Kenevir Beraat Etmeli Mi?
-
SiyahBeyaz bunu yazdıglaurung bunu yazdı
ölümsüzlük bulunacak yakında, telomeraz adlı enzimi 2009da buldular 2010da piyasaya cıkan ilaç 6 aylıgı 4000dolar ve 140 yaşına kadar yaşamayı saglıyor, şuanki durumda yıpranma sadece yavaşlatılabiliyor, şayet bir kanser hücresinin telomerini onarma mekanizması insana aşılanabilirse, insan binlerce yıl yaşayabilecek, nufüs hızla artacak, tarım sadece arıtılmış cam kafeslerde yapılabilecek, o yüzden arsa alın . Evet bilimden başladık ekonomiden bitirdik =D
hocam şayet trafik kazasında öldü o zaman ne olur yada ölür mü yani ?
ölür. kendini klonlasa da ölür, elektronik ortama yedeklese kazadan sonra aynı genetik meteryalden oluşan vücuda aktarılsa da ölür, çünkü aynı şeyi yaşarken de yapabilirsin. Ruh insanın kimyasal hapsolmasıdır, parmaklıklar uçtuğu an o kimyasalite artık bir daha zaman-mekan çerçevesinde sağlanamaz.
-
Bonibon bunu yazdıglaurung haci antibiyotikler haploid dna spesifik olduklari icin oyle bisey olmaz yani arkadasin dedigi de mantiksiz degil surekli bolunebilme yetenegi olan bir hucre ne kadar az malformasyona ugramis olsa da kanser hucresi sayilir
o zaman bakteri hücreleri kanserli mi oluyor =D
-
KrypT bunu yazdı
Genetik materyali bloklayan antibiyotik (?). Genetik materyal ne her şeyden önce? DNA? Öyleyse antibiyotik locus specific olacağı için bloklayacağı bölge bakteriye özgü olacaktır. Dolayısıyla insanı etkilemeyecektir. Bu örneğin telomer örneği ile yakından uzaktan alakası yok, dolayısıyla benim mantığımla bir alakası yok.
Telomer genetik materyal değildir herşeyden önce. Non-sense bölgedir. Bu örnekte herhangi bir enfeksiyon durumu söz konusu değil. Eğer sen telomerin kısalmasını engellersen, o hücrenin kontrolsüz çoğalmasına neden olursun. Kanser dediğimiz şey bu zaten. Telomerlerin kısalmasını engelleyen, hücre bölündükten sonra eksilen kısmı tamir eden telomeraz dediğimiz bir enzim var. Bu enzim embriyoda çok yüksek seviyede mevcut, bu sayede embriyonik hücreler sürekli bölünüp canlıyı oluşturabiliyorlar. Yine bu enzim, kanser hücrelerinin ölümsüz olmasının sebebi. Ayrıca, çok sık bölünmesi gerelen hücrelerde de telomeraz seviyesi yüksek. Ancak, çoğu somatik hücrede telomeraz seviyesi oldukça düşüktür hatta yoktur. Telomeraz kullanılarak canlının yaşam süresini arttırmak bilimadamlarının aklına geleli yıllar oluyor. Lakin, somatik hücrelerde yüksek telomeraz aktivitesi kanser oluşumuyla ciddi derecede ilişkili olduğundan elleri kolları bağlı bakıyorlar.
Ayrıca telomerin ve telomerazın yaşlanma ile alakası hala kesin değil, tartışmalı bir konudur. Açıkça, telomeraz aktivitesi - kanser - yaşlanma üçlüsü ile ilgili daha fazla etken, gen var. Bunların yanı sıra telomerazın pek çok farklı hastalıkla hatta depresyonla bile ilgisi olduğu biliniyor.
Hepsini geçtim, diyelim telomerin kısalması engellendi, kansere sebep olmadı, peki DNA degredasyonu ne olacak, oksidatif stres ne olacak?
Ölümsüzlük hayallerine kapılmayın boşuna. Eğer mümkünse bile siz öldükten çoooooooooook sonraları mümkün olacaktır.
Bazı antibiyotikler, rnaya müdahale ederek protein sentezini durdurur, bazıları nükleik asit sentezini durdurur, bazıları hücrenin var olan meteryallerine zarar verir, özet geçme adına hücrenin nükleik asit sentezini durdurduğu için genetik meteryali bloklayan olarak anlattım, ayrıntıda boğmak istemedim. Ayrıca verdiğim örnek ölümsüzlükle alakalı değil üstte yazan bir arkadaşın mantığını anlaması içinv verildi.
Telomer genetik bir meteryaldir demedim ayrıca telomerazı vucüda sentezleyen dış bir etkenken bu hücre nasıl kontrolsüz olarak çoğalabiliyor ?
yani bir motor düşün yakıtını koyarsan yıllarca çalışır, bu motorun kontrolsüz olduğunu mu gösterir ? Motorun kanser olduğunu mu gösterir =D Demek istediğim motora yakıtı kesersen durur, telomerazı kesersen hücrede bölünme durur veya yavaşlar, kontrol yine sendedir, yapılacak seanslarla bu döngü sağlanabilir.
Bilim adamları bunu yıllardır düşünüyor diyorsun evet haklısın ama ilk kez deniz suyundan tatlı su elde etme projeside 400 yıl önce gerçekleşti ama 50yıldır kullanılıyor . Bi yerden başlamışlar.
Senin engel olarak önümüze koyduğumuz her şey zamanında insanların önüne çıkan engeller, bugün bir santralde üretilen elektrik için
1)Uygun Frekans elde etmek için uygun dönüş hızı, uygun dönüş hızı için uygun reaktif yükleme veya fren sistemi veya vana
2)Üretilen uygun frekansın şebeke ile aynı tepe çukura oturması
3)şebeye bastığın elektriğin voltajı taşıma maliyeti transformatörler vs
4)Doğru akım üreteçler için eviriciler regulatörler
5)evlere verdiğin elektriğin gerektiğinde ac olamsı için diyotlar falan filan
Bak bugün kullandığımız sistem için ne kadar aşama kaydetmişiz, otuurp da ay şu nolcak ay bu nolcak dememişiz yapmışız, ki bugün dünyada bilimle ilgili çok daha fazla insan çok daha fazla imkan çok daha fazla bilgi birikimi var.
Son olarak uyumadan önce, 50.000dolar gibi ucuz ücretlere belirli süreler sizi donduran firmalar var, yani 80 yaşında ölüm döşşeginde uyutulup insan nufüsü azaldığı zaman uyandırılmayı bekleyebiliriz =D
glaurung tarafından 16/Tem/13 03:56 tarihinde düzenlenmiştir -
şimdi benim bi arkadaşım var ondan biliyorm elemanın migreni var devamlı kullandığı dönemlerde bir kere baş ağğrısı şikayetiyle gelmedi bana başka zaman diyo kanka yatıyom kalkıyom başım ağrıyo 4-5 gün aralıksız ağrıdığıı oluyormuş yani bu tür şeyler hep var onu diyom agacım : D
-
Madem maddelerden anlıyorsun;
1 - Evet bahsettiğin temel mikrobiyoloji bilgisi. Bu bahsettiklerinin dışında zibilyon çeşit yöntemle çalışan antibiyotik mevcut. Lakin işin fundamental elementlerinden bihabersin sanırım. Bu yöntemlerin hepsi spesifiktir. Neye etki edeceği bellidir, nasıl etki edeceği bellidir.
2- Telomerazı vücuda sentezleyen dış bir etken değil (ne çeşit bir cümleyse artık). Ayrıca telomerazı inhibe etmek malesef telomer kısalmasını bir süreye kadar durdurmakta. Daha sonra devreye ALT yolu girmektedir.
3- Motorla hücre arasındaki benzetmen gerçekten zekice. Şaka lan, güzel saçmalamışsın. Kontrolsüz çoğalma denmektedir, çünkü çoğalmayı kontrol eden mekanizma işmemektedir. Senin benzetmeni kullanırsak; bahsettiğin motorun takılı olduğu aracın işleyişindeki temel elementlerden birisi gaz pedalı biliyorsun. Gaz pedalının işlemez hale geldiğini, frenlerin boşaldığını ve aracın şehir içinde son sürat gittiğini düşün. Evet direksiyon ile bir nebze kontrol edebilirsin. Bu noktada araç hala kontrolden çıkmamış mıdır? Senin söylediğin, bu aracın önüne barikat çekelim çarpsın dursun, yani haka kontrolümüzde. Lakin sana göre öyle, aracın içindeki adama göre değil, netekim adam barikata çarpınca geberdi. Yani olayın özü, adamın kanser hücresini kamuya mal etmeye gerek yok. Kontrolsüz hücre bölünmesi diyoruz, çünkü hücre kendi bölünmesini regüle edemiyor. Üçüncü bir şahsı geçtim, başka hücrenin müdahelesi, hatta başka bir fizyolojik olay bile bunu durdurabilse, yine de kontrolsüz hücre bölünmesi olduğu gerçeği değişmeyecek.
4- Yani bunca yıldır tıp olsun, biyoloji olsun kansere hücrelerin konrolsüz bölünmesi diyerek gerçekten büyük bir hata yaptığımızı bize gösterdiğin için sağol. Bundan sonra hücrelerin patavatsızca bölünmesi deriz.
5- Madem örnekleri seviyorsun, sanayide arabayı yapan ustanın dibinde dikilip şöyle böyle diyen adamlar gibisin.
6- Peki dostum anlaşalım. Sen bana sınırsız hücre bölünmesinin yanı sıra DNA degredasyonunu nasıl önleyebilecekleri hakkındaki fikrini söyle, ben de sana haklısın diyeyim.
-
Poet bunu yazdı
her türlü işe yarar bu meret,yasak olması hata
Bunun ticaretini yapanlarda yasak olmasını düşünüyor :) Ki zaten yasak :D
:P
pesimistic tarafından 16/Tem/13 05:55 tarihinde düzenlenmiştir -
Katılıyorum, pilot bölgelerde hektar hektar yetiştirilmeli bence kenevir. Ona bakarsanız haşhaş da sicili temiz bir sik değil ama konya da bolca yetiştiriliyor.
-
glaurung bunu yazdıBonibon bunu yazdıglaurung haci antibiyotikler haploid dna spesifik olduklari icin oyle bisey olmaz yani/// arkadasin dedigi de mantiksiz degil surekli bolunebilme yetenegi olan bir hucre ne kadar az malformasyona ugramis olsa da kanser hucresi sayilir
o zaman bakteri hücreleri kanserli mi oluyor =D
iki ayrı cümle var orda nokta koymayı unutmuşum gerçekten anlamadın mı bilmiyorum eğer anlayıp da böyle bir cevap verdiysen de vandallığın alemi yok
-
Andrei bunu yazdı
ben olaya ekonomik acıdan bakıyorum ve okumus oldugum kitaptan bir sayfayı alıntılıyorum :
"...İran, 1969 yılında topraklarında hashas tarımının tekrar yapılmasına izin vermisti.
İlginctir, bu kez Türkiye hashas ekimini yasaklıyordu.
Türkiye, önemli bir döviz kapısını kapatıyordu. Afyon üretiminde DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜYDÜ. MİLYONLARCA DOLARLIK geliri vardı. 90 bin aile hashas ekimiyle geciniyordu. Bu aileler, Toprak Mahsülleri Ofisi'ne 1967'de 119 ton, 1968'de 125 ton, 1969'da 128, 1970'de 63 ve 1971 yılında da 149 ton afyon satmıslardı.
Anadolu'da üretilen afyon, hem dünya ilac pazarında, hem de uyusturucu piyasasında cok iyi para ediyor, kapıs kapıs gidiyordu. Türk afyonu cok kaliteliydi. Diger ülkeler 100 kilo afyondan 10 kilo eroin saglarken, Türk afyonundan 13-15 kilo "ürün" elde ediliyordu.
"Esmer Altın" afyon icin, tehlike sinyalleri Anadolu'ya cok uzak bir yerden, Amerika Birlesik Devletleri'nden gelmsti. Amerikan Narkotik Büro Şefi M. John Cuzacks söyle diyordu :
"Amerika'da tüketilen eroinin yüzde 80'i, ülkemize Fransa'dan sokulmaktadır. Bu eroinler ise Türkiye'deki hashas tarlalarından elde edilen afyondan yapılmaktadır."
Yani, Türkiye'de hashas ekimi yasaklanmalıydı !
Amerikan kamuoyunda Türkiye aleyhtarı bir hava oluşturuldu. Amerika, Vietnam Savası'ndan dönen askerlerinin ve hayata yabancılasan gencliginin neden uyusturucu kullandıgıyla degil, kendisine "kosulsuz baglı müttefiki"yle ugrasıyordu...
Türkiye'ye karsı yıpratma savası baslatıldı. Amerika'nın gücü, ne "eroinin baskenti" Marsilya'daki eroin laboratuvarlarının yok edilmesine, ne de afyon kacakcılarının merkezi, "altın hilal" (İran, Pakistan, Afganistan) ve "altın ücgen"e (Laos, Tayland, Birmanya) yetiyordu.
Türkiye, Amerika'nın istegine karsı koyamıyordu. Önce afyon ekilen illerin sayısı azaltıldı. 1961'de ekim yapılan il sayısı 35 iken, 1970'de bu sayı 7'yle sınıylandırıldı. Basbakan Süleyman Demirel'e yogun baskılar vardı. Demirel, "iki arada bir derede kalmıstı".
Basbakan Demirel Ispartalı, Maliye Bakanı Mesut Erez Kütahyalı'ydı. En cok hashas üretilen Isparta, Kütahya, Afyon, Denizli, Usak ve Burdur illeri, aynı zamanda AP'nin oy deposuydu. Basbakan Demirel, yasaklamaya karsı direniyordu.
Öte yadan, Amerika Birlesik Devletleri'nde secimler yaklasıyordu. Baskan Nixon'un tek umudu, "Amerikan gencligini uyusturucudan koruma" propagandasıydı.
Ve 12 Mart askeri darbesinin basbakanı Nihat Erim, Anadolu'nun binlerce yıllık geleneksel bitkisi afyonun ekimini yasaklayan kararı ilan etti...
Kuskusuz, Türkiye'de afyon üretiminin yasaklanması, dünyada gitgide yayılan eroin tutkusunu azaltmadı. Ancak bunun ne önemi vardı. Önemli olan, Nixon'a secim kazandıracak bir sovdu !.."
Behcet Cantürk'ün Anıları
Sayfa 25-26
Behcet Cantürk güzel anlatmış olayları. Diyecek söz yok herşey ortada istedikleri ak istedikleri kara.
-
KrypT bunu yazdı
Madem maddelerden anlıyorsun;
1 - Evet bahsettiğin temel mikrobiyoloji bilgisi. Bu bahsettiklerinin dışında zibilyon çeşit yöntemle çalışan antibiyotik mevcut. Lakin işin fundamental elementlerinden bihabersin sanırım. Bu yöntemlerin hepsi spesifiktir. Neye etki edeceği bellidir, nasıl etki edeceği bellidir.
2- Telomerazı vücuda sentezleyen dış bir etken değil (ne çeşit bir cümleyse artık). Ayrıca telomerazı inhibe etmek malesef telomer kısalmasını bir süreye kadar durdurmakta. Daha sonra devreye ALT yolu girmektedir.
3- Motorla hücre arasındaki benzetmen gerçekten zekice. Şaka lan, güzel saçmalamışsın. Kontrolsüz çoğalma denmektedir, çünkü çoğalmayı kontrol eden mekanizma işmemektedir. Senin benzetmeni kullanırsak; bahsettiğin motorun takılı olduğu aracın işleyişindeki temel elementlerden birisi gaz pedalı biliyorsun. Gaz pedalının işlemez hale geldiğini, frenlerin boşaldığını ve aracın şehir içinde son sürat gittiğini düşün. Evet direksiyon ile bir nebze kontrol edebilirsin. Bu noktada araç hala kontrolden çıkmamış mıdır? Senin söylediğin, bu aracın önüne barikat çekelim çarpsın dursun, yani haka kontrolümüzde. Lakin sana göre öyle, aracın içindeki adama göre değil, netekim adam barikata çarpınca geberdi. Yani olayın özü, adamın kanser hücresini kamuya mal etmeye gerek yok. Kontrolsüz hücre bölünmesi diyoruz, çünkü hücre kendi bölünmesini regüle edemiyor. Üçüncü bir şahsı geçtim, başka hücrenin müdahelesi, hatta başka bir fizyolojik olay bile bunu durdurabilse, yine de kontrolsüz hücre bölünmesi olduğu gerçeği değişmeyecek.
4- Yani bunca yıldır tıp olsun, biyoloji olsun kansere hücrelerin konrolsüz bölünmesi diyerek gerçekten büyük bir hata yaptığımızı bize gösterdiğin için sağol. Bundan sonra hücrelerin patavatsızca bölünmesi deriz.
5- Madem örnekleri seviyorsun, sanayide arabayı yapan ustanın dibinde dikilip şöyle böyle diyen adamlar gibisin.
6- Peki dostum anlaşalım. Sen bana sınırsız hücre bölünmesinin yanı sıra DNA degredasyonunu nasıl önleyebilecekleri hakkındaki fikrini söyle, ben de sana haklısın diyeyim.
Bence sorun telomerazı vucüda sentezletmekten başka bir yol olmadığını düşünmen. 2.maddede vucüda sentezleyen dış etken değil demişssin ancak çinde yetişen bir bitkiden sentezlenen bu madde vucüda dışardan verildiği taktirde 3. maddede bahsettiğin direksyondan öte bir kontrol gücü elde ediyorsun. Yani motorun çalışması gayet de senin elinde. Yani işe bakış açın baştan yanlış ben vucuda sentezletin demiyorum ozaman kontrolü elinden kaçırabilirsin ancak dışardan verdiğin sürece kontrol sendedir. DNA'nın mevcut durumunu garantiye alamazsın. İlla yıpranır bu da kansere vs birçok şeye neden olur, bilim bunlara da çare bulacaktır. Nasıl bulacaktır onu da ben söyleyecek olsam zaten nobele aday gösterilirim =D