Su Götürmez Tanrı İzahı
-
Anne babanızın, büyük ebeveynlerinizin veya
akrabalarınızın tapınağa gittiklerini, bir puta taptıklarım, Gi-
ta veya başka kitaplardan alınma cümleleri tekrarladıklarım
veya bir ayin yaptıklarım gözlemlemişsinizdir. Bunları yap
maya ve bir şeye inanmaya din adım veriyorlar. Fakat sizce
sahiden din bu mudur? Tapınağa gitmek, insan eliyle yapıl
mış bir putun ayaklarının dibine çiçekler koymak, ölene ka
dar her gün her yıl aynı ayini gerçekleştirmek din midir?
Ve eğer din insan eliyle yapılmış bir şeye tapınmak değil
se insan zihninin ürünü olan bir şeye tapınmak mıdır? Bir ta
pmağa girdiğinizde put demlen taştan oyulma bir heykel gö
rürsünüz. İnsanlar o heykelin önüne çiçekler koyarlar, üzeri
ne su dökerler, üstünü örterler ve buna din adım verirler.
Bunları yapmamanın dine uygun olmayacağım düşünürler.
Ayrıca bizler Tanrı'nın ne olduğuna dair bir fikre sahibiz
ve o fikri zihin yaratmıştır değil mi? Put zihin kullanılarak el
emeğiyle yapılmıştır. Tanrı fikri ise zihinde üretilip saklanır,
muhteşem bir şey olarak, kutsal put gibi tapınılması gereken
bir şey olarak. Hem putu hem de fikri zihin yaratmıştır değil
mi? Onlar kesinlikle Tanrı değildir, çünkü onları zihin icat et
miştir. Avrupa'da çarmıha gerilmiş çıplak bir insan heykeli
görürsünüz; insanlar o figüre tapar. Burada Hindistan'da ay
nı şeyi farklı yolla yapıyoruz. İster Hindistan ister Avrupa is
ter Amerika'da olsun insanlar bir imgeye dua ediyorlar, bir
fikre tapıyorlar ve yavaş yavaş, insan zihninin ürünü olan
din adlı şeyi oluşturuyorlar.
Gördüğünüz gibi, bizler yalnız olmaktan korkuyoruz, bi
ze yardım edecek birini istiyoruz. Sizin yaşınızdayken an
nemizin, babamızın, büyükbabamızın bize yardım etmesini
isteriz ve keza yaşımız ilerledikçe yine başka birinin bize
yardım etmesini isteriz, çünkü hayat çok zordur; bizi koru
yacak, ne yapmamız gerektiğini söyleyecek müşfik bir baba
isteriz. Dolayısıyla yalnız kalmak, yardım görmemek kor
kusundan dolayı bize yardım edecek Tanrı'ya inanırız; ama
o yine de zihnin bir icadıdır, değil mi? Korktuğumuz için ve
yönlendirilmek istediğimiz, neyin doğru neyin yanlış oldu
ğunun bize söylenmesini istediğimiz için yaşımız ilerledik
çe aslında hiç de din olmayan bir din yaratırız. Bana kalırsa
din bundan tamamen farklı bir şeydir ve asıl dini bulmak
için insanın uydurduğu şeyden mutlaka kurtulmamız gere
kir. Anlıyor musunuz beni? Tanrı'nın ne olduğunu bulmak,
gerçek olanı keşfetmek için insanın kendine empoze ettiği
tüm o yalancı din tuzaklarından kurtulması şarttır. Ancak
korkudan büsbütün arındığınızda gerçek olanı keşfedebilir
siniz. Büyüyüp hayata atıldığınızda korktuğunuz şeyin ne
olduğunu keşfetmek, zihninizin raflarından onu alıp çıkar
mak, hiç kaçmadan ona bakmak için zekâ sahibi olmanızı
gerektirir.
Çoğumuz yalnız kalmaktan korkuyoruz. Hiç tek başımıza
yürüyüşe çıkıyor muyuz? Çok nadiren. Her zaman birisinin,
bizimle gelmesini istiyoruz, çünkü sohbet etmek istiyoruz,
birisine bir hikâye anlatmak istiyoruz, sürekli konuşup duru
yoruz; hiç yalnız kalmıyoruz, değil mi? İnsan büyüdüğünde
ve yalnız başına yürüyüşe çıkabildiğinde birçok güzelliği
keşfediyor, Kendi düşünme tarzını keşfediyor ve çevresinde
olan biten her şeyi gözlemlemeye başlıyor: dilenciyi, aptal
adamı, zeki adamı, zengini ve yoksulu. Kuşların, ağaçların,
yaprakta yansıyan ışığın farkına varıyor. Yalnız başınıza dı
şarı çıkarsanız bunları görebilirsiniz. Yalnız kaldığınızda çok
geçmeden korktuğunuzu fark edersiniz. Ve işte korktuğu
muz için din adını verdiğimiz şeyi icat ettik.
Tanrı ve ona nasıl yaklaşmanız gerektiği hakkında ciltler
ce kitap yazıldı; ama hepsinin temeli korkudur. İnsan korktu
ğu sürece gerçeği bulamaz. Eğer karanlıktan korkuyorsanız,
dışarı çıkmaya cesaret edemezsiniz, yorganı üstünüze çeker
uykuya dalarsınız. Dışarı çıkıp bakmak, gerçeği keşfetmek
için korkudan sıyrılmanız gerekir, değil mi? Ama gördüğü
nüz gibi korkudan sıyrılmak çok zordur. Çoğu yetişkin insan
ancak büyüdüğünüzde, bilgi toplayıp zihninizi disiplin altı
na sokmayı öğrendiğinizde özgür olabileceğinizi söyler. On
lar özgürlüğün çok uzakta, başlangıçta değil de sonda olan
bir şey olduğunu sanırlar. Oysa hiç kuşkusuz çocukluktan iti
baren özgürlüğün yaşanması gerekir, aksi halde hiçbir za
man özgür olamazsınız.
Gördüğünüz gibi, korkak yetişkin insanlar sizi disiplin altı-
na sokuyorlar, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu size söylü
yorlar; şunu yapmalısın, bunu yapmamalısın, insanların söyle
diklerini aklından çıkarmamalısın diyorlar. Sizi adetlere, şab
lona, kalıba uydurmak için her tür kontrol mevcut ve buna di
siplin adı veriliyor. Çok genç olduğunuz ve korktuğunuz için
siz de buna uyuyorsunuz, ama bu size yardım etmiyor, çünkü
sadece uyum sağlamakla yetindiğinizde anlamazsınız.
Şimdi meseleye başka türlü bakalım. Eğer disiplin altına
sokulmamış, kontrol edilmemiş, bastırılmamış olsaydınız, is
tediğinizi yapmayacak mıydınız? Eğer size ne yapmanız ge
rektiğini söyleyen biri olmasaydı keyfinize göre hareket et
meyecek miydiniz? Muhtemelen ederdiniz, çünkü zorlamaya
maruz kaldığınız, bastırıldığınız, bir kalıba döküldüğünüz
için vereceğiniz tepki ona ters bir şey olurdu. Fakat varsaya
lım ki, çocukluktan itibaren, ta başından beri, okula başladık
tan sonra öğretmen bütün bu konuları sizinle konuştu ve si
ze ne yapmanız gerektiğini söylemedi, o zaman sizin tepkiniz
ne olurdu? Ta başından beri, okula başlamanızdan itibaren
öğretmen özgürlüğün ölüme yakın son şey değil de en baş
ta birinci şey olduğunu size anlattı, o zaman tepkiniz ne
olurdu?
Zorluk şu ki özgür olmak büyük ölçüde zekâ ister ve siz
henüz özgür olmanın ne anlama geldiğini bilmiyorsunuz: Sa
hiden sevdiğiniz bir şeyi yapma özgürlüğüne kavuşmak. Ze-
kânın işleyiş yollarım keşfetmenize yardım etmek öğretme
nin görevidir. Korkudan kurtuluşu sağlayacak olan zekâdır.
Korku var olduğu sürece siz hep kendinize bir tür disiplini
dayatırsınız. Şunu yapmalıyım, bunu yapmamalıyım, inan
malıyım, uyum sağlamalıyım, puja yapmalıyım ve benzeri.
Bu öz-disiplin tamamen korkudan doğar ve korkunun oldu
ğu yerde de zekâ barınmaz.
Öyleyse eğitim esasında kitap okumak, sınavlardan geç
mek ve iş bulmak meselesi değildir. Eğitim bundan tamamen
farklı bir şeydir; beşikten mezara kadar uzanan bir süreçtir.
Çok sayıda kitap okumuş hayli zeki biri olabilirsiniz, ama
ben salt zekiliğin eğitimin bir göstergesi olduğunu düşünmü
yorum. Sadece zeki biriyseniz hayattaki birçok şeyi ıskalaya
bilirsiniz. Önemli olan nokta ilkin neden korktuğunuzu orta
ya çıkarmak, onu anlamak ve ondan kaçmamaktır. Eğer zih
niniz her tür talepten büsbütün kurtulursa, artık hasetçi, sa-
hiplenmeci olmazsa, ancak o zaman Tanrı'nın ne olduğunu
bulabilirsiniz. Tanrı insanların Tanrı dedikleri şey değildir.
Tanrı ondan tamamen farklıdır; kavradığınızda, korkudan
sıyrıldığınızda varlık kazanan bir şeydir o.
Demek ki din aslında bir eğitim sürecidir, değil mi? Din
neye inanılacağı ve neye inanılmayacağı meselesi değildir;
keza ayin yapma veya batıl inançlara sarılma meselesi de de
ğildir. Hayatlarımızın son derece zengin olması ve korkak
bayağı insanlar olmaktan kurtulmak için anlayışımızı gelişti
rerek kendimizi eğitme sürecidir din. Ancak böylece yeni bir
dünya yaratabiliriz.
Politikacılar ve dini liderler yeni bir dünyanın kurulması
nın genç insanların elinde olduğunu söylüyorlar. Bunu duy
madınız mı? Belki de yüzlerce kez duydunuz. Fakat onlar si
zi özgür olmanız için eğitmiyorlar; oysa yeni bir dünya kur
mak için özgür olmak gerek. Yetişkinler sizi kendi basmaka
lıp fikirlerine göre eğitiyorlar ve her şeyi berbat ediyorlar. Ye
ni bir dünyayı kuracak olanların sizler, yani genç kuşak oldu
ğunu söylüyorlar; ama aynı zamanda sizi bir kafese koyuyor
lar, değil mi? Hintli, Farisi, falanca veya filanca olmanız ge
rektiğini söylüyorlar. Eğer onların fikirlerine uyarsanız ke
sinlikle şimdiki gibi bir dünya yaratırsınız. Yeni bir dünya
korkudan, batıl inançtan, kimi insanların yeni dünya idealin
den değil de ancak özgürlükten doğabilir.
Siz gençler, gelecek kuşaklar, ancak sevmediğiniz veya
anlamadığınız bir şeyi yapmak zorunda bırakılmaz ve özgür
olacak şekilde eğitilirseniz yepyeni bir dünya yaratabilirsi
niz. işte bu nedenle henüz gençken gerçek devrimciler ol
mak, yani hiçbir şeyi salt kabullenmeyip, doğru olanı bulmak
için her şeyi sorgulamak çok önemlidir. Ancak o zaman yeni
bir dünya kurabilirsiniz. Aksi halde ona farklı bir ad taksanız
da şimdiye değin varlığım hep korumuş olan o eski sefalet ve
yıkım dünyasını sürdürürsünüz.
Biz gençken genelde ne yaparız? Kızlar evlenir, çocuk ya
par ve yavaş yavaş solup giderler. Erkekler büyüdüklerinde
geçimlerini kazanmak zorundadırlar, bu nedenle iş bulurlar
ve sevsinler veya sevmesinler o işi yapmaya mecbur kalırlar.
Evli ve çocuklu olmalarından doğan sorumluluklar üstlen
dikleri için kendilerine söylenenleri yapmak zorunda kalır
lar. Böylece isyan ruhu, sorgulama ruhu, içsel arayış ruhu sö
ner; yeni bir dünya kurmaya ilişkin tüm o devrimci fikirleri
ezilir, çünkü hayat onlara çok ağır gelmektedir. Ofise gitmek
zorundadırlar, onun için falanca işi yapmak zorunda kaldık
ları bir patronları vardır ve araştırma duygusunu, başkaldır
ma hissini, tamamen farklı bir yaşam tarzı yaratma hevesini
yavaş yavaş yitirirler, geriye hiçbir şey kalmaz. İşte bu neden
le ta başından, çocukluktan itibaren isyan ruhunu korumak
çok önemlidir.
Gördüğünüz gibi, asıl anlamıyla din, Tanrı'yı bulmak,
doğru olanı kendi başına keşfetmek için başkaldırmak de
mektir. Ne kadar eski ve saygıdeğer olurlarsa olsunlar sözde
kutsal kitapları salt kabullenmek değildir din. -
çizik okuycam sonra.
Piratebay tarafından 29/Eki/13 03:08 tarihinde düzenlenmiştir
yada ne okucam ya puff. -
selam,
yazı şekli hoş görünmese de okudum ve kusura bakma hocam ama boş laftan ibaret geldi. korkuyu ön plana çıkarıyor öncelikle, sonra da zincirlerinizi kırıp özgürleşin diyor.. ben kendimi ya da çevremdekileri ele alırsam neden korkuyorum? yaratıcdan mı? hayır? ailemden mi? hayır? çevremden mi? hayır? cehennemden mi? hayır..
bir çok insan da böyledir.. yani özgürlüğü kısıtlanmış çok az insan olduğu düşüncesindeyim en azından benim ülkemde. bu adam hintli ve adamın şekillenmiş düşüncesi kendi şartlarına bağlı.. senin de gözünün önünde annen, farelerle birlikte süt içse ve bunlar bizim atamız dese sen de böyle söylersin..
din bir yaşam tarzıdır, batıl ya da hak dinlerin hepsi böyledir. Eğer din hak ise bu yaratıcının dinidir. Eğer kendi kafana göre iş yaparsan bu senin dinin olur, yaratıcı ile bir bağı olmaz. çünkü yaratıcının dini, belirttiği kurallar esasındadır.
Ama haklı olduğu bir nokta var,o da sorgulama kısmı. İnsanlar önüne verileni direk kabul etmemeli, bunu düşünmeli, tartmalı, araştırmalı ve tamamen ikna olduktan sonra kabul etmeli. İşte bu durumda inanç sağlam olur ve ne olursa olsun kimse sökemez, çünkü sen arkasındaki gücü gerçekten biliyorsun. Benim durumum da böyle. Elbette hayat da insanlar da dinamiktir ama ben inancımı sağlam temellere oturtturdum, bunu da araştırmayla yaptım, korktuğum için değil, sadece öyle olması gerektiği için...
-
zeybekustasi bunu yazdı
...Gördüğünüz gibi, asıl anlamıyla din, Tanrı'yı bulmak,
doğru olanı kendi başına keşfetmek için başkaldırmak de
mektir. Ne kadar eski ve saygıdeğer olurlarsa olsunlar sözde
kutsal kitapları salt kabullenmek değildir din.Bütün peygamberler aynı şeyi yapmış, eskiyi reddedip kendi tanrılarını bulmuşlardır. Sorun şu ki;
Bulunan her tanrı beraberinde kurumsallaşacak bir din getirecektir.
-
unbalanced bunu yazdı
selam,
yazı şekli hoş görünmese de okudum ve kusura bakma hocam ama boş laftan ibaret geldi. korkuyu ön plana çıkarıyor öncelikle, sonra da zincirlerinizi kırıp özgürleşin diyor.. ben kendimi ya da çevremdekileri ele alırsam neden korkuyorum? yaratıcdan mı? hayır? ailemden mi? hayır? çevremden mi? hayır? cehennemden mi? hayır..
Çok uzun bir pm göndermiştim dini öğrenme süreci ile ilgili. Belki şimdi korku yok ama din korkuyla öğretilmedi mi ? Yada Kur'anı Kerimde bir çok ayette inanmayanların vay haline denmiyor mu ? Yani iyiliklerin yanında korkuda salık verilmiyor mu ?
Korku sadece din ile ilgili değil ki. Hayatın her saniyesi korku değil mi ? Bir şeyleri kaybetmemek için mücadele vermiyor muyuz. Kaybetmekten sürekli korkumuyor muyuz ? Gerçekten cehenneme gitmekten korkmuyor olabilir misin ? Hayatın her anından zevk alıyorsan zaten sen aydınlanmışsınıdır.
Ama benim çevremde korkmayan kimse yok herkes parasızlıktan uykusuzluktan ölümden günahtan illa bir şeylerden kronik korkuyor.
Kitabı sana pm attım. Baştan aşağı antitez üretebilirsin ama baştan sonra haklı diyenlerde var. Bunlara ne diyeceğiz.
-
zeybekustasi bunu yazdı
Anne babanızın, büyük ebeveynlerinizin veya
akrabalarınızın tapınağa gittiklerini, bir puta taptıklarım, Gi-
ta veya başka kitaplardan alınma cümleleri tekrarladıklarım
veya bir ayin yaptıklarım gözlemlemişsinizdir. Bunları yap
maya ve bir şeye inanmaya din adım veriyorlar. Fakat sizce
sahiden din bu mudur? Tapınağa gitmek, insan eliyle yapıl
mış bir putun ayaklarının dibine çiçekler koymak, ölene ka
dar her gün her yıl aynı ayini gerçekleştirmek din midir?Ve eğer din insan eliyle yapılmış bir şeye tapınmak değil
se insan zihninin ürünü olan bir şeye tapınmak mıdır? Bir ta
pmağa girdiğinizde put demlen taştan oyulma bir heykel gö
rürsünüz. İnsanlar o heykelin önüne çiçekler koyarlar, üzeri
ne su dökerler, üstünü örterler ve buna din adım verirler.
Bunları yapmamanın dine uygun olmayacağım düşünürler.Ayrıca bizler Tanrı'nın ne olduğuna dair bir fikre sahibiz
ve o fikri zihin yaratmıştır değil mi? Put zihin kullanılarak el
emeğiyle yapılmıştır. Tanrı fikri ise zihinde üretilip saklanır,
muhteşem bir şey olarak, kutsal put gibi tapınılması gereken
bir şey olarak.Hem putu hem de fikri zihin yaratmıştır değil
mi? Onlar kesinlikle Tanrı değildir, çünkü onları zihin icat et
miştir. Avrupa'da çarmıha gerilmiş çıplak bir insan heykeli
görürsünüz; insanlar o figüre tapar. Burada Hindistan'da ay
nı şeyi farklı yolla yapıyoruz. İster Hindistan ister Avrupa is
ter Amerika'da olsun insanlar bir imgeye dua ediyorlar, bir
fikre tapıyorlar ve yavaş yavaş, insan zihninin ürünü olan
din adlı şeyi oluşturuyorlar.budizm dedigi mumkun oldugunca kendine, digerlerine ve dogaya karsi iyi ve zararsiz yasayip , mumkun oldugunca kotuluklerden uzak varolma misyonu olan bir cesit yasam felsefesi. ruhani tarafi biraz agir bastigi icin, vaktiyle budizmi insanlara aktaran, yayan budha, saygin bazi kesisler, gecmiste varolmus bazi karakterler icin sembolik putlar yapmislar, hatirlamak , saygi sunmak amaci ile tapinaklarda ziyaret ederler vs..
bu eylem ataturk bustu yapip , kosulsuz hurmet saygi sevgi gostermekten farksizdir.
+
toplumlarin yapisi , karakteri , inanci dinleri goreceli kilar. hak dini olmak zorunda degil tapilacak din. kendisinde dogru olani deklare ederken haddini bilmeli herkes nitekim mevzu hassas ve goreceli.
tapinilmasi gereken kutsal put ? ehufhdjkasma lafa bak hizaya gel, oncesinde yazdiklarini curutmus cumleyi baglayacam derken.
''avrupada carmiha gerilmis ciplark bir insan heykeli gorursunuz; insanlar o figure tapar''. figure tapar hea yapma yauw..
hojucuk tarafından 29/Eki/13 03:51 tarihinde düzenlenmiştir -
ne bu la fight club ın hindistan şubesi gibi , neyse biraz haklı olduğu yerler var sapına kadar saçmaladığı yerler var lakin sorgulamaktan bahsettiği kısımların çoğu doğru bir dine inanıyorsan bile en azından sadece ailen o dine mensup olduğu için inanma gerçekten inanıp inanmadığını sorgula bi o dini araştır öğren başka dinleri araştır doğruyu yanlışı tart , dinleri eleştirmekten korkma inandığın gerçekten tanrının gönderdiği din bile olsa onu eleştir eğer varsa birşeyleri öğrenmeye çalıştığın için tanrı sana kızmaz merak etme, insanlar çoğu şeyi düşünmeden yapıyor eline kuran alıp okusan hemen atlarlar yahu dur ne yapıyorsun abdestin var mı diye ama bu konuda düşünüp tartarsan bunun saçma bir durum olduğunu anlarsın , kutsalına saygıyıda mantıklı duymak lazım yani
-
Lotus bunu yazdı
ne bu la fight club ın hindistan şubesi gibi , neyse biraz haklı olduğu yerler var sapına kadar saçmaladığı yerler var lakin sorgulamaktan bahsettiği kısımların çoğu doğru bir dine inanıyorsan bile en azından sadece ailen o dine mensup olduğu için inanma gerçekten inanıp inanmadığını sorgula bi o dini araştır öğren başka dinleri araştır doğruyu yanlışı tart , dinleri eleştirmekten korkma inandığın gerçekten tanrının gönderdiği din bile olsa onu eleştir eğer varsa birşeyleri öğrenmeye çalıştığın için tanrı sana kızmaz merak etme, insanlar çoğu şeyi düşünmeden yapıyor eline kuran alıp okusan hemen atlarlar yahu dur ne yapıyorsun abdestin var mı diye ama bu konuda düşünüp tartarsan bunun saçma bir durum olduğunu anlarsın , kutsalına saygıyıda mantıklı duymak lazım yani
Bekara karı boşamak kolay.......................
elcondor tarafından 29/Eki/13 04:25 tarihinde düzenlenmiştir -
zeybekustasi bunu yazdıunbalanced bunu yazdı
selam,
yazı şekli hoş görünmese de okudum ve kusura bakma hocam ama boş laftan ibaret geldi. korkuyu ön plana çıkarıyor öncelikle, sonra da zincirlerinizi kırıp özgürleşin diyor.. ben kendimi ya da çevremdekileri ele alırsam neden korkuyorum? yaratıcdan mı? hayır? ailemden mi? hayır? çevremden mi? hayır? cehennemden mi? hayır..
Çok uzun bir pm göndermiştim dini öğrenme süreci ile ilgili. Belki şimdi korku yok ama din korkuyla öğretilmedi mi ? Yada Kur'anı Kerimde bir çok ayette inanmayanların vay haline denmiyor mu ? Yani iyiliklerin yanında korkuda salık verilmiyor mu ?
Korku sadece din ile ilgili değil ki. Hayatın her saniyesi korku değil mi ? Bir şeyleri kaybetmemek için mücadele vermiyor muyuz. Kaybetmekten sürekli korkumuyor muyuz ? Gerçekten cehenneme gitmekten korkmuyor olabilir misin ? Hayatın her anından zevk alıyorsan zaten sen aydınlanmışsınıdır.
Ama benim çevremde korkmayan kimse yok herkes parasızlıktan uykusuzluktan ölümden günahtan illa bir şeylerden kronik korkuyor.
Kitabı sana pm attım. Baştan aşağı antitez üretebilirsin ama baştan sonra haklı diyenlerde var. Bunlara ne diyeceğiz.
Bana kimse dini korku ile öğretmedi, din kültürü sınavına çalışırken bile babam boşver o ders o kadar önemli değil matematiğe çalış derdi :) yani bi korkum yok. ha küçükken camii de kur'an öğrenmeye gitmiştim orda sözde hocanın bıraktığı büyük çocuklar bilmeyenlere sopayla vuruyordu, bana vurmadılar haıtlradığım kadarıyla ama onlara tepki olsun diye bi daha gitmedim kursa..
bana kimse korkutarak bir şey öğretemez. Kur'an daki mesaja gelirsek, gelecek ile ilgili iki şey var. İyi olanlar için müjde, kötü olanlar için uyarı. Zaten uyarıyı takmayan adam korkar mı? Mesela duvarda sigara içmenin cezası 75 tl yazıyor, bu uyarı kimi korkutuyor?
içmeyenler için bir problem var mı ? yok.. içenler için? içiyorsa yakalanma riskini göze almıştır demektir. ya kimsenin kontrol etmeyeceğini düşünüyor ya gelmeden söndürürüm diyor ya da polat gibi cezası neyse öderim diyor.. içip içmemek kişinin elinde, bir zorunluluk yok. Ama Allah ın adaletinden kaçmak yok, istese de istemese de..
türkiyede korku imparatorlukları yaratmaya çalışıyorlar hep ama toplumun çok da korkak olduğunu düşünmüyorum, gerekirse resti çekiyorlar.. ben yurtdışındayken, otobüs kapı önünde bekleyenlere müsade eder misiniz ineceğim diyemeyen yığınla insan gördüm..
ya da ortak kullanılan bir banyoda ortalık biraz su oldu diye korkudan hemen yan odasında olmama rağmen arkadaş banyodan çıkmadan önce zeminde su olmasın çamur oluyor diyemeyip, banyoda yere küçük bi kağıda no water yazanları biliyorum ki benim yüzümü görmediler bile, sadece kız arkadaşımı görmüşlerdi.. hadi beni görüp korkmuşlar desem neyse ... yığınla böyle korkaklık vakaları var. ama türk insanının öz güveni tavan yapmıştır. belki bu ülkede yaşadığın için fark edemiyorsun ama yurtdışında bunu çok bariz görebiliyorsun. bir arkadaşım kalabalık içinden geçemeyince bana derdi ki, sen türksün sen geç (ki ben de peşinden gelebileyim)..
patronuna kafa atan, hocasını çöpe atan çok kişi biliyorum :) dini korkusu olan da çok olduğunu sanmıyorum. yani cehenneme girmemek için bir şeyler yapan insana rastlamadım açıkçası. zaten böyle olması doğru değil, korktuğundan değil de Allah a bağlılığından iyi yaşamak önemli..
bu adamı daha önce söylemiştin, ben de diyorum ki adamın teorileri kendi çevresi/ülkesi/dini için geçerli olabilir sıkıntı yok. ben de orada yaşasam ve o dinin mensubu olsam aynı şeyleri düşünürdüm. Ama bizim din anlayışımz böyle değil. Çünkü islam'da kısas var. Sana zulm ediliyorsa, senin geri püskürtme hakkın var. Hristiyanlıktaki gibi, sana bir tokat atana diğer yanağını dön mantığı yok. !!
-
cidden işiniz mi yok böyle düzensiz bi şekilde yazılmış yazıları okumaya vakit harcıyorsunuz. :/
-
Baslangiçta söz vardi. söz tanri'yla birlikteydi ve söz tanri'ydi. Burada söz İsa kişiliğinde tanrı manasıdır.
Din, insanın kıçından anlamaması gereken enteresan bir olgu. Yani odunu adam da yapabilir, adamı davar da yapabilir. Her din kurumsallaşır ve kurumsallaştıkça özünden uzaklaşır, en iyi örnek kilise ve papalıktır. Hristiyanlık bir kitap dini olmamasına karşın kurumsallaşmıştır. İslam için de benzer çabalar var, politik malzeme olarak hilafet zor iş.