Ve Mübarek Gitti

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Daniel-Koo
    Daniel-Koo's avatar
    Kayıt Tarihi: 22/Ekim/2010
    Erkek
    SUPERBICO bunu yazdı:
    -----------------------------

    Ne amerikası bizim halk çabuk gaza gelir..Çık dışarı 15 milyon emekli,5 milyon öğrenci,2 milyon işsiz,10 milyon çalışan arkandan gelir :)


    -----------------------------
    Yok be hacı genelde Türkiyede milliyetçiyim diyen, sağcıyım hakkımı ararım solcuyum felan diyenlerin %30'u ayaklanamaz bile :))

    ne diyon?
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ExpirE
    ExpirE's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Temmuz/2005
    Erkek

    Çıktılar meydanlar doldu ne oldu. Halkı meydanalra toplayanları bilinen yere götürdüler kaç yıldır yatıyorlar:S


    "bea"
  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    inception
    inception's avatar
    Kayıt Tarihi: 28/Aralık/2009
    Erkek

    Kıyamet kopsa Amerika'nın parmağı var diceksiniz m.k


    hayir demek için kalabaliga arkasini dönmüs,ilk silahi icindeki öfkesi olan,vadedilen sözlerden nefret etmis,ve bilmek istedigi seyi zaten bildigini farketmis,merakini seven,yarinin sadece onu ölüme yaklastiran bir gün olduguna inanan kisi.
  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Zodiac
    Zodiac's avatar
    Kayıt Tarihi: 07/Mayıs/2010
    Erkek
    inception bunu yazdı:
    -----------------------------

    Kıyamet kopsa Amerika'nın parmağı var diceksiniz m.k


    -----------------------------

    Giydiğin donda bile parmakları var :)


    mantığın korkunu yenemiyorsa kendini düşünenden sayma,
  5. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Amd-x
    Amd-x's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Eylül/2009
    Erkek

    inception bunu yazdı:
    -----------------------------

    Kıyamet kopsa Amerika'nın parmağı var diceksiniz m.k


    -----------------------------

    çok dizi izliyor :|

    güle güle mubarek adam ( ne mubarekmiş amk patlattı mısırı şimdi filmi izlesin )

  6. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    SUPERBICO
    SUPERBICO's avatar
    Kayıt Tarihi: 13/Haziran/2008
    Erkek

    ExpirE bunu yazdı:
    -----------------------------

    Çıktılar meydanlar doldu ne oldu. Halkı meydanalra toplayanları bilinen yere götürdüler kaç yıldır yatıyorlar:S


    -----------------------------

    Çok saçmaydı ki o mitingler,cumhuriyet mitingiydi adı üstünde ve her yerde yapılmadı..Tüm halkı kapsayacak şekilde değildi.

  7. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ExpirE
    ExpirE's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Temmuz/2005
    Erkek

    ‘Mübarek’in yetkilerini Ömer Süleyman’a devretmesi krizi sonlandırabilirdi. Ama öyle görünmüyor. O halde MISIR ORDUSU BİR KARAR VERMEK ZORUNDA!’ 10 şubat 2011 .saat: 2247. Stratfor.

    Tahrir meydanında kalabalık Mübarek’in ‘yarı’ yetki devrini ekranlardan izliyor.

    Mübarek eski patronlarına meydan okuyor. CIA’in saatler önce açıkladığı kararlara karşın, sadece tek ayağını iktidardan çekeceğini bildiriyor.

    Baştaki açıklama CIA/ Pentagon bağlantılı Stratfor Düşünce Kuruluşu’nun, Mübarek’in açıklaması sonrası sitesine koyduğu yazı…

    Kısaca Mısır ordusuna ‘İNDİRİN MÜBAREK’İ! DARBE YAPIN!’ diyor. Bunu mealen söylemiyor. Kelimelendiriyor!

    Sokaklar zonkluyor ve kalabalık ‘her yöne’ gidebilir… Küresel efendilerin çıkarları aleyhine gelişmeler olabilir. O nedenle Stratfor ve ünlü parçalanmış bölge haritaları mimarı George Friedman, olasılıkları altalta diziyor:

    ‘Ordunun önünde 3 seçenek var:

    1) Kalabalığa müdahale etmeden sakin beklemek;

    2) Tahrir meydanına denetim altına almak;

    3) Bir DARBE YAPIP MÜBAREK’İ AŞAĞI ALMAK! (to stage a coup and overthrow Mubarak). 

     

    Eğer CIA/Pentagon ABD neoconları bir an önce ‘duruma hakim olmazlarsa’ başka bir küresel güç odağı Mısır’ı Amerika’nın arka bahçesi olmaktan çıkarabilir… Ayrıca halk dinamizmi her ne kadar lidersizse de, ülkeyi ‘istenmeyen’ bir yöne sürükleyebilir..

    ‘O nedenle’ diyor ABD derin devleti, ‘Alevlenmiş kalabalıkları denetimde tutmak için, yıllardır beslediğimiz Mısır ordusu harekete geçmeli! Mübarek kalabalıkların uğultusunu dindirecek şekilde tarihin çöp sepetine gitmeli!’

    11 Şubat sabahı ‘Ordu CIA’den gelen emre itaat etmeyeceğini açıkladı! Şimdi öğlen… Cuma namazı sonrası İngiliz İskandinav merkezli güç odakları daha çok bastıracak.

    Soros/google pazarlamacısı Vail Gonim ‘GÖREV TAMAMLANDI!’ (Mission is accomplished!’ dedi ama belki yeniden işe koşulacak.

    CIA/ Pentagon/ Mossad Ortadoğu’daki en önemli aktör Mısır’ı Mübarek’li Mübareksiz elde tutabilmek için her şeyi yapmaya hazır. Öncelikle DARBE seçeneğini yıllardır beslediği Mısır Genel Kurmayının önüne koyarken şöyle diyor:

    ‘Mısır ordusu Mübarek’i başından atmalı! Cuma namazına kadar olan süre iyi kullanılmalı! Halk daha da kalabalıklaşarak yürümeye başladığı zaman ordu ya geri çekilip seyretmek, ya da kalabalığa ATEŞ AÇMAK zorunda! Bu durumda tanklar ve zırhlı birlikler şimdiden pozisyonlarını almalı! Ya da Mübarek’in derhal icabına bakılmalı… ’

     

    İşte bu açıklıkta yazılıyor emirler. Bu kadar pervasız…

    Bizim de başımıza geldi birçok başka ulusun da! Amerikan kuklası ordu mensupları, siyasetçi, işadamı ve çeşitli istihbarat unsurları marifetiyle, önce kalabalıkları yönlendirdiler, ülkeyi kamplara böldüler, darbeler yaptırdılar. Sonra kalabalıkları kendi ordularına karşı kışkırttılar. Milli orduları tasfiye edip kendi denetimlerindeki ordular ve paralı askerlerle faşist yönetimler oluşturdular aynı zamanda ‘yumuşak güç’le ülkelerin kurumlarının tam ortasına oturdular.

    Mısır’daki gelişmeler çok dikkatle izlenmeli! ‘Arap Ayaklanmaları’ ‘demokrasi’ nidalarıyla başladı, darbeler ve bölge savaşlarıyla sürecek gibi görünüyor

    Mısır şimdi küresel güçlerin satranç tahtası ve kanlı bir oyunun arifesinde…. İsrail’deki askeri hareketlilik, Kıbrıs ve Yunanistan’da İsrail ile bağlantılı askeri hazırlıklar, bölgenin çok yakın bir zamanda, mart ayındaki FÜZE KALKANI görüşmeleriyle eş zamanda tüyler ürpertici olaylar dizisine sahne olacağına işaret ediyor!. Hilary Clinton ‘Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri için ‘kusursuz bir fırtına’ öngördüklerini ifşa etmişti…

    Acaba Türkiye kendisini derinden etkileyecek, tüm bu ‘yapılandırılmış kaosu’ mevcut siyasileriyle nasıl yorumlayacak ve nasıl adımlar atacak. Gelin hep beraber bunu tartışalım.

    Banu AVAR


    "bea"
  8. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ExpirE
    ExpirE's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Temmuz/2005
    Erkek

    Mizahi bir başlık attığımı düşünmeyin, şu anda tüm dünyalılar içinde sizlere en kısa şekilde şaşırtıcı bilgiler vereceğim, böyle istihbaratlı yazılar sevmem ama olsun, bazen uyarıcı olur..

    Biliyorsunuz, Cemal Nasır sadece Mısır’ın değil Arap Dünyası’nın şahlanan aslanıydı, milliydi, sosyalistti. Aşırı zenginliği makul sosyalist politikalarla sınırlandırmaya çalıştı, Mısır Tarihi’nin akışını değiştiren Assura barajını inşa etti, Tito, Nehru gibi bağlantısızlarla başka bir dünya kurmaya çalıştı, çağların değiştiremediği firavunlardan miras köle ruhlu yoksulluğu kökünden değiştirmeye çalıştı, Suriye ve Irak’ın Baas partileriyle Birleşik Arap Devleti’ni denedi, Sovyetler’le teknolojik ve silah anlamında çok sıkı ilişkilere girdi, ve İsrail’e ve Amerika’ya meydan okudu, işte burada duralım.

    67 Arap İsrail savaşı sadece Nasır’ın mağlubiyeti değildi, tüm Arap dünyası öyle derin bir hayal kırıklığına kapıldı ki, savaşın ağır ezikliği milli-sosyalist karışımlı Baas yönetimlerinin bir nevi sonu oldu ve işte bu tarihten sonra İslamcı ideolojiler ön plana çıkmaya başladı.

    Bu saate kadar İsrail ve Amerika milli-sosyalist Baas’ı parçalamak için İslamcılarla ortak çalışıyordu. İslamcılar’ın İran’daki Mısır’daki Filistin’deki bu utanç verici geçmişi hala ve bazen siyasi analizlerde hatıra gelir.

    BAAS’IN DÜŞMANLARI

    İsrail’in İslami hareketleri Baas’a karşı nasıl gizlice desteklediğini anlatan onlarca kitap vitrinlerde, arayan bulur.

    Baas’ın düşmanları üç çeşitti, biri İsrail-Amerika, ikincisi ve en tehlikesi İngilizler’in tayin ettiği Faruk’lar Faysallar soyu, Suud benzeri şeyhlik krallıklar, ve üçüncüsü hepsinden tehlikeli İslamcı hareketti.

    Hafız Esad’ın Hama’da Müslümanları topyekün yakarken bu katliamın kini taa 60’lı yıllarda İslamcılar’ın Amerikalılarla ilişkilerinde yatar ve Hafız Esad’ın hayatını okuduğunuzda genç bir subayken nasıl bir kin içinde yemin ettiğini görürsünüz, ve sonra Enver Sedat’ı aşırı İslamcılar’ın öldürdüğünü unutmayalım, ayrıntıda boğulmayıp geçelim.

    67 Arap Savaşı’nın en çarpıcı ve savaş tarihini en şaşırtan sahnesi İsrail askerlerinin bir gecede Mısır radarlarını gizlice sökmesi..

    Savaş bir nevi radarların gizlice sökülmesiyle Mısır’ın hüsranı oldu, bu hüsrandan öte Araplar’ın tüm dünyanın gözünde aşağılayıcı bir şekilde rezil olmasıydı.

    İsrail Mısır toprakları içine nasıl gizlice sızabilir ve radarları nasıl sökebilir?

    Şimdi biraz geriye gidelim, Orta Asya’dan Türkiye’ye gelen ünlü tarihçimiz Zeki Veli Togan’lara kadar uzanalım.

    Naziler’le o yıllarda ilişki içindeydiler çünkü Sovyetler’i ancak Naziler yıkabilirdi ve Esir Türkler bu şekilde kurtarılabilirdi..

    II. Dünya Savaşı’nda Berlin Amerikalılar tarafından ele geçirildiğinde henüz dünya sahnesinde görülmemiş CIA’yı dünya çapında bir istihbarat olarak şekilleyecek belgeler ele geçti.

    Bu belgeler Naziler’in istihbarat raporlarıydı ve bu raporların büyükçe bölümü Orta Asya’da yani Sovyet rejimi içinde yaşayan Türk istihbaratının elemanlarıydı, Özbektiler, Kazaktılar, Türkmenistanlıydılar, Azerbaycanlıydılar..

    İşte bugün konuştuğumuz Ergenekon örgütü gerçekte buydu, CIA çok geçmeden bu örgütü soğuk savaşın ünlü Gladyosu içinde bir figür olarak kullanmayı başardı, bu konulara dair bir çok kitap ortalıklarda, okursunuz, geçelim.

    O MÜHENDİSLER TÜRKTÜ

    İsrail’in radarları nasıl söktüğüne dönelim.

    Radarları Sovyet mühendisler inşa etmişti ve Sovyet mühendislerin korumasındaydı.. Bu Sovyet mühendisler ‘Türk’tü’, şüphesiz Türkçe biliyorlardı ve Türkiye istihbaratı içinde Orta Asya kökenlilerle aynı dili konuşuyorlardı.

    Sovyet mühendislerle kimler ilişkiye girebilir, bu sorunun cevabını taa Zeki Velidi Togan’la başlayan Türk istihbaratı içinde devam eden Asya’dan kaçıp gelenlerin serüvenleri içinde cevaplarını bulabilirsiniz, ayrıntılı bilgi verecek kadar cesur değilim, sadece şunu söyleyebilirim, çok okuyorum,

    Ankara’da kırk yılım geçti, yüzlerce simanın hayat hikayeleri, hatıraları ve maceralarını ister istemez takip ediyorsunuz.

    Ancak şunu söyleyebilirim, 60 sonrası istihbarat dergilerimizi açık istihbarat olarak okuyun, çok enteresandır ünlü Orta Doğu istihbarat dergimizin sahibi bir anda değişir ve başına Türkiye’nin ilk İngilizce gazetesi Daily News’in sahibi İlhan Çevik geçer, İlnur Çevik’in babasıdır..

    Bu derginin yüzlerce nüshası altan alta iyi okunduğunda bize İsrail Amerika servislerinin Türk istihbaratını nasıl kuşatıp içine sızdığını çok iyi anlatır, ayrıntıya girecek gücüm yok, ama şu çok kesin, 50’li yıllarda başlayan ve 60’lı yılların hemen sonrasında Türk istihbaratı Amerikan istihbaratıyla içi dışlı oyuncağı haline geldiği tartışılmaz gerçeğimiz, şu kadarını bilelim, Demokrat Parti’yle Türkiye birden ve nedense Arap Dünyasının düşmanı haline getirildi, bu yüzden Mısırlılar Kıbrıs politikamızda Makarios’u desteklemiştir..

    KİMLER GÖRÜŞTÜ?

    Bir gecede Mısır radarlarını söken İsrailliler radarlardaki subaylarla kimler vasıtasıyla görüştü, ilişkiye girdi, bu sorunun bizdeki karşılığı bu Özbek subaylarla bizim istihbaratımız içinde kimler görüşüyor sorusu içindedir, ancak tarihlerinin en utanç verici yenilgisini yaşayan Mısırlılar için de bu soru çok gizli bir muamma değildi, bu yüzden Nasır’dan sonra iktidara gelen Enver Sedat’ın ilk işi, bu radarlardaki Özbek Sovyet subaylarının işine son vermek oldu ve büyük hezimetin faturasını Mısırlılar bu ‘Sovyet Özbek subaylarına’ çıkardı.

    Şu ana kadar tarih bu derin ilişkileri ortaya çıkartacak gücü araştırmacılarını henüz bulamadı.

    Bulamadığı için olacak, çok çok sonra Gladyo’nun suikastlerle dolu hayatını soğuk savaştan sonra bitirme kararı alan CIA, bu sefer, bu kirli suikastlerini yine kendileriyle soğuk savaşta işbirliği yapmış  kadim dostlarının üstüne yıkıyordu, ama bu sefer Türkiye’deki İslamcılar’la iş birliğine girerek.

    İnsanın başı dönüyor.

    67 Arap İsrail savaşından sonra bölgede tüm dengeler değişti, artık anti emperyalist milli-sosyalist rejimler güçten düşmeye ve İslamcı hareketler büyümeye başladı, hızla geçelim.

    Yani, Gladyo tarafından kullanılan o hayal meyal Ergenekon yapısını en iyi kullanan Türkiye üzerinden İsrail’di ve bu yapı tornistan edilerek bu sefer ülkemizdeki meşhur davalarla şimdi  başka şekilde devam ediyor.

    Gel zaman git zaman işler değişti, Afganistan savaşından sonra o saate kadar Sovyetler’e karşı Amerika’yla omuz omuza savaşan İslamcılar birden başkalaştı ve hızla El Kaideleşti ya da Talibanlaştı ve Amerika’nın birinci düşmanı haline geldi…

    Şimdi, İsrail Mübarek’in düşmesinden korkuyor, neden, bir zamanlar milli-sosyalist Baas’ı bitirsin diye kendi desteklediği ve sonra koptuğu İslamcılar güçlenip karşılarına tarifsiz bir bela olarak daha da büyüyerek çıkarsa diye..

    Ve bilindiği gibi Orta-Doğu Eş Başkanlığı kuruldu ve Orta Doğu haritası tümüyle değiştirileceği ilan edilip hayata sokuldu…

    Sonraki teorileri şu oldu, ılımlı islamla aşırı islamı bastırmak ya da gölgelemek ya da ‘modernleştirip’ kendi imparatorluklarına katmak istediler, Türkiye’de AKP örneği..

    Batı destekli sivil kurumlarla dünyanın en uyuşuk sokaklarını (Tunus, Mısır gibi) dahi tutuşturmayı başaran Batılılar’ın şimdi en büyük korkusu, demokratik bir seçimin halk desteği İslamcıları Amerika’ya rağmen iktidara taşırsa halleri nice olur..

    Ne mi olur, söyleyeyim, tarih yeniden geriye sarar ve bu sefer İslamcılar’ı devirmek için milli-sosyalistleri devreye sokmaya çalışırlar. Milli-sosyalistleri devreye sokmak için de daha ılımlı milli-sosyalist yani evcilleştirilmiş ve Avrupalar’la görüşüp anlaşmış sosyal demokratları destekleyip, aşırı milliyetçi sosyalist yapıları içselleştirip bastırmaya çalışırlar. Tarihin tekerleği de bu üçüncü dünyada dönme dolap eşeği gibi işte böyle kendi evlatlarını yiyerek dönmeye devam eder..

    Hikayemiz budur, ancak canımızı sıkan hala birileri bu istihbarat oyunları gizleyerek görmezden gelerek durmaksızın statüko, değişim, özgürlük gibi abur cubur lafları bolca kullanmaya dönüp duran değirmen eşekleri gibi hiç doymuyor ve yorulmuyorlar..

    Bir de küçük bir anımı anlatmak istiyorum, Kahire’yi en arka sokaklarından başlayarak gezdiğimde yoksulluk ödümü koparttı ve tüm dünya tarihinde okuduklarım dışında bambaşka tarifsiz adı konmamış aklımızın ermediği bir yoksullukla karşılaştım..

    Ve hatırıma hemen 1910’lu yıllardan kalmış çöp yığınlarıyla kapanmış koleralı acıklı çaresiz İstanbul’un fotoğrafları geldi, oysa burada tarih 2000’lerdi, arada nasıl bir fark vardı, şöyle, bu şehirde dedim Mustafa Kemal eksik..


    "bea"
  9. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ExpirE
    ExpirE's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Temmuz/2005
    Erkek

    Suud-i Arabistan rejimini, halk mı yoksa batılı güçler mi devirir? ABD ve egemen güçler, Suud rejiminin yıkılmasına hangi şartlarda göz yumar?

    Bütün bu süreçte hemen tüm yorumcular, ‘Mısır’ın Tunus’a benzemediğini, rejimin kolaylıkla devrilemeceğini ayrıca Suud’un yıkılması içinde hiç bir neden olmadığı’ görüşünde birleşiyorlar. Peki, bu yorumcular hata ediyor olamazlar mı veya neyi göz ardı ediyorlar?


    Ortadoğu’da değişim borsası açıldı ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Peki, gelişmeler sadece Tunus diktatörünün devrilmesiyle mi başladı? Genellikle ABD’de yuvalanmış, çoğunluğu alman asıllı Siyonistlerden oluşan ve dünyayı yönetme iddiasındaki küresel egemen güçler bu işin neresindeler?

    İsrail’in Ortadoğu’da sırtını yasladığı Mısır rejimi yıkıldı mı? Bu kıvılcım kimlere sıçrar ve yeni dizaynda, kimlere ne tür görevler düşer? Bu değişim sürecinin sonucunda, siyasal ve ekonomik olarak ABD’nin en büyük müttefiki ve ekonomik olarak ABD’yi ayakta tutan Suud rejimi yara alır veya devrilir mi?

    Mısır devriminde egemen güçlerin rolü ne? Eski Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Mısırlı laik ve liberal Baradey’i bu güçler destekler mi? Ya da Baradey, cepheye planlanarak sürülmüş bir yeni lider adayı mı?

    Suud-i Arabistan rejimini, halk mı yoksa batılı güçler mi devirir? ABD ve egemen güçler, Suud rejiminin yıkılmasına hangi şartlarda göz yumar?

    Bütün bu süreçte hemen tüm yorumcular, ‘Mısır’ın Tunus’a benzemediğini, rejimin kolaylıkla devrilemeceğini ayrıca Suud’un yıkılması içinde hiç bir neden olmadığı’ görüşünde birleşiyorlar. Peki, bu yorumcular hata ediyor olamazlar mı veya neyi göz ardı ediyorlar?

    * * *

    İsterseniz bir ay öncesine gidelim... Tunus’ta bir ay önce, ‘bir kişinin kendini yakması neticesinde, 29 yıllık Bin Ali rejiminin, dahası yarım asrı aşan dikta döneminin, sıradan sokak hadiseleriyle sona ereceğini’ planlayıcıların dışında kim söyleyebilirdi ki?

    Bu süreç kendiliğinden gelişmiş olamaz ya da en zayıf ihtimal... Yarım asırdır her türlü zulme seyirci Tunus ordusu, insafa ve imana gelmiş olamaz. Fransa sömürgesi gibi yönetilen Tunus, batı için devrilmesi gereken bir rejimdi. Peki, batı, Tunus rejimine bu kadar süre neden sabretti? Hiç kuşku yok ki Müslümanların en güçlü olduğu ülkelerden biri Tunus’tu. Batı açısından bir diktatör, İslamcı bir iktidara karşı koşulsuz desteklenmeyi hak eder. Ama buda ilelebet süremez.

    Çoğunluk aksini düşünse de, artık Mısır rejimi komada. Çok süreceğe benzemiyor. Ortadoğu’da yeni bir dizayn planlanmışsa –ki bu konu yeni değil ve batının bir planı olduğu uzun süredir biliniyor– Mısır ve Suud rejimi düşürülmeden, Ortadoğu yeni bir dizayna pek izin vermez. Ancak özellikle Mısır rejiminin düşmesi, Ortadoğu’daki diğer bütün rejimler için domino etkisine sahip olabilir.

    * * *

    ABD, dünyadaki en büyük destekçisi olan Suud rejiminin yıkılmasına neden göz yumar veya yumması durumunda hangi faktörler devreye girer? Bunun için, biraz tarihin tozlu raflarına göz atmak gerekiyor…

    Geçmişte savaşlar, daha sonra askeri darbeler ve son zamanlarda Soros üzerinden yaptırılan kadife devrimleri ile değiştirilen rejimler, halklar tarafından mı yoksa derin bir güç tarafından mı yürütülüyor/yönetiliyor? Bunun için, ardında hangi güçlerin bulunduğu herkesçe malum olan Türkiye darbelerine bakmak yeterli.

    Bu süreçlerin arka planını, eski ABD Yargıtay Başkanı ve Avusturyalı bir Yahudi olan Felix Frankfuter, “Bizleri yöneten güçler görünmez. Onlar perde arkasındadır” diyerek açıklar. Peki, Felix bununla neyi kasteder? Bunun için petro-dolar aşkı ve siyasi cinayetlere bakmak iyi bir kılavuz olabilir!

    ABD Merkez Bankası yani FED/Federal Rezerv, 1913’de çıkarılan bir yasa ile özelleştirilir. Bu yasa toplumdan gizlenir. Bu özelleştirme ile bankanın yeni sahiplerinin kim olduğu uzun yıllar gizli kalır. Bir müddet sonra bu bankanın hisselerinin

    Rothschild Banks / Londra ve Berlin / Siyonist

    Lazard Brothers Banks / Paris / Siyonist

    Israel Moses Seif Banks / İtalya / Siyonist

    Warburg Bank / Hamburg ve Amsterdam / Siyonist

    Lehman Brothers / New York / Siyonist

    Kuhn, Loeb Bank of NY (Now Shearson American Express) / Siyonist

    Goldman Sachs / New York / Siyonist

    National Bank-Morgan Guaranty Trust (J. P. Morgan Bank) / New York / Siyonist

    Hanover Trust / New York (William and David Rockefeller & Chase National Bank / Siyonistlere ait olduğu ortaya çıkar.

    Kısacası, hepsi Siyonist olan bu yapının ana merkezi tahminlerin aksine New York değil Londra’dır. Banka ve finans kurumu adları farklı olsa bile, 5 Siyonist&Yahudi ortak var. Bunlar; Rothschild kardeşler, Rockefeller kardeşler, Morgan kardeşler, Israel Moses Seif, Lazard kardeşlerdir.

    Peki, ABD dolarının Ortadoğu ile ne ilişkisi olabilir? 28. Başkan Wilson, FED’in yani ABD dolarının bu ailelerin eline geçmesini engelleyememesini, ‘seçim kampanyasında bu ailelerden finansal destek alarak seçimleri kazanmasına’ bağlayacaktır. İlk başkandan bu yana, başkanların seçim kampanyalarının finansmanı yine bu ailelerce sağlanır.

    Amerika Merkez Bankası’nın yeni durumunu/özelleştirilmesini eleştiren Kongre Üyesi Louis McFadden, bir müddet sonra zehirlenerek öldürülür. Başkan Kennedy, 4 Haziran 1963’de FED’i ABD Devleti’ne kazandırmaya yönelik, kısmi bir başkanlık kararnâmesi çıkarmasından 5 ay sonra öldürülerek hayatıyla ödemiştir. Kardeşinin kaldığı yerden devam edeceği vaadiyle, Başkanlık koltuğuna göz koyan Robert Keneddy’de bir müddet sonra öldürülür.

    1 Ocak 1995’de resmen faaliyete başlayan Dünya Ticaret Örgütü’nün önceki hali olan, GATT’ın kuruluşunda Bretton Woods, Amerikan Doları’nın dünyanın parası olduğunu ilan etmişti. Vietnam Savaşı’nda ekonomisi çıkmaza giren ABD’in, altın karşılığı olmaksızın para basması, büyük bir krize neden olur ve doların tahtı sarsılır. İtalya ve Fransa ise altına endeksli, alternatif bir ‘altın para’ fikrini ortaya atar.

    ABD bir yana, FED’in sahipleri buna tahammül edemez ve Fransa ile İtalya’yı tehdit eder. Duruma aldırmayan İtalya Başbakanı Aldo Moro’nun sesinin kesilmesine karar verilir. İhale ise ‘Kızıl Tugaylar’ örgütünündür. Kızıl Tugaylar, 16 Mart 1978'de Aldo Moro’yu öldürür. Daha sonra bu emrin, ‘Kızıl Tugaylar’a, halen ABD’nin Dış Politika Başdanışmanı olan Kissenger tarafından verildiğinin belgelerine ulaşılır.

    Bu süreçte, Suudi Arabistan yönetimi başta olmak üzere ‘Petrol İhraç eden Ülkeler Örgütü’ OPEC, petrol fiyatlarını dolara endeksleyerek, ABD’yi ve dolayısıyla küresel para unvanı verilen doları kurtarır. Suudi Arabistan yönetimi, bu sayede büyük bir ayrılacak elde eder. Bu ayrıcalık(!) öylesine bir boyuta ulaşır ki; ABD petrol alır, ama ödeme yapmaz. ABD, borcunu sürekli kıyamet sonrasında ödenmek üzere “bakkal defterine” yazdırır. Bu rakamların bugünlerde, 4 trilyon doları geçtiği iddia ediliyor.

    Suudi Prens El Velid bin Tallal, Albaraka grubunun da sahibi olan Dallah grubunun patronlarından. Prensin, Amerikan Citibank’ta yüzde 4,4 oranında hissesi vardı. Son ABD krizinde, Citibank’a el konulduğu ve dolayısıyla Prensin de hisselerini ve dolayısıyla büyük paralar kaybettiği biliniyor.

    Suudi yönetimi, dünyada ABD’den sonra en çok silah yatırımı yapan ülke. Suud’un silah harcamaları, Rusya’nın harcamalarından bile yüksek. 2008’de 77 milyar dolar, 2009 yılında ise 102 milyar dolar silah alan ülkenin, 2010’da ne kadar harcadığı henüz bilinmiyor. Ancak, 2010’da bir defada 30, bir başka defada ise 60 milyar dolarlık savaş uçağı aldığı açıklanmıştı.

    Dünyanın Gayri Safi Hâsılası, yaklaşık 61 trilyon dolar civarında. ABD’nin GSH’lası 15 trilyon dolar (yüzde 26), Suudi Arabistan’ın ise 0,6 trilyon dolar (yüzde 1) civarlarında. Dünyada, dolaşımdaki Amerikan Doları miktarı ise 1 trilyon doların bile altında (950 milyon). Oysa hep alacak defterine yazılan ve çoğunluğu Suud ailesinin kişisel hesaplarında olan miktar -en asgari seviye de-, ABD’nin yıllık GSH’nın üç de biri büyüklüğünde.

    Kuzuyu yemek isteyen kurt için, hep bir bahane vardır. Suudi yönetimi bu parayı istese, ABD’nin bunu ödeyecek gücü zaten yok. Ödemek istese dahi, borcunun beşte biri kadar bile basılı parası yok. Bu sonsuza kadar devam edemez. ABD’de bu borçla yürütülemez

    Saddam’la dostken, Saddam’ı yemek istediklerinde ne yapmışlarsa, diğerleri içinde bunu yapmaktan asla çekinmezler. Bu, Suudi rejimi içinde böyle. ABD için bunu yapmak zor değil. Rejim yöneticilerinin adına kayıtlı bu paralara, geçmişteki sayısız örnekte olduğu gibi bir gerekçe üretip el koyabilir. Ama bunun için rejimin devrilmesi şart. 30 yıl geçmiş olmasına karşın, Şah dönemine ait İran’ın, hâlâ paralarını ABD’den alamadığını da not edelim.

    Suudi rejimini yemek için, Tunus’un düşmesi yetmez. Mısır’ın düşmesi de şart. Çünkü Mısır’ın düşmesi, Ortadoğu’nun düşmesi demektir. Dün akşama kadar hemen her yorumcu, Mısır’ın bu kadar basit eylemlerle düşmeyeceğini ve batının buna izin vermeyeceğini söylüyorlardı. Fakat Mübarek’in geceki konuşmasından ve bugün yaşananlardan bu yana, çok kişi görüş değiştirmiş olmalı.

    Demek ki hiçbir şey, sadece salt görüntü ve haberler üzerinde değerlendirilmemeli. Gelişmeleri yorumlarken derin küresel güçlerin çıkar hesaplarını ve hangi ata oynadıklarını gözden ırak etmemek gerek…

    Netice itibariyle bundan sonra, Ortadoğu eski Ortadoğu olmayacak. Eski Ortadoğu yoksa, eski dünya da yok demek... Dünya yepyeni bir tasarımla karşı karşıya. Herkes hesabını, bu yeni planı görerek yapmalı.

    Bütün bunlardan halk hareketlerinin anlamsız olduğunu söylüyor değilim. Tabiî ki çok anlamlı… Ama bugüne kadar sokağa inmeyen halkın, sokak eylemlerinde, sadece Avustralyalı bir askerin (WikiLeaks) ABD yazışmalarını yayınlamasının tek faktör olduğunu söylemek, fazla iddialı olur ve küresel güçlerin tasarımlarını görmezlikten gelme yanlışına iter.

    Tunus diktatörü kadar bile direnemeyen Mısır’ın Genelkurmay Başkanı ABD’de iken, küresel bir örgütün eski başkanı ve daha birkaç ay önce ülkesine dönmesine izin verilmeyen Baradey dönüyor. Bir gün önce, 30 yıldır uyuyan Mısır sokakları birden bire uyanıveriyor. Mübarek insafa(!) gelip isyanı bastırmıyor, asker olup biteni Tunus’ta olduğu gibi sessizce izliyor. Mübarek ise, kendi yerine İsrail’in korkularını yenecek birini giderayak atayarak kaçış hazırlıklarını başlatıyor.

    Bütün bunların sadece Mısır halkı böyle istediği ve Mübarek rejiminin bunu bastırmaya gücünün yetmediği için olduğunu mu söylemeliyiz? Hayır, hayır! Bu işte de bir bit yeniği aramak zorundayız.

    Elbette batının en büyük korkusunun, istenmeyen/beklenmeyen halk hareketleri olduğundan kuşku yok. Lakin bu halklar, bu despotik rejimlerden kurtulmayı hak edecek ne yaptılar?


    "bea"
  10. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ExpirE
    ExpirE's avatar
    Kayıt Tarihi: 29/Temmuz/2005
    Erkek

     

    Gençleri darp etmek isteyen esnafı güvenlik güçleri güçlükle sakinleştirdi.

    Esnaf,

    ''Aylardır eve ekmek götüremiyoruz, çekimizi senedimizi siz mi ödeyeceksiniz?''

    diye bağırarak tepkisini dile getirdi.

    Bu ülkede neden devrim/isyan/halk ayaklanması olmayacağının şifreleri aşağıdaki haberde gizlidir. 1950'lerde ABD'li askerlere ayıp olmasın diye kerhanenin sokağını boyatan zihniyet bu toplumun iliklerine işlemiştir ve gün gelir esnafında , gün gelir  siyasetçisinde ortaya çıkar.

    Salonlardan sokaklara isyan çağrısı yapan salaklara ithaf olunur. 

    Açık İstihbarat

    -------------------------------------------------------------------------------------------

    ABD donanmasına bağlı ''USS Enterprise'' isimli nükleer uçak gemisinin Marmaris'e gelmesini protesto etmek istediği iddiasıyla gözaltına alınan 10 kişiye, bir grup esnaf tepki gösterdi.

    Gözaltındaki gençlerin arkadaşlarıyla tartışan esnafları, polis güçlükle sakinleştirdi.

    Sabahın erken saatlerinde Marmaris Körfezi'ne giren dev gemi, Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerinin gözetiminde açıkta bekleyeceği konumu alındı. Geminin çevresi güvenlik amacıyla şamandıralarla çevrilirken, Muğla ve çevre ilçelerden gelen çok sayıda polis ekibi de belirlenen bölgelerde güvenlik önlemi aldı.

    Polis ekipleri, Amerikan gemisini protesto edecekleri ve askerlere yumurta atacakları iddia edilen üniversiteli ve liseli gençlerden oluşan 10 kişiyi Atatürk Meydanı'nda gözaltına aldı. Marmaris Polis Merkezine götürülen gençlerin arkadaşları da karakol önüne gelerek arkadaşlarına destek verdi. Olayı duyan bazı esnaflar da karakol önüne gelerek gözaltına alınanlar ve arkadaşlarına tepki gösterdi.

    Gençleri darbetmek isteyen bazı esnafı, güvenlik güçleri güçlükle sakinleştirdi.

    Esnaf,

    ''Aylardır eve ekmek götüremiyoruz, çekimizi senedimizi siz mi ödeyeceksiniz?''

    diye bağırarak tepkilerini dile getirdi.

    İkişerli ve üçerli gruplar halinde sağlık raporuna götürülen gençlerin hala Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğünde gözaltında tutulduğu belirtildi.

    Öte yandan, gözaltına alınan gençlerin üzerinden yumurta çıktığı iddia edilirken, şüphelilerin götürülmesi ve arkadaşlarının da karakoldan ayrılmasıyla karakol önünde toplanan esnaf da dağıldı


    "bea"
Toplam Hit: 3820 Toplam Mesaj: 31