En Eski İnsan İskeleti Kaç Yaşında?
-
opusdei bunu yazdı
Nuh tufanı gerçektir. Kabul edip etmemeniz gerçeği değiştirmiyor. Ben bunun inançsal yönünde değilim. National Geographic gibi Birçok kaynak bununla ilgili belgesel hazırlamıştır. İzlerseniz belki fikirler azcık değişir. Birçok bilim adamı bunun doğruluğunu savunurken diğerleri de tam aksini iddaa ediyor. Ama her geçen gün dünyanın farklı yerlerinde nuh tufanına ait izler bulunuyor... herneyse konumuz bu değil. İş dini tartışmaya dönmesin.
Nuh tufanı gerçek değildir. Kabul edip etmemeniz gerçeği değiştirmiyor. Ben bunun inançsal yönünde değilim. National Geographic gibi Birçok kaynak bununla ilgili belgesel hazırlamıştır. İzlerseniz belki fikirler azcık değişir. Birçok bilim adamı bunun doğruluğunu savunurken diğerleri de tam aksini iddaa ediyor. Ama her geçen gün dünyanın farklı yerlerinde nuh tufanına ait izler falan bulunduğu yok ... herneyse konumuz bu değil. İş dini tartışmaya dönmesin.
-
opusdei bunu yazdı
Nuh tufanı gerçektir. Kabul edip etmemeniz gerçeği değiştirmiyor. Ben bunun inançsal yönünde değilim. National Geographic gibi Birçok kaynak bununla ilgili belgesel hazırlamıştır. İzlerseniz belki fikirler azcık değişir. Birçok bilim adamı bunun doğruluğunu savunurken diğerleri de tam aksini iddaa ediyor. Ama her geçen gün dünyanın farklı yerlerinde nuh tufanına ait izler bulunuyor... herneyse konumuz bu değil. İş dini tartışmaya dönmesin.
Kim savunuyormuş doğruluğunu? Örnek ver bakalım? National Geographic hayaletler hakkında da belgesel yaptı. Hayaletler de mi gerçek? Madem her geçen güz iz bulunmuyor bahsettiğin bilim adamları neyi savunuyor?
Hepsini geçtim Nuh Tuhfanı neden gerçek?
Bir adet cevap?
-
KrypT bunu yazdıopusdei bunu yazdı
Nuh tufanı gerçektir. Kabul edip etmemeniz gerçeği değiştirmiyor. Ben bunun inançsal yönünde değilim. National Geographic gibi Birçok kaynak bununla ilgili belgesel hazırlamıştır. İzlerseniz belki fikirler azcık değişir. Birçok bilim adamı bunun doğruluğunu savunurken diğerleri de tam aksini iddaa ediyor. Ama her geçen gün dünyanın farklı yerlerinde nuh tufanına ait izler bulunuyor... herneyse konumuz bu değil. İş dini tartışmaya dönmesin.
Kim savunuyormuş doğruluğunu? Örnek ver bakalım? National Geographic hayaletler hakkında da belgesel yaptı. Hayaletler de mi gerçek? Madem her geçen güz iz bulunmuyor bahsettiğin bilim adamları neyi savunuyor?
Hepsini geçtim Nuh Tuhfanı neden gerçek?
Bir adet cevap?
Aslında kanıtı oldukça basit ve eminim kaynağını da biliyorsun ama işin içine din diyanet girecek bu yüzden yazmak istemiyorum, kaldı ki buna inanmayacağın kesin... Senin veya bir başkasının bunu reddetmesi olmadığı anlamına gelmez yada inanan kişilerin fikrini de değiştirmez... Bu yüzden konu uzamasın, herkesin inancı kendine..
-
Hocam çok ilginç tartışmalara giriyorsunuz ve hayretler içerisinde kalıyorum.
Öncelikle, Nuf tufanının 1, belki birkaç sene boyunca devam etmiş olması, ardında gözle görülür, rahatlıkla anlaşılır bir iz bırakacak anlamına gelmez ki? Jeolojik açıdan 5-10 yıl demek, günlük hayatımızdaki belki birkaç saniye demek. Yani, o taşların yuvarlaklaşması veya toprağın ya da kayaç yapısının değişikliğe uğraması için yeterli bir zaman dilimi değil ki? Dahası, hangi yıl aralığında bile meydana geldiği halen tartışma konusu iken, aradan bu kadar zaman geçmiş olduğu halde "öyle olsaydı bunlar bunlar değişirdi" gibi fikirleri ortaya atmanın mantığı yok. Jeolojik olarak toprak ve taş yapılarının değişikliği yalnızca tek bir etkene bağlı olamaz. En büyük etkenlerden biri bir defa atmosfer şartlarıdır.
İkincisi, "Nuh tufanı gerçek değildir" ifadesi ile "Nuh tufanı hakkında bir iz bulunamamıştır" ifadesi arasında dağlar kadar fark var, buna da dikkat edelim. "Nuh tufanı gerçek değildir" diyerek, daha balonla seyahat dahi icat edilmemişken "keşfedilebilecek her şey keşfedildi" diye düşünen bilimden yoksun bilim insanlarının kılığına girmiş oluyorsunuz. Eğer olmadığına dair bir kanıt sunamıyorsanız, "Nuh tufanının hakkında bir iz bulunamamıştır" ifadesini savunursunuz. Tartışma ve ağız dalaşı ile ne siz karşınızdakinin fikrini ve inancını değiştirebilirsiniz, ne de karşıdaki sizi adam yerine koyup da dinlemeye niyetlenir. İnanırsınız ya da inanmazsınız, o sizin iç dünyanıza kalmış bir durum. Ama "buna inanacak adamı görsem şaşıracağım" gibi söylemlerle inanan insanları "ahmak"mış gibi yaftalamaya çalışmaktan da vazgeçin. İnanan kesim zaten bu olayların kanıtı olarak Kur'an'ı sunuyor. Siz kanıt olarak kabul etmeseniz dahi saygı göstermek zorundasınız.
Son olarak, - benim şahsi görüşümdür, katılır ya da katılmazsınız - inanç; insanların iç huzurunu ve vicdanını düzenlemesi için bahşedilmiş bir lütuftur. Aynı zamanda inanç; dünyada daha iyisi asla yapılamayacak kadar büyük bir silahtır. İnanç gibi bir lütfa sahip olamayan insanlar üzerinde, kötü amaçlarla yıllar yılı kullanılmış ve halen kullanılmaya devam edilmektedir. İnanca sahip olan her bir birey, bu silahı iyi yönde kullanır. Bizlere düşen yegane görev, elimizdekinin kıymetini bilmek, inancımıza dört elle sarılmaktır. Eğer inançlarla dalga geçerek bilimi tek başına ilerleyebilecek bir olgu olarak görürsen, yalnızca gördüklerinle yetinirsin, gösterilmeyenlerden haberin dahi olmaz. Eğer olması gerektiği gibi inancına sahip çıkarsan bilim ile inancın birlikte gitmediği yollarda, inancın sana bilimin karanlık yollarında ışığın olur. Ama inanmak, inanmamak size kalmış.
RaNGeR tarafından 01/Kas/13 04:20 tarihinde düzenlenmiştir -
KrypT bunu yazdı
Abi taa 1700'lerde Linnaeus'un fikriydi bu. Canlıların Nuh'un gemisinin karaya indiği Ağrı Dağı'ndan kökenlenip, buradan yayıldığını ortaya attı. Aynı yıllarda Buffon, Linnaeus'un bu fikrini sorguladı ve karşı çıktı. Sonuç olarak; taa Biyocoğrafya'nın temellerinin atıldığı bu yıllarda Linnaeus'un bu fikri çürütüldü. Bunun üzerine 300 yıllık bir Biyocoğrafya bilgisi ve teknoloji eklendi...
300 yıl sonra hala Nuh'un Gemisi diyen nasıl olabiliyor? Şaşırıyorum yahu. İlginç...
@HolyOne: Yasaksız soru var mı sanki hocam?
Benim bildiğim nuh tufanı ilk olarak sümerlerin taş bloklara kazıdığı gılgamış destanında geçiyor. Bizim bildiğimiz kutsal kitaplardan yaklaşık bi 2000 yıl önce yani.
Gılgamışın Utnapiştim ile olan konuşmasında utnapiştim kur-an ve tevratta nuh un belirtildiği gibi aynen 950 yaşında olduğu ve yaklaşık yarım asır önce tufandan kurtulduğunan anlatır:
Utnapiştim Gılgamış'a dedi:"Gılgamış, sana gizli bir şey açayım. Tanrıların gizini söyleyeyim: Şurippak, senin bildiğin bir kent, Fırat'ın kıyısındadır. Bu kent çok eskiden varken, tanrılar bu kentin yanındaydılar. Tanrıların aklına bir tufan yapmak geldi. Bunların babaları soylu Anu, hükümdarları yiğit Enlil, büyük vezirleri Ninurta, su yolcuları Ennagi ve Bilge Ea da onların toplantısında yer aldı.”
Ea, tanrıların verdikleri kararı, kamıştan bir çite anlattı:
"Kamış çit, kamış çit! Duvar, duvar! Kamış çit dinle, duvar anımsa!
Şurippaklı Ubar-Tutu'nun oğlu, evi sök. Bir gemi yap ….. Canını kurtar! Canlı yaratıkların her türünden geminin içine yükle. Yapacağın geminin her yanı uyumlu bir ölçüde olsun. Onun eni ve boyu bir ölçüde olsun. Yağmura karşı onun her yanına bir çatı kur!"
'Küçük yavrular bile gemi için zift taşıyorlardı. Güçlü erkekler gemiye yedek kereste getiriyorlardı. Beşinci günde geminin kaburgasını oluşturdum. Geminin omurgası bir iku genişliğindeydi. Kenarları iki kez on kamış yüksekliğindeydi. ……… Gemiyi altı katlı yaptım. Geminin alt ve üst güvertelerini yedi bölüme ayırdım, ambarını da dokuza böldüm. Ortasına da su kazıkları çaktım. Güzel kürek seçtim ……... Eritmek için kazana zift döktüm. ……. Ustalara, ırmak suyu gibi bira, rakı, şırlık ve şarap akıtıldı. ……. Gemi yedinci günde tamam oldu. ………..Elime geçen her şeyi içine yükledim. … Bütün soyumu, sopumu ve kavmimi gemiye bindirdim. Yazının yabanıl, yazının evcil hayvanlarını ve bütün ustaları gemiye aldım. '
Bu destan yaklaşık mö 2100-2500 yılları arasında yazıldığı tahmin ediliyor(pardon çivi yazısıyla taşlara kazındığı). İlk yazılı kutsal kitap olan tevrat ise mö 5. yüzyılda babil kralı Nebukadnezar filistini aldıktan sonra yahudilerin en bilginlerini toplayıp tevratı yazdırıyorlar. Bu bilginler de o zamanlar bilinen dünyanın en gelişmiş kütüphanelerine sahip babilde eski sümer metinlerini tarayıp oradaki birçok hikaye ve efsaneyi kutsal kitaba geçirmişlerdir.
Bunu da aynı şekilde incil ve kur-an takip etmiştir. Aslında çok ilginç bir konu madem dünya üzerindeki kutsal kitaplarda bahsedilen bu hikayelerin birçoğu sümer kaynaklı neden sümerlere gelen bir peygamberin ve dinin varlığından kutsal kitaplarda söz edilmez?
Edit: Düzeltmeler..
torpedo_XL tarafından 01/Kas/13 04:24 tarihinde düzenlenmiştir -
Ya haydaa ben din tartışması yapmıyorum arkadaşım. Tamam farzedelim İncil'de, Kuran'da yazmıyor. Sadece torpedo'nun yazdığı gibi Gılgamış destanında yazıyor olsun. Hatta öyle de olmasın İlyada ve Odise'de geçiyor olsun ve o sinirlenen tanrı Poseidon olsun. Bir dakikalığına kendi kutsal kitabınızda yazmadığını farzedin.
Şimdi bana açıklayın, bu aşağıdaki resimde dünyadaki bütün suyun dünyaya göre boyutu verilmiştir. Eğer dünyadaki bütün bu suyu buharlaştırıp tekrar yağmur olarak indirseniz bile (ki yapamazsınız çünkü atmosferin su buharı tutabilme kapasitesi %4'tür) Nuh Tufanı'nda geçtiği gibi bütün dünyayı sel götürmeye yeterli değildir. Peki bu su nereden geldi? Eğer zaten atmosferde olsaydı oksijen ve nitrojen seviyesi o kadar yüksek olurdu ki Nuh daha hayvan listesi çıkaramadan ölürdü. Hadi diyelim oldu bir şekilde, kabul edelim. O halde Ağrı Dağı'nı kaplayacak kadar yağmur yağması demek, tarihte kaydedilen en şiddetli yağmurdan 100 kat daha şiddetli yağmur yağması demek. Nasıl?
http://ga.water.usgs.gov/edu/pictures/full-size/global-water-volume-fresh-large.jpg
Ayrıca yukarıdaki arkadaş 1 yıl süren dünya çapında bir selin bırakacağı izleri buraya listesem çok uzun olur. Ama istersen boş vaktim olduğunda onları da yazarım.
Şimdi, eğer ben bu tufana dinimde yazdığı için inanıyorum derseniz zaten birşey diyemem. Ama Nuh Tufanı'nın gerçekleşmesi imkansızdır. Gerçekleşebilmesi için bir seri mücizeye ihtiyaç duyar. Mucize dediğimiz şey ise bilimin temelleri atıldığından beri nedense hiç kaydedilmemiş bir fenomendir.
Ben inancınızla dalga geçmiyor veya ateist, müslüman tartışması çıkarmaya çalışmıyorum. Yazının başında söylediğim gibi yazdıklarımı inancınızı kenara bırakıp okuyun bir. Hepiniz farkedeceksiniz ki, bu tufan kutsal kitaplarda değil Çin efsanelerinde falan yazsaydı oturup savunmayacaktınız.
Şimdi bu yazdıklarımın hepsini bilimsel literatürle destekleyebilirim. Uğraşır tek tek kaynak veririm. Ama okuyacak mısınız? Ya da aynı şekilde siz de yazdıklarınızı bilimsel literatürle destekleyecek misiniz? Yoksa ben gideyim.
-
KrypT bunu yazdı
Ya haydaa ben din tartışması yapmıyorum arkadaşım. Tamam farzedelim İncil'de, Kuran'da yazmıyor. Sadece torpedo'nun yazdığı gibi Gılgamış destanında yazıyor olsun. Hatta öyle de olmasın İlyada ve Odise'de geçiyor olsun ve o sinirlenen tanrı Poseidon olsun. Bir dakikalığına kendi kutsal kitabınızda yazmadığını farzedin.
Şimdi bana açıklayın, bu aşağıdaki resimde dünyadaki bütün suyun dünyaya göre boyutu verilmiştir. Eğer dünyadaki bütün bu suyu buharlaştırıp tekrar yağmur olarak indirseniz bile (ki yapamazsınız çünkü atmosferin su buharı tutabilme kapasitesi %4'tür) Nuh Tufanı'nda geçtiği gibi bütün dünyayı sel götürmeye yeterli değildir. Peki bu su nereden geldi? Eğer zaten atmosferde olsaydı oksijen ve nitrojen seviyesi o kadar yüksek olurdu ki Nuh daha hayvan listesi çıkaramadan ölürdü. Hadi diyelim oldu bir şekilde, kabul edelim. O halde Ağrı Dağı'nı kaplayacak kadar yağmur yağması demek, tarihte kaydedilen en şiddetli yağmurdan 100 kat daha şiddetli yağmur yağması demek. Nasıl?
http://ga.water.usgs.gov/edu/pictures/full-size/global-water-volume-fresh-large.jpg
Ayrıca yukarıdaki arkadaş 1 yıl süren dünya çapında bir selin bırakacağı izleri buraya listesem çok uzun olur. Ama istersen boş vaktim olduğunda onları da yazarım.
Şimdi, eğer ben bu tufana dinimde yazdığı için inanıyorum derseniz zaten birşey diyemem. Ama Nuh Tufanı'nın gerçekleşmesi imkansızdır. Gerçekleşebilmesi için bir seri mücizeye ihtiyaç duyar. Mucize dediğimiz şey ise bilimin temelleri atıldığından beri nedense hiç kaydedilmemiş bir fenomendir.
Ben inancınızla dalga geçmiyor veya ateist, müslüman tartışması çıkarmaya çalışmıyorum. Yazının başında söylediğim gibi yazdıklarımı inancınızı kenara bırakıp okuyun bir. Hepiniz farkedeceksiniz ki, bu tufan kutsal kitaplarda değil Çin efsanelerinde falan yazsaydı oturup savunmayacaktınız.
Şimdi bu yazdıklarımın hepsini bilimsel literatürle destekleyebilirim. Uğraşır tek tek kaynak veririm. Ama okuyacak mısınız? Ya da aynı şekilde siz de yazdıklarınızı bilimsel literatürle destekleyecek misiniz? Yoksa ben gideyim.
gardaşım vallahi yazdıklarından çok etkilendim.. ama işte insan dinde bazı şeyleri sorgulayamıyor.. yinede bu söylediklerinin yanlış oldugunu göstermiyor tabii..
-
Hocam anlaşamadığımız bir nokta var sanırım. Diyorsunuz ki, farz edelim orada burada yazmasın, yalnızca bilimsel literatür olarak kanıt gösterilsin. Ben de derim ki, dünyada bulunabilecek, keşfedilebilecek her şey keşfedildi mi ki her şeyi bizim bilgi dağarcığımıza göre ispatlayalım? Önceki mesajımı tam olarak okumamışsınız anladığım kadarıyla. Orada ben ne dedim? "Eğer inançlarla dalga geçerek bilimi tek başına ilerleyebilecek bir olgu olarak görürsen, yalnızca gördüklerinle yetinirsin, gösterilmeyenlerden haberin dahi olmaz." Bunun anlamı şu; eğer siz dini es geçip bilimsel olarak kanıt aramaya çalışırsanız, sadece sizin bildikleriniz var ve sadece onlar doğru diye düşünür ve yanılırsınız. Dünya üzerindeki en büyük keşiflerden en küçüklerine kadar insanoğlu "acaba nasıl olur" sorusu ile birlikte yoluna devam etti. Hatta belirttiğiniz gibi bilimsel verilerin bazı olayları imkansız kılmasına rağmen, "böyle bir şey imkansız" demek yerine "peki bunlara rağmen nasıl olabilir" diye düşünerek yola devam etti.
Mucizelere hiçbir zaman bilimsel gerçeklik çerçevesinde bir açıklama getirilememiştir. Ama bilim, bu mucizelerin "olmadığını" söylemez. Hz. İsa'nın mucizelerini bütün dünya bilir, ama bunca yıldır halen buna bir açıklama getirilememiştir. Bu, insanoğlunun acizliğini gösterir. Kendi bilgi dağarcığınızı (bütün insanoğlunun sahip olduğu bilgiden bahsediyorum) her şeyi biliyormuşcasına kullanmaya çalışırsanız, daha önce dediğim gibi yalnızca kendinizi kandırmış olursunuz.
Örnek verelim isterseniz. İsaac Newton'u hepimiz biliriz. Bu zaatın ortaya attığı teoriler arasında bilinenler kadar bilinmeyenler de vardı. Ve sırf bu bilinmeyen pek çok teorinin o zamanlar insanoğlu tarafından "saçmalık" olarak nitelendiriliyor olması, o zamandaki insanların bilgi dağarcığının bunları kavrayamayacak durumda olduğunu göstermektedir. Daha sonraki nesillerde, Albert Einstein tarafından, "saçmalık" olarak görülen teoriler teker teker ispatlandığında, herkes tarafından kabul gördü, çünkü artık insanoğlunun teknoloji ve bilgi dağarcığı bu teorileri anlayabilecek bir seviyeye ulaşmıştı.
Bu tip olaylar tarihte çoktur. Mesela Stephen Hawking çok daha önceki yıllarda teorilerini paylaşmış olsaydı, insanoğlu anlayabilecek bir seviyede olmadığı için Hawking'e "deli" sıfatını yakıştıracaklardı. Ancak şimdi kimsenin aklına bile gelmeyecek konularda ürettiği teorileri, gerek uzay gerekse CERN'deki tesislerde test ederek varlığını kanıtlamaya çalışıyorlar. Yani dünyada karanlık madde yok diye, "böyle bir şey bilimsel olarak imkansızdır" demiyorlar.
Dahası; hep ilginç bulduğum bir konuyu sizinle paylaşmak isterim. İnsanoğlu bilinç kazanıp bilimsel anlamda olgunlaşmaya başladığı günden bu yana, İnsanoğlu'nun uzay hep hayallerini süslemiştir. Halbuki, daha yaşadığımız gezegenden bihaberiz. Bildiklerimiz, şu ana kadar geçmişe dayalı olarak kayıt ettiklerimizden ibaret. Üzerinde yaşadığımız gezegenimiz hakkındaki bilgilerin yarısı teorik bilgi. Daha kendi gezegenimizi pratik çalışmalarla tam anlamı ile keşfedememiş, yalnızca teorideki bilgilerin yanlışlığı ispatlanmadığından dolayı doğruluğunu kabul etmişiz. Ama pratiğe geçmeye ne gücümüz yetmiş, ne de teknolojimiz. Şimdiki halimizle dünya çekirdeğine ulaşmak imkansız, ama bundan yıllar sonra insanların ihtiyacı olan teknolojiler geliştiğinde bu da bir teori olmaktan çıkacak.
Demek istediğim, şu anki bilgilerle kanıt bulmaya çalışmak yalnızca kendinizi kandırmak anlamına gelir. Bakın, dinden söz etmiyorum. İnsanoğlu'nun daha bilmediği, görmediği, kayıt etme fırsatı bulamadığı, tanık olamadığı pek çok şey var. Geçmişten günümüze gerek din gerek yazıtlar gerekse hikayelerle dilden dile yayılan ve şu an için "imkansız" gibi görünen olaylar, günü geldiği zaman anlam kazanacak. O nedenle "kanıt bulunamamıştır" ifadesi daha uygundur.
Biraz uzun oldu sanırım, kusura bakmayın.
-
RaNGeR bunu yazdı
Demek istediğim, şu anki bilgilerle kanıt bulmaya çalışmak yalnızca kendinizi kandırmak anlamına gelir. Bakın, dinden söz etmiyorum. İnsanoğlu'nun daha bilmediği, görmediği, kayıt etme fırsatı bulamadığı, tanık olamadığı pek çok şey var. Geçmişten günümüze gerek din gerek yazıtlar gerekse hikayelerle dilden dile yayılan ve şu an için "imkansız" gibi görünen olaylar, günü geldiği zaman anlam kazanacak. O nedenle "kanıt bulunamamıştır" ifadesi daha uygundur.
+
elcondor tarafından 01/Kas/13 19:47 tarihinde düzenlenmiştir -
Peki Ranger, tek sorum var: bundan yıllaaaar önce Vikingler döneminde Fenris isimli köpek Ay'ı yutarmış. Tüm vikingler Fenris'i korkutup, kaçırmak ve Ay'ı kurtarmak için hep bir ağızdan bağırırlarmış. Böylece Ay'ı kurtarırlarmış.
Bu doğru mu?
krypt tarafından 01/Kas/13 21:25 tarihinde düzenlenmiştir