folder Tahribat.com Forumları
linefolder Derin Konular
linefolder Osmanlının Gerçek Yüzü !!!



Osmanlının Gerçek Yüzü !!!

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    herseysanal
    herseysanal's avatar
    Kayıt Tarihi: 13/Şubat/2006
    Erkek

    Hüsnü Merdanoğlu'nun, 1999 yılında ikinci baskısı yapılan Atatürkçü Düşüncenin Evrenselliği adlı çok önemli eserinin 102-106. sayfalarında yazılanların tam metni.

    Bütün tarihi kaynaklar, Osmanlı Devleti'nin Türk ulusu tarafından kurulduğunu kanıtlamaktadır. Ancak, kuruluş aşamasını tamamlayan ilk kuruculardan sonra, Osmanlı padişahlarının ne denli Türk oldukları kuşkuludur. Çünkü, kuruluş dönemindeki koşullarda geçerli olan; komşu ülkelere saldırma ve onlardan savaş tazminatı ve ganimeti alma siyasasına dayalı olarak güçlenip zenginleştikten sonra, yatak odalarını, "harem'ler kurarak zenginleştiren padişah-halifelerin birçoğu sayesinde, ırk ve kan birliği bozulmuş olduğu görülmektedir. "...Bütün kadın sultanlar, bütün padişah anaları, hep yabancı ırklardan alınan köle kadınlardan geldiler. Hanedanda bu kan yabancılığı, Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahına kadar devam etti"(1)

    Belki bu özelliklerinden dolayı, "halife" sanlı padişahlar, bu sanın yarattığı olanaklardan yararlanarak, yönetimi altında bulunan ve özellikle "Türk" kimliği taşıyan yönetilenleri tıpkı bir sürü gibi yönetmeyi yeğlemişlerdir.

    Henüz kuruluş dönemi olan 1466 yılında yapılan bir derlemede, "Türk iti şehre gelince Farisice ürer" denilmektedir.(2) Osmanlı şairlerinden Baki'nin, "Muhteşem Süleyman" olarak bilinen padişaha sunduğu bir şiirinin Türkçeleştirilmiş dizeleri şöyle:

    "Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olamaz.
    Ey hoca Türk toplumundan olanın başı kabadır.
    Türk, sultan olma yeteneğinden yoksundur."

    Yine bir Osmanlı şairi olan Nef'i ise; "Tanrı, Türke irfan çeşmesini yasaklamıştır" demiştir.
    Divan-ı Hümayun yazmanlarından Hafız Hamdi Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde, "Baban da olsa Türkü öldür" nakaratını kullanmakta, üstelik bu sözün İslam Peygamberi Hz. Muhammet'e ait olduğunu vurgulamaktadır. Sadece bir kıtasını yineleyelim:

    "Sakın Türkü insan sanma.
    Bir an bile olsa Türkle birlikte olma.
    Türk eline şeker olsa o şeker zehir olur.
    Türkün başını keserken sakın gam yeme.
    Baban da olsa Türkü öldür."(3)

    Osmanlı tarihinde çok saygın bir konumu olan Fatih bile, Otlukbeli Savaşından dönerken, elinde bıçak olan birisine ne yaptığını sorduğunda; öldürülen Türkmenlerin kulaklarını keserek küpelerini topladığını öğrenmiş ve "İşine devam et" demiştir.

    Hırvat kökenli, Sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 155.000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucu'nun yanıtı "Vurun şu pis Türkün başını" olmuştur. Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat, Osmanlı'nın yetkilisi, öldürülen çocuk da Anadolu'nun evladı Türktür. (Olayı ayrıntıları ile Osmanlı tarihçisi Naima'dan öğrenmek olasıdır.) Yavuz Sultan Selim'in, halifeliği zorla da olsa aldıktan sonra, yönetim ile Türk ulusu arasındaki anlayış ve ideoloji ayrılığı açık şekilde çelişmiştir. Yönetime dayalı şeriatçı anlayış üst yönetime egemen olur iken, Anadolu'da yaygın olan Alevilik sayesinde Türk dili kendini koruma olanağı bulmuştur. Yönetimin Anadolu'yu dil unsuru aracılığıyla Araplaştırmasına ve Acemleştirmesine karşı olan bu halk, yok edilmek istenmiştir. Bu nedenle Anadolu'da öldürülen Türk sayısı, Yavuz Sultan Selim zamanında 40.000 kadardır. Bu gerçek Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk halkından koptuğunun açık bir kanıtıdır.(4)

    Osmanlı tarihçisi Naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır: "Türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok." Yani, Türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır.

    Osmanlı tarihçisi Naima "Tarihi"nde Türkler için; nadan (kaba) Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk ifadelerini kullanmaktadır.(5)

    Aslında Türkler hakkındaki kötü yargılar Selçuklulardan beri yaygındır. Örneğin, Selçuklu yazar Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, şunları yazmıştır: "Hunhar Türkler, köpek ve kurt gibidirler, ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler, fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar."(6)

    Osmanlı düşüncesinde, "kavmi necip" olarak görülen Araplar karşısında Türk ulusu aşağılanmıştır. 1912 yılında Sebilürreşt dergisinde çıkan bir yazıda; "Türk" deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu. "Türk hükümeti", "Türk ordusu", "Türk ülkesi" deyimlerinin Osmanlı halkı üzerinde rahatsızlık yarattığı biliniyordu. 1913 tarihli "Mecmuai Ebuzziya" dergisinin 94. sayısında; "Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. Bizler yani Türkler Müslümanlık içinde erimişizdir. Türk falan değil, sadece Müslümanız. Buharalı hanlar bile kendilerini Türk saymazlar. Zira onların cetleri de vaktiyle Türkistan'ı zaptetmiş olan Araplardan başka bir şey değildir," demekle, kendisini ve Anadolu'da yaşayan bütün insanların kimliğini inkâr ediyordu. Üniversite profesörlüğü de yapmış olan Ahmet Naim, 1913 yılında yazdığı "İslam'da Davai Kavmiye" adlı kitabında, Türke karşı savaş açmış ve "Türkün geçmişini bilmesine ve öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok... gerekli olan şeriatı öğrenmektir," demiştir. 1919-1920 yıllarında Şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve Padişahla birlikte ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan Mustafa Sabri Efendi ise, Türke Türklük benliği vermek isteyenlere "soysuzlar" yakıştırmasında bulunmuştur.(7)

    Bu tutum ve koşullar içerisinde "Türk" kimliği, yönetimin merkezi olan İstanbul'dan uzak, savaştan savaşa asker toplamak için anımsanan, Anadolu köylerinde kapalı bir kültür içinde dili ve töreleri ile yaşamıştır. Zaman içinde "Türk" yöneticisine o denli yabancılaştırılmış ki, kimi kez "Osmanlı Efendisine Türk' demek hakaret sayılmış", "Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur.(8)

    İstanbul alındıktan sonra, Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türke kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun okullarına Türkler alınmamışlardır.(9) İstanbul'un alınmasından 4. Murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, Türk kökenlilerden de 10 kişinin sadrazamlığa atandığını, aynı dönemde devşirmelerin toplam 167 yıl, Türk kökenli sadrazamların da 17 yıl görev yaptığı(10) gerçeği, Türklere yaklaşımı gösteren ayrı bir kanıttır. Padişahlar, yakın korumalarını da hep devşirme (kul-köle) olanlardan seçmişlerdir.

    Osmanlı yönetiminin bu tutumuna karşın halk da kendi arasında birlik ve beraberlik içinde değildi. 12. yüzyıl ortalarında Ahmet Yesevi'nin kurduğu; Türk geleneğini, dilini ve kültürünü Şamanlık ile bütünleştiren (Bektaşilik gibi) tarikatlar Anadolu'da yayılmaya başladı. Bir taraftan Yesevi yanlısı ve Türk kimliğini taşıyan tarikatlar yayılır iken, öte yandan da, Sünni İran kültürünü benimseyen Nakşibendi Tarikatı, yeniliklere karşı koyma alışkanlığını güden Zeyni Tarikatları ve Fars diline önem verdiği için daha çok aydınlar (!) arasında yayılan Mevlevilik, yaygınlık gösteriyordu. Bu tarikatlar içinde, Türk kökenli olanları, doğal olarak Arap kültürü görmüş olan medreselilerce aşağılanmaya çalışıldı. Bu koşullar altında Türk halkı kendi yurdunda aşağılanmış oldu. "Kaba Türk", "Anlayışsız Türkler", "Pis Türkler" gibi önyargılar dönemin özelliklerinden oldu.(11)

    Osmanlı yönetiminde Türke yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:

    "Türk değil mi, Merzifon'un eşeği,
    Eşek değil, köpekten de aşağı."

    Osmanlı'nın bu yaklaşımına Türkün verdiği yanıt, bir şiirin dizelerinde şu şekilde yer almıştır:

    "Şalvarı şaltak Osmanlı
    Eğeri kaltak Osmanlı
    Ekmede yok biçmede yok
    Yemede ortak Osmanlı"(12)
    Kendi yöneticilerinin bu tutumu karşısında, yabancılardan da olumlu yorum beklenemezdi. Yabancılar, Türkleri "yaklaşık 1000 yılına kadar Arapların esiri olan Türkler dağ insanı niteliğinde bir kavimdir"(13) şeklinde yorumluyorlardı.

    Ulusçuluğun etkisi ile etnik kökenlilerin, Osmanlı yönetiminden birer birer ayrılmaya başladığı 19. yüzyılın ilk yarısında hatta sonlarında bile, Osmanlı yönetiminin Türke olan yaklaşımı değişmemişti. 1874 yılında "Dünya Tarihi" kitabının yazarı, Askeri Okullar Bakanı Süleyman Paşa, "Osmanlı devletin adıdır, milletimizin adı Türktür" görüşünü savunmasına karşın, bu düşüncesini kendi kitabında bile kullanmaya cesaret edememişti.(14)

    Koçu Bey, 4. Murat'a sunduğu risalesinde (küçük kitap) Türkler hakkında şunları yazıyordu: "...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, çingene, tatar, kurt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..."

    "Harem-i Hümayuna kanuna aykırı olarak Türk ve yörük, çingene, Yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kallaş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu." Bu sözler yazılıp Türk olduğu söylenen Padişaha veriliyordu.(15)

    Abdülhamit'in Araplara ve islamiyete dayanan siyaseti, Türkü, Türkçüleri baş düşman olarak görmekteydi. Onun zamanında "Türküm demek, Türkten söz etmek büyük suçtu".(16) Devletin dayandığı kendi halkına bu denli yabancılaşmasından olsa gerek, Osmanlı Devletinde kamu ile ilgili belgelerde, Türkçe sözcüğe 1876 Anayasasına değin rastlanmadı.(17) Zaten, dini ile dilini de değiştiren bir ulusa Osmanlı Devletinden başka yeryüzünde rastlanmamıştır.

    Osmanlı yönetimi, kendilerini Türk olarak görmedikleri için, Türk kökenliler "azınlık" konumunda kaldı. 1897 tarihinde, bir İngiliz gezgini şunları söylüyordu: "Türk adı nadiren kullanılır, onun iki yolda kullanıldığını işittim; ya bir ırkı ayırt eden deyim olarak, örneğin bir köyün 'Türk' veya Türkmen' olup olmadığını sorarsın, ya da bir hakaret deyimi olarak, örneğin İngilizce söyleyeceğin 'eşek kafalı' anlamında, 'Türk kafa' diye homurdanırsın."(18)

    Aynı yıllarda, Türk-Yunan Savaşı ortamında Şair Mehmet Emin'in yayımladığı kitapta, "Ben bir Türküm dinim cinsim uludur" dizeleri yer alıyordu. Ancak, üstünlüğü kanıtlamak için şiirler yeterli değildi. Kendi yöneticisi tarafından aşağılanan, üst üste gelen yenilgiler sonucunda benliğini, kişiliğini yitiren ve varlığını yitirmek üzere olan Türk halkı tarihin en zor dönemini yaşıyordu.

    Yabancıların Türk imgesi ise Osmanlı'nın, Türke yaklaşımından farklı değildi. Türkologlara göre Türkler; insanlar arasında anlayış bakımından sonuncudur. İnançtan ötesini kavrayamazlar; anlamaya da çalışmazlar... İslam dininin Türkler üzerindeki etkisi iyi sonuç vermemiştir. Türkler, Müslüman Asya'nın Avrupa'ya karşı savaşan askeri oldu. Müslümanlık, Türk dehasına ters düştü. İslam, bu "Yarı Çinliler"den "Acımasız İranlılar" yarattı.(19)

    Türk aydınının durumuna gelince; çok az sayıda olsa da uyanma belirtileri başlamıştı. Bunlar arasında en önemlisi Ziya Gökalp adını taşıyor.

    "Sorma bana oymağımı boyumu,
    Beş bin yıldır millet gibi yaşarım...
    Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı,
    Türküm, bu ad her unvandan üstündür,"

    diye haykırıyordu.
    Öte yandan, özgür düşüncenin olmadığı bir ortamda, kendi ulusal çıkarlarını savunma olanağından yoksun olan bir avuç kişi yurt dışında özgürlük arıyorlardı. Bu aydınlar, yurt özlemi ile, ülkelerinden aldıkları yüz kızartıcı haberlerin ve kötü gelişmelerin ezikliği içindedirler. Onlardan birisi, o günlerin koşullarını, şu duygusal satırlarla günümüze aktarmaktadır: "Bir mayıs sonu ya da bir haziran başı idi. Bağımsız fakat, bütün kalbiyle İttifak Devletlerinin zaferini kutlayan bir Avrupa şehrinde, başım eğik, gözlerim yaşlı dolaşıyorum. Yüreğim bir derin uçurum, kafam bir cehennemdir. ...Gün geçmiyor ki, bir mağazada bir lokantada Türk olduğum anlaşılınca acı bir alay edilme veya ağır bir hakaretle karşılaşmayayım. ...lakabımız 'makak'tı. (bir çeşit şempanze maymun türü). ... gönül verdiğimiz genç kızlar Türklüğümüzü sezince bizden iğrenip kaçıyordu.

    İşte, o şehrin bu cehennem atmosferi içinde, bir gün yılgın ve çekingen dolaşırken, gözlerim, ansızın, bir gazete satıcısının sergisinde, bir sürü gazete adı ve başlıkları arasında, iri harflerle dizilmiş şu satırlara ilişiverdi: 'Bir Türk generali İtilaf kuvvetlerine karşı yeniden harbe hazırlanıyor.' Titreyerek gazeteyi aldım. Yürürken okuyorum; 'Mustafa Kemal Paşa isminde bir Türk generali.' "(20)
    İşte o Mustafa Kemal önce bölgesel sonra ulusal toplantılarla Türke Türklüğünü, dünyaya insanlığını anımsatacak uğraşısını başlatmadan önce geldiği İstanbul'dadır.

    Ancak biz başa dönerek, Osmanlı yönetiminin birinci derecede yöneticisi konumunda olan padişahların kökenlerine bir kez göz atalım. Böylece, 3. padişah olan 1. Murat'tan başlayarak padişah analarının kökeni öğrenilecek, Türk Ulusunun kanı ve canı üzerine kurulan saltanata karşın, Türke düşman oluş nedeni daha iyi anlaşılacak, "ecdat" özlemi çekenlerin "ecdatları" daha iyi tanınmış olunacaktır.

     

    Dipnotlar:
    1) Şevket Süreyya Aydemir, Makedonya'dan... C.2, s.440.
    2) Burhan Oğuz'dan aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 118.
    3) Aktaran, Şakir Keçeli, a.g.y., s. 121.
    4) Çetin Yetkin, Türk Halkı... s.161.
    5) Naima Mustafa Efendi, Tarih-i Naima, Türkçeleştiren: Zuhuri Danışman, İstanbul, C.1, s.168, 238, C.2 s.536. C.3, s.1180, C.4 s.169.
    6) Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.12.
    7) Mustafa Coşturoğlu, a.g.y., s.278, 279.
    8) Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, s.22, 23, Cahen'den aktaran, Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, s.1.
    9) Hikmet Bayur, a.g.y., s.15.
    10) Hikmet Bayur, a.g.y., s.17.
    11) Özer Ozankaya, Türkiye'de Laiklik, İstanbul, 1990, s. 253.
    12) Özer Ozankaya, a.g.y., s.121.
    13) Warshew'den aktaran, Bozkurt Güvenç, a.g.y., s. 311.
    14) Bozkurt Güvenç, a.g.y., s.26.
    15) Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.145.
    16) Esat Kamil Erkut, a.g.y., s.63.
    17) M.Rauf İnan, Atatürk'ün Evrenselliği, Önder Kişiliği, Eğitimci Kişiliği ve Amaçları, Ankara, 1983, s.198.
    18) Ramsay'dan aktaran, Bernard Lewis, a.g.y., s.331.
    19) Türkoloji uzmanı Cahun'dan aktaran, Bozkurt Güvenç, a.g.y., s.308.
    20) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Atatürk, İstanbul, 1971, s.24, 25.


    "Söylesem Tesiri Yok ; Sussam Gönül Razı Değil."
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    herseysanal
    herseysanal's avatar
    Kayıt Tarihi: 13/Şubat/2006
    Erkek
    Osmanlı’da yabancılarla ilk evliliği Orhan yapar ve Yunan Theodora’yı eş olarak seçer ve bu gelenek devam eder.

    Yıldırım Beyazıt’ın annesi, Bulgar Marya, yani Gülçiçek Hanım...
    Çelebi Mehmet’in annesi, Bulgar Olga Hatun...
    II. Murat’ın annesi, Veronika...
    Fatih'in annesi, Sırp Despina yani Hüma Hatun...
    II.Beyazıt’ın annesi, Kornelya...
    Sultan Selim’in annesi, Ayşe takma adlı Pontuslu bir Rum...
    Kanuni’nin annesi, Polonya Yahudisi Helga, yani Hafıza Sultan...
    II. Selim’in annesi, Yahudi asıllı Roksalan, yani Hürrem Sultan...
    III. Murat’ın annesi, Yahudi Raşel, yani Nurbanu Sultan...
    III. Mehmet’in annesi, Venedikli Bafo, yani Safiye Sultan...
    I. Ahmet’in annesi, Yunan Helen, yani Handan Sultan...
    Genç Osman’ın annesi, Sırp Evdoksiya, yani Mahfiruz Sultan...
    IV. Murat’ın annesi, Sırp asıllı Anastasya, yani Mahpeyker Sultan...
    V. Mehmet’in annesi, Rus Nadya, yani Turhan Sultan...
    II. Süleyman’ın annesi, Sırp Katrin, yani Dilasup Hatun...
    II. Ahmet’in annesi, Polanya Yahudisi Eva, yani Hatice Sultan...
    II. Mustafa’nın annesi Rum Evemia yani, Emetullah Sultan...
    III. Ahmet’in annesi de Rum Evemia’dır...
    I. Mahmut’un annesi Alexandra, yani Saliha Sultan...
    II.Osman’ın annesi Sırp Mari, yani Şehsüvar Sultan...
    III. Mustafa’nın annesi, Janet, yani Mihrişah Sultan...
    I. Abdülhamit’in annesi, Fransız Ida, yani Sermi Sultan...
    III. Selim’in annesi, Cenevizli Agnes,yani Mihrişah Sultan...
    IV. Mustafa’nın annesi, Bulgar Sonya, yani Sineperer Sultan...
    II. Mahmut’un annesi, Fransız Riverì, yani Nakşıdil Sultan...
    I. Abdülmecid’in annesi, Rus Yahudisi Suzi, yani Bezmi Alem Valide Sultan...
    Abdülaziz’in annesi, Roman Besie, yani Pertevniyal Sultan...
    V. Murat’ın annesi, Fransız Vilma, yani Şevkefza Sultan...
    II. Abdülhamit’in annesi, Ermeni Virjin, yani Tirimüjgan Sultan...
    Mehmet Reşat’ın annesi, Arnavut Sofi, yani Gülcemal Sultan...
    Mehmet Vahdettin’in annesi, Çerkez Henriet, yani Gülistan Sultan...

    Kaynak: Milli Kütüphane (Osmanlı Padişahları)
    Aktaran: Nurettin Kurtuluş

    "Söylesem Tesiri Yok ; Sussam Gönül Razı Değil."
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Tabela Fatihi
    kaygusuz
    kaygusuz's avatar
    Kayıt Tarihi: 06/Nisan/2007
    Erkek

    yazarı kınıyorum yabancıyla evlenir evlenmez karışılmaz yazar sadece çirkeflik etmiş 

    Peygamber Hz. Nuh da Türk'tür.

    edit: bak Atatürk bizlere ne diyor:

    "TÜRK ÇOCUĞU ECDADINI TANIDIKÇA, DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN KENDİNDE KUVVET BULACAKTIR"

     


    Aldananlar aldanmaktan zevk aldıkları için hile ortaya çıkmıyordu Tolstoy
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    sirpence
    sirpence's avatar
    Banlanmış Üye
    Kayıt Tarihi: 04/Mart/2007
    Erkek

    hepsini okumadım sadece başını okudumda...hiçkimse saf türk deildir zaten.illaki bi değişiklik olmuşdur...

    lakin bizden başka hiçbir millet atalarıyla ve diniyle uğraşmaz böle...neymiş türkleri öldürmüş...türk deillermiş türklerle uğraşmışlar falan yalan iftira...

  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    NighT-7
    NighT-7's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Ağustos/2005
    Erkek

    Osmanlının Gerçek Yüzü !!!

    bu ne demektir la. Yazıyı okumadım çok uzun ama başlığa bakılırsa kötüleme var. BU ne demektir la :@ biri hemen açıklasın. Çıldırtmayın adamı.


    ...
  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    MUBARIZ
    TorNaVida
    TorNaVida's avatar
    Kayıt Tarihi: 17/Temmuz/2005
    Erkek
    basından bi kaç cümle okudum ve bunların belli bi kesiminin yalan olduguna kanaat gedirdim.Peygamber efendimiz istanbulun feth eden komutana övgüler göndermesi Doguda türkleri kastederek ALLAH ın askerleri var demesi  ve senin yazdıkların arasında baya bi çelişki var türklüğü aşalamak için yazıldıgına inanıyorum.

    47 ermeni köpeğini tek başına geberten KAHRAMAN TÜRK ŞEHİTİ MÜBARİZ İBRAHİMOV.
  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    yay
    yay's avatar
    Kayıt Tarihi: 09/Haziran/2007
    Homo
    .
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    hbgrstyle
    hbgrstyle's avatar
    Kayıt Tarihi: 17/Haziran/2007
    Erkek

    yalan osmanLı böyle yapmaz

    yln haberler koymayın kardeşim şu siteye şiddetle kınıyorum ( kitabı yazana )

    Atatürk her ne kdr atansa onlarda senin atan

     


    iTiNayLa c/p YaPıLıR
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    NighT-7
    NighT-7's avatar
    Kayıt Tarihi: 01/Ağustos/2005
    Erkek

    yay bunu yazdı:
    -----------------------------
    bazı iddialar çok ilginç :) ben bilmiyorum beni eleştirmeyin... barbaros hayrettin paşanın yahudi olduğunu söyleyenler de var, osmanlı imparatorluğunun türklük ve islamiyetin dünyaya yayılmasını engellemek için kurulup desteklendiğini söyleyen de var, hatta fatihin annesi hristiyanmış da oğluna vasiyeti kiliselere dokunulmamasıymış da istanbula girince ilk önce papazı görmüş de size dokunulmayacak falan demiş miş... örnek olarak türk beyliklerini yok ettikleri ve alfabeyi arapça yapıp anadolu türklerini persleştirmeye çalıştıkları da iddia edilir. ne kadar doğrudur bilemem ne kadar yanlıştır onu da bilemem :) banane a.q. yıkılmış gitmiş.
    -----------------------------

    nasıl eleştirmeyelim seni aq. yani inanmışsın bunlara veyabaklında şüphen var doğru mudur diye. hahaha !

    Osmanlı sayesinde islam dini yayıldı ve gelişti 111
    diğerleri zaten saçma salak şeyler 222
    en sonunda "yıkılmış gitmiş" yazmıişsın atalarına ne kadar saygılısın bunu da öğrendik 333


    ...
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    yay
    yay's avatar
    Kayıt Tarihi: 09/Haziran/2007
    Homo
    inandım dedim mi? bir iddia vardır okursun inanırsın, inanmazsın yada şüpheyle bakarsın. bir düşünceye saplanıp kalanlara yobaz denir. illaki ya inanıcan ya inanmıycan yok öyle bişey.
  11. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Tekken'deki Eddy
    Prometheus
    Prometheus's avatar
    Kayıt Tarihi: 25/Aralık/2002
    Homo

    Sanki gavur anne mi yetiştiriyo? Eminim çoğu zaman annesinin dilini bile bilmiyolardır. Hem yabanıdan kız alma özellikle ilk zamanlar barış için ve çeyiz olarak toprak alma gibi işlerde kullanılmıştır.

     

    Osmanlıyı beğenmiyosanız diğerlerine bakın ibret alın. Mesela Bizans yani doğu roma imp. kraliçeyi memnun eden! başa geçer kral olur. Genelde yakışıklı ordu konutanları memnun eder kraliçeyi...


    ________ inspired by love and guided by knowledge _______
Toplam Hit: 11943 Toplam Mesaj: 88