




Deney (Hikaye Denemem 2)
-
DENEY
Konya Devlet Güvenlik Mahkemesi
11.02.2008
Mahkeme heyetinin başkanı aylara süren uzun bir yargı sürecinin sonunda (bütün dünya tarafından da dikkatle izlenen bir süreçti bu) kararını yazdırmaya başladı.
-Sanıkların ve müdahil avukatların verdikleri savunmalar dikkate alınarak, sanık Prof.Dr. Adnan İter’ in adli tıp kurumundan alınan psikolojik bozukluk raporu doğrultusunda iyileşinceye kadar tedavi görmesine, tedavi eden kurum ve doktorlarının öngöreceği şekilde akıl hastanesinde tecrit, tedavi süresi dolunca 1 yıl ev hapsi, devamındaki süre boyunca düzenli aralıklarla hastaneden ilgili kişilerce hazırlanan akli yeterlilik raporunun alınması ile işine iade edilmesine karar verilmiştir.
Aslında çok spontane bir başlangıç oldu biliyorum. Ama aklımda kalan en can alıcı noktalardan birisiydi bu karar. Kolay değil aylarca süren bir mahkeme maratonuydu. Gelin size en başından anlatayım tüm olayları.
Herşey beş sene evvel başladı.
17.02.2003
Tarih dersi için kampüste ismi oldukça sık anılan, ilginç bir tip olan Adnan Hoca geldi sınıfımıza. Enteresan bir üslup kullanırdı, derste iken öğrencilerle şakalaşır, bazen bizi küçük utangaçlıklara iter kendi aramızda espri malzemesi olmamızı sağlardı.
O gün yeni bir konu, yakın tarihle ilgili bir ders işleyecektik. 2. Dünya savaşı nedenleri, gelişimi, sonuçları gibi. Adnan Hoca hepimizi şaşırtmayı yine becerdi. Dersle alakası hem olan hem de olmayan bir noktadan başlangıç yaptı. Sınıfın perdeleri kapatılıp, ışıklar söndükten sonra projektörle yansıttığı bazı fotoğrafları göstermeye başladı. Sanırım bu adam bizi şaşırtmaktan zevk alıyor.
Fotoğrafların ayrıntısına girmeyeceğim ama en midesiz olan ben bile zaman zaman tiksinti ve acıma hissiyle karışık izledim. Ki bazı arkadaşlarımız kafalarını yerden kaldırmazken, kimileri sırtlarını fotoğraflara dönerek o görüntüleri izlememeye çalıştı. Fotoğrafların konusu nazi kamplarında yapılan işkencelerdi.
Sonunda slayt gösterimi bitti. Artık derse başlayacaktık. Adnan Hocanın şu sorusu oldukça akıl karıştırıcıydı:
-Hangi insan, hangi halet-i ruhiye ile bu tür şeyleri yapabilir?
Birçok varsayımlar yaptık. Konu tarihten psikolojiye hatta felsefeye kaymıştı ama tarihi anlamak bazen çetrefilli yollar izlemekle daha mümkün oluyordu. Herkes kafasına göre bir takım çıkarımlar yapıyordu ama en sonunda tüm sınıf şu fikirde birleştik:
-Azınlığın fikirlerine karşın çoğunluğun fikirleri yok sayılamaz. Bütün bu yapılanlardan tüm Almanlar sorumlu olmayacağı gibi neden bunlara göz yumulduğunu anlayamıyoruz.
Adnan Hoca bir süre düşündü. Sonra daha önceden sanki çalışılmış gibi keskin ve tek kelimeden oluşan bir cevap verdi:
-Deney!
Anlamayan gözlerle kimimiz yan sıradaki arkadaşa omzumuzu silkerek merakla baktık, kimimiz dudaklarımızı büzerek anlamadığımızı dışa vurduk. Sonunda cesaret edip sorabildik:
-Anlayamadık hocam ne deneyi?
Gözlüklerinin üstünden tüm sınıfı kıs kıs gülerek süzdü (gıcık oluyorum bu hareketine). Hoca o bilmiş tavrına devam ederek:
-Tamam, şimdi diyorsunuz ki bütün bu olanlar tüm ulusa mal edilemez. Doğru. Peki ama neden bütün bir ulus bu yapılanlara göz yumdu? İşte bu sorunun cevabını deneysel olarak açıklayacağız.
Şimdi soruyorum, bu deneye katılmak istemeyen var mı?
Bütün bir sınıf ağzımız açık nasıl bir deney yapılacağını merak ediyorduk. Doğrusunu söylemek gerekirse bu deneyin işleyiş sürecini, denek olarak kullanılsam bile sonucunu görmek için can atıyordum. Dolayısıyla bütün sınıf gibi ben de elimi kaldırmadım.
Hoca son bir fırsat verircesine bize sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi:
-Katılmak istemeyenler, derhal sınıfı terk etsin, sene sonunda hiçbir şekilde bu dersten sorumlu tutmayacağım. Geçer not vereceğim.
Merakla burnunun üstünden kemik çerçeveli eski model gözlüğünün arkasından sınıfı süzdü. Ve o günkü dersimizin son cümlesini ekledi.(bu aslında bütün sınıfın deneye gönüllü olduğunu, bundan tatmin olduğunu da anlamamıza yardım eden bir üslupla söylendi)
-Yarın sabah saat 07:00 da herkesi eksiksiz görmek istiyorum sınıfta. Geç kalanlar cezalandırılacaktır. Cezalar şiddete dayalıdır. Bilginiz olsun.yazıyımmı devamını? :) sizi heyecandan heyecana sürükleyim mi? :D
-
yaz yaz yaz!!! MErak ettim şimdi yaf...
-
baba döktürmüssün yine (: devamını bekliyoruk..
-
dewamını beklerük :)
-
Ertesi gün 06:00 da kalktım. Uyku akan gözlerimden, sertleşmiş çapakları resmen kazıyarak yıkadım. Uykum açılsın diye 2 bardak dolusu kahve biraz kendime getirdi beni ama yine de otobüsü kaçırıp 7:03 de giriş yaptığım sınıfta ceza almamamı önlemedi.
Benden hemen sonra giren iki öğrenci ve benden bir dakika önce sınıfta olan bir kız öğrenci ile sınıfın önünde ayakta bekledik. Sessizlik inanılmaz boyuttaydı. Dakikalar asırlar gibi uzundu sanki. Biz biraz da ciddiyetsizce bekliyorduk ama olacaklardan da emin değildik hani. O şakacı, nüktedan Adnan Hoca gitmiş sert bir irade, despot bakışlı acımasız bir adam gelmişti yerine.
-Disiplin! Beyler. Disiplin! (uzun bir tirada başlayacakmış gibi duruyordu. Birazda tiyatral bir yanı vardı bu konuşmanın) Size dünkü ikazıma rağmen geç kalmanız disipline aykırıdır. Sizler diğer sınıflardaki öğrenciler gibi başıboşluk, vurdumduymazlık içinde olamazsınız. Bu bir lüks değil. Bu bir aşağılığın da aşağılığında böcek bilincindeki yaşam formudur. Sizler seçimlerinizin arkasında olacak basireti göstermezseniz sizinle bir adım dahi atılmayacağını kanıtlarsınız. Bu sınıfın sizden geri kalanlarının üstünlük gayretlerine, disiplin anlayışına yapılmış bu hakareti siz olsanız nasıl cezalandırırdınız bilmem, ama ben şiddete dayalı olarak cezalandırılacağınızı dün zaten ilan etmiştim.
Avuçlarımızda daha önce Adnan Hocanın elinde hiç görmediğimiz bir değneğin şakırtıları eşliğinde kızıl bir iz, yakıcı bir acı kaldı. Dersin geri kalan zamanında kafamızı yerden kaldıramadık ama anlatılanları can kulağıyla dinledik.
Son cümle:
-Sabah 7:00 da sınıfta olacaksınız. Geç kalan olursa çırılçıplak soyup on sopa vuracağım.
Hiç kimse şüphe etmedi ciddiyetinden.
-
Tugrul gozum masallah akici ve surukleyici gidiyor,bekliyorum takip edecegim.
-
18.02.2003
Hiç kimse derse geç kalmadı. Adnan Hoca da tam vaktinde sınıfta oldu. Sınıfa girdiğinde her zamanki gibi yerlerimizde sessizce oturuyorduk.
Elindeki hazırlamış olduğu ders notlarını, sonradan armut ağacından imal edildiğini öğrendiğimiz sopasını masasının üzerine koydu. Ellerini arkasında birleştirip tüm sınıfı süzdü.
Ters giden bir şeyler olduğunu herkes gibi bende sezmiştim. Lakin ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sonunda Adnan Hoca öfkeyle:
-Saygı! Diye bağırdı. Ne olduğunu pek anlamadık ama yerimizde biraz dik olarak oturmamızı sağladı bu ses tonu.
Devam etti konuşmasına daha doğrusu bu bağırtısının ardını sakince getirdi:
-Beyler, hanımlar. Burada, bu sınıfın doğal lideri olarak saygıyı hak ettiğimi düşünmekteyim. Yanılıyor muyum? Aslında cevapsız bir soruydu. Sadece kendi söylediklerinin ikrarını ve tasdiklemesini bize yaptırıyordu böyle davranarak. Ama yine de kimse itiraz etmedi. Sözlerine devam etti:
-..Sessizliğinizi takdirle karşılıyorum. Zira saygı duyduğunuzu anlıyorum bu sessizlikten. Aynı zamanda bu sessizlik bana, sözlerimi tasdiklediğinizi söylüyor. Bazen sessizlik çok şey anlatır. (gülümsedi, ama sert bir taraf vardı bu gülümsemede bir insan üç günde bu kadar zıt bir değişim geçirebilir miydi hayret) Birden bire adeta bir deli öfkesiyle
-Ayağa kalkın aptallar! Diye haykırdı. Hepimiz istiklal marşımız okunurken durduğumuz gibi hazırol vaziyetinde fırladık. Şaşırtıcı olan taraf kimse bunu daha sonra şikayet etmedi.
-Sizler seçkin insanlarsınız. Lideriniz de öyle. Liderinizi diğer liderlerden ayıran farklardan biri de emri altındaki seçkin insanların koşulsuz bağlılığı ve limitsiz saygısıdır. Seçkin insan saygısını konuşmasıyla, bakışlarıyla, oturuşu ve kalkışıyla kısacası hareketlerinin tümüyle liderine gösterir. Bu onu seçilmiş yapar. Sandığınızın, düşündüğünüzün aksine sizin saygınız liderinizi değil sizi yüceltir. Saygı göstermek saygın ve seçkin kişiler olma yolunda atacağınız adımların ilki ve en önemlisidir.
Dersimiz boyunca benzer bir tirad sürdü. Nutkunun sonunda her nedense haklı olduğuna inanıyordum.
Günün son emri yaşadığımız yerlerin birbirine yakın olmasını sağlamamızdı. Kimse itiraz etmedi.
-
21.03.2003
Bugün Cuma. Haftanın son günü olmasına rağmen yaklaşık bir aydır uyguladığımız disiplinli hayat doktirini sayesinde cumartesi yada Pazar günlerinin bizim için bir anlamı yoktu. En azından benim için böyle.
Üç hafta kadar önce sabahları daha erken kalkıp iki kilometre kadar koşmaya başladım. Bu mevsimde hala havalar soğuk olmasına rağmen hiç hastalanmadım. Spor biter bitmez aynı sınıftan dört arkadaşımla birlikte tuttuğumuz evde ılık bir duş alıp kahvaltıya oturuyorum. Bu arada aynı sokakta oturan kız arkadaşlarımızın gelip hazırladığı bir kahvaltı bu. Onlar bu gibi angaryalarımızı hallederken bizde onların başa çıkmakta zorlandıkları işlerini hallederek karşılıklı menfaat ilişkisinden çok bir nevi dayanışma örneği olan hayatımızı sürdürüyoruz.
Hergün karşılıklı etüd, yemek, temizlik gibi ihtiyaçlarımızı ve günlük görevlerimizi yerine getirdikten sonra her akşam istisnasız olarak 23:00 da yataklarımıza dönüyorduk.
Komşuların zannettiğinin aksine ne kızların ne de erkeklerin aşk ilişkisi olmadı. Okulda başlayan disiplin anlayışımız sosyal hayatımızı da etkilemiş, hatta biçimlendirmişti. Herşey önceden belirlenen bir düzen çizelgesine göre ilerliyordu. Üç hafta sonra akşam yemeğinde kuru fasulye yiyeceğimizi ben dahil bizim eve gelen herkes biliyordu. Çünkü mutfak kapısında aylık yemek çizelgesini asmıştık.
Disiplin dedik ya, bu hayatımızı olumlu etkilemişti. Kızlar yada oğlanlarla ilgilenmiyor, derslerimizi derste öğrendiğimiz ve sürekli etüde derk kafamıza soktuğumuz için notlarımız yükseliyordu.
Aynı zamanda zamandan tasarruf ettiğimiz için hemen hepimiz yarım günlük işler edinmiş, memleketteki ailelerimize fazla yük olmadan ev ihtiyaçlarımızı gidermeye başlamıştık.
İşler yolundaydı. Disiplin iyiydi.
-
sanırım ilgi yok? :)
bakalım ilgi yoksa yazmanın manası da yok.
-
TugrulBaba bunu yazdı:
-----------------------------sanırım ilgi yok? :)
bakalım ilgi yoksa yazmanın manası da yok.
-----------------------------
olmazmı ya :D merakla bekliyom şerefsizim,
bu arada ne çekip yazıyon baba sen bunları?
-
Athzai_Khaine bunu yazdı:
-----------------------------
TugrulBaba bunu yazdı:
-----------------------------sanırım ilgi yok? :)
bakalım ilgi yoksa yazmanın manası da yok.
-----------------------------
olmazmı ya :D merakla bekliyom şerefsizim,
bu arada ne çekip yazıyon baba sen bunları?
-----------------------------doğaçlama, hepsini konu açıldığından bu yana yazdım :)
Devamı yok hazırda yazdıkça ekliyorum buraya.
Hayal ediyorum ve yazıyorum.