Kanal İstanbul Projesi Hakkında
-
antlaşmayı okudum ama taraf ülkeleri göremedim. bilen varsa yazabilir mi?
-
Hocam bu konuda daha önce biraz araştırma yapmıştım. Direk bu rant içindir ya da şunun içindir demek pekte akılane birşey değil. Kendi görüşümü söylemek gerekirse ;
Montrö boğazlar sözleşmesi malum 1936 yılında imzalanmış ve 20 yıllık bir süresi mevcut. Sizinde paylaştığınız gibi 1. maddenin süresi ise sonsuza kadar. 1956 yılında her ne kadar Rusya nın sözleşmenin değiştirilmesi/güncellenmesi için baskıları olmuş olsa da herhangi bir değişim görmemiş ve esasında Türkiye ' nin 2 yıl önceden bildirmek şartıyla sözleşmeyi feshetme hakkı da vardır.(Hukukçular arasında böyle birşey olmaz diyenler bulunsa da gerekçe olarak sağlam kanıtlar öne süremiyorlar bunun yerine Rusya nın baskısı vs. gibi şeyler eveleyip geveliyorlar. Bununla beraber feshedilebiler diye hukukçuların söyledikleri ise tamamen hukuki fakat Rusya nın tepkisi ni göz önüne almayan söylemler.) Bu sözleşme zamanına göre Türkiye açısından mantıklı ve kazançlı bir anlaşmaydı fakat gelin görün ki dünün doğrusu bugünün yanlışı olabiliyor.
Hatırlarsanız Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov katıldığı bir programda "Türkiye uçağı düşürülürse ,Türkiye boğazları kapatır mı ?" diye sorulmuştu da bu kıyamet senaryosu olur diye cevap vermişti. Yine bildiğiniz gibi düna siyasetinde açıkca söylenemeyen veya direk arayıp bak şöyyle yaparsanız şöyle olur diyemeyeceğiniz konularda basın mensuplarına soru sordurup ona göre cevabı verirsiniz ve mesaj yerine ulaşır. Aslında bu mesaj bile detaylıca düşünülmesi gereken birşey. Türkiye uçağı düşürülürse deniyor , yani gerilim devam ederse Türk uçağı misilleme babında düşürülebilir imajı oluşturuluyor. Ve bu söyleşinin hemen arkasında Suriye nin angajman kuralları belirleyip bilgisi dışında topraklarına girecek uçakları düşüreceği haberleri servis edildi.. Neyse asıl konumuz boğazlara gelelim. Boğazları kapatabilir mi denmiyor da kapatır mı deniyor dikkat ettiyseniz. Boğazları kapatabilir mi gerçekten evet kapatır isterse. Gerilim tırmanır ve savaş uçağımız düşürülürse savaş riski doğacağından 21. madde kapsamında boğazları savaş gemilerine kapatabilir ve bunun iptal edilmesi ise Milletler cemiyetinin yani bugünki BM in 2/3 red oy kullanmasına bağlıdır. Adamlar açıkca uçağınızı düşürsek bile boğazları kapatmayacaksınız yoksa siz bilirsiniz diyorlar..
Malum karadeniz i akdeniz e bağlayan (Ege demiyorum çünkü ege başlı başına bir sorun zaten özellikle adalar mevzusundan dolayı...) yegane deniz yolu boğazlar. Bu kadar stratejik noktada bulunan boğazların bize mali getirisi nedir dersek gülünç rakamlar çıkıyor karşımıza. Türkiyenin tonaj olarak yükleme ve boşaltma kapasitesi tüm kıyılarımıza oranla karadenizde sadece %13 seviyesindedir. Kaldı ki karadeniz e en geniş sınırı olan ise biziz. Soğuk savaş döneminde boğazlar üzerinden sıcak denizlere açılma isteği olan Rusya nın ve karadeniz e kıyıdaş olan ülkelerin nerdeyse hepsinin Rusya yanlısı olması ve birtek ülkemizin nato bünyesinde bulunması Karadeniz de bizi pasif hale getirmiştir. Son dönemlerde Karadeniz Akdeniz karayolunun yapılmaya çalışılması , her ne kadar coğrafi özellikler pek imkan tanımasada limanların (özellikle Samsun limanı) art kısımlarının ulaşım yönünden açılmaya çalışılması aktif bir karadeniz politikası için zemin hazırlamaktan başka birşey değildir.
Kanal İstanbul açıldıktan sonra 3. köprünün alçak yapılarak gemilerin geçişinin zorlaştırılması elbetteki bir yöntemdir fakat uluslararası hukuk açısından ne ifade eder biraz muğlak bir konu. Amerika nın yüksek tonajlı ve uzun süre kalabileceği şekilde savaş gemilerini karadeniz e getirmesi olayı ise en mantıklı bakış açısıdır ki Rusya nın Gürcistan a saldırdığı sıralarda ve Kırım ı ilhak ettiği dönemde Amerika savaş gemilerini karadeniz e göndermiştir fakat kısa süre sonra sözleşmenin amir hükümlerinden dolayı çekmek zorunda kalmıştır. Karadeniz e kıyıdaş olan ülkelerin büyük bir kısmı nato ya yaklaşmış ve rusya ile arası açık olmuşken amerika bölgedeki askeri etkinliğini artırarark bunu daha da pekiştirmek ve sağlama almak isteyecektir. Bununla beraber bu durum Türkiye nin de işine gelecektir.
Kanal istanbul la ilgili olarak anit-amerikacı bazı çevreler tarafından bununla ilgili bir kitap dahi yazılmış / yazdırılmıştı. Farklı bir bakış açısından konuya bakmak isteyenler kitabı alıp okuyabilirler. Son söz olarak ta bence bu projenin hayata geçirilmesi ülkemiz açısından faydalı olacaktır. Eğer daha güçlü bir ülke olsaydık bunu yapmaktansa arkadaş ben sözleşmeyi feshediyorum ve bundan sonra benim kurallarım geçerli olacak der geçerdik ama gelin görün ki Afika ve Batı asya da etkinliğini artırmak isteyen Rusya nın vereceği sert tepkiden dolayı bunu yapamıyoruz , utanç verici bir durum..
@iQsuz hocam sözleşmeyi okuduysanız 27. maddesi Lozan barış anlaşmasına katılan her devletin bu sözleşmeye de katılabileceğini belirtiyor. Bu ülkeler ise Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya , Yugoslavya , Sovyet Rusya ve Bulgaristan dır.
coder2 tarafından 07/Ara/15 13:29 tarihinde düzenlenmiştir -
selamlar,
konumda da yazdığım için pek rant olayına benzemiyor, böyle bir şeyi yapmak bir sürü ülkeyi karşına almak demektir, 3-5 kişinin cebine para girsin diye böyle bir şeyin yapılacağı pek mantıklı gelmiyor. adam gider şunun ihalesini buna verir bu başka bir şey ama yapılış AMACININ rant olmadığını düşünüyorum.
@coder2, hocam feshedilip edilmemesi önemli değil, edilse de bu gemilerin seyir ve seyrüsefer hakları sonsuza kadar olacaktır. Böyle anlaşma mı olur, kusura bakmasınlar ama galip bir devlet olarak oraya gidip böyle "malca" bir anlaşma yaparsan kimse de iyi gözle bakmaz, sonsuza kadar ne demek ya, aklım mantığım almıyor. Hangi hakla gelecek nesillere böyle bir ipotek konulmuş anlamak mümkün değil. Düşünün şimdi biz bir anlaşma imzalasak türkiye sonsuza kadar şu ülkeyle şunu yapacaktır diye.. 100 yıl sonraki nesil nasıl karşılar bunu?
@sRcN, Vergi sistemimiz dediğin gibi doğru değil, yani adalet yok ilk başta. Adamlar okul yaptırıyorlar bildiğim kadarıyla vergiden muaf oluyorlar ya da harcadığı kadar (sanmıyorum fazladır) muaf oluyor. Görüyorsunuz trilyonlar kazanan futbolcular, şarkıcıların ödediği vergiler düşük oluyor. ama garibanlardan gözünü açmadan alıyorlar vergilerini.. O yüzden karmaşık olması da çok anormal değil bu sistemde :)
Mesela isviçre'de yol vergisi diye bir şey var. Yıllık 400 frank verirsin ve tüm yolları kullanma hakkın olur. Otoyol değil normal yollar için de geçerli ve bu para sadece yol için kullanılır. Bu tarz parçalanmış vergiler var senin dediğin gibi, zaten olması gereken de böyle bir sistem. Ama adamların vergi denetimleri iyi. Kendi vatandaşları, belirli sürelerde vergi iade formlarını doldurup öderler, yabancılara ise böyle şans verilmez, direk maaşlarından kesilir :)
Diyanetin bütçesinin fazla olduğunu duydum, ben dediğim gibi diyanetin kapanması taraftarıyım. İnanmayan adamdan bile zorla diyanet için vergi almak hak değil. İnanç işini ayrı yapmak .. Camilerde toplanan paraları ben de çok anlamış değilim, ama caminin ihtiyacı oluyor ya da başka yerlerdeki kur'an kurslarına veriliyor para. Ayrıca bu zorunlu değil hocam :) isteyen verir isteyen vermez.
Vakıf olayına gelince, isviçre diyanet vakfı türkiye'de okuyan, anne babası vefat etmiş, şehit çocukları ya da başarılı ama maddi durumu kötü ilahiyat öğrencilerine burs verir ve bu burs miktarı 300 frank(yaklaşık 9000 tl) ve bunu 400 kişiye verir. Aynı şekilde isviçre'de eğitim gören kişilere de 1500 frank verir. bildiğim kadarıyla bütçenin iyi bir kısmını buraya ayırmıştır. Buradaki bağışlar da vakfa yapılan bağışlardan geliyor. Onların bir çok aktivilteler de var, bu şekilde olması güzel yani paranın nereye harcandığını gösteriyorlar.
Türkiye'de vakıfların önü açılırsa ne olur? tarikatlar demişsin de zaten bir sürü tarikat var hocam :) Tarikat kötü bir şey değildir, ama mürid cahil olursa o zaman kötü olur. Sen adama doğru dürüst din öğretmezsen, kur'an kutsaldır diyip güzel kılıflar kullanarak duvara astırırsan ve hiç okutturmazsan o adam da dinini yanlış yerlerden öğrenebilir.. Avrupada ilahiyat öğrencileri hristiyan cübbeleri ile gezerler, ben bir sürü görüyorum fribourg da ilahiyat okuyan öğrenciler giyiyorlar cübbelerini sokakta dolaşıyorlar.. Türkiye'de cami hocasının cübbeyle dışarı çıkması bile yasaktır hocam, sadece cenazelerde giyebilirler ve dönüşte de kafasındakini hatta bildiğim kadarıyla yine cübbeyi çıkarmak zorundadır.. Cübbe ile gezmek kanunen sadece diyanet başkanına izin verir. Onun dışında din görevlilerine yasaktır. Ulan avrupada rahiplerden, papazlardan, rahibelerden hepsi dini kıyafetiyle sokaklarda dolaşırlar, bazı yerlerde din derslerine direk papaz girer, hadi türkiye'de cami hocası din dersine girsin de görelim nasıl kıyamet kopuyor..
Türkiye'de çocuklar kur'an kursuna gidiyor diye bir sürü insan kan kusuyor, isviçre'de çocuklar için kilise saati diye bir şey var :) Neyse dini konulara çok da girmek istemiyorum ancak var olan yasaklar kötü şeyler doğurmuştur maalesef.. Sen şapka giymedi diye şehir bombalarsan, şapkaya karşı çıktı diye insan asarsan, bu adamlar elbette gizli gizli tarikatlar kurar, dinini öğrenmeye çalışır.
fetullah gülen hareketi ile akp nin dostluğu ve aralarının açılması belli hocam.. Dedim ya siyasette çıkar vardır.. Dün can ciğerlerdi bugün kanlı bıçaklı düşman.. Emanetin ehline teslim edilmediği sistemde bendendir diye torpil yaparsan sonra da sana yamuk yaptı diye çizmeye çalışırsan ülkeyi sarsarsın.. Göz yumuyorsun bu adamlara ondan sonra işler bozulunca da aaa bunlar yuvalanmışlar, paralel devlet kurmak istiyorlar dersin. Evet fetullah gülen'in amacının o olduğunu düşünüyorum zaten, ama bunu çok önceden de biliyordum. Adamlara anlatınca yok hoca efendi şöyle yok hoca efendi böyle diyorlardı, şimdi hepsi küfür ediyor adama..
Ulan hani evliyaydı adam, ne ara fetoş oldu
Linux'u ben bile zor kullanıyorum hocam yıllardır bilgisayar kullanan biri olarak.. Windows çok daha basit ve pratik. Linux da bazı şeyler cidden sıkıntılı olabiliyor.. Bunun için köklü bir devrim yapmak lazım. Mesela satılan laptoplar free dos satılmalı veya içerilerine linux sürümü kurulmalı. Okullarda linux eğitimleri verilmeli v.s. Ama bunu öyle yapan bir ülkeye denk gelmedim, belki rusya-çin-iran olabilir.. Ama o kadar kolay bir şey değil. Hele hele nerdeyse tüm sistemler IIS tabanlı ya da exe iken (devlet projeleri), o yüzden bir şeyleri değiştirmek cidden zorama imkansız değil.. Ben pardus çıktığında hemen cd sini alıp kurmuştum, tabi herkes yerli yazılımı desteklemiyor, kendilerine göre sebepleri vardır illaki..
-
Hocam 1. maddesi ile ulaşım hakkının engellenmeyeceği sonsuz a kadar geçerlidir diyor. Evet sonsuz a kadar olması çok saçma ama savaş gemileri veya ticaret gemilerini değil ulaşım amaçlı gemileri kastediyor bu madde. Ayrıca ulaşım hakkı engellenmeyecek olan bu gemilerden de sözleşmenin feshedilmesi veya değişitirlmesi halinde alınacak vergileri Türkiye belirleyebilir hukuki olarak.
-
Yalnız güzel tartışma oluyor aynen devam çekmeyelim başka yerlere.
-
coder2 bunu yazdı
Hocam 1. maddesi ile ulaşım hakkının engellenmeyeceği sonsuz a kadar geçerlidir diyor. Evet sonsuz a kadar olması çok saçma ama savaş gemileri veya ticaret gemilerini değil ulaşım amaçlı gemileri kastediyor bu madde. Ayrıca ulaşım hakkı engellenmeyecek olan bu gemilerden de sözleşmenin feshedilmesi veya değişitirlmesi halinde alınacak vergileri Türkiye belirleyebilir hukuki olarak.
hocam anlaşmanın 1. maddesinin orjinali burda
dikkat edersen passage (transit geçiş anlamında) ve navigation (seyir) kelimeleri var. Transit geçiş bir nevi aktarma, X ülkesinden Z ülkesine giderken Y ülkesi üzerinden gitme gibi bir şey.
navigasyon ise seyir anlamında ve burada daha detaylı olarak var http://navigasyon.nedir.com/
görüldüğü gibi burada savaş ya da ticari ya da ulaşım gemilerinden bahsedilmiyor. Oraya giden heyetin gram fransızca bilgisi varsa bunun böyle olmadığını bilirler. Öyle bir şey olsaydı bu maddeyi sadece ticaret ve savaş gemileri/uçakları dışındaki geçişler diye belirtmeleri lazımdı. O yüzden bu maddenin sadece normal gemilerin ulaşım olarak tanımlayacaklarını sanmıyorum. Buna ben karşı çıkıyorsam emin ol ki bağlayıcı ülkeler hayli hayli karşı çıkar ve it iti ısırmaz mantığıyla hareket ederek birbirlerini destekleyeceklerdir. O yüzden zamanında bazı kafası çalışmayan adamlar yüzünden böyle bir anlaşma imzalanmış..
28. maddenin de orjinali üstteki. Oraya da dediği gibi; 1. madde de belirtilen geçiş ve navigasyon özgürlüğü limitsiz süresi olacaktır.
şimdi gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere.. ne demiştik bizim kelimelerimiz passage ve navigation. Üstte görüldüğü gibi şu bu gemiler geçer geçmez diye bir şey belirtilmemiş. Oysa aşağı maddelerde şu zamanda şu tarz gemilerin şöyle geçmesi gerekir, izin alması gerekir gibi detaylı maddeler var ama 1. madde de öyle bir şey yok, genel bir geçişten bahsediyor. Şimdi 13. maddeye bakalım
kırmızı ile aldım, dikkat edersen passage (geçiş) kelimesi yine kullanılmış ancak bu sefer batiments de guerre(savaş gemilerinin) boğazlardan geçişi deniyor. Yani burada geçişe dair bir ayrıntı var, başka maddelerde de hep şunun geçişi bunun geçişi diye yazıyor. Ama 1. maddede böyle bir ayrım yok yani genel olarak geçişten bahsediyor. İşte bu sebepten dolayı kafana göre burda sadece şu amaçla deniyor diyemezsin. Ayrıca ulaşım kelimesi de sonuçta bir şeyin bir şeye varması demektir. Bu savaş gemisinin de ulaşımı olabilir, ticari gemisinin de ulaşımı olabilir. Ne Passage ne de navigasyon kelimelerinden sadece "yolcu taşıyan gemilerin geçişi" gibi bir şey çıkaramazsın. Bunun için sözleşmeye bakıp o kelimelerin nerelerde kullanıldığına bakarsan (yukarda sadece passage kelimesinin örneğini verdim) anlarsın denileni.
orjinalini okumak istiyorsan https://treaties.un.org/doc/Publication/UNTS/LON/Volume%20173/v173.pdf
213. sayfadan itibaren başlıyor
edit: şimdi gözüme ilişti, 1. madde de par mer (deniz yoluyla) dans les detroits (boğazlardan) geçiş olarak belirtilmiş, yani havasahası da değil sadece gemiler.. Ama yukarıda açıkladığım gibi herhangi bir gemi ayrımı yok.
edit 2: Yine gözüme çarptı, 1. maddenin son cümlesinde bu özgürlük hükümleri bu anlaşma ile belirlenmiştir deniyor. Şimdi 28. madde de sen 1. madde sonsuza kadar geçerli olacak diyorsan, anlaşma feshedilse bile 1. maddenin açıklayıcı hükümleri diğer maddelerde olduğu için diğer maddeler de geçerli olmuş oluyor, yani ortada bir döngü var.. O yüzden bu anlaşmanın anladığım kadarıyla feshi mümkün değildir.
-
Montrö Türkiyenin güvenliği için olmazsa olmazdır bunu bir kenara koyuyoruz. 2023 olayı tamamen yalan bunu da bir kenara koyuyoruz.
Eğer coğrafi engeller ve zorluklar olmasa kanala karşı çıkmam fakat götürüsü getirisinden fazla olacak bir projeden bahsediyoruz, şu an istanbul boğazı istanbulun tüm pisliğini dip akıntısı ile karadenize götürüyor ve karadeniz kendine özgü yapısıyla bu pisliği dibe indiriyor; bu kanal yapıldığında dip akıntıları yön değiştirecek bunun 27 tane ayrı simülasyonu yapıldı. Çürük yumurta ve bok kokusuyla yaşamayı düşünüyorsak önce bir Kadıköy Moda tarafına gidelim, Kadıköy Belediyesi ve İBB arasındaki sürtüşme nedeniyle kurbağalı derenin hâli malum :) Mantıklı gelen her öneriye desteğimiz tam misal; avrasya tüneli, körfeze köprü projesi, ido yeni hatlar, monoray vs vs...
Sonuç olarak daha farklı bir modelle dip akıntılarını hiç etkilemeyecek şekilde ekstra bir kanal yapabileceklerse insanları mağdur etmeden bu işi becerebileceklerse, yapsınlar, yoksa ellemesinler öyle kalsın düşüncesindeyim.
-
çok büyük proje. istanbulu baştan sona yarıp, yeni bi' kanal açmak kimsenin aklına gelmezdi, bravo. nasıl düşünmüşler bunu, insan hayret ediyor doğrusu. bundan sonra da "kanal türkiye" projesi ile türkiyeyi batı karadenizden akdenize kadar yararak geçen mega-kanal ile yeni bi' ticaret kanalı oluşturabilir (rusya ve diğer karadenize sınırı olan ülkelerde ilişkiler iyi giderse tabi) ama bunun için çok fazla kaynak gerek, kaç senede biter kim bilir. belki 2071 de bitirilir (bunu da ilk ben dile getiriyorum sanırım, ileride yapılırsa "ben demiştim" diye not düşeyim).
-
RockZs bunu yazdı
çok büyük proje. istanbulu baştan sona yarıp, yeni bi' kanal açmak kimsenin aklına gelmezdi, bravo. nasıl düşünmüşler bunu, insan hayret ediyor doğrusu. bundan sonra da "kanal türkiye" projesi ile türkiyeyi batı karadenizden akdenize kadar yararak geçen mega-kanal ile yeni bi' ticaret kanalı oluşturabilir (rusya ve diğer karadenize sınırı olan ülkelerde ilişkiler iyi giderse tabi) ama bunun için çok fazla kaynak gerek, kaç senede biter kim bilir. belki 2071 de bitirilir (bunu da ilk ben dile getiriyorum sanırım, ileride yapılırsa "ben demiştim" diye not düşeyim).
Ankaradan da geçerse, ankaranın da denizi olur ne güzel.
Bu arada 28. maddeyi değiştirirsek herşey ortadan kalkıyor
-
Canınızı yerim sizin yaaaaa
Yeni kalktım kahvemi aldım sigaramı yaktım doya doya okuyacağım şimdi
Konu dediğin budur işte helal olsun sevdiğim insanlar döktürmüş
Ellerinize sağlık güzel bir murat bardakçı teke tek siyaset meydanı nidası yer alıyor
Ellerinize sağlık güzel gidiyor hocalar