folder Tahribat.com Forumları
linefolder Derin Konular
linefolder Şeriatçının Karanlık Yüzü



Şeriatçının Karanlık Yüzü

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Tabela Fatihi
    kaygusuz
    kaygusuz's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Nisan/2007
    Erkek

    -25 Temmuz 1951: Ticanilerin lideri Kemal Pilavoğlu 15 yıl ağır hapse mahkum oldu. Bunun üzerine tarikat, ana caddelerde, mahkeme salonlarında tekbir getirme, tarikat bildirileri dağıtma, Atatürk heykellerini kırma gibi faaliyetlerini durdurdu.

    Ortada 40'lı ve 50'li yıllara damgasını vuran, laik cumhuriyete karşı önemli bir çıkış gerçekleştiren, 'Ticani' adında bir tarikat ve bu tarikatın M. Kemal Pilavoğlu adlı bir lideri var. Tarikatın ve liderinin tek amacı, ülkeye dine dayalı devleti, yani Tanrı iradesini getirmek. Yani, şeriatı geçerli kılmak.

    Şeriatçılığın tartışıldığı ortamlarda unutulmaması gereken birkaç temel kural var. Bunlardan birincisi; "Şeriatçı, Tanrı'nın kendisine yapmamasını emrettiği şeyleri yapmayan değil, yaptırmayan kişidir", sözleriyle formüle edilebilir. Bu, nasıl yorumlanmalıdır? Şunu söyleyebiliriz: İnsanlığın evrimi açısından baktığımızda bu, hiç de yeni bir tanım değildir. İnsanlık tarihinin hemen her döneminde geçerli bir kuraldır bu. Yani; hukuk, ahlak ve din her zaman yoksullar ve yönetilenler içindir, güçlüler ve yönetenler için değil...

    Güçlüler ve yönetenler için temel kural ise daha çok ve sürekli güçtür. Güç; siyasal, askeri ve mali unsurlardan oluşur.

    Gücün korunması için ise hukuk, ahlak ve din kurumları oluşturulur. Bu kurallar, güç sahiplerini suç, ayıp ve günah gibi kavramların ardına gizleyerek korurlar. Örneğin, beş vakit namazında, niyazında bir adamın rüşvet olmayacağını, ırza-namusa dokunmayacağını, dünyevi zevklere itibar etmeyeceğini söyleyerek bir önyargı oluşturulur ve artık, ne olursa olsun o kişi bu önyargı kalkanının ve sis perdesinin ardında kalır.

    Peki, kalmalı mıdır? Hayır. Din, kedinin pisliğini örttüğü toprak olmamalıdır. Tıpkı, 50'li-60'lı yılların ünlü gericisi, Ticani tarikatı lideri Kemal Pilavoğlu'nun yaptığı gibi.

    Kemal Pilavoğlu, 1952 yılında Ankara'da kitapçılık yaparken laikliğe aykırı hareket etmek, bildiri dağıtmak, Atatürk büstü kırdırmak ve tarikatçılık yapmak suçlarıyla yargılanmış; mahkeme tarafından yedi yıl hapis, beş yıl sürgün, beş yıl da polis gözetimi cezasını tamamladıktan sonra Bozcaada'ya gelmiş. 1968 yılında, Bozcaada'da "Üzüm, Şarap ve Efendi-Ticani Tarikatı ve Pilavoğlu" adıyla bir röportaj yapan Hikmet Çetinkaya, Ticani lideri Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'deki günlerini şöyle anlatıyor:

    "Karısı, iki kızı ve oğlunu da yanına alan Pilavoğlu, 1963 sonlarında Bozcaada'ya getirttiği yirmiye yakın müridinin sayısını, birkaç ay içinde ellinin üzerine çıkarmayı başarmış. Bozcaada'da sempati toplamak için öğrencilere kitap, defter, kalem ve eğitim araçları almış. Bunları parasız dağıtmaya başlamış. Bozcaada'da doğru dürüst bir fırın, bakkal, bir manav yokmuş o yıllar. Adalılar yoğurt, süt yüzü görmüyorlarmış, aylarca. Çanakkale'ye inerlerse yiyebiliyorlarmış. Kışlık sebze yemezlermiş. Kısacası yoksunluk bölgesiymiş Bozcaada. Kışın deniz kudurdu mu, açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalırlarmış. Motorlar çalışmazmış günlerce. Kimsenin aklına sebze yetiştirmek, inek alıp beslemek gelmezmiş, 1963'e kadar. İşte iyi bir işletmeci olan Pilavoğlu, kolları sıvayarak koyun almış. Süt ve yoğurt satmaya başlamış. Manav ve bakkal dükkanları açmış. Fakat şarap ve sigaranın 'günahkarlar içkisi' olduğunu öne sürerek, bunları satmıyormuş dükkanlarında. Artık işleri yoluna girmiş, 'Pilavoğlu Çarkı' hızlı hızlı dönmeye başlamış. Üstelik elliden fazla mürit, efendilerinin hizmetinde sadece boğaz tokluğuna çalışıyorlarmış."

    (ÇETİNKAYA, Hikmet: Kubilay Olayı ve Tarikat Kampları. Sf. 40. 1986, İstanbul)

    Çetinkaya'nın anlattığı "boğaz tokluğuna çalışma" olayını Pilavoğlu'nun birçok müridi doğruluyor. Müridler, efendiye hizmet ediyorlar ve sevap kazanıyorlar. Pilavoğlu ise, müridlerinin artı emeğine el koyuyor ve dünyalık kazanıyor. Çanakkale Ağırceza Mahkemesi'nde Kemal Pilavoğlu hakkında açılan 1975/181 sayılı davada ifade veren müridleri, şeyhin çiftliklerinde, fırınlarında ve diğer işyerlerinde çalışarak din yolunda efendiye hizmet ettiklerini, hakim huzurunda söylüyorlar. Şeyh-mürid ilişkisinin sonunda, Ticani Lideri Pilavoğlu'nun kazancını 26 Eylül 1975 tarihinde Bozcaada Tapu Sicil Muhafızlığı'nın, Bozcaada Cumhuriyet Savcılığı'na yazdığı bir yazıda, şu bilgiye yer veriliyor:

    "İlgi müzekkerenizle, ilçemiz Cumhuriyet mahallesinden Ahmet oğlu 1323 doğumlu Kemal Pilavoğlu adına kayıtlı (172) yüz yetmiş iki parça gayrimenkul kaydı sicilinden aynen yukarıya çıkarılmıştır."

    1960-1975 yılları arasında, efendi-mürid ilişkisinin Ticani liderine kazandırdığı varlığın sadece bir bölümü olduğu bilinen 172 parça gayrimenkul. Tarlalar, arsalar, bağlar, bahçeler, mandıralar, evler... Binlerce dönüm toprak. Yüzlerce, binlerce küçük ve büyükbaş ve kümes hayvanı. Menkul varlık ise hâlâ bilinemiyor. Pilavoğlu'nun asıl başarıyı ticaret alanında değil, inanç sektöründe sağladığı ortaya çıkıyor. 1950'li yılların Atatürk heykelleri düşmanı, radikal dinci Ticani tarikatının lideri, bu görüntünün altında Türkiye'nin en hızlı zenginleşen kişilerinden biri olarak ortaya çıkıyor. Pilavoğlu, bir yandan mal-mülk edinirken, bir yandan da başka dünyevi zevklerle uğraşıyor.

    Ehli namus, dindar Pilavoğlu'nun diğer dünyevi zevklere olan düşkünlüğü, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1975/181 esas sayılı dosyasının sayfaları arasında bütün çıplaklığı ile duruyor. İki yıl daha duracak ve sonra dosya zaman aşımı süresininin dolması nedeniyle, 1996 yılında imha edilecek. Davanın 6 Mayıs 1976 tarihli duruşmasında, A.U., mağdur, yani fiilden zarar gören sıfatıyla duruşma salonuna, yargı heyetinin önüne alınıyor. Duruşma tutanaklarından izliyoruz:

    "Duruşmanın belli yerinde ve saatinde oturum açıldı. Mağdur A.U. gelmekle huzura alındı, açık duruşmaya başlandı. Mağdur:A.U.: Mustafa oğlu 1952 doğumlu, Altındağ Yenidoğan asfaltı üzeri,... numarada oturur. Sıhhiye Zafer meydanı,... numarada babası M. yanında kalır olduğunu söyledi.

    Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi'nin 12 Nisan 1976 günlü talimatı okundu. Mağdurdan talimat gereğince soruldu: Ben bu hususta evvelce ifade vermiştim. Aradan zaman geçtiği için de okunmasını isterim, dedi.

    Mağdurun talimata ilişik olarak gönderilen, ilk soruşturma sırasında tesbit edilen 24.6.1974 günlü tasdikli ifade örneği okundu.

    Mağdurdan soruldu: Okunan ifadem doğrudur. Ben tarihini hatırlamıyorum. O zaman küçüktüm. Daha doğrusu 14-15 yaşlarında idim. Babam beni Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'da bulunan yazıhanesinde katip olarak çalışmam için sanığın yanına bıraktı. Aradan bir sene kadar geçti. Ben sanık Kemal Pilavoğlu yanında boğaz tokluğuna çalışıyordum. Sanık küçük olduğum için bana muhtelif hediyeler vererek kandırdı ve anüs yoluyla yanında kaldığım 3-4 sene zarfında birçok defa evinin yanında bulunan yazıhanesinde ırzıma geçti. Bana ayrıca tehditte bulunmadı. Yalnız yukarıda belirttiğim gibi elbise, saat gibi hediyeler vererek, çocukluğumdan da istifade etmek suretiyle kandırdı. Ve bu suretle ırzıma geçti. Irzıma geçerken bir tehditte bulunmadı, ancak, her defasında kimseye söylememem gerektiğini bildirdi. Ben onun yanından askere gitmek üzere ayrıldım. Ve kimseye de şikayet etmedim. Ancak; benden sonra yanına aldığı katiplere de aynı şeyi yapmış ve suç ortaya çıkınca her nasılsa bana yaptıkları da meydana çıkmış. Ben de sanık hakkında şimdi şikayetçiyim, cezalandırılmasını isterim, dedi.

    Ben askere 4.7.1972 tarihinde gittim. Askere gitmeden 5 veya 6 sene evvel sanığın yanında katip olarak çalışmaya gitmiştim. Ve bu süre askere gidinceye kadar yanında kaldım. Irza geçme hadisesi de bu tarihlerde oldu, dedi."

    Ne olacak şimdi?

    Bir baba, (muhtemelen o da-müridi) oğlunu din ve Allah yolunda çalışması için lidere gönderiyor. Dini lider, yani tarikat şeyhi, ki olayımızda bu kişi Ticani tarikatının lideri Kemal Pilavoğlu'dur, çocuğu boğaz tokluğuna çalıştırıp artı emeğine el koyuyor. Bunu da din uğruna değil, mal mülk edinme uğruna yapıyor. Üstelik bu kadarla da kalmıyor ve çevresine namusu, haramdan sakınmayı, kadının örtünmesini emrederken dini eğitim vermesi gereken genç erkek çocuğuna tecavüz ediyor.

    Bir başka mağdura geçiyoruz. Pilavoğlu mağdurlarından A.A., hocaefendi hazretlerinin yanına 15 yaşında gidiyor. Çanakkale Ağırceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere, Ankara Ağırceza Mahkemesi'nde, 13 Ekim 1975'te talimatla alınan ifadesinde efendi hazretlerinin yanında geçirdiği günleri şöyle anlatıyor:

    "Ben Kemal Pilavoğlu'nun yanında 1963 yılında çalışmaya gittim. Bozcaada'ya gittim ve katip olarak çalışmaya başladım. Bir gün beni soydu. Bende bel soğukluğu var, bunu tedavi edeceğim dedi ve ben de hakiki olarak sandım. Kendisi bel kuşağı saralım dedi ve sonra bilahare beni yine soydu. Ben sizin babanızım diye bizi öper ve her tarafımızı okşardı. Fakat benim ırzıma geçmedi. Sarıldı ve okşadı. Bunlardan zevk alırdı. Birgün benim ırzıma geçmek istedi. Ben müsaade etmedim ve benim ırzıma geçmiş değildir."

    Ortaya çıkan manzara bir din adamının, bir tarikat liderinin portresinden çok, erkek çocuklarına düşkün bir zamparanın portresi oluyor. Çocukları kimi zaman saatle, elbiseyle, kimi zaman kurnaz bir çapkın gibi hastalığın tedavisi bahanesiyle kandıran bir kart zampara. Dava dosyasının sayfaları arasında dolaşmayı sürdürüyoruz. Bu kez bir baba, M.A.B., müşteki sıfatıyla sorgu hakimliğine, 28 Ağustos 1974 tarihinde şu kısa ifadeyi veriyor:

    "Benim oğlum A.B., sanığın yanına çalışmak üzere gelmişti. Sanık orada çocuğumun ırzına geçmiştir. Ben kendim gözümle görmedim. Durumu bana oğlum A.B. anlattı. Kendisini muayene ettirdim ve ırzına geçildiği anlaşıldı. Sanık benim oğlumun ırzına geçmiştir, dedi."

    Bir baba için ne büyük acı. Muhtemelen kendisinin de müridi olduğu o kutsal adam, o tarikat lideri oğluna tecavüz ediyor. Oğlunu doktora götürüp muayene ettiriyor ve olayın doğru olduğunu anlıyor. Yıkılan inançlarına mı üzülsün yoksa tecavüz edilen oğluna mı? Şikayet ediyor. Mahkemede tekrar tekrar şikayetçi olduğunu söylüyor.

    Bir yıl kadar sonra, 5 Kasım 1975 günü, Çubuk Asliye Ceza Mahkemesi'nde şikayetini Çanakkale'de görülen dava dosyasına gönderilmek üzere tekrarlıyor. Mahkeme, çocuğun da ifadesini alıyor. İlginç bir ifade. Çocuk şunları söylüyor:

    "Bundan tahminen 4-5 sene evvel sanık Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'daki çiftliğine eski yazı okumak ve dini bilgiler öğrenmek üzere talebe olarak yanına gitmiştim. Gittiğim sene bahçesinde çalıştım, bahçe işçisi olarak üç sene çalıştım. Bilahare fırına işçi olarak aldılar. Fırında da bir sene kadar çalıştım. Sanık Kemal Pilavoğlu beni yanına katip olarak aldı. Yazıhanesinde bana, 'benim dediklerimi yapacaksın, seni ben cennete koyacağım, Resulullahın yolundan doğru gideceksin' diye sözlerde bulundu ve yazıhanesinin penceresinin perdelerini örttü. Yazıhanenin aşağı ve yukarı kapılarını kapattı. Benim ırzıma geçti. Ve bu durumu 7-8 ay devam ettirdi."

    Çocuk eski yazı ve dini bilgiler öğrenmek istiyor, bahçe ve fırında çalıştırılıyor. Sonra da hocaefendi hazretlerinin katipliğine yükseltiliyor. Hocaefendi hazretleri ne kadar çok katip değiştiriyor. Hepsini kendisi seçiyor ve hepsi, 14-17 yaşları arasındaki çocuklardan seçiliyor. Katibine, cennete gitmenin yolunun tarikat liderinin yatağından geçtiğini anlatan bir hocaefendi hazretleri düşünsenize... Ticani lideri, bu yolun Resulullahın yolu olduğunu söyleyerek sadece bir sübyanı kandırmıyor; aynı zamanda İslamlığa ve peygambere yapılabilecek en büyük hakareti de yapmış oluyor. Olayın tanıkları var. Tanıklar konuşuyor. Dava sırasında, 16 Eylül 1974 tarihli duruşmada tanık olarak ifade veren S.A.Ç., şunları anlatıyor:

    "1973 Ramazan ayında Bayram münasebetiyle ziyaretime gelen Ahmet Durak bana Kemal Pilavoğlu'nun hakkında küçük çocukların ırzına geçmek suçunu eylediği hakkında malumat verdi. Malumatı eşi Emine Pilavoğlu'na da anlatmış. Emine Pilavoğlu'na da kocasının A.C. ismindeki bir çocukla münasebet kurduğunu ve bizzat kendisinin onları suçüstü yakaladığını söylemiş. Daha sonra Ahmet Durak Ankara'ya gelip şoför Kazım Erdoğan'a meseleyi etraflıca anlattı. Biz bu durum karşısında elimizde bir teyp ve fotoğraf makinesiyle hadiseyi mahallinde görmek ve suçüstü yakalamak düşüncesiyle Bozcaada'ya gittik."

    Eski gelenektir. Mahallenin bıçkınları, yanlarına kadıefendiyi hocaefendiyi, jandarma çavuşunu veya polisi de alarak eve erkek alan kadına baskın yaparlar. Buradaki görüntü de biraz bunu andırıyor. Önce A.C. adlı çocuğu kenara çekip konuşuyorlar ve çocuk olayı anlatırken sesini kaydediyorlar. Sonra A.K. adlı çocuk teybe konuşuyor. A.C. ile şifreli bir haberleşme yönteminde anlaşıyorlar. Daha sonra Pilavoğlu'nun bürosunun üstündeki çatı katına çıkarak beklemeye başlıyorlar. Bundan sonrasını yine Çanakkale Ağırceza Mahkemesi'nin duruşma tutanaklarından izliyoruz:

    "Saat 08.30 sıralarında çocuklar gelip sobayı yaktılar. Bilahare 09.00 sıralarında Kemal Pilavoğlu yazıhaneye geldi. Daha evvelce kararlaştırdığımız şekilde A.C. bu fiil başladığı zaman birinci öksürükte soyunduklarını, ikinci öksürükte ise kötü fiilin başladığını işaret etmek suretiyle bizi haberdar etti. Anında çatı kısmından inmek suretiyle çıplak ayakla kapıyı itekledik. Ve aniden açıldı. Ben, Pilavoğlu'nun A.C.'nin üzerinde kötü halde iken bileklerinden tutmak suretiyle yakaladım. Kemal Pilavoğlu ve üç çocuk çırılçıplak, yazıhanenin perdeleri kapalı ve içerideki soba yanmış vaziyette uygunsuz halde yakaladık. Etrafında bulunan adamların hepsini çağırma suretiyle o çirkin vaziyeti hepsine gösterdik. Bu hadisede görenler K.T., Fırıncı Ö., S.Y., E.Ö. ve ismini bilmediğim 3-4 kişi bizzat bu hali gördüler. En son olarak karısını çağırdık. Çırılçıplak vaziyette görünce ben sana demedim mi bu kötü adetleri bırak, sen bir din adamısın, bunlar sana yakışır mı, gibi sözler söylemek suretiyle çıplak vaziyetteki kocası Kemal Pilavoğlu'nu bizzat kendisi bildirdi."

    Ve baskın sona eriyor. Tarikat lideri, diğer müridlerinin ve eşinin önünde çıplak bir durumda süklüm püklüm. Baskıncılar işin peşini bırakmıyorlar:

    "Yaptığımız araştırma sonunda ve delil toplamak gayesiyle Bilecik Jandarma Taburu'nda A.U.'yu, İzmir Ulaştırma Bölüğünde M.M.'yi, Kars Mekanize Bölüğünde S.B.'ı bizzat gidip gördük. Çocukların hepsi de bu fiillerin 1969 senesinden beri işlendiğini, evvelce bu kötü işin kötülüğünü bilmediklerini, akılları başlarına geldikten sonra yüz kızartıcı bir şey olması nedeniyle kimseye söylemediklerini, söylerlerse Kemal Pilavoğlu'nun fedaileri tarafından kendilerinin icabında yok edileceklerini söylediler. Ayrıca Kemal Pilavoğlu'nun buna benzer sapık hallerinin, örneğin şifa olur diye idrarını içirirmiş, vesaire gibi halleri yaptığını söylediler..."

    Bir, üç, beş... Birçok tanık bulunuyor. Tanıklar aynı şeyleri söylüyorlar. Mağdurlar aynı şeyleri söylüyorlar. İki tanesi ise, baskını yapan kişilerin Pilavoğlu'ndan tehditle para istediklerini, Pilavoğlu vermeyince böyle bir oyuna başvurduklarını anlatıyorlar. Ancak, bu ifadeyi veren kişilere mahkemenin tecavüze ilişkin doktor raporlarını anımsatması üzerine enteresan bir yanıt geliyor: "Biz birbirimizle bu işi yaptık."

    Olan oluyor. Yargılama bütün hızıyla sürerken Pilavoğlu ölüyor ve dosya düşüyor. Dava kapanıyor.

    Kapanıyor ama adalet için kapanıyor. Başkalarının sorunları bitmiyor. Onlar her kimse, daha sonra adliye mahzenindeki dava dosyasına girerek çocuklara tecavüz edildiğine ilişkin doktor raporlarını, dava iddianamesini, dosyanın içinde hangi belgelerin bulunduğunun listesi anlamına gelen dizi pusulasını ve daha birçok önemli belgeyi çalıyorlar. Kedi, pisliğini önce dini sonra da hukuku kullanarak örtemeyince bu kez hırsızlıkla örtmeye çalışıyor. Ayın karanlık yüzünün ortaya çıkması ise hiç bir zaman engellenemiyor.

    Peki, şimdi ne olacak? Ne söylenebilir?

    Söylenebilecek şeyi ses sanatçısı İlhan İrem söylemiş: Adam "gerici". İlhan İrem'in saptaması gerçekten doğru. Adamlar galiba her anlamda gerici... Türkçe'de güzel bir laf vardır. Hoca'nın dediğini yap, yaptığını yapma derler.

     

    kitapdan alıntıdır kitabın ismini vermiyorum...Sadece bu olayla kendini şeyh sanan dini kullananların çevirdiği dolapları ve Tarihin tekerrür ettiğine dair örnektir.Hüseyin üzmez namussuzu ve burdaki ticani şeyhi kemal pilavoğlu ikiside din altında şerefsizlikleri ne kadar benziyor...hep aklımda paylaşmak istedim.


    Aldananlar aldanmaktan zevk aldıkları için hile ortaya çıkmıyordu Tolstoy
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    C_e_Z_a
    C_e_Z_a's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek
    İşte Din konusu bu kadar hassas- her noktadan bir şekilde kişilerin menfaatlerine yontulabilir.Bu adamların Allah'la,din ve kitapla alakaları yoktur,tek amaç kendi menfaatleri için ortam hazırlamak-başkaldıranları sindirebileceği herşeye rağzı gelen,saftirik,hakkını savunmayan bir topluluk yaratmaktır.

    Günümüzde bu artık silahla,zorla değil - çok sinsi biçimde siyasetle yapılmaya çalışılıyor ve öyle bir kılıf giydiriliyor ki; ' Din elden gidiyor!' diyerek halkın vicdanına iğne batırıyorlar :) kanayan gönüllerin kanlarından faydalanıp,adeta sömüyoruyorlar.


    İşte açıklamalar bu kadar basit :)

    Makaleyaz.Net - Türkiye'nin Makale Alım-Satım Platformu
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    CaNNi
    CaNNi's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 10/Ekim/2007
    Erkek

    aynen ceza /: din ile politika yapıyorlar. din elden gidiyor diyip atatürkü düşman belleyip nerde karşı çıkan varsa onlara hucum allahuekber kalan bizimdir ölenlere fatiha diyorlar (:

    bunlar bu kadar dinsiz dinciler /:


    sitem hep âşinâlardan gelir bîgâneden gelmez!
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Demodor
    Demodor's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek
    din elden gidiyor diye böğüren zihniyetin asıl kendi en büyük dinsiz ve din düşmanıdır amaçları zaten din değil dini kullanıp şu an olduğu gibi istediklerini yapmaktır bakın bazı cemaatlere teröristten bile tehlikeliler ama kendilerine tut mikrofonu efendim biz allah rızası için hizmet ediyoruz der şerefsizler.

    VUR VUR İNLESİN FİLİSTİN DİNLESİN.
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    C_e_Z_a
    C_e_Z_a's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek
    Demodor hocam cemaatlerin tehlikeliliği bir yana,bence teorik olarak dine en zıt örgütlenmeler onlardır.

    Şimdi bir fikir atacağım ortaya,dilerim ki mantıklı biçimde yargılanarak tartışılır;

    Cemaatlerdeki amaç, kendi bünyesi içerisinde yer alan müritlerin maddi,manevi ihtiyaçlarını kendi içlerinde gidermek,yardımcı olmak,korumak ve kollamaktır.
    Ama İslamiyet , ' Herkesi sev,koru,kolla,hakkında kötü düşünme der.'


    Nerde cemaatte herkese aynı yaklaşma,sevgi ve yardımlaşma :)
    En büyük gruplaşma,parçalama örneği budur.Ve Türkiye'de onlarca cemaat var.Din bir,Allah bir fakat kulları kendilerini bir görmek,saymaz...Alın size en büyük İslam düşmanları :)


    Makaleyaz.Net - Türkiye'nin Makale Alım-Satım Platformu
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Demodor
    Demodor's avatar
    Kayıt Tarihi: 30/Ağustos/2005
    Erkek
    ceza iyi özetlemiş durumu.

    VUR VUR İNLESİN FİLİSTİN DİNLESİN.
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SucH
    SucH's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Haziran/2007
    Erkek
    şeriata karşı hep beraber bale yapalım türkan saylan öyle derdi. çağdaşlık  görürler belki.
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Çömez
    underzero
    underzero's avatar
    Üstün Hizmet Madalyası
    Kayıt Tarihi: 20/Ocak/2003
    Erkek

    SucH bunu yazdı:
    -----------------------------
    şeriata karşı hep beraber bale yapalım türkan saylan öyle derdi. çağdaşlık  görürler belki.
    -----------------------------

    1- yukarida anlatilan bu mu ?

    2- cagdaslikdan anladigin bu mu ? bale yapmak mi ?

    3- Turkan saylan in icraatlerine mi bakacaksin ? soylediklerine mi ?

    4- yukarida ismi gecen kisinin (Kemal Pilavoglu) nun yaptiklarina mi bakacaksin ? soylediklerine mi ?

     

    bi tarafta onbinlerce insani cahil kalmamasi icin okul olmayan koylerden alip okutup meslek sahibi yapmis biri bunun yaninda anadoluda hastanesi olmayan mecralarda cuzzamla savasarak halkin iyiligi icin calismis birisi

    diger tarafta yukarida okudugun tipde birisi

    peki yukaridaki anlatilanlari okuduktan sonra sence Turkan Saylan mi daha musluman Kemal Pilavoglu mu ?

     

    seriata karsi bale yapamayiz cunku bale yapan COCUK(!) larimizin bacaklari mozaikli.

     


    pist bak bi ! - Ban Golu Canavari
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    yiseca
    yiseca's avatar
    Kayıt Tarihi: 25/Haziran/2007
    Erkek
    Evet bunlarin gercek yüzleri budur hepsi atatatürk düsmani laiklik karsiti yobaz takimi özellikle yasadigimiz bügünlerde herkesin biraz daha laik, cumhuriyetci( CHP kastetmiyorum cünkü onlar laik degiller)vede en önemlisi ulu önder büyük insan atatürkcü olmasi lazim buna herkesin ihtiyaci var hani artik klasik bir laf olmus türkiye laiktir laik kalacak böyle böyle giderse bu sözler sadace slogan olrak kalacak... herkes üzerine düseni artik yapmak zorunda .
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    elevator
    elevator's avatar
    Kayıt Tarihi: 26/Mayıs/2007
    Erkek

    böyle sübyancılar varken ...

    büyük bir ahlaki çöküntü sorunu varken . nasıl yollayacağız baleye ?veya herhangi bir etkinliğe ?

    Kişinin gerçek anlamda "İnsan" olması için illede yaratıcıya veya herhangi bir dine inanıyor olması şart değildir.

    Bu karakter meselesidir,İnsanın vicdan meselesidir.

    Sadece "Elhamdülillah Müslümanım" demekle  sağlam bir İNSAN  profili çıkmaz ortaya . Öyle diyip konu kahramanı gibi PİLAVlarda çıkabilir.

    Kime güvenip kime inanacağını şaşıran bir toplum haline geldik .çözümü ise tabiki eğitim.

    Sahte Atatürkçüler gibi sahte Müslümanlarada dikkat diyiyorum !!

     Aldatıcıların sizi Allah ile aldatmasına izin vermeyin...

     


    nekadar anlatırsan anlat,anlattıkların karşındakinin anladığı kadardır... VAR OLDUĞUM İÇİN DÜŞÜNÜYORUM ...
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Tabela Fatihi
    kaygusuz
    kaygusuz's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Nisan/2007
    Erkek

    Aldananlar aldanmaktan zevk aldıkları için hile ortaya çıkmıyordu Tolstoy
Toplam Hit: 3749 Toplam Mesaj: 12