyucuyu yoruyor..

    Belki bir tercihtir fakat , duygulanımlarını, duygusal durum değişmelerini ( burda karakter sen olduğun için ) okuyucuya geçirmekte cidi sıkıntıların var.. Bu da tempoyu düşük tutuyor.. oysa oalylar kendi başına değerlendirildiğinde ( yani sen anlatmasan  ) gayet fantastik ve heyecanlı..  :))

    "Detaylı bir şekilde incelediğimde o katil bendim, ellerimde ise hala kan vardı."

    Örneğin burda bir şaşırma sırdaşılık duygusu geçirmeliydin okuyucuya.. bence..

     

    ..Taşrada bir malikane, şehirde bir gecekondu kıvamında olan bu dengesiz evde yetişenlerin hepsi biraz dengesizdi..

    bunu en azından 

    Taşrada bir malikane, şehirde bir gecekondu kıvamında olan bu dengesiz evde yetişenler de  biraz dengesizdi.

    böyle yazmış olsan hem gerksiz sözcük kullanmaz hem de ev  ve içindekiler arasındaki benzerlik ilişkisini daha sağlam kurardın..

    Mal ve sahip birbirine biraz fazla benzemişti.

    Burda biraz kip kayması duygusu oluşmuş.. Sahip önce de sonra da betimlenmediği için de rahatsız edici

    Mal ve sahibi ya da Mal ve sahipleri gibi birşey yazssan daha rahat bir ifade ve "gizli özne" tadı vereceğinden daha iyi olurdu..

     

    Bir de kelime tekrarına çok düşüyorsun..

    Bir oda vardı, arkada soğuk ve kötü kokan bir oda, sebebi ise kapının tam karşısında duran duvarın sol üst kısmında olan büyük yarıklardı.


    Bir oda vardı.. arkada ...

    soğuk ve kötü kokan bir oda.. 

    sebebi ise kapının tam karşısındaki duran duvarın sol üst kısmında bulunan olan büyük yarıklardı..

     

    kolay gelsin... İyi bir yazar olmak istyorsan ayda en az 3-4 kitap oku.. ( bi hocanın sözü) Tabi iyi Türkçe bilen birilerinin.. 

     

     

    ltcelik tarafından 07/Eyl/12 12:35 tarihinde düzenlenmiştir

    Din Kitaplarını Okuyup Anlayana Ateist, Okuyup Anlamayanlara "dindar" denir... Nikola TESLA.. ben mi? Ne okurum ne anlarım... Kendi kendime de uyuz oluyorum ama olamıyorum.. "Ama efsaneyi çıkarıp atarsan ve yaptıkları eylemlere bakarsan... ..Jedi'ların mirası başarısızlıktır. İkiyüzlülüktür, kibirdir."
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    _ogz
    _ogz's avatar
    Kayıt Tarihi: 12/Aralık/2011
    Erkek

    Olmamış hacı ya. Belki de biz anlayamıyoruzdur da yazının değeri ileride anlaşılır bilemiyorum yani...


    kah cikarim gokyuzune seyrederim alemi, kah inerim yeryuzune seyreder alem beni...
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    oksijen
    oksijen's avatar
    Kayıt Tarihi: 28/Nisan/2007
    Erkek

    Haftada 1-2 kitap okuyan biri olarak söylüyorum ilk 3 satırı okuyabildim.

  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SweeneyTodd
    SweeneyTodd's avatar
    Kayıt Tarihi: 26/Eylül/2009
    Erkek

    Haklısın dostlar, biraz kontorl ettim baya bir kelime eksiği var dalgınlıktan bazı kelimeleri yazdığımı düşünmüşüm ya da eksik yazmışım.

    @ltcelik

    Hocam okuyup, incelediğin ve değerli eleştrin için çok teşekkür ederim sana. Doğrudur hocam bir kısımdan sonra kontrolü kaybettiğim ben de fark ettim tabii sonra toparlansam da eski etki olmuyor. Odaklanamadığım için dil bilgisi üzerine de yoğunlaşamadım açıkçası. He bırakıp sonra devam edebilir miydim? Evet fakat o duygunun geçmesini istemedim. Yazarken fark etmediğim hatalar, eksikleri sonradan çıkıyor ortaya.

    @opensource2009

    Hocam dağınıklık var fakat. Onun haricinde ruh halinin değişmesini ben istedim. Karakterin ruhunu, duygularını kaybetmesini ve olan hiçbir şeye şaşıramasını. Olmamıştır bu affola, bi' dahakinde düzeltirim. :)

    Ayrıca:

    Ben kendimi yazar zannetmiyorum, bir-iki tane öykü ya da senaryo yazanlar yazar olabilir mi hiç? "Herkez" de amma saygısızmış.

Toplam Hit: 1620 Toplam Mesaj: 14