Bok Dolu Türk Televizyonu
-
ANALAR VE ANNELER
Türk televizyonunun çöküşü.
Çok aşık olduğu sevgilisinin kendisiyle evlenmesini bekleyen masum güzel köylü kızı Kader. Tarlada çalışıyor ama pamuk gibi elleri asla bronzlaşmayan teni var. Gel gör ki bahtsız Kader’in sevgilisinin babası öyle ağır sapık ki, kızı kendisi beğendiği için oğlunun evliliğine karşı çıkıp bir bahaneyle bahtsız Kader’e tecavüz ediyor.
Türk televizyonu tecavüzden besleniyor. Hayatımız iki bacak arasında geçtiği için bu konu adeta bir fetiş haline gelmiş. Hep de masum, güzel, saf kızlar mağdur oluyor. Bazı insanların fantezi dünyasında ciddi ciddi böyle bir malzeme var sanırım, bir konu birebir aynı şekilde bu kadar çok kendini tekrar edemez.
Bahtsız Kadercik o kadar masum ki tecavüz sonrası aynaya bakmaya utanıyor. E kirlendi artık tabi. Gözlerini kaldırıp aynada suratını görünce de ağlamaya başlıyor. Hayatı bitti.
Bir de ne hikmetse tecavüze uğrayanlar hemen hamile kalır. Sapık babanın gücüne de hayran kalıyoruz bu arada. Evde karısını itip kakıp hırpalıyor, oğlunun sevgilisine tecavüz ediyor. Dönem dizisi mi, anne şefkati teması mı, sapıklığa methiye mi anlamadım. Bu saçmalıkları tekrar tekrar normalleştirip örümcek zihinlere neden malzeme vermek zorunda hissediyorlar onu hiç anlamadım.
Bir de şehirli güzel kadın Zeliha var. Kendisi gibi solcu, idealist kocasıyla evlenmiş. Ama solcu kocası ne hikmetse delirip faşist avına çıkıyor. ATV kanalını bu ince mesaj için tebrik ediyorum. Sonra Zeliha’nın kocasının dayısı Zeliha’ya aşık olduğu için kendi yeğenini öldürüyor. Ama her dizide olduğu gibi Zeliha’nın kocasının ikamesi, diğer yakışıklı, hazırda bekliyor. Aman kadınları yalnız bırakmayın. Zaten şehre kaçan Kader’i kötü yola düşmekten zor kurtardık. 25 dakikada beynim yandı.
Yanlışıkla bu dizinin senaristleriyle karşılaşsam korkudan dizim titrer. Nasıl bir hayalgücü nasıl bir zihin dünyası. Artık bu sapık klişelerle zaten eğitimsizlikten ve cinsel açlıktan devreleri yanmış insanları zehirlemeye bir son verin...NOT:Yazı çok güzel yazılmış.Senede 1 kere Türkiyeye gider ve gittiği zaman arada bir TV izleyen birisi olarak olaya dışardan bakabiliyorum ve bizim dizilerin,programların ne kadar kalitesiz ve gençliğin beynini bokla dolduran cinsden olduğunu net bir şekilde görüyorum.Yani bu yayınları izleyen gençlerden bırak bilim adamı,sanatçı vs çıkmasını tam tersine psikopat çıkmasını beklemek lazım.
u235 tarafından 07/Kas/15 19:44 tarihinde düzenlenmiştir -
-
-
Güzel anlatmış, anlayana...
-
Hepsi ayni , renkleri farkli.
-
Türkiye bir kafese benzer. Meydasıyla, politikacısıyla, yöneticisiyle ve milletiyle daracık bir kutuya sıkışıp kalmış gibiyiz.
Üstelik bu küçük kutuda rahat nefes alamadığımız yetmiyormuş gibi birbirimizi zedeliyor, ha bire köstek oluyoruz.
Ne zaman bu ülkeden herhangi bir avrupa ülkesine gidersem işte o zaman ferahlayıp derin bir nefes alacağım.
-
daha demin güldür güldürün tam bu konuyu ele alan skecini izledim. Harbi çok kötü, 2 sendir TV izleyesim gelmiyor...
-
Türk televizyonlarını pek izlememek lazım.
Konuya örnek olan diziyi çeken, çektiren kesin incicidir.
-
En son 2006 da kovboy bara selamun aleykum diyerek girmişti stv vardı o zaman.Bayağıdır tv izlemedim.
-
1989 yılı...
Türkiye ilk defa pizza dükkanlarıyla tanışır.
Türkiye’ye birkaç dükkan açarak pazarın nabzını yoklayan ünlü marka aldığı sonuçla şoka girer.
Bekledikleri gibi olmaz.
Boğazına düşkün olduğu için pizzayı seveceğini düşündükleri Türk tüketicisi, pizzayı sevmez.
Dükkanlar kapatılır.
Geri dönülür.
* * *
1991 yılı.
Murakami-Wolf-Swenson Productions’ın ürettiği bir çizgi film dünyada büyük ilgi görür.
Yapımcı şirket Türkiye’deki bir özel kanala bu çizgi filmi teklif eder.
Kanal şaşkındır, fiyat gerçekten olması gerekenin %10’udur.
Adeta kapandaki peynir gibi duran bu teklifi kaçırmaz özel kanal.
Yayınlanmaya başlar.
Çizgi film Türkiye’de de çok tutulur.
Oyuncakları, rozetleri, kartpostalları, defterleri ve kitap kapları ile müthiş bir pazarlama da beraberinde gelir.
* * *1994 yılına gelindiğinde çizgifilm dizisi milyonlarca çocuğu ve genci etkisi altına almıştır.
Bu çocuklar tuhaf bir biçimde annelerinden pizza pişirmesini istemeye başlar.
Türk anneleri pizzayı nasıl yapacağını bilmez.
Talep gitgide artar.
Derken pizza zinciri dükkanlarını yeniden aktif hale getirir, yeni dükkanlar açar.
Çocuğu yemek yemeyen anneler mecburen pizza sipariş eder.
Liseli, üniversiteli gençler arasında bir itibar nesnesi haline gelir. Türk mutfağının demode lahmacunu, pidesi terk edilmiş, gençler gruplar halinde pizza dükkanlarına gider hale gelir.
Tesadüfen (!) pizza talebini patlatan bu çizgifilmi çoktan tahmin ettiniz değil mi?
Bravo! O çizgi film “Ninja Kaplumbağalar”!
O pizza zincirini de tahmin ediyorsunuzdur, onu da buraya yazmayayım.
Şimdi o çocuklar büyüdü, çizgifilmi ilk izleyenler 30’larına geldi.
İlk jenerasyon genç evli, yeni nesil aile oldu.
Onlardan sonraki jenerasyon şimdilerde üniversite öğrencisi, ya yurtta ya da öğrenci evinde kalıyor.
İlk jenerasyondaki evliler evde yemek pişirmek yerine sık sık şöyle diyor : “Pizza mı söylesek?”
Bir sonraki jenerasyon da yurt odasına ya da öğrenci evine neredeyse her akşam pizza sipariş ediyor.
* * *
İşte algılarımız böyle yönetiliyor.
20-30 yıllık stratejiler çiziliyor, uygulanıyor.
Bizim eğlenceli diye olarak izlediğimiz masum çizgifilmler, diziler, sinema filmleri birtakım fikirlerin beyinlerimize çok daha hızlı zerk edilmesini sağlayan katalizörlerden ibaret.
Ve emin olun, bu bilinçaltı pazarlamacıları, bu algı sihirbazları bize sadece pizza yedirmiyor…!
* * *
Bu sadece bir örnekti,
Her Amerikan filminde Apple bilgisayarların görünmesi bugünkü Apple çılgınlığının temeliydi.
Her filmde sabah işe giderken elinde Starbucks kahve ile koşturuyor olması bugün bir kahveye 15 lira ödüyor olmamızın müsebbibi.
Afrika’da ayağında ayakkabı olmadığı için petşişe bağlayan Afrikalı gençlerin elinde içine su doldurulmuş Coca-Cola kutularıyla gezmeleri ve bununla sınıf atladıklarını düşünmeleri de yıllardır Coca-Cola’nın yaptığı “MUTLULUK” reklamlarının sonucu. Gerçekte mutlu olmayanlar içtikleri içecekten mutluluk akıtmaya çalışıyor işte, başka bir şey değil.
Biz hatırlamayız ama babalarımızın hayranı olduğu Western (Vahşi batı) filmlerindeki karizmatik kovboyu. O kovboyun ağzındaki Marlboro sigarayı babalarımız bugün hala bırakabilmiş değil. Etkiye bakar mısınız?
İşte bu yüzden unutmayalım;
Bize sunulan görüntülerin, reklamların, film ve dizilerin %99’u bir amaca hizmet ediyor.
İnanmadan, etkilenmeden, kendimizi kaptırmadan önce iki kere düşünelim.
“Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter” diyordu Malcolm X,
Uyanık olmayana pizzayı da yedirirler, kolayı da içirirler üzerine de bir sigara yaktırırlar…
Afiyet olsun!
http://haber.star.com.tr/yazar/dikkat-zihinlerimizin-kumandasi-kimlerin-elinde/yazi-1061523
-
Bi bitmedi amk dizileri bitmedi ya.!