Bikaç Fizik Sorusu?

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    krebs
    krebs's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Mart/2008
    Erkek

    mrb arkdaşlar bu iki soruyu bilaz detaylı açıklayabilecek olan varmıya.1içerisinde sıcak çay bulunan bir kabı parmaklarınızla kabın etrafında tutmak yerine kabın sapından tutmak niçin daha rahattır?2.Şekere aşırı doymuş bir sıvının yavaşça buharlaşmasına izin verilirse şeker kapta kristalleşir.Böylızıece eriyik içindeki düzensiz şeker molekülleri oldukça düzenli kristal haline dönüşür.Bu işlemin termodinamiğin ikinci kanununa aykırı olup olmadığını açıklayınız? konu haklkında bilgisi olanlar yazarlarsa sonsuz teşekkürlerimi sunarım:/


    krebs
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    krebs
    krebs's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Mart/2008
    Erkek

    upp


    krebs
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    antivir-US
    antivir-US's avatar
    Kayıt Tarihi: 04/Ocak/2006
    Erkek

    ik sorduğun soruya kendi mantığımla cevap vereyim;

    bardağın sıcak çay ile dolu kısmını soğutman uzun sürecektir çünkü daha yoğun bi alandır.İçi dolu olduğundan geç soğur.

    Bardağın ağız kısmı ise sıcak çaya biraz daha uzaktır  fakat normalde onun sıcaklığı da hemen hemen çayın sıcaklığına yakındır.

    Eğer bardağın dolu kısmından tutmak isteseydik o kısımdaki parmak ve cam arasındaki ısı alışverişi çok çok uzun sürecek ve bu süreye elimiz dayanamayıp yanacaktı.Boş kısmından tutuğumuz için o kısım anında soğudu ve tutabildik.

    Şöyle düşün,yanan ocağın üzerindeki boş bir tencerenin dibi mi daha çabuk ısınır yoksa içerisinde 2 litre suyun olduğu tencerenin dibi mi? yane cevap tamamen ısı alışverişi

    İkinci sorduğun soruya cevap verebilmek için bahsettiğin şeylerin iyi çizim örneklerini görmek lazım sözel olarak anlaşılamıyor.daha doğrusu bu konuda bilgi sahibi olmak gerenk.

    ****************

    düzenleme;

    yav kabın etrafından tutmak/kabın sapından tutmak rahattır ne yav?

    Soru şekli böyle ise bu soru psikolojiye girer ki cevabı da şudur;

    Kenarlardan tutulursa sıcak su çalkalanıp parmaklarımızı yakabilir şüphesi,eğer kulptan tutulursa çalkalanma durumunda sıcak suyun ele ulaşmasının daha zor olması

    ???


    Camınızı kırar, duvarınıza işer, bisikletinize biner, tekerini keser, arabanızı çizer, zilinize basar kaçarım. Kısacası ben annenizin sokağa çıkarken uzak dur dediği çocuklardan biriyim.
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    hipokondriyak
    hipokondriyak's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Temmuz/2007
    Erkek

    1. sorunun cevabı 

    Yalıtımla alakalıdır.

    Isı bir enerjidir ve hareket etmektedir düzensizde olsa .

    Alevin içeriisine yeterince uzun bir demir çubuk koydugumuzda ve anlık olarak sıcaklıgın ölçüğümüzde direkt olarak ateş içerisindeki kısımın sıcaklık göstergesi çok yüksek olacaktır.bi 2 metre uzaklıktakı kısımdaki sıcaklık daha düşük vs vs olarak azalacaktır.

    Bardaktaki prensipte aşagı yukarı aynıdır. üstelik olarakta bardağın sapının kalınlığı ince cam yüzeyine oranla daha kalın olduğu için ayrıca bardak yüzeyi tüm ısınan sıvıyla temas ediyor gibi hareket etmektedir. Ama sap kısmının bağlandığı kısımlar genel yuzey alanına göre çok daha az bir yüzey alanına bağlıdır.

    Bu mantıktan ilerleyerek sıcaklık ,yalıtım konusundaki terminoljik terimlerle ve alanınla ilgili akademik formüllerle birleştirebilirsin.

    ısı sıcaklık olarak qmct vücut sıcaığı dısında bır bilgim yok ne yazıkkı.

     

    Bu soruda rahatlıktan kastının sıcaklıkla alakalı oldugunu dusunuyorum o nedenle buna uygun olarak cevapladım eğer bu olay ergonomiklik olarak irdelenmekte ise bu biraz daha görecelidir 70 yaşındaki nenelerimiz saplı bardaktan çay içemez alışamaz.

    Bunuda acıklamak ıstersen daha rahat diye el anatomisinin yapısından ,ağırlık ve yük konusundan kemikleri kullanarak dirsek bilek be parmakları kaldırac prensıbıne uyarlayarak halladebilirsin.

    2. sorunun cevabında termodinağin 2. kanunu hatırladıgım kadarıyla calsius plank kelvin filan vardı sanırım bu termometleri yapanlar 

    soğuk maddeden sıcak maddeye ısı akısı dısında baska bır ıslem olmazmıydı oyle bırseydı.

    Şekerli su çözetisinin doygunluk ve nka da max çözebileceği şeker maddesi oranı bellidir.

    Havanın sıcaklıgı vede Çözünmüş haldeki Şeker moleküllerinin ısısı su molekullerıne gecerek sıvı halden gaz hae geçmelerine sebep olur.böylelikle düzenli hale geçerler

    Şekerden suya bir ısı aktarımı vardır ısı kaybolmamıstır.

    Sanırım 2. madde ısının kaybolmaması aktarım yapılabılmesı ıle alakalı idi.Durum şeker de oldugu gıbı bırcok endotermik tepkime veren çözeltilerdede benzer şekildedir diye düşünmekteyim.

     

    sanırım başkada yazan cıkmaz konuya :D umarım faydalı olabılmısımdır. kaynak alıntı vs yoktur tamamen bana aittir doğaçlama yaptım biraz da 


    Homo sapiens, yaşamak için, diğer canlıların yaşamasına muhtaç; obligat parazit türüdür. "Sen olursan boş bardak , sana olur koyan çok su. a.g."
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    mfatihbodur
    mfatihbodur's avatar
    Kayıt Tarihi: 02/Ağustos/2006
    Erkek

    termodinamigin 2. yasası bi etki olmadan soguktan sıca ısı geçişi olmaz, yani bardagın sıcak kısmını tutarsan eline ısı geçer ve elin yanar, ama soguk olan kulpundan tutarsan eline ısı geçmez ve elin yanmaz.


    Yeryüzünün öğretmeni olmak için, gökyüzünün öğrencisi olmak gerekir. - Aliya İzzetbegoviç / mfatihbodur@tahribat.com
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    tranceport
    tranceport's avatar
    Kayıt Tarihi: 17/Haziran/2006
    Erkek

    someone_from_71 bunu yazdı:
    -----------------------------

    termodinamigin 2. yasası bi etki olmadan soguktan sıca ısı geçişi olmaz, yani bardagın sıcak kısmını tutarsan eline ısı geçer ve elin yanar, ama soguk olan kulpundan tutarsan eline ısı geçmez ve elin yanmaz.


    -----------------------------

    bunun için isi makinalarına ihtiyac wardır,enerjı harcanır.örnek buzdolabı :D


    Atatürkçülük ölmez bir hedef, yükselen bir şereftir.
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    erdoganb
    erdoganb's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 11/Eylül/2009
    Erkek

    Biraz geç oldu ama yettim :)

    ilk sorunun cevabını vermiş arkadaşlar.

    ikinci sorunun olayı da verilen cevaplar da çok stabil değil.

    Benim 4 yaşından beri takıntım var, kendisi özellikle fizikte çok işime yarıyor. Şöyle ki; "neyin ne olduğu?"

    Yani ilk önce bir kelime ne anlama geliyorsa onu kurcalamamız lazım.  (Kendim fizik okuyorum, termodinamik konusunda da kendimi kabul edilebilir derecede yeterli hissediyorum. Bu yüzden ikinci soruya cevap vermeye çalışacağım.)

    Başlıyoruz:

    Şimdi kelimemiz "entropi". Kendisinin birkaç farklı yorumu var. Ve kendisini 1800 lerin ortalarında, birazcık sorunlu bir tip (tabi ki de oğlak burcu) olan Rudolf Clausius tarafından bulunmuştır. Yok elim sürttü, bulunmuştur. Sanayi devriminin de etkisiyle avrupada, bilimciler, mühendisler, özellikle de ırkcı ülkeler, kendilerini geliştirmek için (ırkçılık güdümlü de olsa kendini geliştirmek çok süper bi şeydir) fizik alanında hayvan gibi yatırımlarda bulunmuşlar ve bu alanda ki özellikle de makine alanında hayvan gibi çalışmalar yaptırmak için ödüller, ünvanlar vererek teşvikte bulunmuşlardır (bu cümle çok düşük oldu ya).

    He neyse, Carnot reyiz eskiden termal iş yapabilme için (Q - Q') / Q olduğunu önermiş Fransızları bir adım öne geçirmeye çalışmış, ancak becerememiştir, neden çünkü yıllar sonra ortaya çıkmıştır ki yapılan iş verilen ısı ile değil, makine ve makinenin bulunduğu ortam arası sıcaklıkla ilgilidir! > (T - T') /T 

    Hee işte böyle, sonra süpheci yaklaşımlarla, Clasius (adamım!) "mına koyim, o kadar ısı veriyoruz, ne oluyor lan?!" demiş ve çalışmaya başlamıştır. Daha sonra farketmiştir ki, verilen ısının bir kısmı kayıp, yok. Olmuyor. Daha sonra sayfalarca matmatik yardırıp (türevler, integraller, diferansiyeller vs...), bazı deneylerle verilen ısının "bir kısmının" makineye iş yaptıramadığını gözlemiş ve bunu formülize (formül türetmiş işte) etmiştir.

    Verilen her ısı, makineye iş yaptıramaz, bir kısmı "işe yaramaz ısı" olarak kabul edilir. Bu "işe yaramaz" enerji, makinenin yapıldığı malzeme, ortamdaki gazın yapısındaki elementler, bunlar arasındaki bağlar, ortam basıncı, sıcaklığı vs. parametrelere göre değişmektedir. İdeal bir ortamda (ki ben onun ta mına koyim) entropi de enerji gibi korunur. Yani işe yaramaz enerji geri dönüştürülebilir.

    Şimdi sorun şu ki, entropi de enerji gibi korunuyorsa, tersini bir süreç ile geri dönüşebilir. Şimdi size bir soru: "bi enerji iş yapmıyorsa, o enerjiyi nasıl geri dönüştürebiliriz?"

    Cevap, babayı dönüştürebilirz, o enerji evrenin amacına sinsi bi şekilde itaat edip, hepimizi öldürmeye çalışan enerjidir.

    Doğadaki her şey kararlı olmak ister, tabi ki Termodinamik bundan geri kalır mı? O da ister, mına koyim. Ne yani bunun istediği, hepimizi öldürmek tabi ki. Evrendeki her noktadaki sıcaklık eşit olana kadar çalışır. O işe yaramaz minik enerjiler, evrenin her noktasına yayılana kadar durmaz. Ama mikro düzeyde düşününce. Makro sistemlerde bunu düşünmeyiz.

    Örneğin bir rüzgar gülünün ya da güneş panelinin verimi 10%- 30% arasında değişir. Nerde lan geri kalan 70% - 80% enerji? Hah, hah hah haaa! Afedersiniz ama hepimiz yarra yiyeceğiz.

     

    Neyse gelelim, su şeker meselesine. Entropinin bir yorumu da düzensizlik üzerinedir. Bir ortamdaki, ya da maddedeki moleküllerin düzeni sıcaklıkla değişir. Örneğin bir metali, özellikle de bir mıknatısı elleyin. Hissedin (çok abartmadan). Soğuktur mına kodumun şeyi. Neden?

    2 saattir konuşuyorum mına koyim, düzen düzen diyorum. Metaldeki atom ve moleküller düzenlidir, belli bir sıradadır. Şekli şemali bellidir. Bu yüzden etraftan ısı almamaya çalışır. Hele mıknatıs. O iğrenç şeydeki moleküller atomlar değil, atomlarındaki elektronlar bile düzenlidir. (Spinleri bile düzenli) Manyetik özellik,  o mına kodumun elektronlarının spinlerindeki ahenk, birliktelik, kardeşlik, paylaşım, komün hareket yüzünden ortaya çıkar.

    Sizin dediğiniz şekerli su olayında, şeker C6 H12 O6 moleküllerinin birleşip kristal yapı oluşturmuş halidir. Su H2 O, ama kristal yapıda değildir kendisi.

    Su ve şekerin ayrı ayrı düzensizliklerini incelediğimizde; su 4 düzen katsayısına sahip olsun (böyle bi şey yok ha!, tamamen kendim uydurdum örneği somutlaştırabilmek için, bi yerlerde bu eleman dedi falan deme sakın, sakata gelmeyeyim!) şeker ise 8 düzen katsayısına sahip olsun. Tabi ki daha düzenli olan daha büyük katsayılı vs.

    Şimdi su şeker karışımındaki düzen bu ikisinin ayrık düzensizlikleri ile karışık olmalıdır. Burda kafa karışabilir. Derin derin nefes alarak aşılabilen bi durum ama.

    Neyse beyler, çok ta.ak geçtim. Olayımız şu. Şekerli su halinde, su biraz daha düzenli durumda 4++ diyelim, şeker ise daha da eridiği için 8-- duruma geçiyor. Sonra Su buharlaşıyor. Yani 4++ durumdan, 4-- duruma geçiyor, çünkü saf su buharlaştığı için ilk halinden (4 olduğu durumdan) daha düzensiz hale geçiyor ve düzensizlik katsayısı azalıyor. Tabi aynı şey şeker için de geçerli, şeker içinde hiç su kalmayana kadar yardırıyor. Su tamamen buharlaştığında (ki düzen katsayısı düşer, ve 1 olur, öyle diyelim yani, 1 iyidir.), şeker ilk düzenli haline geçer! (Sabit sıcaklıkta, termodinamik denge, karışımdan önceki haline döner) 8-- (++) = 8 olur.

    Toplamda baktığımız zaman şeker ilk durumda 8, son durumda 8, su ilk durumda 4, son durumda 1. Toplam düzensizlik artmıştır.,

    Termodinamik siker.


    yardırmak bizim işimiz
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    erdoganb
    erdoganb's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 11/Eylül/2009
    Erkek

    hipokondriyak bunu yazdı:
    -----------------------------

    2. sorunun cevabında termodinağin 2. kanunu hatırladıgım kadarıyla calsius plank kelvin filan vardı sanırım bu termometleri yapanlar 

    -----------------------------

    Tanrı aşkına Sebastian! Tööbeler tööbesi, abi ne diyorsun sen :)

    Lordumuz Kelvinin adını besmelesiz adına alma, teesüf ederim sana bu konuda :(

    Planck reyiz de olaya daha sonra dahil oluyor. Kendisi Clausius abimizden biraz daha ağır sapıkmış. Kuantum mekaniğinde kendisinin kırbaçlarını hissediyoruz halen.

    Termometreyi yapanlar da bunlar değil abi, bunlar biraz daha ciddi işlele uğraşmış abilerimiz.

    İlk termometreyi Gaileli ipnesi yapmış, (kendince) sonra adına termometre değil, termoskop olsun demiştir. Kendi çabalarıyla bi şeyler yapmış işte, güzel de yapmış, ondan sonrakiler termometreyi geliştirmek için o "bu ne lan?" dedikleri termoskop'un ilkelerini bir bir (kii, s.ke s.ke) kullanmışlardır.

    Neyse abi, öptüm, görüşürüz.


    yardırmak bizim işimiz
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    erdoganb
    erdoganb's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 11/Eylül/2009
    Erkek

    Tutamadım kendimi, ilk soruyu da cevaplayayım :)

    Elektrik devrelerindeki direnç gibi düşünmemiz lazım. Aslında birbirine çok yakın formüller. Sözel anlatıp geçeceğim, ve hayatının sonuna kadar unutamayacaksın!

    Şimdi, direnç dediğimiz şey, bir harekete karşı yapılan, engel amacı güden, sinsi, nalet ama bir o kadarda tanrıların(en az bi tane olduğuna inanıyorum) bizleri hizaya getirmek için koyduğu bir sistemdir. Sistem diyorum çünkü ölçülebilir özellikleri var dirençlerin.

    Isıl direnç diyoruz, ısı bir enerjidir ve yayılmak için bir ortama ihtiyaç duyar. Kendisini ileri götürmek ister hep. (Afferim kendisine.) Bunun için çok pislik ve sinsi bir şekilde etrafındakileri kullanır mına koduğumun şeyi. Tabi bu arada kendinen bi şeyler kaybeder, kendini kaybeder, iyi de olur. İletmek için kullandığı her şeye kendinden biraz rüşvet vermelidir. Yoksa kimse s.klemez. Bazıları vardır ki bunu yapmak istemez, aslında herkes rüşvet ister (atomik düzeyde diyorum beyler, alınmayın), ve herkesin bi fiyatı vardır. Bu birilerini kullanma sırasında kendini kaybede kaybede ilerler. Bu rüşvetçilerin her birinin fiyatları farklıdır, ve kaynağa yakın olanlar her zaman çok çalışır. Uzaklaştıkça, bi tembellik, bi uyuşukluk, ne bileyim bi laçkalık başlar. Bu böyle "hadi abi, şunu da ilet, şunu da ilet, hadi abim, güzel abim" olaylarıyla devam eder, ancak bi yere kadar, orda durur. En sonunda rüşvetçilerden biri (yeterli uzaklıktakiler) çıkar ve adeta bi Çanakkaleli (zengin ve kendi keyfine düşkünlük anlamlarında diyorum ha, saygım sonsuz) gibi "ya sikeyim yapacağınız işi, ben takılırım kendi kendime, ne haliniz varsa onu görün" tavırlarıyla olaya nokta koyar.

    Bu olaya ısıl direnç diyoruz. Isıl direnç neye göre değişiyor, Uzaklık (malzemenin uzunluğu, oha! :) ), sonra o malzemenin cinsi (Çanakkaleliyse işiniz zor abi, moleküller arası etkileşimler bile önemli, hatta kuantum etkileşimler bile var), her malzemenin ısı kapasitesi, (aldığı ürüşvet, evet ürüşvet!) diyebiliriz.

    Oldu? :)

    Edit: Çanakkale.


    yardırmak bizim işimiz
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    krebs
    krebs's avatar
    Kayıt Tarihi: 03/Mart/2008
    Erkek

    eyvallah arkdaşlar cevaplarınız için ama 2.soru bilaz daha net açıklansa süper olcakya baya bilgi var çıkamadım işin içinden :) bide bikaç soru daha sorcam yardımcı olursanız?1.bazı güneş gözlükleri parlak yüzeylerden yansıyan ışığın şiddetini azaltmak için kutuplayıcı maddeler kullanırlar.maddenin en etkin olması için hangi kutuplama yönelimine sahip olması gerekir?2.izlediğiniz televizyonun bir kablo sistemine değil de bir antene bağlı olduğunu farz edin.eğer bir uçak konutunuza yakın uçarsa televizyonda dalgalı hayali görüntüler dikkatinizi çekebilir.bunu sebebi ne olabilir?açıklayınız?


    krebs
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    erdoganb
    erdoganb's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 11/Eylül/2009
    Erkek

    krebs bunu yazdı:
    -----------------------------

    eyvallah arkdaşlar cevaplarınız için ama 2.soru bilaz daha net açıklansa süper olcakya baya bilgi var çıkamadım işin içinden :)

    -----------------------------

    2. soruyu daha nasıl açıklayayım? Anlamadığın kısmı sor sadece, birkaç kez daha oku önce. Parça parça anlamaya çalış, anlamadığın parçayı sor tekrar, açmaya çalışırım biraz daha.


    yardırmak bizim işimiz
Toplam Hit: 2699 Toplam Mesaj: 14