




Kuledeki Kızın Hikayesi
-
Boğazın serin suları dalgın bir maviye boyanmıştı. Yalnızca uzaklarda batan güneşe
doğru bakıldığında, parlak renkler ve menevişleyen dalgalar görünüyordu. Işıktan
bir yol vardı güneşe uzanan ve yolun üzerinde bir kule... Kulenin kenarında, suya
eğilmiş bir kızın görüntüsü belirdi. Dalgın dalgın suya bakıyordu kız, hafif parmak
dokunuşlarıyla onu şehirden ayıran dalgaları okşuyordu sevgiyle. Altın sarısı saçları,
batan güneşin ışık selinde yanıyordu. Buğulu mavi gözleri çaresizliğini haykırıyordu
sanki… Bir kayık yavaş yavaş yaklaştı kuleye, kız ayağa kalktı. Pileli etekleri
rüzgarda savrulan askılı elbisesinin içinde baharda açmış bir çiçek gibiydi. Parmak
uçları üzerinde kayığa doğru yürüdü sekerek. Kayıktan ona uzatılan sepeti çekti.
Sepetten ona gönderilen tüm çiçekleri aldıktan sonra sepeti bir kenara bıraktı.
Kayaların üzerine uzandı, kayık uzaklaşırken. Çiçek demetindeki tüm güllerin
yapraklarını koparıp teker teker, bıraktı dalgalara kendisinin ulaşamadığı kıyıya
ulaşsınlar diye. Elinde kalan ufak papatyayla oyalanırken başını çevirip ufka baktı.
Uzakta bir geminin direkleri belirdi. Yavaş yavaş, fora edilmiş yelkenleriyle gün
batımına sırtına yaslamış bir gemi tüm güzelliğiyle belirdi gözlerinin önünde. Kız
elindeki papatyayı kulağının arkasına sıkıştırıp koşarak kulenin merdivenlerini
tırmandı. Çok geçmeden kulenin tepesindeki bayrak direğinde belirdi. Bir elini
gemiyi izleyebilmek için gözüne siper ederken, diğer elini düşmemek için demire
sarmıştı. Gemi tüm gücüyle boğaza doğru yol alıyor, kendisine engel olmaya
çalışan dalgaları yarıp geçiyordu, kuleye varmasına birkaç dakika kalmıştı. Birden
bir hıçkırık duyuldu, sessiz bir çığlıkla titredi dalgalar. Kızın direği tutan elleri
gevşedi, ayağının yanından bir karaltı kıvrılarak uzaklaşırken. Kız kuleden aşağı,
kayalara düştü. Başından akan kanlar, papatyayı kızıla boyadı...
Yelkenli kuleye yanaştı, maviler içinde yakışıklı bir delikanlı kayalara atladı, koşarak
kızın yanına gitti. Kıza baktı, kana boyanmış yüzünü yaklaştırdı yüzüne. Sonra kızı
çekti göğsüne doğru, sımsıkı sarıldı. Gün bitti, karanlık çöktü. Kızın cansız bedenini
kucağına alan delikanlı kulenin içine girdi. Yelkenli ağır ağır uzaklaştı kuleden...
-------
İkibin yıl sonra, geriye bakıp Kız Kulesi’nin gerçek hikayesinin neden anlatılmadığın
düşünüyorum. Neden yelkenlisiyle gelen prens anlatılmadı hiç? Masallarda sevdiğini
kaybetmenin acısı neden anlatılmaz ki? -
Written by Crimin@l :)
-
Çok güzel teşekkür ederim Crimin@l abü..
Yazılarını bekliyordum :)
Sonunda okudum çok sevindim..
Ben üye olmadan önce çok yazıların vardı hepsini çok seviyodum..
Bir ara yazmamaya başladın üzülmüştüm..
Şimdi beni çok sevindirdin..
Teşekkür ederim.. -
Yazılarımı okuyan birileri var sitede ha!
Çok şaşırdım ;)
Eyvallah kardeş, bunlar eski yazılar, Tahribat'ta geç yayınladım.
Forum'un bir dönemki hali hiç hoşuma gitmiyordu çünkü.
Tekrar teşekkürler, sağlıcakla kal. -
Tabiki abi :)
Hatta seve seve okuyan biri var ..
Saolasın yüreğine sağlık..
İyi ki paylaştın çok sevindim ama ben ya:)
İnşallah devamı kesilmez.. -
Kesilmemesi için yazmaya devam etmem lazım, ama bu aralar hiç vakit yok be gülüm ;)
-
Helal Criminal :)
Kim tutar seni :) -
la AMD'ci sen okur muydun böyle şeyleri :)))
sağol bu arada :) -
Criminal edebiyatın çok sağlam hemen hemen her yazını okuyor arşivime koyuyourm tabi altına Written By Criminal yazmayı ihmal etmiyorum :) bence dahada geliştir bigün gerçekten çok tutulan biri olursun (inşallah)
-
ne tesadüf ben de ihmal etmiyorum :)
eski bir espiri bu, "Written by Crimin@l :)" hadisesi, nereden kaldığını bile
hatırlamıyorum :)
teşekkürler Stifler... -
madem hikaye böyleymis o zaman bastan anlat neden kiz kulede kaliyomus ?
Toplam Hit: 2715 Toplam Mesaj: 23