folder Tahribat.com Forumları
linefolder Genel
linefolder Youtube Provakatörleri



Youtube Provakatörleri

  1. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ilnatsob
    ilnatsob's avatar
    Kayıt Tarihi: 22/Mayıs/2008
    Erkek

    Kusura bakmayın konu uzamış yeni gördüm cevap verememiştim,

    Siz benim bahsettiğim milliyetçiliği yanlış anladınız (ama türkiye'deki milliyetçilerin çogu benim bahsettigim sınıfa giriyor)

    Neyse tahribat gibi bi yerde siyaset tartışmak manasız geliyor bana,sonuçta bu amaçla kurulmuş birşey değil

    Güzel bi yazı buldum aşa.da (ODTÜ sosyoloji bölümü öğretim üyesi ve yazar Mesut Yeğen)

    (bu arada milliyetçilik geri kalmış ülkelerde görülür demiştim,bu konuda hala aynı şeyi düşünüyorum,milliyetçilik var milliyetçilik var aynı şeyden bahsetmiyoruz.şöyle düşünün;en fanatik taraftarlar geri kalmış ülkelerde görülür, şimdi biri çıkar ingiliz holiganlardan bahseder,bunun gibi ucu açık birşey bu,karşılıklı oturup konuşmadan anlatılmaz burdan)

     

    Her türlü milliyetçilik eninde sonunda ayrımcılığa dayanır”

    ODTÜ Haber: Bugün milliyetçilik tanımları kimi yerlerde ve kimileri tarafından farklı yorumlanıyor. Ya da bu oluşumlar milliyetçilik kavramının içini farklı anlamlarla dolduruyorlar. Atatürk milliyetçiliği deniyor, ırkçı milliyetçilik deniyor, etnisiteye dayanmayan milliyetçilik deniyor, farklılıkları kabul eden milliyetçilik diyenler de var. Sizce farklı milliyetçilik tanımları olabilir mi yoksa milliyetçiliğin farklı türleri olduğu bir yanılgı mı?               

    Mesut Yeğen: Milliyetçiliğin tabiki farklı türleri vardır. Milliyetçilik daha çok bir siyasi topluluğun biçimine ve kıvamına dair önermeler teferruatıdır. Bu itibarla da içinde bulunulan siyasi topluluk homojen bireylerden mi oluşacak, yoksa daha heterojen mi olacak, yoksa içerleyici mi olacak, bu kıstaslara göre tabiki farklı milliyetçilikler mevcut. Milliyetçilik aslında iki temel üzerinden somutlaştırılır, Almanya ve Fransa bu iki kutbu temsil eder. İlkinde ortak bir temelden gelen ya da ortak bir ataya sahip bireyler tarif edilirken, ikincisinde ise ortak bir anayasaya uyarak o noktada birleşen bir yapı olarak kabul edilir. Ancak biz biliyoruz ki gerçek hayattaki milliyetçilik bu iki tanımın türevleri şeklinde kabul ediliyor. Dolayısıyla etnik ve siyasal bir milliyetçilik kabul edilir ama genel olarak bakarsak milliyetçilik hem siyasal hem de etnisite üzerine kuruludur diyebiliriz.

    - Sizce milliyetçilik ile ırkçılık arasında bir ayrım var mı? Eğer varsa bu ayrım sadece söylemde mi var yoksa reel politik hayatta milliyetçi öznelerin tutum ve politikalarını ırkçı politikalar olarak yorumlayabilir miyiz?

    - Bu soruda bir terminoloji eksikliği var. Milliyetçilik ile ırkçılık arasındaelbette bir ayrım vardır. Ama burada milliyetçilik ile ilgili bir tartışma var ama son zamanlarda ırkçılık ile ilgili bir sorun var. Biz ırkçılığı ten rengi gibi, göz, boy, pos gibi doğrudan gözlenebilir bijolojik özellikler olarak tarif ediyorsak milliyetçilik ile ırkçılığın birbirinden apayrı şeyler olduğu sonuca varırız. Milliyetçilik daha çok kültürle, siyasetle ortak değerlerle ilgili bir şey. Ancak son donemde ırkçılık bu ayrımcılığın yerine geçmeye başladı. Her türde ayrımcılığı bizler ırkçılık olarak değerlendirmeye başlıyoruz. Eger ırkçılığı din, dil, cinsiyet gruplar şeklinde ayırmaya başlarsak, milliyetçilik ile ırkçıklık arasındaki geçiş çok daha kolaylaşıyor. Çünkü bütün milliyetçilik eninde sonunda ayrımcılığa dayanır. Bu çok sert tarif edilirse burada ırkçılık çok daha fazla güçlenmiş olur. Sorunun ikinci kısmıda bu açıklamaya göre değerlendirilmeli, eğer bugün insanlar Kürtleri aşağılıyorsa yada Alevilere karşı ön yargı ile bakıyorsa bu ayrımcılıktır, buna ırkçılık dememek gerekir. Irkçılığın biyolojik farklılıklar üzerine kurulan önermeler olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum.

    - Milliyetçilik ile ırkçılık kavramları arasında yazınsal alanda teorik anlamda bir farklılık çiziliyor. Bu farklılık sizce Türkiye’de MHP, BBP gibi makro milliyetçi öznelerin politikalarına yansıyor mu? Ya da reel hayattaki milliyetçi söylem ve politikalar ile ırkçılık arasında böyle bir ayrıma gidilebilir mi?

    - Biyolojik anlamdaki ırkçılık Türkiye için geçerli değildir, ama uluslar arası arenada bu görülebilir. Bizde bunun yaşanmama sebebi ise daha onceki dönemlerde biyolojik olarak farklı gruplarla yaşama gibi bir durum görülmemiştir. Ama şundan eminim ki, gelecek dönemde siyahi yada sarı ırk dediğimiz bir grup burada yaşamaya başlasa eminim ki bizde de böylesi bir ırkçılık yaşanabilir.

    - MHP’nin mecliste resmi bir temsiliyete kavuşması illegal ya da radikal milliyetçi politik yönelimlere sahip oluşumların siyasi tavır ve tutumları üzerinde ne gibi bir farklılığa sebep olabilir?

    - MHP’nin mecliste temsiliyet şekli yeni bir durum değil, 60 lı yıllardan bu yana görülen bir durum. Ancak burada farklı olan durum ise MHP aldığı oy oranlarıydı. Önceki dönemlerde %16 oy aldı, daha sonraki süreçte %12 oy aldı dolayısıyla burada gözden kaçmayan şey, ortada cüssesi büyüyen bir akım olduğudur. Böylesi hacmi büyüyen bir akımın meclis dışında kalması siyasi açıdan çok doğru sonuçlar oluşturmazdı. Meclis’te olmak “siyasi hiyerarşi” üzerinden temsil olunmak, buraya daha “düzenli” bir muhalefet haline getiriyordur. Tabanını, düzenini disipline etmek açışından herhalde iyi sonuçları vardır. Öte yandan yine böylesi cüssesi büyük bir akımın mecliste temsil ediliyor olması, genel olarak Türkiye’deki siyasal ortamı aşırı muhafazakarlaştıran, daha da abartırsak zehirleyen bir ortam yaratıyor. Bunun panzeri de legal alanda alınan tedbirler olacaktır.

    - Peki MHP’nin Meclis’e girdiğinde siyasal söylem açısından yumuşamasının temelinde ne yatmaktadır?

    - Türkiye büyük bir ülke ve heterojen bir yapıya sahip bunun yanı sıra jeopolitik bir konumu var. Tüm bu etkenler Türkiye’nin yönetilmesini çok karmaşık hale getiriyor. Dolayısıyla MHP gibi aşırı milliyetçi diyebileceğimiz partilerin savunduğu türden saf, basit, yalın söylemler bu türden karmaşık yönetim gerektiren durumlarda çok uyum sağlamıyor. Bundan dolayıdır ki MHP parlemontaya girdiğinde yada iktidarda da yer aldığında, taşra düzeyinde belirttiği söylemleri ehlileştirmek zorunda kalıyor. Bu siyasetin bi gerekliliğidir aslında. Bunu genelinde tüm partiler yapıyor.

    - Küreselleşme sürecinde sınırları belli ulus-devletin ürettiği milliyetçilik paradoksal şekilde birlik bütünlük yerine toplumsal ve siyasal parçalanmaya yol açıyor mu? Bir bakıma milliyetçilik birlik beraberliğin önünde önemli bir engel teşkil ediyor mu?

    - Son dönemde yapılan analizlerin milliyetçilik hakkında yapılan çalışmaların teşhir ettiği önemli bir paradoks, milliyetçilik aslında küreselleşme benzeri ulus üstü ya da bölgelselleşme benzeri ulus altı süreçlerin ulus devlet ya da ulus nezdinde yarattığı çözücü etkilere verilen bir reaksiyon. Dolayısıyla aslında ortaya çıkan bu çözücü etkilerden ürkmek sonucu ortaya çıkan birlik olma talebi çağrısı çığlığı, bu da aslında çözücü etkileri dengelemek üzerine kurulan bir eğilim ama bu anlamıyla aslında birleştirici bir etkisi olması beklenir. Ama milliyetçilik her zaman, demin de belirttiğim üzere, biz ve onlar ayrımına dayandığı için bu çözücü etkilerin güçlendiği yerlerde de bizler onlar ayrımı da sertleştiği için, sınırların daraldığı ve kesinleştiği için ‘biz’liğin dışında kalanların sayısı hacmen her zaman azdı. Dolayısıyla, bu eğilim üzerinden milliyetçiliğin dışlayıcı bir vazifesi yükseliyor. Bunun sonucunda da küreselleşme ve milliyetçilik bir paradoksallık oluşturuyor. Bir yandan küreselleşme milliyetçiliğin temellerini sarsarken bir yandan da milliyetçiliği güçlendiriyor, bunun yanı sıra milliyetçilik kendi başına yükselirken de küreselleşmeyi artırıyor.

    - “Ben milliyetçiyim” diyen kişiler farklı kimlik tanımlamaları mı yapıyor, yoksa milliyetçiliğin ne olduğundan ziyade nasıl yapıldığı mı daha önemli?

    - Milliyetçilik gibi, doğal olarak, amorf kavramlar her zaman farklı insan grupları tarafından farklı olarak adlandırılır. Bu türden genel tavırlar bu sıkıntıyı yaşatırlar. Burada asıl önemli olan kısım ise milliyetçiliğin nasıl yapıldığı kısmıdır. Bir çok farklı şeye milliyetçilik diyoruz. Mesela insanın içinde doğduğu, kültürü sevmesi bence milliyetçilik olabilir ama bu biraz da zorunlu bir durumdur. Her insan kendisine sunulan evreni, kasabayı, köyü ve kenti sever. Bu biraz da bizim dışımızda olan bir süreçtir, kendimizi sevmekle ilgili bir durumdur. Yapımızdan olan bir durumdur. Bu seviyedeki milliyetçiliğin de insanlara zarar verdiğini düşünmüyorum. Ancak içinde bulunduğu konumu üstün görmek ya da diğer grupların o gruba tabi olması gerektiği gibi öneriler tehlikeli durumlardır. Bugün Türkiye’de görülen dalga içinde de çok çeşitli milliyetçilik yapma durumları var. Milliyetçiyim diyenlerin bir kısmı, “Kürt varsa sorun var”, “her Türk asker doğar gibi” sloganlar kullanıyorlar. Ancak böyle yapıldığında milliyetçilik, içerisinde bulunduğumuz toplumu tahrik edici bir etki yaratıyor bu da milliyetçiliğin tanımına aykırı davranmaya itiyor. Her tarafa bayrak asarak, yapılan eylem aslında bu belli bir siyasi grup içindeki kısma yönelik yapılmış bir hareket oluyor. Ve meydan okumaya dönüşüyor. Böyle olunca milliyetçilik burada birleştirmek yerine dağıtmış oluyor.

    - Milliyetçilik için bir tanım oluşturulabilir mi ? Ve milliyetçilik insanın yapısında bulunan bir kavram ise Bugun Türkiye’de yaşanan olaylara karşı milliyetçilik bir refleks veriyor diyebilir miyiz ?

    - Milliyetçilik bir refleks değil çünkü yeni bir kavram ‘Biz nasıl yaşayacağız?’ sorusuna verilen en iyi cevaptır aslında milliyetçilik. ‘Sınırları belli anayasaya sahip bir topluluk olarak yaşayacağız’ gibi bir dayanağı da vardır. İnsan grupları daha önceki dönemlerde milliyetçi olmadan yaşadılar, gelecekte de milliyetçi olmadan yaşayacaktırlar. Çok yeni bir kavram milliyetçilik, 200 – 300 yıllık tarihi var.

    - Ferhat Kentel yeni tamamladığı milliyetçilik araştırmasının sonuçlarından yola çıkarak yükselen milliyetçilik gibi görünenin, aslında, küreselleşmenin getirdiği karmaşıklaşma haline karşı, herkesin kendini yeniden inşa etmek için başvurduğu sözler bütünü olduğunu söylemişti. Kentel’in araştırmasının sonuç tezlerinden biri olan “Milliyetçilik, kopmama arzusuyla, korkuyla başvurulan bir sözcük, Kendi mağduriyetlerimiz için buna tutunuyoruz” ifadesini nasıl yorumluyorsunuz?

    - Ferhat Kentel’in çalışmasını okudum ancak buradaki alıntı kısmı sadece bır kısmını aydınlatıyor, aydınlatılan yüzü , insanların milliyetleştiği ve bunun da sebebinin korku olduğu vurgulanıyor. Ulusların devletleri çözülüyor bunun sonucunda da kendi ulusal cemaatlerine daha fazla tutunma gereği hissediyorlar. Biliyoruz ki küreselleşme diye geçiştirdiğimiz bu süreç aslında 20 - 25 yıllık bir neo-liberalizm olarak yaşanmakta. Neo-liberalizm üzerinden geçtiği bütün ülkeleri memleketleri terotoryaları esas olarak atomize etmiş durumda, geçtiği yerlerde daha önce tecrübe edilen sosyal güvenlik sistemlerini ortadan kaldırmış durumda, yani insanlar küreselleşme ile neo-liberalizm öncesinde bir donem için geçerli olmuş olan sosyal devletin yarattığı imkanlara artık sahip değiller. Bu sahip olmama hali insanlarda geleceğe dair bir güvensizlik yaratıyor. Bu güvensizlik hissiyatından ötürüdür ki insanlar, uluslara ulus devletlerine, daha fazla çekilme ihtiyacı duyuyorlar. Dolayısıyla yükselen milliyetçilikte bir mağduriyetin ifade ediliyor olduğu çok doğru.

    Dolayısıyla Kentel’in aydınlatmış olduğu bu çehre önemli bir çehre. Ama öte yandan Milliyetçiliğin çok karanlıkta kalan bir yüzü de var, bu yüzünde aydınlatılmaya ihtiyacı var. Mağdur olanlar, mağdur oldukları için başkalarını mağdur etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla milliyetçiliğin bu karanlık yüzünü de görmek gerekiyor. Milliyetçilikte samimi bir feryat duymak gerekir fikrine katılıyorum ancak bu feryadın başkalarının kulak zarını patlatan bir feryada dönüştüğünü görmek zorundayız o anlamıyla milliyetçilik tümden göz ardı edilemez. Fakat karanlık yüzüne de bakmak gerekir

    - Peki ODTÜ’de yapılan 23 Ekim yürüyüşü için ne düşünüyorsunuz? Bu bir tepki miydi yoksa milliyetçilik için yapılan bir refleks mi?

    - Evvela o yürüyüşü izledim, öğrencileri tanımıyorum ama, tahminim şu ki, benim orada izlediğim kitle az önce bahsettiğim milliyetçiliğin kara yüzüne sahip çıkacak insanlar değillerdi. Belli ki bu arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu ülkede yaşanan gerilimden ürkmüş arkadaşlar ve bir çözüm isteyen arkadaşlar. Dolayısıyla ordaki yürüyüşün MHP tarzı bir mitinge dönüştüğünü düşünmüyorum . Biraz önceki, anladığım kadarıyla Kentel’in de analizinde yapıldığı gibi buradaki korku tedirginlik nedir anlamak gerekir. İkinci kısım ise ODTÜ’ye dair. ODTÜ imgesi ile ilgili, sol bir dönem Türkiye’de yaşandı ama bu 30 sene önceydi. Şu an başka bir tarih yaşanıyor ancak bu bahsettiğim değişim ODTÜ Kampüsü’nde yaşanmadı, ODTÜ bu konuda anormal tarzda bu süreci yaşadı. Belki bu miting ODTÜ nün de ülkenin bir parçası olduğunu göstermek açısından hayırlı da bir süreç olmuş olabilir.

    - Peki sizce ODTÜ solu bunu göremedi mi? ODTÜ solu ‘tezkereye hayır’ derken de aslında bunu sorgulayabildi mi kendi içinde?

    - Öğrenciler ne düşünür bilemiyorum ancak bu konudaki benim fikrim; operasyon yada tezkere ile çok verimli sonuçlara ulaşılamayacağıdır.

    27.10.2008
    ODTÜ sosyoloji bölümü öğretim üyesi ve yazar Mesut Yeğen ile yapılan bu röportaj, internet üzerinden yayınlanan ODTÜ Haber gazetesinden alınmıştır. www.odtuhaber.com

     

     


    ====>
  2. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Ayro
    Ayro's avatar
    Kayıt Tarihi: 08/Ağustos/2005
    Erkek

    Hoca Atatürk 'ün milliyetçiliği hiç bir şekilde ırkçılığa dayanmadı.Atatürk'ün mantığı basitti sevmeyebilirsin fakat bu onları öldür, haklarını elinden al demk değildir.Bu sayede de insanlar Atatürk üsevmeye başladı zaten.

    Milliyetçilik üzerine olan mantığı ise şuydu ki : benim ırkım yüce ırk diye gezeceğine, tarihini araştırdı, dilini geliştirdi, insanlarını geliştirdi.

    Gördüğünüz gibi bize lazım olan tek şey 6 ilke ve Atatürk düşünceleri

  3. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    Jilet_Boris
    Jilet_Boris's avatar
    Kayıt Tarihi: 04/Mart/2009
    Erkek

    Baranbcx bunu yazdı:
    -----------------------------

    Aşırı milliyetçilikten kaynaklanıyor

    ne warsa şu milliyetçilikte

    sanki sadece onlar seviyorlar ülkelerini

    ''cahil ülkelerde Milliyetçilik çok fazladır'' misal:türkiye,pakistan,iran

     


    -----------------------------

    kafatası milliyeçiliği deniyor buna

  4. KısayolKısayol reportŞikayet pmÖzel Mesaj
    ilnatsob
    ilnatsob's avatar
    Kayıt Tarihi: 22/Mayıs/2008
    Erkek

    -----------------------------

    kafatası milliyeçiliği deniyor buna


    -----------------------------

    işte türkiye'deki milliyetçilik anlayışı da budur (istisnalar olabilir)

    ülkücü kardeşlerimiz hiç de alınmasın durum böyle,Daha lisede başlar eline satırı alan doğru gidip bi reis bulur kendine

    yalan mı?


    ====>
Toplam Hit: 4877 Toplam Mesaj: 55