Pervane - Aşk"A Aşk..
-
PERVANE
Sol göğsümde ki letaifin susuzluğunda kesiyorum nefesini sözcüklerimin. Yeniden başlıyorum çırpınışın boğuluşlarında kelimelere nefes vermeye…
Başlamak bitirmekten sonra gelir bazen. Her seferinde karalıyorum o beynime kan pompalayan organımın üzerini silgiyle ki karardıkça kararıyor…
Erirdim gözlerinin içinde kendime bakarken seni görünce. İntihar eğilimindeki şehrimin sokakları kaldırımlarına oturmuş kan döküyor gözlerinden saki gibi yollarına.
"Lâl" olmuş gözlerimin gönlüne sağırlığında dudaklarım ıslaklığını yaşıyor körlüğünün…
Yakamozundan su içen çocuklar ay’ın, güneşin susuzluğuna gülüyorlar. Deneyişler…
Aşk’ın şarabına “verebileceğin en ölümlü tadı ver bana..” derken titreyen sırların akışı ruhun donan gözlerine sımsıcak kan gibi damlayamıyor artık.Okyanusun zifirinde kaldım güpegündüz gözlerin “ışık” oldu kaybolan ruhumu bulmama.Düşün ki yalnızca topraktan ibaret olan dünyada yeniden yaratıldım yalnız başıma.Yaşamın kalbine hayat veren “su”yu aramaktayım.Kaf dağının ardında kupkuru bir ağacın bir dalındaki güz rengi bi yaprakta bir damla.Sevgilinin gözünden damlamış bir damla…
Ne yazık ki gerçek olan “su” masal olan kaf’ın ardında. Boğulurmuydum taşsan bir damla olarak ki boğulmanın acısını susuzluğumla kıyaslayıp polyannacılık oynarmıydım? Yoksa denizin dibindeki "ateş"mi olurdun bana?
Kefenlere sarılmış çiçeklerin her yaprağında yüzünü oluşturmuş toprağın sersemliği… Tabutlara yatırılmış her kalbin suskunluğunda “sen” atıyorsun “aşk…” diye… Seni suluyorum bin damla kanımla gözlerimden ki dirilmiyorsun ben ağladıkça…
Boğuluşum devam ediyor her çırpınışımda.Kaf’ın ardındayım artık her yer bahar oldu ben güzdeyim şimdi.Her çağlayışında bin tohum patlarken yuvasından ben içime çekiliyorum;toprağa…
Arayışlar…
Çift kişilik bir sevdanın tek kişilik kahramanısın sen benim hikayelerimde.Adımı unuttum dilinde.Gözucumda koca bir dev ama gözlerim çok ufak gönlünün yanında…
Dilimi unuttum adının baş harfinde…
Sellerin, tufanların kuruttuğu çatlamış dudaklarıma “bir damla gözyaşı” diye düştün.Boğuluşum toprağın altında bu sefer ki her gün döküyor kanını ağlamak diye bülbül… Seyyahi bir renk var gönlümün en kör yerinde.Taşınıyor ruhunun en hüzünlü ve ölüm veren en sağır yerine… Et yığınları mıdır baki olan? En hafi olanın kilidi gönlünde artık.Anahtarın içinde bir kapı.İçinde ne ararsan yine içinde… Anahtar kilidin kilit anahtarın içinde… Saplanmış kalbe eyyubinin hançeri gibi,damlıyor ab-ı hayat’ı birer birer kıpkırmızı! Kana kana susayan kalbe kupkuru şarap gibi… “bir damla gözyaşı diye” ıslattın yine çöl fırtınalarının ıslatamadığı dudaklarımı.
-
mod arkadaslar ricaetsem konuyu silebilirmiyiz? kusura bakmayın..
-
"...
hoşgeldin kadınım benim, hoşgeldin
yorulmuşsundur,
nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını...
ne gül suyum ne gümüş leğenim var...
susamışsındır
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır
sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam
memleket gibi esir ve yoksuldur odam
hoşgeldin kadınım benim, hoşgeldin
ayağını bastın odama,
kırk yıllık beton çayır çimen şimdi
güldün,
güller açtı penceremin demirlerinde
ağladın
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin,
hürriyet gibi aydınlık oldu odam
hoşgeldin kadınım benim, hoşgeldin" -
yazmakta olduğum kitabımın ilk sayfası =)
-
Ben beğendim . hele şu cümle tam şuanda yaşadığım durumu anlatıyor.
"güpegündüz gözlerin “ışık” oldu kaybolan ruhumu bulmama"
Toplam Hit: 1239 Toplam Mesaj: 5