Türkiye'de Nükleer Santral Olmalı Mı?
-
necroshine bunu yazdı:
-----------------------------
Ben diyecektim agzimdan aldin :) Fizik senin olimpiyatlarda sampiyon oldugun kadar hafif bir bilim dali degil Mortyrcik, Nukleer enerji ve uretimi de bu hukumetin kaldirabilecegi birsey degil. Dogaya zarari yok diyenin aklindan suphe ederim. Her zaman dedigim gibi, mahallede abilerinizden ogrendiginiz bilgiler ile nukleer enerji uretemezsiniz.
Ermenistanin yedigi bokun aynisini yemek zorunda degiliz. Cahil ev kadinlari gibi konusuyoruz "Engin bey hanimina bir gerdanlik almis 10 bin lira, benim ne eksigim var ?" Birincisi sen Necla hanim degilsin, ikincisi seni sken Engin Bey degil.
Ben simdi nukleer enerjiye karsi cikiyorum diye Mortyr odunu beni gerizekali olarak belirledi. Mortyr neden mi odun ? Bir cok projesinde beceriksizligi ile basarisiz olan bir vakifa uye oldugu icin.
-----------------------------Hangi vakıf hocam o?
Ben senn üye olduun vakıflara üye olmam.
-
crafty bunu yazdı:
-----------------------------
mortyr bunu yazdı:
-----------------------------Arkadaşlar bakıyorumda uzun yorumlar var ama ben size kısaca babamın bir fizikçi annemin bir kimyacı ve benimde bir fen lisesinde fizik olimpiyatçısı olduğumuu düşünürsek ve bu konulara bütün akşam tartışmalarımıza elde ettiğimiz dökümanlara göre:
- Nükleer santraller ülke için çok gereklidir ve açılması gerekir.
-Nükleer santrallerin cevreye verdiği zarar birçok saçma sapan santralden çok daha azdır atıklarını yok denize yok boka püsüre atmaz güvenlik kontrolleri cercevesinde imha edilir...
-Nükleer santrallerde patlama oranı %1' in altındadır. (Başına bi tane şarlatanı atamadıkları sürece)
Çernobil faciası tamamen hesap edilmemiş birşey olup bundan başka belki 1 tane nükleer santral kazası gösterebilirsiniz bugüne kadar götünüzü kollamaya gerek yok. :))
Ayrıca İranda ve Ermenisatanda (sanırsam) nükller santral mevcuttur. Onlar bile patlasa biz mahvoluruz ama bundan kimsenin haberi yoktur.
Bana katılmayan varsa entalpi ve entropiyi ve biraz zamanını ayırarak araştırsın...
Türkiyeye nükleer santral acılmasın diyenler 3 grupta toplanır.
1-) Hükumet karşıtı birileri olup hükümetin bi bok yapmasını engelleyenler.
2-)Bilinçsiz, ahmak çevreciler olup boka püsüre bi halt bilmeden karşı çıkanlar. (Bende çevreciyim TEMA üyesiyim ama bilinçliyim)
3-)Bu ülkenin gelişmesini istemeyen gerizekalılar...
Ayrıca ülkemizde sadece Sinop ve Mersinde acılmaya elverişli
-----------------------------bak şimdi bende sana anamı babamı karıştırmadan sağlam bir çevre mühendisi olduğumu söleyerek konuya başlıyorum ii oku anla harmanla sonra da git anan babanla bu konuyu tekrar tartış hacı...
- Ülkenin enerji ihtiyaçlarını elbette kendine yetecek ve ileri hesaplanarak çözümlenmesi gerekir ancak sadece maaliyet düşünmemek her türlü olasılığı değerlendirmesi gereklidir!
- Nükleer santraller günümüzde sadece ve sadece maaliyet hesabı ile inşaa edildiklerinden çevreye çok büyük etkileri vardır! Atıkları sadece radyoaktif değildir! Radyoaktif atıkları santral içerisindeki havuzlarda depolanmaktadır... Bu havuza sahip olmayan santraller (amerikadaki bazı nükleer santraller) bu radyoaktif atıkları kurşun kaplar içerisine koyup konteynırlara yerleştirip pasifik okyanusunun derinliklerine bırakmadırlar... gelelim radyoaktif olmayan atıklarına... bu sistemlerin soğutma ihtiyacları cok fazladır! bu soğutma için ayrıca nükleer santrale soğutma sistemi eklenmesi gerekmektedir ancak günümüzde maaliyeti çok fazla olduğundan dolayı deniz kenarına kurulur... deniz suyu nükleer santrale aktarılır sistemin içerisinden geçirilir ve tekrar denize deşarj edilir... çıkan suyun derecesinden bahsetmeme gerek yok... deşarj noktası ve çevresinde yaşayan tüm ekoloji yok olur işte çevreye etkisi bu!,
- nükleer santrallerin şuanki teknoloji ile patlama oranı %1inde altındadır... sistem otomatik olduğundan dolayı başına kimi getirirseniz getirin birşey olmaz! ancak bu santrallerin bakımı ve denetlenmesini konusunda uzman kişilere vermezseniz işte o zaman ülkeden hayrı kesin başka bir kıtada yaşama şartlarını araştırın...
sadece sinop ve mersin uygundur nedenine gelince su kenarı olduğundan dolayı ve santralin yerleşim bölgesinin uygun olmasından kaynaklanmaktadır. yoksa su kenarı olan heryere kurabilirsiniz...
şimdi benim karşı cıkmam hükümetten gıcık almam mı? yoksa bilinçsiz bir ÇEVRECİ olmamdan mı kaynaklanmakta? ya da geri zekalı olmamdan mı kaynaklı? konu hakkında uzman olmayan sadece bir pencereden bakan diğer sonuclarını düşünmeyen insanlarla konuşup bir fikir edinip o fikirlerin kesinlikle doğru olduğunu kabul edip bok atmaya kalkarsan işte böle bozulur yerin dibine girersin... fikir edinmek her zaman için iyidir ancak edindiğin fikirlerde tartışmaya açık olmalıdır!
ha bu arada inş liseyi bitirir de ii bir ünive gidersen gittiğin üniversitenin fizik bölümüne git orada fizik kaç dala ayrılıyor bir öğren ;) daha sana çok şey söylerim de sen önce bunları bi sindir gel...
-----------------------------
Nerdeyse bnm yazdıklarımı evirip cevirip yazmışsın zararlarda fikir ayrılığı var, sen hala karşı mı cıkıyorsun ??Eğer hala karşı çıkıyorsan valla hocam senin için 4. maddede açmam lazım :))
-
wert bunu yazdı:
-----------------------------
mortyr bunu yazdı:
-----------------------------Arkadaşlar bakıyorumda uzun yorumlar var ama ben size kısaca babamın bir fizikçi annemin bir kimyacı ve benimde bir fen lisesinde fizik olimpiyatçısı olduğumuu düşünürsek ve bu konulara bütün akşam tartışmalarımıza elde ettiğimiz dökümanlara göre:
-----------------------------
sen lisede öğretilene fizikmi diyorsun
o mühendislere öğretilen f=ma v=ır w=fx p=w/t
gibi şeyler fiziğin "f" si bile değil :S
madem fizik olimpiyatçısısın beni shell modeli konusunda aydınlatırmısın yada sıvı damlası modeli ya da bir çekirdeğin içinde neden elektron olmadğını ıspatlaya bilirmisin(bunu yaparken heisenberg belirsizlik ilkesi işini görecektir sanırım :S)
-----------------------------SHELL MODELİ:
Kabuk (shell) modeli önce atom teorisinde kullanılmıştır. Nükleer fizikçiler de bu modeli kullanmışlardır. Kabuk Pauli prensibine uyacak şekilde doldurulur. Ama bu modeli nükleer yapıya uygularsak bir çok güçlükle karşılaşırız. Atom: a)Potansiyel, çekirdeğin Coulomb alanı ile sağlanır. b)Alt kabuklar, dış kaynak tarafından oluşturulur. c)Uzaysal yörüngeler var. Yani e- diğer e- ile çarpışmaz. Çözüm Schrödinger denklemidir. Çekirdek: Dış kaynak yok, nükleonların kendi potansiyeli var. Yörüngeler yok, nükleonlar çarpışırlar. Vs. vs. Kaynak: nucleus.istanbul.edu.tr/~nukfiz/ders6NukleerModeller.ppt
Çekirdeğin sıvı damlası modeli :
Bir atomun içinde eksi ve artı yükler vardır derken, bu savın tam doğru olabilmesi için, artı yüklerin kütlenin toplandığı atom merkezinde bulunduğunu, eksi yüklerin de dış yüzey boyunca dağılmış olduğunu belirtmek gerekir. Aynı biçimde, yalnızca proton ve nötronların çekirdek içinde bulundukları gibi yalın bir bilgi, izotopların yapısı, farklı kimyasal maddelerin atomları arasındaki farkın nedeni ve elementlerin atom ağırlıklarının nedeni gibi temel olguların fizikçiler tarafından anlaşılmasını sağlasa da, tam olarak doğru sayılmaz.
Çekirdek fiziğindeki ileri araştırmalar, yalnızca atom çekirdeğinin proton ve nötronlardan oluştuğuyla ilgili bilgilerle açıklanamayan çok sayıda olayın bulunmasına yol açmıştır. Atom sayısının incelenmesinde, atom yapısının ilk incelenmesinde karşılaşılan güçlüklere benzer güçlüklerle karşılaşılır. Fizikçiler, başlangıçta atomun elektrik yükleri kapsadığını ve artı yüklerin, kütlesiyle birlikte atomun merkezinde çok küçük bir hacimde yoğunlaştığını bulduklarını sandılar. Sonra da elektronların çekirdek çevresinde daire yada elips biçimi yörüngelerle döndüklerini düşündüler. Ama bu varsayım, bir atomun elektrik yükünü nasıl aldığını açıklayamayan Newton’un klasik mekaniğiyle ters düştü. Daha sonra, bu varsayımlara uyan yeni bir mekanik biçimi geliştirildi: Kuvantum mekaniği.
Bununla birlikte, atom çekirdeğinden söz edildiğinde, en büyük sorun hâlâ çözülememiştir: Proton ve nötronları birbirleriyle sıkı bir bağla bağlı tutan kuvvetlerin doğası henüz bilinmemektedir. Çekirdek ve elektronlar arasındaki bağı tutan kuvvetin, karşılıklı elektrostatik çekme kuvveti olduğu bilinmektedir. Bu, plastik bir tarağın bir kumaşa sürtülmesi ve kağıt parçacıklarının enerji yüklü bu tarak tarafından çekilmeleriyle açıklanabilir; bununla birlikte, atom çekirdeğinin bileşenlerini bağlayan kuvvetler, kesin olarak tanımlanmamıştır. Bu kuvvetler çok kısa erimlidirler; uzaklığın çekirdek çapının büyüklüğünden fazla olması durumunda önemsenmeyebilirler.
ÇEKİRDEK MODELLERİ
Önerilen atom modellerinden biri, minyatür bir güneş sistemiydi. Bu sistemde, çekirdek çevresinde dönen elektronlar güneş çevresinde dönen gezegenlere benzemekteydi. Atom, zorunlu olarak bu biçimde değildir; ama bu gezegen varsayımı, atomun birçok özelliğini açıklamaya yardım eder.
Eski Yunan gökbilimcisi Ptolemaios, dünya çevresinde dönen tüm gök cisimlerini tasarımlarken, bir anlamda gezegen sisteminin bir modelini ve evreni kurmuş oluyordu. Bu model, gezegenlerin, güneşin ve yıldızların hareketleriyle ilgili yasaları hemen hemen tam olarak açıklıyordu. Ama gene de tam değildi ve yerini daha sonra, güneş çevresinde dönen gezegenleri tasarımlayan Kopernik modeli aldı. Günümüzde bu model bile kaba bir taslak olarak kullanılmaktadır; onda da çok sayıda değişiklikler yapmak gerekmiştir. Aynı biçimde, fizikçiler atom çekirdeği için de birçok model yapmışlardır. Bu modellerin her biri, belirli olayları birbirinden daha iyi açıklamaktadır. Bugüne kadar önerilen modellerin en yalını, sıvı damlası modelidir.
ÇEKİRDEĞİN SIVI DAMLASI MODELİ
Atom çekirdeğinin proton ve nötronlardan başka bilinen bileşeni yoktur. Çoğunlukla, çekirdeğin bazı özelliklerinin, yalnızca kapsadığı proton ve nötronların toplam sayısına (birbirleriyle olan orantı göz önüne alınmaksızın) bağlı olması da olanaklıdır. Böyle bir durumda, proton ve nötronları adlarıyla ayırmak anlamsızdır; bunun yerine, taneciklerin her ikisine, genelleştirerek “nükleon” demek daha doğrudur.
Nükleonlar, çekirdek içinde birbirlerine bağlı olmayı sürdürürler; çünkü, birbirleri üstüne kuvvetler uygularlar. Bu kuvvetler, artı yüklü protonların elektrostatik itmelerini dengeler. Söz konusu çekici kuvvetlerin varlığı, örnekseme yoluyla bir su damlası içindeki moleküllerin çekimine benzetilebilir. Nükleonların çekimlerinden daha zayıf olmasına karşılık, su molekülleri de birbirlerini çekerler. Moleküllerin karşılıklı çekimleri sonucu, bir damla oluşur. Bu damlanın dış yüzeyindeki moleküller, sıvının iç yüzeyindeki moleküller tarafından çekilirler ve böylece bir tür yüzey zan oluşur. Bu zar, hacmi küçülterek, küresel bir sıvı hacmi, bir damla oluşturur ve minimum bir yüzey belirtir; çünkü kürenin özelliği, minimum bir yüzey alanı ve maksimum bir hacmi olmasıdır.
Çekirdeğin açıklama isteyen ilk özelliği, kütlesidir. Bir çekirdeğin kütlesinin, tüm proton ve nötron bileşenlerinin kütlelerinin yalınca birbirleriyle toplanmasıyla hesaplanamayacağı bilinmektedir; bu toplam kütle, çekirdek kütlesinden her zaman fazla olacaktır. Söz konusu uyuşmazlık, bağıllık kuramında bir formülle açıklanmıştır. Bu formül, proton ve nötron bileşenleri sayısı bilindiğinde, çekirdek kütlesine çok kesin bir değer vermektedir.
ÇEKİRDEK VE BAĞLAYICI ENERJİ
Çekirdeği oluşturan maddenin en önemli özelliklerinden biri, yoğunluğudur; bu yoğunluk, bilinen herhangi bir makroskopik cismin yoğunluğundan çok daha büyüktür. Normal olarak, tüm atomlar hemen hemen birbirleriyle temastadırlar ve atom çapının, çekirdek çapından 100 000 kez daha büyük olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, çekirdek hacmi atom hacminden 1015 kadar küçük olmalıdır; çünkü herhangi bir cismin hacmi, çapının küpüyle orantılıdır (100 0003=1015). işte hemen tüm atom kütlesi, bu çok küçük hacim içinde toplanmıştır. Bu, şöyle bir benzetişle daha iyi anlaşılabilir: Bir santimetreküp suyun oksijen ve hidrojen çekirdekleri toplanır ve sıkıca bir araya getirilebilirse, 1 trilyon gram (1 milyar kg) ağırlıkta katı bir cisim oluşur; oysa 1 sm3 su yalnızca 1 gram gelmektedir. Bir başka deyişle, 1 milyar kg’lık madde, 1 sm3 bir hacim içinde toplanmıştır; oysa bu ağırlıkta su, normal olarak 1 km3 bir hacim kaplar.
Çekirdek maddesinin ikinci önemli özelliği, nükleonlarının bağlayıcı enerji gerektirmesidir. Bu enerji, bağlı durumdaki nükleonların gerçek kütlelerini değiştirecek büyüklüktedir. Böyle parçacıkların ölçme birimi, atomik kütle birimi’ dir (akb): En genel karbon izotopunun kütlesinin onikide biri. Bir tek proton 1,00813 akb, bir tek nötron ie 1,0096 akb ağırlığındadır. Bu iki kütle toplandığında, 2,01773 akb elde edilir; ama söz konusu iki parçacık bir döteron meydana getirmek için birleştirilirse, bu bileşik parçacığın değeri 2,01471 akb’dir. Bu değer, bağlı olmayan iki nükleon kütlesinin toplamından daha azdır. Durum bir açıklama gerektirir.
İki parçacık bağlandığında, aralarındaki çekici kuvvet, enerji salar. Bu, hidrojen ve oksijen atomlarının bir molekül su oluşturmak için birleşmelerinde oluşan olayın aynıdır: Enerji salınmıştır. Ama döteron nükleonları henüz bağlanmamışsa, enerji henüz salınmamış-tır; dolayısıyla da, onların içinde potansiyel durumda ve kütle biçiminde bulunmaktadır. îki parçacık bir döteron oluşturmuşsa, enerji salınmış ve söz konusu enerji döteron için harcanmıştır.
Bağıllık kuramı, bu enerjinin de, tüm öteki enerjiler gibi kütlesel olduğunu gösterir; bu nedenle, bir döteron oluşturan iki birleşik nükleon, birleşmeden önceki durumlarından biraz daha hafiftir. İşte bu yüzden, kararlı bir atom çekirdeği, bileşenleri olan tüm proton ve nötronların toplamından biraz daha hafiftir.
Çekirdek içindeki nükleonların bağlanması sırasında salınan enerjiye, bağlayıcı enerji denir. Çok büyük bir enerji olan bağlayıcı enerji, kütleye dönüştüğünde, çekirdeği belirli biçimde hafifletir ve kütle eksikliği denen şeyi oluşturur. Eksiklik terimi, çekirdek kütlesinin, bileşenlerin kütlelerinin toplamına oranla azaldığını belirtir. (Aynı biçimde su için de, bağlayıcı enerjiye karşılık bir “kütle eksikliği” vardır. Ama bu, su moleküllerinin toplam kütlesinden çok daha az olduğundan önemsenmeyebilir)
BAĞLAYICI ENERJİNİN AĞIRLICI
Bağıllık kuramı kütle (gram olarak gösterilir) ile enerji (erg olarak gösterilir) arasındaki bağıntıyı E = mc2 formülü ile dile getirir. Burada c ışık hızıdır (saniyede santimetre olarak gösterilir). Çekirdeklerin özellikleri söz konusu olduğunda, kütleler ve enerjiler gram yada erg’den başka birimlerle gösterilirler; kütle, atomik kütle birimi (akb) ile enerji, elektron voltun (ev) katları ile gösterilir. Bir ev, bir elektronun potansiyelini bir volt artırmasıyla elde edilen toplam enerji miktarıdır (bu birimin bilinen bir katı Mevyada milyon elektron volttur). Çekirdeğe her yeni nükleon verildiğinde, yaklaşık 8 Mev’luk bir enerji salınır; bu enerji, nükleonun kütlesinin yaklaşık yüzde biriyle eşdeğerlidir.
Bu nedenle, nükleon çekirdek içindeyken, dışında olduğundan daha hafiftir. Vs. Vs. Kaynak: www.dersane.comElektron çekirdeğe neden saplanmaz ?
) heisenberg belirsizlik ilkesine göre elektronun 20 mega eV enerji gerekli bu çekirdek içinde olması imkansız. çekirdek içinde 2-3 mega eV enerji en fazla olabilir.
2)çekirdek içinde spin 1 olmalı fakat elektron - +1/2 veya + - 3/2 değerleri alabilir bundan olamaz.3)4 kuvvetten dolayıHerneyse sorduun soruları buraya yazdım konu cok saptı. İyi Forumlar. -
mortingenyr hacı gerçekten seni hayranlıkla izliyorum çığır açıyorsun... hıyar madalyasına layık görülmen an meselesidir... bilmediğin konular hakkında daha doğru düzgün fikir sahibi olmadan gelip konuşuyorsun millet bozuyo ki buna bende dahil hala akıllanmıyorsun... türkiyede ortalama olarak gösterilen fizik dalları bunlardan ibaret şimdiye kadar 8 bölüme kadar cıktığını gördüm... farklı olarak bir de matematiksel fizik var... şimdi sana sorarım fizik olimpiyatçısı sn mortingenyr hayatında hiç nükleer fizik aldın mı? yapı statiği? çevre etki değerleri? ondan sonra geçmişsin abuk sabuk konuşuyorsun :)
ünivler boşa kurulmuş arkadaş baksana bize univde oğretilenleri arkadaş daha lisede öğrenmeye başlıyor :D babanın fen edebiyat fizik mezunu olduğunu düşünecek olursak ömrü hayatı boyunca aldığı nükleer fizik sadece dördüncü sınıfta iki dönem boyunca ve haftada ortalama 3 saat civarında... vay bee koca nükleer fizik haftada ortalama üç saatten 2 dönemde ne güzel de öğreniliyormuş :D
ananın babanın doğrularıyla cıkmışsın buraya ahkam kesiyosun şimdi aşağıda yazan dersleri git ananla babana sor kaç tanesini almışlar ondan sonra da cık buraya hangi dersleri aldığını söyle :D
organik kimya, çevre kimyası, jeoloji, temel mikrobiyoloji, akışkanlar mekaniği, statik mukavemet, ekoloji, çevre mikrobiyolojisi, hidrolik, yapı statiği, zemin mekaniği, su temini, su kaynakları, çevre ekonomisi, betonarme ve çelik yapılar, atıksuların uzaklaştırılması, içme suyu arıtılması, hidroloji, atıksuların artılması, katı atıklar, hava kirlenmesi, endüstriyel atıksuların artılması, çevre modelleme, toprak ve yeraltı suyu kirliliği, çevresel etki değerlendirmesi, arıtma çamurları, çevre yönetim sistemleri, yapay sulak alanlar, anaerobik arıtım prensipleri, arıtma tesislerinin işletilmesi, arazide arıtma, deniz deşarjları, enerji kaynakları, çevre kaynaklarının planlaması
bak aldığımız dersleri yazdım buraya sor bakalım fizikci babanla kimyacı anan bu derslerin kaçta kaçını almış? ondan sonra cık burada sölediğim bilimsel geçrekleri sorgula...
soğutmada kullanılan su sistemden çıktıktan sonra denize bırakıldığında o su atık sudur! ve bunun cevreye zararı vardır... yazdıklarımı nerenle okudun bilmiyorum mortingenyr ancak senin okuma bölgen için tekrar yazıyorum bu sefer dikkatlice oku! nükleer enerji santrallerinin soğutulması için soğutma tesislerinin kurulması gerekmekte ancak masrafları aşırı yükselttiği için bu hiçbir zaman uygulanmamakta ve deniz suyu kullanılmaktadır. sistemde kullanılan deniz suyu tekrar denize verildiğinde bu noktalarda ekoloji sistemi çöker! anladın mı hacı sistem soğutma suyunun denize verildiği noktada e-ko-lo-ji çö-ker! bu yüzden cevreye etkisi vardır ve bu yüzden karşıyım! senin için ordaki bakterinin bir değeri bir anlamı olmayabilir... bunu normal karşılarım ordaki bakterinin ekoloji üstündeki etkilerini bilmeyen bir lise öğrencisi gayet normal ama bilmediğin konularda susup bilenleri dinleyeceksin...
ayrıca burada insanların fikirlerinden dolayı kimseyi gruplandıramazsın ve geri zekalı olarak tabir edemezsin... eğer edersen bende seni anasının babasının doğruları ile yaşayan bir beyne sahip olan ancak bunu kullanmasını hiçbir zaman öğrenememiş bu saatten sonra da öğrenemeyecek bir mahlugat olarak tanımlarım ki gerisini düşün artık...
-
crafty bunu yazdı:
-----------------------------
mortingenyr hacı gerçekten seni hayranlıkla izliyorum çığır açıyorsun... hıyar madalyasına layık görülmen an meselesidir... bilmediğin konular hakkında daha doğru düzgün fikir sahibi olmadan gelip konuşuyorsun millet bozuyo ki buna bende dahil hala akıllanmıyorsun... türkiyede ortalama olarak gösterilen fizik dalları bunlardan ibaret şimdiye kadar 8 bölüme kadar cıktığını gördüm... farklı olarak bir de matematiksel fizik var... şimdi sana sorarım fizik olimpiyatçısı sn mortingenyr hayatında hiç nükleer fizik aldın mı? yapı statiği? çevre etki değerleri? ondan sonra geçmişsin abuk sabuk konuşuyorsun :)
ünivler boşa kurulmuş arkadaş baksana bize univde oğretilenleri arkadaş daha lisede öğrenmeye başlıyor :D babanın fen edebiyat fizik mezunu olduğunu düşünecek olursak ömrü hayatı boyunca aldığı nükleer fizik sadece dördüncü sınıfta iki dönem boyunca ve haftada ortalama 3 saat civarında... vay bee koca nükleer fizik haftada ortalama üç saatten 2 dönemde ne güzel de öğreniliyormuş :D
ananın babanın doğrularıyla cıkmışsın buraya ahkam kesiyosun şimdi aşağıda yazan dersleri git ananla babana sor kaç tanesini almışlar ondan sonra da cık buraya hangi dersleri aldığını söyle :D
organik kimya, çevre kimyası, jeoloji, temel mikrobiyoloji, akışkanlar mekaniği, statik mukavemet, ekoloji, çevre mikrobiyolojisi, hidrolik, yapı statiği, zemin mekaniği, su temini, su kaynakları, çevre ekonomisi, betonarme ve çelik yapılar, atıksuların uzaklaştırılması, içme suyu arıtılması, hidroloji, atıksuların artılması, katı atıklar, hava kirlenmesi, endüstriyel atıksuların artılması, çevre modelleme, toprak ve yeraltı suyu kirliliği, çevresel etki değerlendirmesi, arıtma çamurları, çevre yönetim sistemleri, yapay sulak alanlar, anaerobik arıtım prensipleri, arıtma tesislerinin işletilmesi, arazide arıtma, deniz deşarjları, enerji kaynakları, çevre kaynaklarının planlaması
bak aldığımız dersleri yazdım buraya sor bakalım fizikci babanla kimyacı anan bu derslerin kaçta kaçını almış? ondan sonra cık burada sölediğim bilimsel geçrekleri sorgula...
soğutmada kullanılan su sistemden çıktıktan sonra denize bırakıldığında o su atık sudur! ve bunun cevreye zararı vardır... yazdıklarımı nerenle okudun bilmiyorum mortingenyr ancak senin okuma bölgen için tekrar yazıyorum bu sefer dikkatlice oku! nükleer enerji santrallerinin soğutulması için soğutma tesislerinin kurulması gerekmekte ancak masrafları aşırı yükselttiği için bu hiçbir zaman uygulanmamakta ve deniz suyu kullanılmaktadır. sistemde kullanılan deniz suyu tekrar denize verildiğinde bu noktalarda ekoloji sistemi çöker! anladın mı hacı sistem soğutma suyunun denize verildiği noktada e-ko-lo-ji çö-ker! bu yüzden cevreye etkisi vardır ve bu yüzden karşıyım! senin için ordaki bakterinin bir değeri bir anlamı olmayabilir... bunu normal karşılarım ordaki bakterinin ekoloji üstündeki etkilerini bilmeyen bir lise öğrencisi gayet normal ama bilmediğin konularda susup bilenleri dinleyeceksin...
ayrıca burada insanların fikirlerinden dolayı kimseyi gruplandıramazsın ve geri zekalı olarak tabir edemezsin... eğer edersen bende seni anasının babasının doğruları ile yaşayan bir beyne sahip olan ancak bunu kullanmasını hiçbir zaman öğrenememiş bu saatten sonra da öğrenemeyecek bir mahlugat olarak tanımlarım ki gerisini düşün artık...
-----------------------------
Tamam ben bi bok bilmiom nükleer fizik miş satralmiş hiç bi bok bilmiyom siz ünivlere gidiyonuz ilim irfan öğreniyonuz vs. vs. kabul mü?Ayrıca bunlar anamın babamın doğruları değil arkadaşım...:)
Ve son olarak anamı babamı bu işlere alet edersen bir daha -ki onlarla iligli sadece tek birşey söyledim onların hiçbir yroumunu koymadım bi bok yapmadım.- Bende senin ananı babanı alet edecem eşitlik olsun....
Her konuşmanda sözü onlara denk getiroyorsun bu da senn üniv okumana rağmen gerekli temel eğitimleri almadığını gösterir...
-
nerden nereyeee be
-
mortyr bunu yazdı:
-----------------------------
necroshine bunu yazdı:
-----------------------------
Ben diyecektim agzimdan aldin :) Fizik senin olimpiyatlarda sampiyon oldugun kadar hafif bir bilim dali degil Mortyrcik, Nukleer enerji ve uretimi de bu hukumetin kaldirabilecegi birsey degil. Dogaya zarari yok diyenin aklindan suphe ederim. Her zaman dedigim gibi, mahallede abilerinizden ogrendiginiz bilgiler ile nukleer enerji uretemezsiniz.
Ermenistanin yedigi bokun aynisini yemek zorunda degiliz. Cahil ev kadinlari gibi konusuyoruz "Engin bey hanimina bir gerdanlik almis 10 bin lira, benim ne eksigim var ?" Birincisi sen Necla hanim degilsin, ikincisi seni sken Engin Bey degil.
Ben simdi nukleer enerjiye karsi cikiyorum diye Mortyr odunu beni gerizekali olarak belirledi. Mortyr neden mi odun ? Bir cok projesinde beceriksizligi ile basarisiz olan bir vakifa uye oldugu icin.
-----------------------------Hangi vakıf hocam o?
Ben senn üye olduun vakıflara üye olmam.
-----------------------------Temaya yaslari kucukse,
ya inek kizlar yada 31ci erkekler uye olur koc. Tema vakfina uye oldun; meselenelim, neselenelim kampanyasina mi dahil oldun ?
Her hareketi basarisizlikla sonuclanmis siktiri boktan bir vakif.
Ayrica birden bire bu kadar insanin tepkisini alman asosyal kisiliginin bir gostergesi.
Bilim kisilere saldirmak degil, Kisiler icin calismak demektir.
Insanlari rencide edebilecek bazi fikirlerin icinde kalsin cikarma disari.
-
wert bunu yazdı:
-----------------------------
HighElf bunu yazdı:
-----------------------------
ToR5 bunu yazdı:
-----------------------------
HighElf bunu yazdı:
-----------------------------
ToR5 bunu yazdı:
-----------------------------Onun yerine Güneydoğu ' da petrol var. Daha temiz.
-----------------------------daha mı temiz :S de get yav :D
-----------------------------:D en azından patlamaz:D bu daha mantıksız oldu.
-----------------------------bildiğim kadarıyla güneydoğuda öyle anlı şanlı bir petrol kaynağı yok :D üstelik şöyle birşey var nükleer santrallerdeki kubbe teknolojisi sayesinde üzerine uçak düşse bir cacık olmaz :D Biraz araştırırsan nükleer kazanın sadece çernobil olmadığına bakarsın. Mesela amerikada bir reaktör patlıyor ama kubbe onu içeride tutuyor zararlarını. Bütün ışınımlar yapısındaki kurşunun içinde tutunuyor. Sonra temizlik konusuna gelirsek dünyanın en temiz enerjisidir nükleer enerji bunun her türlü kavgasına girerim çünkü nükleer santraller havaya 0 karbon salımı vardır. yani hiç havaya zarar vermez hatta daha ileriye gidip bazı greep peaceden sırf nükleer enerji konusunda uzlaşamadığı için ayrılmış fizikçiler var onların bir tanesinin makalesinde küresel ısınmaya çözüm nükleer enerji diyor neden çünkü kömürle, doğal gazla, fosil yakıtlarla(yani petrol vs) ile üretilen enerji hem pahalı hemde çok ama çok kirli çevreye o kadar zarar veriyorki havayı sikti ozon deliğini açtı var sen düşün :D
biri bana kalkıpta yok rüzgar enerjisi efendim yok baraj enerjisi efendim filan demesin. Rüzgar enerjisi çıkardığı seslerle kuş katliamı yapıyor adeta. o sesten çıkan kuşlar yüz yıllardır yaptıkları göç hareketinin rotalarını değiştirerek o ortama uyum sağlayamıyor ve topluca ölüm :( ayrıca görüntü kirliliğide yapıyor :D yani her gülün dikeni vardır.
güneş enerjisine gelince şimdiki teknoloji ile avrupanın 3/1 enerjisini karşılamak için sahra çölünü santral yapmak lazım :S maliyeti ve gereksizliği düşünemiyorum. hadi onu kurduktan sonra atık üretmeyecek. zararı sadece atık zihniyeti ile bakanları anlayamıyorum ya çöl ekosistemi ne olacak :S
ki son yapılan bir deney var merakla takip ediyorum.
yıldız santrali kuracaklar yani dünyadaki tüm santralleri yıkacaklar çooook çooook ileriki zamanlarda :D ama tek çözüm nükleer enerji o zamana kadar :D
haber
----------------
ABD güneşi dünyaya getiriyor!
Sınırsız enerji için yeryüzünde yeni bir yıldız oluşturacak!
02 Haziran 2009 Salı, 12:07
Amerikan Enerji Bakanlığı'nın Lawrence Livermore Ulusal Laboratuarı'nda kurulan National Ignition Facility (Ulusal Ateşleme Tesisi), temiz ve sınırsız enerji elde etmek için Güneş'i laboratuar ortamında yeniden oluşturacak.
Bilim adamları, uzun yıllardır güneş ve diğer yıldızların milyonlarca yıl süren sınırsız enerjilerine dünyada da ulaşmak için sayısız yöntem denedi. Geçtiğimiz günlerde California eyaletinin Livermore kentinde görkemli bir törenle açılan Ateşleme Tesisi bünyesindeki devasa lazer, bu enerjiyi yeryüzünde bir yıldız oluşturmayı deneyerek elde edecek.
Ulusal Ateşleme Tesisi, 2 milimetre çaplı bir yakıt küresine hassas bir biçimde odaklanmış ve aynı anda ateşlenebilen 192 lazerden oluşuyor. 3 futbol sahası büyüklüğünde bir yapının içerisinde, tek bir kızılötesi kaynaktan çıkan lazer, yaklaşık 1,5 kilometre uzunluğunda lensler, aynalar ve yükselticilerin olduğu bir alandan geçerek, sonunda evde kullanılan bir ampülün 10 milyar katı büyüklüğünde bir güç açığa çıkaracak. Bu güç, hedefteki yakıtı 50 mikrometrelik bir alana sıkıştırmaya ve sıcaklığını da 3 milyon derecenin üzerine çıkarmaya yetiyor. Bu darbe sırasında nükleer füzyon meydana geliyor.
LABORATUARDA YILDIZ DOĞACAK
Tesisteki lazer topları, daha önce üretilmiş benzerlerine göre 60-100 kat daha çok enerji üretebiliyor. Her bir lazer darbesinde, meydana gelen füzyon reaksiyonu ile verilen enerjinin en az 10 katı enerji açığa çıkıyor.
Şimdiye kadar, böyle bir füzyon, ancak nükleer silahların içinde ya da güçlü manyetik alanlarda yer alan yüksek kararsızlıktaki plazmalarda meydana gelebiliyordu. Ancak bu tamamıyla değişebilir.
Tesisteki lazerden sorumlu Amerikalı bilim adamı Jeff Wisoff, açılış sırasında yaptığı konuşmada, "Arkamda gördüğünüz lazer sayesinde laboratuarda bir yıldız meydana getireceğiz. İşlem sırasında açığa çıkacak enerji, bütün dünyadaki elektrikten kat ve kat daha fazlası olacak. Milyarlarca santrigratlık sıcaklık ve milyarlarca atmosfer basınç oluşacak. Bu tesisi, ulusal güvenliğimizi sağlamanın yanı sıra, sonsuz ve temiz enerji elde etmek için inşa ettik" dedi.
Wisoff, deneyin insanlık için bir kilometre taşı olacağını, doğal enerji üretmek için yapılan çalışmalara yeni bir boyut kazandıracağını söyledi.
Yaklaşık 3,5 milyar dolara mal olan lazer, ilk büyük deneyini 2010 ya da 2011'de gerçekleştirecek. Uzmanlara göre eğer lazer başarılı olursa, fizik biliminde 'heyecan verici' bir dönem başlayacak. Çünkü kazanılan sınırsız ve temiz enerji, dünyada pek çok sorunun çözümünü sağlayacak.
CİHAN
-----------------------------tamamını okumadım ama sanırım bu yaparken füzyon olayını kullanacaklar
gene nükleer çözümümüz nükleer fiziğin başka bir uygulaması oluyor
füsyon olayında en azından güneştekinde
bir trityum bir döteryum birşir(bunlar hidrojenin izotoplarıdır) ortaya bir helyum(yada alfa ne derseniz) ve yüksek enerjili nötron çıkar
vsvsvsvs
sonuç
çözüm gene nükleer de :D
-----------------------------
Füzyon yayar ama fisyon rADYASYON YAYMAZ FARK BU AMA hidrojenleri helyuma dönüştürecek ısı verilemediği ve tokamak(plazmanın muhafaza edileceği yer) olmadığı için bir de bunu nasıl durdurabileceklerini bilmedikleri için bu fisyonu gerçekleştiremiyorlar -
arkadaşlar ünide Ali pınarbaşı hocam vardı NASA da çalışmış temoyu adı gibi bilen ve derdiki ülkede iki şey vardır ekonomi ve enerji o da eşittir güç yani türkiyenin nükleer enerji dışında bir alternatifi yoksa kuracaksın arkadaş derdi ve ben de katılıyorum bugün abd gibi güneş enerjisi tarlası yasa rüzgar gülü tarlası kuramuyoruz kurdurtmuyolar bizzat hülümet .. demkki bazılarının nükleerden çıkarı var olsun denerjide dışa bağımlı bi ülke düşünülemez...
-
kesinlikle olmali..iran ve ermenistandaki kazayla patlasa,sanki bizi etkileyemecekmi?
nükleer santral ile hem dahada güclenir,farkli seylerin üretimine geceriz.