İsrail Soykırım Yapıyor
-
beyinsiz bunu yazdı:
-----------------------------
hep akp'nin yüzünden
-----------------------------hocam ne alakası var şimdi akp den öncede aynı şeyler oluyordu.
-
Soykırım kelimesi bu şerefsizlerin yaptıklarının yanında çok düşük bir kelime olarak kalıyor.
-
__d_mode__ bunu yazdı:
-----------------------------
InFlames bunu yazdı:
-----------------------------Hitlerin bir sözü var çok seviyorum..
" Bir gün öldürmediğim tek bir yahudi için bana lanet okuyacaksınız " ..
-----------------------------
Yahudileri kimse çekemiyor, çünkü başarılı insanlar , hitler yahudilere neden soykırım yaptı sanıyorsunuz çünkü yahudiler almanların ellerinden işini aldı daha doğrusu bütün rahat işlerde onlar çalışıyordu ve hitler dediki ulen burası benim ülkem benim ülkemde yahudi masa başında oturacak ben it gibi çalışacam, baktı çalış çabala bunlarla başa çıkılmıyo en iyisi kökten temizlik dedi ama onuda yapamadı.-----------------------------
sende nereye baksam hep yahudileri kolluyormussun gibi yazilarini görüyorum... var birsey ama ne...
-
beyinsiz bunu yazdı:
-----------------------------
hep akp'nin yüzünden
-----------------------------
hatta tayyip erdoğan la olmert 9. göbekten ikizler -
http://www.tahribat.com/forumdisplayfolder.asp?folderid=59095
yorum yapmadan önce lütfen bu konuya dikkat edelim
-
cagatay09 bunu yazdı:
-----------------------------
__d_mode__ bunu yazdı:
-----------------------------
InFlames bunu yazdı:
-----------------------------Hitlerin bir sözü var çok seviyorum..
" Bir gün öldürmediğim tek bir yahudi için bana lanet okuyacaksınız " ..
-----------------------------
Yahudileri kimse çekemiyor, çünkü başarılı insanlar , hitler yahudilere neden soykırım yaptı sanıyorsunuz çünkü yahudiler almanların ellerinden işini aldı daha doğrusu bütün rahat işlerde onlar çalışıyordu ve hitler dediki ulen burası benim ülkem benim ülkemde yahudi masa başında oturacak ben it gibi çalışacam, baktı çalış çabala bunlarla başa çıkılmıyo en iyisi kökten temizlik dedi ama onuda yapamadı.-----------------------------
sende nereye baksam hep yahudileri kolluyormussun gibi yazilarini görüyorum... var birsey ama ne...
-----------------------------:D:D:D:D farkındayım hocam ama söylediklerim yalan mı? yahudileri desteklediğim falan yok Elhamdirüllah müslümanım ama yiğidi vur hakkını ver demişler adamların teknolojisi başarısı ortada bizimkiler ne yapıyor ya birbirlerini keserler yada sapanla taş atarlar yahudilere, ama bekliyodum birisinden böyle bir yorum :D:D
-
aklima ne geliyo biliyomusun. yahudilerin zamaninda osmanli hükümdarindan filistin bölgesindeki topraklari istemesi geliyor.. o kadar cok hazine altin vs bir sürü degerli esya vermislerki kasa kasa geliyormus hediyeler..mücevherler...falan.. bu adamlar o zamanlarda dahi zengin varlikli insanlarmis.. bu adamlarin cogu tüccar insanlarmis.. bu adamlar kendilerini bir venediklli yada bir fransiz tüccari gibi gösterirlermis o zamanlar kendilerini... düsünün artik...
türklerin orta asya ile baglantisini kesen en temel iki unsur: 1) Ruslar 2) hazar türkleri(yahudiler)........
-
Ben ilk önce o filistinlilerin sonra israillerinin taaa..
Salak filistinler zamanında ingiltere sömlürgesi altındayken ülkelerine gelen yahudilere topraklarını sattılar (bu bunların salaklığı)
Sonra israillilerde yerleştikleri yerde devlet kurdular sonrada tümüne niyetlendi (o tümden salaklık)
ama hiç bir şey küçük çocukları öldürmeyi açıklayamaz
Pis yahudiler
-
demekki neymis teknolojik ve sosyal kalkinma ayni zamanda siyonist devletide beraberinde otomatik olarak getiriyormus:)
-
DJ_Alper bunu yazdı:
-----------------------------Ben ilk önce o filistinlilerin sonra israillerinin taaa..
Salak filistinler zamanında ingiltere sömlürgesi altındayken ülkelerine gelen yahudilere topraklarını sattılar (bu bunların salaklığı)
Sonra israillilerde yerleştikleri yerde devlet kurdular sonrada tümüne niyetlendi (o tümden salaklık)
ama hiç bir şey küçük çocukları öldürmeyi açıklayamaz
Pis yahudiler
-----------------------------Dj Alper aşağıdaki yazıyı dikkatle oku , belki Yahudilerin biz parasını verip aldık propagandasının ne kadar yanlış olduğunu anlarsın ,
Filistinliler Toprak Sattılar mı?
28 Mayıs 2003 Çarşamba
Filistin meselesinde bir çok insan şunu söylüyor : "Onlar Osmanlı'ya olan ihanetlerinin ve para için topraklarını satmalarının cezasını çekiyorlar?" Acaba ben bu şekil düşünen bir insana nasıl karşılık verebilirim?
Sami
Filistinlilerin Osmanlıya ihanet ettikleri ve kendi elleriyle toprak sattıkları bu yüzden de bugünkü musibetlerin başlarına geldiği iddiası yıllardan beridir kullanıla gelen bir anti-propaganda malzemesidir. Bu malzemeyi en çok da siyonist işgal güçleri kullanmaktadır. Biz inşallah bu konuyu ileride çok daha ayrıntılı olarak ve tarihi gerçeklerle de aydınlatacak şekilde ortaya koymaya çalışacağız. Ancak bu konularda çok sık sorular sorulması sebebiyle burada bazı noktalara parmak basarak özet bilgilerle izah etmeye çalışacağız:
Birinci olarak: Siyonist lobiler Amerika'da: "Filistin boş bir araziydi, bir çölden ibaretti. Biz girdik ihya ettik. Dolayısıyla orası bize aittir" diye propaganda yapıyorlar. İslam alemine yönelik olarak ise: "Filistinliler kendi topraklarını kendi elleriyle sattılar, biz de büyük paralar verip satın aldık" diye propaganda yapıyorlar. Burada çok açık bir çelişki dikkat çekmektedir. Çok fazla tarihe gitmeye gerek yok. Bugün yaşanan vakıa her iki iddiayı da yalanlamaktadır. Bugün Filistin'in içinde dört, Filistin'in dışında ise beş milyon civarında olmak üzere dünyada toplam 9 milyon Filistinli yaşamaktadır. Filistin'in dışındakilerin tamamına yakını, Filistin'in içindekilerin de yarıya yakın bir kısmı mülteci durumundadır. Yani tehcire tabi tutulmuş, göçe zorlanmışlardır. Filistin topraklarının toplam yüzölçümü 28.220 km2'dir. Bunun bir bölümünü Nakab çölü oluşturmaktadır. Burası hala ihya edilmemiştir ve ihya edilmeye de müsait değildir. Sadece bazı bölümleri otlak olarak ve küçük çaplı tarım için kullanılmaktadır. Bir de İsrail bu çölü Filistinli tutsakları atmak için kurduğu bazı zindanlar ve meşhur Dimona nükleer santralı için arsa olarak kullanmaktadır. Fakat bununla birlikte Nakab çölünü de dahil ederek nüfus yoğunluklarına bir bakalım: Dünyadaki tüm Filistinli nüfus halen burada yaşıyor olsaydı, tehcire tabi tutulmasaydı ve dışarıdan yahudi göçü olmasaydı, bu topraklarda km2 başına 318 kişi düşüyor olacaktı. Türkiye'de km2 başına ortalama 80 kişi düşmektedir. Yani Filistin'deki nüfus yoğunluğu Türkiye'dekinin 4 katına tekabül ediyor olacaktı. Halen de nüfus yoğunluğu buna yakındır, çünkü göçe zorlanan Filistinli sayısına yakın sayıda yahudi dışarıdan göç ettirilmiş, bunların bir kısmı intifada dönemlerinde tersine göç etmiştir ve şu anda 5 milyon civarında yahudi nüfus bulunmaktadır. Peki nasıl oluyor da boş araziye mensup nüfus bu kadar büyük bir yoğunluk oluşturabiliyor? Zaten Lübnan'da, Suriye'de, Ürdün'de, Gazze'de ve Batı Yaka'da kurulan mülteci kamplarında yaşayan Filistinlilerin sayısı siyonistlerin söz konusu iddialarını yalanlamıyor mu?
İkinci olarak: İşgalci siyonistler, Filistinlilerin arazilerini kendi elleriyle sattıklarını ve kendilerinin de buraları almak için büyük paralar ödediklerini söylüyorlar. Peki sattıkları araziler karşılığında büyük paralar alanların bugün gittikleri ülkelerde mülk edinmiş ve rahat bir hayata kavuşmuş olmaları gerekmez miydi? Bunların hepsi de herhalde o kadar büyük miktarlarda paraları birkaç günlük zevkleri için çarçur edecek ya da kumarda kaybedecek kadar aptal değillerdi. Oysa Filistinliler zikrettiğim yerlerde kurulmuş mülteci kamplarında tam anlamıyla sefalete mahkum durumdadırlar ve uluslararası yardım kuruluşlarının ellerine bakmaktadırlar. O insanların yaşadıkları hayatı ben gözlerimle gördüm. Arzu edenler gidip görebilirler. Bir insan kendi öz mülkünü kendi eliyle satıp da sefaleti tercih eder mi? Bu durum o insanların, arazilerini satarak değil de tehcire zorlanarak topraklarını terk ettiklerinin akli bir delilidir.
Üçüncü olarak: Filistin'den dışarıya toplu göç 1948 Savaşı'nda başlamıştır. Bu tarihten önce toplu göç olmamıştır. Bu olay Filistin dışına çıkan Filistinlilerin yurtlarını, topraklarını satarak değil de savaş yoluyla ve kendilerine karşı şiddete başvurulması sebebiyle terk ettiklerinin delilidir. Çünkü yahudi örgütleri toprak satın alma konusunda en yoğun çalışmalarını 1948'den önce yürütmüşlerdir. Bu tarihten sonra tehcir yoluyla zaten geniş arazilere el koymuşlardır.
Dördüncü olarak: İsrail işgal devleti, göçe zorlanan Filistinlilerin arazilerini yahudi göçmenlere vermek amacıyla "terk edilmiş arazilerle ilgili kanun" başlığı altında bir kanun çıkardı. Bu kanuna dayalı olarak yüz binlerce dönüm arazi yahudi göçmenlere peşkeş çekilmiştir. İşgal devletinin zaten 55 seneden ibaret olan tarihini objektif bir bakış açısıyla incelerseniz bu kanun ve uygulanması hakkında bilgi edinmeniz mümkündür. Şimdi burada bir çelişki ortaya çıkmıyor mu? Madem ki Filistinliler arazilerini kendi elleriyle sattılar; neden buralar "terk edilmiş araziler" hükmüne girdi.
Beşinci olarak: İsrail bugün mülteci durumundaki Filistinlilerin geriye dönme haklarını red konusunda oldukça ısrarlı davranıyor. Bakın en son "Yol Haritası" planını kabul ederken de mültecilerin vatanlarına dönüş haklarının reddini şart koştu. Peki neden bu insanların yurtlarına dönme haklarını red konusunda bu kadar ısrarlı davranıyor? Eğer o insanların topraklarını parayla satın almış olsalardı, ellerindeki satış belgelerini ve tapuları gösterir, geriye dönen mültecileri de bir yerlere istif ederlerdi. Ama öyle değil. Göçe zorlanan insanların arazilerine "terk edilmiş arazilerle ilgili kanun" yoluyla el koyduklarından mülteciler yurtlarına döndüklerinde o terk edilmiş arazilerin gerçek sahipleri ortaya çıkacak ve işgalcilerin buralara satın alma yoluyla değil de gasp yoluyla sahip oldukları anlaşılacak. İşte bütün mesele bu. Sadece bu gerçek bile siyonistlerin "Filistinliler topraklarını sattılar" iddialarını yalanlamaya yetebilir.
Altıncı olarak: Yahudilerin Filistin topraklarında mülk edinmelerinin tarihine bir bakalım: Filistin toprakları 28 milyon dönümdür. 1948'de İsrail işgal devleti kurulduğunda yahudilerin sahip oldukları arazi miktarı 2 milyon dönümdü. Yani tüm Filistin topraklarının % 7'si.
Bunun 650 bin dönümünü Osmanlı devleti döneminde mülk edinmişlerdir. O dönemde mülk edinmeleri ise ta Kanuni zamanında başlamıştır. Osmanlı devletinde ilk yahudi lobisini oluşturan Yusuf Nassi'nin Kanuni'yle iyi ilişkilerinden dolayı Kanuni ona Taberiye gölü civarında bazı arazileri bağışlamıştı. İşte bu olayla başlayan mülk edinme çabalarıyla 1917'de Filistin'in işgaline kadar ki süre içinde toplam 650 bin dönüm arazi edinmişlerdir.
300 bin dönümünü İngiliz işgalciler onlara bağışlamışlardır. Şöyle ki İngilizler, Filistinlilere ağır arazi vergileri uyguluyor, bu vergileri ödeyemediklerinde de mülklerine el koyuyor ve sonra buraları yahudi göçmenlere peşkeş çekiyorlardı.
200 bin dönümünü yine İngiliz işgalciler, yahudilere göstermelik bir şekilde parayla satmışlardır. Bu şekilde satılan arazilere de zikrettiğimiz vergi oyunuyla el konulmuştu ve satım işlemi de sembolik paralarla gerçekleşti.
600 bin dönümü de kendileri Filistin dışından olan, Lübnan ve Suriye'de ikamet edip Filistin'de mülk edinmiş bazı Arap kökenlilerden satın almışlardır.
Buraya kadar ki kısımda Filistinlilerin herhangi bir dahlinin olmadığını görüyoruz. Yani yahudilerin 1948'e kadar edindikleri arazilerin 8'de 7'sinde Filistinlilerin müdahalesi söz konusu değildir.
250 bin dönüm araziyi de Filistinlilerden satın almışlardır. Yani Filistinlilerden satın aldıkları toplam arazi miktarı Filistin topraklarının % 0,9'una (binde 9'una) tekabül ediyordu. Arazilerini satanlar da halktan çok şiddetli tepkilerle karşı karşıya kaldıklarından Filistin'i terk etmek zorunda kalmışlardı. Şimdi satılan arazilerin tüm topraklara oranıyla onları satanların genel nüfusa oranlarını denk kabul ederek düşünelim: Bir halk hakkında hüküm verirken % 0,9'un tavrına göre mi yoksa % 99,1'in tavrına göre mi hüküm verilir? Filistin halkının en az % 99'u göçmen yahudilere arazi satmama konusundaki kararlılıklarını korumuşlardır. Bu kararlılığa bağlı kalmayanları da içlerinde barındırmamışlardır. Her halkın içinde mutlaka o halkın genel tavrına muhalefet edenler, kararlılığa uymayanlar çıkar. Eğer yahudi göçmenlerin, yahudi göçünü teşvik eden örgütlerin bütün teşviklerine, cazibeli fiyat tekliflerine rağmen 30 yıl içinde satılan toplam arazi miktarı binde dokuzda kalmışsa bu, Filistin halkının bu konudaki dayanışmasını, kararlılığını ve üstün mücadele azmini gösterir. Ama ne yazık ki Filistin halkı bütün bu kararlılığına rağmen iftiraya uğramıştır. Bu tıpkı iffetini koruma konusunda oldukça dikkatli bir insana fuhuş iftirasında bulunulması gibidir.
Yahudi göçmenlerin 1948'den sonra gayri menkul edinmeleri tamamen işgal, gasp ve göçe zorlama yoluyla olmuştur. Göçe zorlanan Filistinlilerin arazilerine el koymak için de yukarıda zikrettiğimiz kanunu kullanmışlardır.
Yedinci olarak: Filistinlilerin arazilerini sattıkları iddiasını bu halk aleyhine bir propaganda malzemesi olarak kullanmaya çalışanların da itiraf ettikleri gibi arazilerini satanlar Filistin topraklarını terk etmişlerdir. Yukarıda da zikrettiğimiz üzere Filistin halkının oldukça basit bir kısmını teşkil eden bu insanların, ya aldıkları paralarla başka yerlerde mülk edinmek amacıyla ya da şiddetli tepkilerle karşılaşmaları sebebiyle Filistin topraklarını terk ettikleri bir gerçektir. Yani bugün Filistin topraklarında yaşamaya devam edip de o toprakların İslami kimliğini savunanlar, her türlü zorluğa katlanarak, sürekli ölümü başlarının ucunda hissederek direnenler, toprak satanlar veya onların çocukları değildir. Bu durumda bu insanların başlarına gelenlerin, arazilerin yahudilere satılmasından kaynaklandığının iddia edilmesi Allah'ın adaletine bir iftira olmaz mı?
Sekizinci olarak: Kur'an-ı Kerim'de iki önemli iftira olayı üzerinde durulmakta ve bu olaylarla ilgili ayetlerde Müslümanların iftira konusunda nasıl bir hassasiyet göstermeleri gerektiği hakkında çok önemli ölçüler verilmektedir. Bu iki iftira olayı Hz. Yusuf (a.s.)'a atılan iftira ile Hz. Aişe (r. anha)'ya atılan iftiradır. Her iki olayla ilgili ayetleri de dikkatlice ve üzerinde derinlemesine düşünerek okuyun. Göreceksiniz ki ispat edilmemiş bir iddiadan dolayı bir kimseyi suçlu görmek büyük bir sorumluluk ve vebal yüklemektedir. Şunu da unutmayın ki bir halka iftira atılmasının sorumluluğu bir ferde iftira atılmasının sorumluluğundan çok daha büyüktür. Çünkü bir halka iftira atıldığında binlerce bazen milyonlarca insan haksızlığa uğramaktadır.
Dokuzuncu olarak: Aslında şu anda Filistin'de mücadele edenlerin ve mülteci kamplarında mağdur edilenlerin söz konusu iddiayla hiçbir ilgilerinin olmadığını yeterince ortaya koyan delilleri sıraladık. Zaten o insanların şu anki durumları da bu gerçeği ortaya koyan bir vakıadır. Fakat bir farz-ı muhal olarak öyle bir şey varsayılsa bile o insanların şu an işgale karşı tavır koymaları ve işgal altındaki vatanlarını kurtarmak için mücadele etmeleri hatalarından döndüklerini ve doğruyu seçtiklerini gösterir. Küfürden imana dönmüş bir insanın bile geçmişindeki küfürden dolayı suçlanması söz konusu değilken herhangi bir hatadan döndükten sonra hala ısrarla o hatadan dolayı suçlu gösterilmesi mantıklı bir şey olur mu? Kaldı ki biz bunu sadece Filistin halkının davasına ilgisiz kalınmasına gerekçe olarak kullanılan iddiaların her yönden tutarsız olduğunu ortaya koymak için bir farz-ı muhal olarak zikrediyoruz. Gerçekte bu davaya sahip çıkan direnişçilerin, büyük bir mücadele azmiyle vatanlarına sahip çıkan o insanların iddia edilenlerle hiçbir ilgilerinin olmadığını bir kez daha vurgulayalım.
Onuncu olarak: Siyonistlerin söz konusu iddiaları ortaya atmalarının temel amacı Müslüman halkların Filistin davasına ilgilerini zayıflatmak ve Filistin halkının mağduriyetine bigane kalmalarına sebep olmaktır. Ne yazık ki bu konuda amaçlarını kısmen gerçekleştirdiklerini de görüyoruz. Çünkü Filistin davasına ilgisiz kalanlar genellikle "toprak sattılar" iddiasını kendilerine gerekçe gösteriyorlar. Oysa İslam tüm Müslümanları kardeş ilan etmiştir. Bir kimse kardeşini herhangi bir hatasından dolayı canavarın önüne atmaz. Siyonizmin Filistin halkına layık gördüğü zulüm bir canavarın yaptığından farksızdır. Bu durum karşısında o insanların mazlumiyetlerine ve mağduriyetlerine bigane kalmamıza, "toprak sattılar" iddiası gerekçe teşkil edebilir mi? Kaldı ki bu iddia, yukarıda ifade ettiğimiz üzere şu an Filistin topraklarında varlık mücadelesi verenleri ilgilendiren bir iddia olmadığı halde o insanlar üç ayrı zulme maruz kalıyorlar: Bir: Topraklarını gasp eden işgalcilerin zulmüne. İki: Kendilerinin işlemedikleri bir hatadan dolayı iftiraya maruz kalma zulmüne Üç: O hatayı işlemiş olanların zulmüne. Buna bir de Müslümanların o hatayı gerekçe göstererek davalarına bigane kalmalarını eklerseniz o insanların her yönden mağdur oldukları sonucuna varırsınız.
On birinci olarak: Filistin davası kuru bir toprak meselesi değildir ve sadece Filistinlilerin omuzlarında taşımaları gereken bir dava da değildir. Bu dava tüm ümmeti ilgilendiren ve inançla bağlantılı bir davadır. Bu konuda bizim "Filistin Davasının İslami Temelleri" başlıklı dosyamızı okuyabilirsiniz. Dolayısıyla Filistinlilerin tamamı bu davayla ilgilerini kesseler bile yine İslam ümmetinin Filistin davasına sahip çıkması ve siyonist işgale karşı mücadele etmesi gerekir.
Yazı biraz uzun ama gerçekleri öğrenmemiz açısından faydalı ,
Yahudiler soykırım için erkek , kadın , yaşşlı , çocuk ayırmadan insanları öldürüyorlar ,
Yahudileirn kendi kutsal (!) kitaplarına göre Arz-ı Mevdud (Vaad Edilen Topraklar ) içine Türkiyenin güneydoğusuda giriyor.Yahudiler Filistinden sonra gözlerini bizim topraklarımıza dikecekler.Yahudilerin el altından PKK yı desteklemeleride bu yüzden.Irak harekatı için diklenmelerinin bir nedeni de bu.Yahudiler bizden toprak alamayacakalrını biliyorlar ama bir şekilde Güneydoğuda pkk yı kullanarak bir Kürt devleti kurdurabilirse , o bölgeyi Kürtlerden almaları hiçte zor olmayacaktır.
selam ve dua ile,