İnsanlığın Gizli Kökeni
-
İNSANLIĞIN GİZLİ KÖKENİ
"Yeryüzü insanının ilk atası nasıl ortaya çıkmıştır? Yeryüzü insanının kozmik akrabaları kimlerdir? İnsanlık nereden gelmiştir? Şu an hangi noktadadır? Ve nereye doğru gitmektedir?..."
Klasik Bilimsel yaklaşımla bu sorulara 2000'li yıllara gelmiş olmamıza rağmen henüz mantıklı bir cevap bulunamamaktadır. Birkaç yıl önce yayınlanan ve basında da yer alan uluslararası bilimsel bir makalede; şu anda çağdaş bilimin cevap veremediği on soru sıralanmıştı. İşte bu on sorudan bir tanesi de, "insanlığın yeryüzünde ilk ortaya nasıl çıkmış olduğu" sorusuydu.
ALTIN ÇAĞ'DA CENNET YAŞAMI
Bu soru binlerce yıl öncesinin gizli mabetlerinin derinliklerinde saklanan en önemli sırlardan biriydi. Mabetlerde çok az sayıdaki kişiye açıklanan bu sır, üstü örtülü bir şekilde mitoloji ve dinlerde de yer almıştır.
Yeryüzünde ilk insanın nereden geldiği sorusuna mitolojik ve dinsel öğretiler tek bir cevap verir: "Cennetten..."
Kutsal kitapların hepsinde "ilk insan"dan bahsedilir. Ancak bu konuyla ilgili açık bilgi verilmemiştir. Gerek Hint kökenli belgelerde, gerekse İslam, Mısır ve Babil Ezoterizmi'nde ilk insandan yoğun olarak söz edilmiştir. Bu konuyu uzun uzun anlatan kutsal kitaplardan biri de Tevrat'tır. Kutsal kitaplarda yer alan bu meseleyi tam olarak anlayabilmek için Ezoterizmin sembolik dilini çok iyi bilmek gerekir. Aksi takdirde diğer konularda olduğu gibi bu konunun da derinliklerine inmek mümkün olamaz.
Ezoterik bilgilere göre ki bunu kutsal kitaplarda teyit etmektedir, yeryüzünde birçok devirler geçmiştir. Bunların ilkine "Altın Çağ" adı verilmiştir. Buradaki altın sözcüğü bilinen anlamıyla altın madeninin bol bulunduğu bir devri değil,, kalite olarak ileri seviyeye ait bir sürecin yaşanmış olduğunu ifade eder. Son derece ileri seviyeli bir insanlık realitesini anlatmak için kullanılan bir semboldür. Değerli bir çağ anlamındadır. Daha sonra sırasıyla "Gümüş", "Bronz", Kahramanlar" ve son olarak da bizim devremiz insanlığının içinde bulunduğu "Demir Çağ" gelmiştir.
Sonlarına yaklaştığımız bu devrenin sonunda yaşanacak bir aydınlanma ve uyanma süreciyle yeniden dünya üzerinde eskiden olduğu gibi altın bir devrin yaşanacağına dair işaretler vardır. Dinsel öğretilerde sözü edilen bu uyanma ve aydınlanma sürecine "Kıyamet" adı verilmiştir. Neyse, bu ayrı bir konu...Yeryüzündeki ilk insanın, bir zamanlar iddia edildiği gibi tek hücreli canlılardan gelişe gelişe ortaya çıkmadığı artık bilimsel olarak anlaşılmış durumdadır. Ezoterik bilgiler bunun zaten böyle olmadığını binlerce yıldır söylemekteydi.
İnsan vücudu organik bir yapı olarak, özel bir tarzda imal edilmiştir. Yani yapılmıştır. Bir üretim mahsulüdür. İnsan organizması, bir dizi tesadüflerin sonucu değil, çok yüksek bir bilimin kendi potasında meydana getirdiği bir yapıdır.
Eski kutsal metinler ezoterik bilgiler ışığında incelenecek olursa, insanın meydana getirilişinin iki safhalı olduğu görülecektir. Birincisi "Galaktik İnsan", ikincisi ise "Yeryüzü İnsanı"dır.
Galaktik İnsan, bir zamanlar yeryüzünde "Altın Çağı"nı meydana getirmiş olan varlıklara verilen genel bir isimdir. Bunun "Yeryüzü İnsanı" ile çok uzaktan bir akrabalığı vardır. Konuyu açalım...
Yeryüzü İnsanı"nın ilki olarak, Kutsal Kitaplar bize "Adem'den bahseder.
Bu konuylla ilgili Tevrat'ta iki farklı yaradılıştan söz edilir:
Birincisi: Elohimler'in yarattığı insan.
İkincisi: Yehova'nın yarattığı insan.
Burada sözü edilen bir imalattır. Yani Kaadir-i Mutlak Yaradan'ın yaratma fiili değil, yüksek seviyeli gelişmiş varlıkların, mevcut maddeleri kullanarak ortaya çıkarttıkları bir imalat söz konusudur. Peki Elohimler ve Yehova hakkında elimizdeki eski ezoterik bilgiler nasıl bir açıklama getirmektedir. Kısaca özetleyelim:
Elohimler, Galaktik Uygarlıklar'ın senyörleridir. "Yahve" de bu senyörlere dahil olan ve yeryüzündeki insanların gelişimiyle yakından ilgilenen vazifeli varlıklar grubunun başı ya da sözcüsü konumunda olan kozmik bir varlıktır. Elohimler'in meydana getirmiş olduğu insan tipi (Galaktik İnsan) ile, Yehova'nın meydana getirmiş olduğu, bizim devremiz insanı olmak üzere iki ayrı "Adem" vardır. Yani biri bizim devremizin, diğeri eski devirlerin Ademi'dir.
Kur'an-ı Kerim'de "Galaktik Adem"den açık olarak bahsedilmemiş olsa da, bizim neslimizin haricinde de başka nesillerin yeryüzünde bir zamanlar yaşamış olduğu dolaylı olarak da başka Ademler'in de mevcut olduğu anlatılmaktadır:
Onlardan önce nice nesilleri yok etmediğimiz görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardından başka bir nesil yetiştirdik. (En'am Suresi: 6/6)
KOZMİK TOHUM
Altın Çağ'ın yaşandığı dönemlerde yeryüzünde Galaktik Irk'a ait mensup varlıklar bulunmaktaydı. Mu ve Atlantis işte bu Galaktik Irk'ın en son uzantıları olarak tarih sahnesinde yer almışlardır.
Yaşanan Büyük Tufan'la birlikte Galaktik Irk'ın son temsilcileri de yeryüzünden kaybolmasından hemen önce, bizim devremizin başlangıcını teşkil edecek fizik bedenlere ihtiyaç vardı. Zaman bir hayli ilerlemiş ve insanlığın aşamalı aşağıya iniş sürecinin bir sonucu olarak, "Demir Çağ"ın bedenlerinin imal edilmesi gerekiyordu. Bu tamamıyla bir laboratuar çalışmasını gerektiren, genetik biliminde uzmanlaşmış "Galaktik İnsanlar"ın yapabileceği bir işti.
Tevrat'ta anlatılanlardan; Yehova ve grubunun, muhtelif gezegenlerde, her devreden sonra ruhi varlıkların gelişim süreçlerini sürdürebilmeleri için doğacakları biyolojik bedenleri imal ettiklerini anlıyoruz. İşte bu noktada Tevrat'ta Yehova olarak isimlendirilen "Kozmik Varlıklar" devreye girmiş ve bizim devremize ait ilk bedenleri imal etmişlerdir.
Bu sır, tüm dinlerde ve tüm mitolojilerde sembolik bir şekilde anlatılmıştır. Mitolojik anlatımlarda geçen ilahların bir kısmı, sözünü etmeye çalıştığımız Galaktik Irk'a mensup ileri seviyeli insanların sembolüdür. Ruhsal İdare Mekanizması'na bağlı olarak çalışan bu kozmik varlıkların, dünya üzerinde ne kadar önemli bir fonksiyon gördükleri, dinlerin ve mitolojilerin tam anlamıyla açıklığa kavuşmasından sonra çok daha iyi anlaşılacaktır
Ergun Candan
-
Bu sır, tüm dinlerde ve tüm mitolojilerde sembolik bir şekilde anlatılmıştır.
_______________________________________
ya da dinlerde anlatıldığı gibi deyip kutsal kitaplarda anlatılanları (kuran hariç) yukardaki yazı gibi bir şekle sokup değiştirip anlatmışlardır. yani çarpıtmışlardır. -
Kur"an-ı Kerim"de "Galaktik Adem"den açık olarak bahsedilmemiş olsa da, bizim neslimizin haricinde de başka nesillerin yeryüzünde bir zamanlar yaşamış olduğu dolaylı olarak da başka Ademler"in de mevcut olduğu anlatılmaktadır:
Onlardan önce nice nesilleri yok etmediğimiz görmediler mi? Onları, sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde yeryüzüne yerleştirmiş, gökten bol yağmur yağdırmış, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Fakat onları günahlarından ötürü yok ettik ve ardından başka bir nesil yetiştirdik. (En"am Suresi: 6/6)
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yazının çoğuna katılıyorum ancak şurda yanlış yapılmış diye düşünüyorum,öncelikle en am süresi 6. ayeti bir okuyun böyle bir ayet değil
(Enam 6) Kendilerinden önce nice yurt ve medeniyeti yerle bir ettiğimizi görmediler mi? Biz o yurtlara yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş, üzerlerine gök bereketini bol bol indirmiş, nehirleri altlarından akar hale getirmiştik. Derken, onları kendi günahlarıyla helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil oluşturduk.
Burdaki farklılık yorumdan ileri geliyor,yani islam olarak tamamen bağdaşdırmak yanlıştır :) zaten türkçe okunduğu gibi bir anlam çıkmaz burdan. Orda nesil den kasıt nedir? Bunu bilmek için arapçayı bilmek gerek,yoksa bu şekilde yanlışlar çıkar
Yazı için sağol -
Gerçekten Çok Güzel Ve ilginc ... Paylasım İçin Saol ... :))
-
ertan hocam maşallaH sana , valla bu konularda kendini çok geliştirmişsin,bizleride aydınlatıosn saol .!!
-
helal walla...ilginç ve gizemli bi konu a.q :D
-
yazı için sağ ol.
-
Öncelikle şunu belirteyim; genellikle yazarken de, konuşurken de irticalen yazar ve konuşurum. Çok nadiren hazırlandığım olmuştur. Bir birikim sonucu yazdığımda olmuştur yani. Ama çoğunlukla yazarken düşünür-düşünürken yazarım. Bu da onlardan biri olacak. Yanılma payım elbette ki hep vardır.
cancanBey tarafından 08/Haz/13 16:17 tarihinde düzenlenmiştir
Galaktik insan tanımı ne kadar doğrudur; önce buna bi kafa yoralım isterseniz.
5 çağdan bahsedilmiş yazıda, çeşitli mitlerde. Ki doğruluğuna kesinlikle inanıyorum.
Her bir katastrofdan birileri kurtulmuş ve fakat o anki canlıların sanıyorum %75'i terk-i diyar etmiştir.
Bir sonraki çağın insanı için bir önceki insan elbette güçlü, kuvvetli, bilgili,erdemli v.b. dir. Büyüktür yani; insanüstüdür, galaktiktir :)
Bir sonraki çağın insanını doğuran, doğurtan, büyütendir ya da.
İnsanlık nereden gelmiştir sorusuna verilebilinecek cevap ancak dünya nereden gelmiştir ya da nasıl oluşturulmuştur sorusuna cevap verilebilindikçe geçerli olur galiba. Öyle ya; dünyayı cansız kabul edip, önceden var olan bir mekan kabul edip insanlığın nereden geldiğini sormak ne kadar akılcı olur?
İnsanlar bakterimidir diye bir açılım yapmışlardı geçenlerde bilim adamları:
İnsanlar dünya canlısının ya da insanının üzerinde ki çeşitli bakterilerin gelişmiş olanı olmuş olabilir pekala.
Fazla söze gerek yok bence; ALLAH yarattı bizi. Adı ELOHİM'dir ya da YEHOVA'dır. Adı çok da önemli değil, çeşitli kültürler, çeşitli zamanlarda var olan birikimleri ile çeşitli isimler takmışlardır ALLAH'a.
Aslında sorulması gereken soru ne olmalı bence, biliyomusunuz; neden altın,gümüş,bronz,kahramanlar ve demir denmiş? -
güzel bi derleme cancanbey sağol
-
altın çağ dinimize gore cok farklı anlama gelio altın çag kuranı kerimde ve hadisi şeriflerde kıyamete yakın bir zaman olarak belirtiliyor muslumanlarla kafirler arasındaki buyuk savastan sora hz mehdi( Hz.Muhammed(sav)'ın soyundan gelio} ve muslumanlar buyuk zaferden sonra cok guzel bir dunyada fitne ficir olmadan yasayacak bu zamana da altın cag denior
http://www.dkb-mevlana.org.tr/sayfa685.htm
bu sayfada acıklanmıs daha ii anlıyabilirsiniz -
inşallah bütün mümin kardeşler olarak yaşarız o altın çağı