




Deney (Hikaye Denemem 2)
-
Baba yarın yazarım demiştin devamını bekliyoruz hala.
Not:Bu arada protestom.net ne oldu Baba
-
Bugünlerde biraz meşguliyetlerim var yazacam er geç sonunu getirecem.
Protestom neti ayarlamadık gitti bir türlü el atamıyozki..
-
hoca bunları pdf yapıp paketlersen daha iyi olur arşivlemek açısındanda..
yada sen sonuna kadar yaz bitince ben pdflerim arşivlemiş oluruz böylece.
ayrıca güzelde çok fazla betimleme kafa karışıklığına neden olabiyor, şöyle gözden geçirir
gibi okurken. dikkat edersinki kitaplardada örn: doğa betimlenir ama insanların yaşadığı
yerdeki nesneler betimlenmeyebiliyor.Yada daha sadece yazılabilir.Cümlelerin kısa olmasıda önemli.
eleştirek accık :)
-
betimleme mi dedin?
:D
al sana betimleme. Başka bir hikayemin 1 bölümünden alıntı.
Sağlam olan tek gözüyle etrafı kolaçan eden Temirbek, usulca sindiği yosunlu kayalıktan aşağı kaydı.
Dilini damağında şaklattı birkaç kez. Toprakta tok ve derinden gelen dört toynak sesinin ardında başka bir ses var mı diye dinledi. Kara yağız atına binmeden evvel son kez omzunun üstünden gerilere baktı emin olduktan sonra atına süratle binip hızlı bir tırısla yol aldı.
Yirmi iki gün ve gecedir çok kısa aralıklarla ve molalarla doğuya doğru ilerlemekteydi. Ağaçlardan görebildiği kadarıyla güneşin konumundan öğleyi biraz geçmiş olduklarını tahmin etti. Yarım saat kadar ilerledikten sonra tekrar indi atından. Yerde taze izler görür gibi olmuştu. Toprağı avuçlayıp koklarken, tek gözü doğu cihetine bakıyordu. Birkaç saat önde bir kolcu, korucu veya savaşçı duvarların dışında yaşayabilen herhangi bir maharetli insan artık her kimse bu önemli değildi, birisi buradan geçmişti. Ve yönü Temirbekin yolunun üstündeydi. Alevli kasabasına ulaşması gerekiyordu ve bunu yapacaktı. Önüne çıkan engelleri de bertaraf ederek.
Sol eli uzun kılıcının kabzasında sağ eli ise göğsünde ters asılmış iki yatağandan uzun olanının sapında birkaç adım ilerledi. Etrafı dinledi bir süre. Ormanın alışılmış sukunetinden başka aykırı bir ses duymadı. Zaman kaybetmeden kara atına atlayıp menzil almak üzere yola koyuldu.
Bir saat kadar ilerlemişti ki, hiç beklenmedik bir anda altından geçtiği büyük ağacın dallarından iri bir yaratığın yere atladığını gördü. Kılıcını hızla çekti, sol eline uzun yatağanını almıştı. Ağaçtan atlayan dört ayaklının nereye kaybolduğunu anlamak için görebilen tek gözüyle etrafı süzüyordu. En ufak bir sese karşı bile son derece hassas kulakları ile sanki tüm arzın nabzını dinlermiş gibi bütün sesleri hafızasında yokluyordu.
Sonunda bu ıssız ormanın gerçek efendilerinden biri olan hasmıyla karşılaştı. Ağır ağır kendisine yaklaşan siyah postlu sarı çizgileri olan Anadolu kaplanına saygı duymamak sadece ahmak bir kolcunun son düşüncesi olabilirdi. Atından aşağıya zarif bir hareketle atlayıverdi. Durumun çetin halini anlayan savaş atı iki hasmın yanından uzaklaştı. İleriden sahibini izlemeye koyuldu.
Kaplan tüm bu süre zarfında bu günkü olası akşam yemeğini hareketsiz kalarak izledi. Onun kaçmayışına anlam veremiyordu hayvan zihniyle. Normal şartlarda şu an bir kovalamacanın içinde olması gerekirdi. Temkinli bir duruş sergileyerek akşam yemeğinin ne kadar çetin olacağını tartıyordu.
Temirbek ayaklarını sıkıca bir önceki sonbaharda dökülen yaprakların çürümüş yığınlarının içinden toprağa bastırdı. Toprağı sanki pençeleriyle kavrayan bir yırtıcı gibiydi. Küstah bir gülümseme tüm yüzüne ince bir çizgi şeklinde yayılmıştı. Kaplan ağır ağır hareketlendi avının etrafında dönmeye başladı. Temirbek av - avcı konumunu değiştirecek hamleyi hangi tarafın yapacağını zihninde tarttı. Hayvanın hareketlerinden bir sonraki ve en tehlikeli olan atılımın nasıl olacağını tahmin etmeye zorladı kendini. Ölüm kalım kavgalarını çok severdi. Heyecan ve yükselen adrenalinin verdiği sıcaklık, o haz değişilmez bir şeydi.
Hantal adımlarla dairevi bir hareket çizen dev boyutlu yırtıcı beklediği saldırı anının geldiğini gösteren bir hamleyle Temirbeke doğru zıpladı. Ağır, aksak ve hantal görüntü gitmiş ürkütücü ve kaslı bir vücut gelmişti bir lahzada. Aralarındaki 7-8 metrelik arayı bir hamlede aşan hayvan sol pençesiyle ölümcül vuruşu yapmak için olanca gücüyle vurdu. Ama pençesine takılan tek şey Temirbekin kılıcının keskin ağzı oldu. Akan az miktardaki kan hayvanı çıldırtmadı. Aksine derhal geri çekilip yeni bir taktik denemeye zorladı. Temirbekin yüzündeki ince gülümsemenin yerini daha küstah bir tavır almıştı. Hayvan birkaç uzun saniye boyunca Temirbekin boş tarafını yakalamak için birkaç metre ötesinde yeni bir daire çizmeye koyulmuştu. Sol pençenin attığı her adım kızıl bir renge bürünüyordu. Ama canının yandığına dair en ufak bir gösterge yoktu.
Yeni saldırı dalgası sağdan geldi, buna hazırlıklı olan -aslında böyle olacağına dair kendi kendiyle bahse giren- Temirbek yatağanını mutlak bir hareketle hayvanın sağ pençesine saplayıp vuruş yönünün tersine doğru kesme hareketiyle çekip çıkardı. Acı yüklü korkunç bir kükremeyle hayvan geriye çekildi. Av - avcı konumunun değiştiği fark etmişçesine bugünkü akşam yemeğinden vazgeçme emarelerini gösteriyordu. Sağ pençesi tam ortadan uca doğru derin bir kesikle yarılmış kaba bir yer olmasına rağmen oldukça fazla miktarda kan geliyordu. Bu sefer acı çektiği bariz belliydi ve bu kavga iki tarafın da sadece kendi hayatlarını kurtarma kavgasına dönüşmüştü.
Temirbek alaycı bir gülümsemeyle hayvanın yarasının ne kadar kötü olduğunu anlamaya çalıştı. Bu sefer kaplan karşısındakini tartmakla vakit kaybetmeyecekti. Köşeye sıkışmıştı. Son saldırı dalgası aslında bir kaçıp kurtulma hareketi bir nevi huruç* harekatından başka bir şey değildi. Savunmanın düştüğü olursa olur olmazsa olmaz mantalitesinin inanılmaz dehşetiyle yapılan akılsızca bir saldırı taktiğiydi. Temirbek artık saygısını yitirmiş iğrenerek ve küçümseyerek bakıyordu, havaya zıplayıp üstünden aşmaya çalışan iri hayvana. Hepsi belki bir saniyenin yarısı kadar bir sürede olmuştu. Kılıç ve yatağan aynı anda hayvanın göğsüne girmiş ileriye doğru tüm ağırlıyla atılmış olan hayvanın kendi gücü ve Temirbekin ters yöne yaptığı baskıyla karnına kadar kolayca yırtıp atmıştı kara postu.
Diğer tarafa en azından üç pençesinin üzerine ineceğini hesaplayan hayvan yere inerken acıyla kükremiş karnından dışarı uğrayan bağırsakların neden bu kadar acı verdiğini, ve bu kadar güçlü olan kendisinin neden yenildiğini anlamaya çalışır gibiydi. Feri gittikçe sönen gözler son olarak boğazına sokulacak kılıcın parıltısını gördü.
*Huruç : Kale savunmalarında saldıran kuvvetleri şaşırtmak ve bu şaşkınlıktan faydalanarak ağır kayıplar verdirmeye yönelik genellikle sonucu ölümle biten ama başarılı olduğu da zaman zaman görülen bir çıkarma harekatı.
-
baba sen hikayemize dön boşwer diğer hikayelerini :F betimleme istemiyoruz :|
adnan hocaya yazık olacak ta bu yardımcı ortalığı dağıtacak gibi :F
hee baba bi de nazi kamplarında bile erkeklerle bayan ilişkisi olmuştur :F
öyküye aşk ihtiras isteris dallas tadında :F
-
Baba betimleme işi beni açtı bir koldanda betimlesen süper olur gibime geliyo
bu arada Adnan hocanın yeni bölümünü merak ediyoz lost gibi oldu bu
-
hocam helal olsun güzel yazmışsın.Bu işin sonu önce dinci harekete çıkacak dedim ama şimdi garip genç türk falan dinciler genelde kullanmaz milliyetçilik işlerini ümmetçidirler.NEyse merakla bekliyoruz.
cwde yayınlıyım mq bunu :)
-
haydi Tugrul bekliyoruz,sen sonunu getirene kadar bu olusum cw ye de sicrayacak bak zumsuk cw bayii oldu bile:)selametle :f
-
baba sesimizi duuyyy :(
dewamını istiyoruuzz :F
-
hikaye dewam etmeyecek mi :S